Yorum: #1
10-04-2010, 18:11
Narsizm Fenomeni
Hazırlayan: Dr. Can Güngen
Narsizm üzerine ilk psikoloji teori gerçek anlamda Sigmund Freud'dan gelmiştir.Freud 1914'de aşağıda tanıtacağım makalesinde "narsizm sorunu" üzerine ruh bilimsel anlamda eğildi. Narsizm üzerine yaptığı nitelikli çalışmalarla psikanaliz içersinde "kendilik psikolojisi" akımını kuran Heinz Kohut'un ,"nesne ilişkileri" ekolü içersinde Kernberg'in ve "bireysel psikoloji" ekolünün kurucusu C.G.Jung'un katkıları vardır.Bu makalede bütün bu katkılar üzerinde duracağız.
1.Freud'a göre Narsizm
2.Jung'a göre Narsizm
3.Kohut'a göre Narsizm
Freud'un Narsizm'i
Narsizm üzerine bir tanıtım (1914)
Freud bu makalesine 1889 ‘da Paul Nacke tarafından yapılmış “Narsizm “ tanımı ile başlıyor. Narsistik bir kişinin tutumu Nacke’ye göre kişinin bedenine, tıpkı cinsel bir nesnenin davrandığı gibi davranmasına benzetilir. Bu durumda kişinin cinsel yaşamı tamamen kendisine dönüktür. Nacke’nin tanımladığı bu durum eşcinsellerde açıkça görülebilmekte,daha şaşırtıcı biçimde normal-sağlıklı psikoseksüel gelişim esnasında da bu türden narsistik izlere rastlanabilmektedir.
Narsizme ilk yakın kavram olarak tanımlanan "ego içgüdüleri"
Freud, içgüdü kuramında iki tür içgüdü ayırt etmişti. Bunlardan birisi ego’ya ait olup “ego içgüdüleri” adı taşıyor ve ego’nun kendini koruma amacına hizmet ediyordu.Diğeri ise dış dünyanın nesnelerine yöneliyor ve türün çoğalmasına yönelik tutumuyla “cinsel içgüdü” adı alıyordu.
Freud, “Uygarlık ve Hoşnutsuzlukları” adlı 1930 senesinde yayınlanan yapıtının bir bölümünde bu ayrımı yapmasında Schiller’in bir şiirinden esinlendiğini söyler.”Dünyayı devindiren açlık ve aşktır” deyişi; Freud’un açlığı ,bireyi korumayı hedefleyen ego içgüdüleriyle,aşkı da cinsel nesnelerin peşinden türü korumaya yönelik olarak koşan cinsel içgüdülerle özdeşleştirmeye yöneltir.
Freud, ego içgüdüleri perspektifinde önceleri nevrotik rahatsızlıkları, dış dünyanın kimi uyarılarına karşı kişinin kendisini korumak üzere başvurduğu bir "içe kapanma/yönelme" stratejisi olarak tasarlamıştı.Nevrotik kişi uygun olmadığı gerekçesiyle (vicdani sebeb) gerçek dünyada elde edebileceklerinden vazgeçiyor ve arzusunu düşlemleri ile doyuruyordu.Bu esnada çatışmanın merkezinde yer alan iki unsuru, savunmaya yönelik "ego içgüdüler"i ile "cinsel içgüdüler" olarak görüyordu.Bu savaş esnasında nevrotik kişi ıstırap çekiyor,libidinal isteklerinden kendisini savunmak uğruna vazgeçiyor ve bu vazgeçmenin sonucunda semptom oluşuyordu.İlk açıklamalarda "ego içgüdüleri" ile "narsistik dürtüler" arasında bir parallelik görülüyor.
Ancak daha sonra Freud narsistik güdülerin sadece kendini korumaya yönelik olmadığını keşfetti.Bu güdüler esasen "kendini korumaya yönelik" değil,cinsel yani libidinal karakterde idi..
Bu ne anlama gelir?..Basitçe, dış dünuya ile ilişki kuran gücün sadece kendini korumaya yönelik olmadığını,nesne sevgisini gözettiği anl***** gelir. Yani söz konusu olan "kendini koruma " değil "aşk ilişkileri" meselesidir.
Daha sonra narsizmin söz konusu edilebileceği yerin esasen şizofreni türü rahatsızlıklar olduğunu gördü.Böylece savunmacı ego içgüdüleri ile bağlantısı tamamen kesildi.Zira bu tür rahatsızlıkların özünde dış dünyaya yapılan libidinal yatırımlar olduğu görülüyordu.(aşk ilişkileri) Libido tümüyle ego ya geri çekilebiliyordu ve libido ile şişen ego bu yüzden “büyüklenmeci-megalomanik” bir hal içersine giriyordu.Psikozlar, nevrozlarda görülen gerçek dünyaya ilişkin hazzın kısmen düşlemler ile doyurulması ile kıyaslanmayacak kadar narsistik bir ruhsal durumu temsil ediyordu.
Bu arada Freud’un “ego içgüdülerini” “libidinal içgüdülerden” ayırmaya götüren şeyin bir yerde psikanaliz esnasında görülen aktarım nevrozlarını açıklama çabası olduğunu belirtmeliyiz. Zira aktarım nevrozlarında dirence neden olan etkenin,tüm nevrozlarda olduğu gibi kendini koruma içgüdüsü (ego içgüdüsü) olduğu farzedilmişti.
Primer ve sekonder Narsizm
Şimdi narsizmin kuramsal açıklamasına bakalım.Burada narsistik enerji "libidodur".Yani tümü ile "cinsel enerji" söz konusu edilmektedir.
Primer (birincil) narsizm
Başta ego ıd’den kaynaklanan libidinal enerji ile istila edilmiştir.Bu duruma “primer narsizm” demekteyiz.Ego libido ile şişip megalomani hastalığına yakalanmamak için bu libido fazlasından kurtulmak zorundadır.Libido ego’dan dış dünyanın nesnelerine doğru akar ve ego rahatlar.Egodan dış dünyanın nesnelerine doğru akan psişik enerji bir amibin gövdesinden çıkan “pseudopod”ların (yalancı amipsi ayakların) hareketlerine benzer.Dış dünyanın nesnelerine yapılan yatırım (katheksis) normal cinsel etkinliğin ve türün devamı için elzemdir.
Sekonder (ikincil) narsizm
Libidinal enerji yüklü ego’dan nesnelere doğru akan libidinal enerji ile nesne sevgisini ortaya çıkartır. Ancak bir takım kısıtlanmalar cinsel enerjinin doğrudan nesnelere bağlanamamasına veya bağlanmasına rağmen bir süre sonra bazı psikopatolojik süreçler sonucu bağlandığı nesnelerden libidonun ego’ya geri çekilmesi ile sonuçlanıyorsa , ego’da biriken ve egonun şişmesine (enflation) yol açan enerji için bu klinik olguyu karşılayan “ikincil narsizm” terimine başvurmak gerekecektir.
Narsizm,ego ülküsü ve yüceltme…
Ülkü oluşumu,çocuğun narsizminin yani kendini kolayca bütün hadiselerin merkezi konumuna koyuşunun yeterli olmadığı noktada ortaya çıktığı söylenebilir.Ne kadar çocuksu narsizminden ve mükemmelliğinden vazgeçmek istemese de ,gerek kendi gerçekçi eleştirelliği gerekse dünyanın çocuksu tüm güçlülük fantezilerine karşı kulak çekmeleri sonucunda onu elinde tutamayacağını anlar.Bu andan itibaren narsizmini aktarabileceği bir ülkü oluşumuna ihtiyaç duyar.Aslında ülkü çocuksu yitik narsizminin yerine geçenidir.
Narsizm konusunda kavram kargaşası yaratan iki önemli olgu “yüceltme ve ülküleştirmedir”.Bu bakımdan bu kavramları ayırmaya değer vermek gerekir. Benlik ülküsü zihinde büyültülen,değeri artırılan nesne ve olgularla ilgilidir.Kimi zaman karıştırılsa da ülküleştirme ile yüceltme arasında fark bulunur. Ülküleştirmeyi gözeten ruhsal yapının süper ego olduğunu söyleyebiliriz.Ülküleştirme nesneyi olduğu haliyle zihinde çok önem verilen çok değerli bir noktaya taşıma amacı ile ilgili iken yüceltme nesneye yöneltilen libido hemen doyuma yönelmediğinde , başka ve kültürel açıdan daha yüksek bir amaca yöneltilmesi ile ilgilidir.İkisi arasındaki fark ülküleştirme de nesnenin fetişleştirilmesinin söz konusu olması ,yüceltme de nesneye yöneltilen arzunun nesneyi simgeleyen ancak kültürel açıdan daha kolay kabul edilebilir-hoş görülebilir “sofistike” nesne ve olgulara yöneltilerek doyum aranması yoluna gidilmesidir.
Nesne Seçimleri: Anaklitik ve narsistik nesne seçimi
Bir insan libidosunun akacağı ve bağlanacağı nesneyi iki farklı türde seçebilir.
Anaklitik (bağlanma türü) nesne seçimi:
Ya kendisini vaktiyle (çocuklukta sevmiş) ve korumuş olan anne babasına bağlılıklarını sürdürecekleri şekilde kendilerini koruyan ve seven nesnelere yöneldikleri görülür.:Ego içgüdüleri bağlamında gerçekleşir.Kişi hayatındaki önemli insanların seçimini (eş-sevgili-arkadaş) Kendini besleyen kadını veya kendisini koruyan kadını seçer.Anne baba gölgesi altında kalmış bir seçimdir bu…
Narsistik (benzerlik) nesne seçimi
Bu seçimde birey kendisini göz önüne alır ve kendisine yakınlık-benzerlik gösteren nesneyi seçmeye eğilim gösterir.Bu esnada "aşk-nefret" ilişkilerine benzer şekilde sahip olup olmaması ön plana geçer.
a.kendisini
b.bir zamanlar /hatıralarda olduğu kendisini
c.olmak istediği (ülkü) kendisini
d.bir zamanlar kendisinin bir parçası olan birini seçer. (S.Freud:Metapsikoloji ,Payel yayınları;s.81)
Nesne seçimine ilişkin psikanalitik bakış açısı , akademik çevrelerden magazin dünyasına oradan da günlük dile kadar uzanan bir “kavrayışa”yol açmıştır .Nesne seçimi psikanalitik anlamda çok önemli bir bilgiye işaret eder.Kişinin “narsizm” derecesini tayin eder.Ancak “narsistik kişilik bozukluğu” ile ilişki kurulabilmesini sağlayacak derecede önemli bir faktör olarak hesaba katılmaz.
Ölüm ve yaşam içgüdülerinin anlaşılması:Sadizm ve Mazoşizm üzerindeki sır perdesinin kalkışı
Narsiszm bir libidinal olgu olarak anlaşıldı.Ego içgüdüleri ile bağı kesildi.Ego içgüdülerine ne oldu peki?..Ego içgüdülerinin Freud'un kuramsal anlayışında giderek ortadan kaybolduğunu,daha sonraları ego psikologlarınca tekrar ön plana çıkartılan ikincil bir role indirgendiğini görüyoruz.Ego içgüdülerinin yerine savunucu değil aksine saldırgan tabiatta "ölüm içgüdüsü" getirilmiştir.
Freud için baştan itibaren sadizm kafa karıştırıcı bir sorun olarakbelirmekteydi..Zira nesne içgüdülerine benzer şekilde nesnelerin peşine takılan sadistik dürtü hiç de sevmeye ve türü korumaya çalışıyor gibi görünmemekteydi..Bir ara Freud sadizmi ego içgüdülerine yakın saymış ve onu tıpkı ego içgüdülerinin bir türevi olan egemenlik kazanma içgüdüsü ile yakın görmüştü..Daha sonraları ise sadizmi cinsel içgüdünün nesneye yönelik diğer bir versiyonu gibi kabul etmenin olguları açıklamada daha faydalı olduğuna kanaat getirmişti.Zira sadizm hiçbir zaman kendini koruma maksadıyla boy göstermiyor ,aksine cinsel etkinliklerde sevecenlikle yer değiştirerek ortaya çıkıyordu.
Libidonun sadece cinsel içgüdü ile ilişkilendirilmesi ego içgüdülerinin tabiatını belirsiz bırakıyordu.Bu yüzden Freud her iki tür içgüdünün de tabiat itibarıyla libidinal olduğunu ileri sürdü.Ancak içgüdülerin hepsinin aynı türden olamayacağına dair bir sezgiye sahipti. 1920 yılında yayınlanan “Haz İlkesinin Ötesinde” isimli yapıtına kadar bu düşüncesini devam ettirdi.Bu eserle birlikte Freud’un iki tür içgüdü olduğunu söylediğini görüyoruz.. Libidinal özellikli içgüdünün karşısına çıkartılan bu kez canlıyı öz yıkıma götüren “ölüm içgüdüsüydü”.Bu içgüdü organizmayı biyolojik yaşam başlamadan önceki inorganik haline döndürmek üzere içedönük bir faaliyette bulunmaktaydı.Ancak bu içgüdünün saldırganlık ve yok edici bir dürtü biçiminde dış dünyaya yöneltildiği varsayıldığında pek çok pratik sorun çözülebilirdi.Freud da bu yolu benimsedi.İç dünyaya yönelik saldırganlığın bir kısmı dış dünyaya gönderiliyor yıkıcı enerjinin ego için gereğinden fazla bir bölümünden kurtulmak böylece mümkün oluyordu.Dış dünyaya gönderilen saldırganlık kısıtlandığında ve miktarı azaldığında ise içe dönük yıkıcılık şiddetle artıyordu.
Freud “sadizm ve mazoşizm” sorununa da böylece teorik bir yanıt bulmuş oldu.Dış dünyaya yansıtılan libidinal enerji eş zamanlı olarak yıkıcı enerji ile karışık ise bu cinsel etkinliğin neden her zaman sevecen ve saldırgan faaliyetlerin belirli oranlarda karışımından meydana geldiğini açıklıyordu.Sadizm ,libidinal enerjinin (aşkın) “dozu yüksek yıkıcı enerji” ile karıştığı bir cinsel etkinlikti.Mazoşizm ise tersine cinsel enerjinin içe yönelik saldırganlıkla karışarak oluşturduğu bir alaşımdı.( aynı makale;s.285)
Freud'a göre Narsizm'in anlamı
Freud,narsizm teorisi ile libidinal (cinsel) içgüdünün Id'den ayrılarak dış dünyaya bağlandığını söylüyordu.Libido önce If'den yayılaral ego'da toplanbmış iken sonra dış dünyaya yönelerek nesnelerine bağlanıyordu.Freud'un bu görüşü "aşk yahut sevgi denilen" sürecin kuramsal yapısına işaret ediyordu. Yani dış dünyada önemli addedilen nesneler Id'den kaynaklanan libidinal (cinsel) içgüdüsel enerjinin bu nesnelere yatırılması sonucu bu niteliğe kavuşuyordu. Bu hal bir amipin "pseudopod" denilen yalancı ayakları ile oturduğu ego'dan dış dünya nesnelerine uzanmasına ve onlarla bağlantı kurmasına benziyordu. Yalancı ayakların esprisi bu ayakların amibin gövdesine yani "ego'ya" geri çekilebilir oması idi. Eğer bu geri çekilme Şizofreni vb. hastalıkların bir sonucu olarak geçekleşirse bu durumda ego "libidinal enerji" ile şişiyor (enflate oluyor) ve sekonder (ikincil) narsizm denilen durum hasıl oluyordu.Bu durumun klinik görünümü hastanın şişen ego ile uyumlu "büyüklkük sanrılarına-megalomani" sahip olmasıydı.
Hazırlayan: Dr. Can Güngen
Narsizm üzerine ilk psikoloji teori gerçek anlamda Sigmund Freud'dan gelmiştir.Freud 1914'de aşağıda tanıtacağım makalesinde "narsizm sorunu" üzerine ruh bilimsel anlamda eğildi. Narsizm üzerine yaptığı nitelikli çalışmalarla psikanaliz içersinde "kendilik psikolojisi" akımını kuran Heinz Kohut'un ,"nesne ilişkileri" ekolü içersinde Kernberg'in ve "bireysel psikoloji" ekolünün kurucusu C.G.Jung'un katkıları vardır.Bu makalede bütün bu katkılar üzerinde duracağız.
1.Freud'a göre Narsizm
2.Jung'a göre Narsizm
3.Kohut'a göre Narsizm
Freud'un Narsizm'i
Narsizm üzerine bir tanıtım (1914)
Freud bu makalesine 1889 ‘da Paul Nacke tarafından yapılmış “Narsizm “ tanımı ile başlıyor. Narsistik bir kişinin tutumu Nacke’ye göre kişinin bedenine, tıpkı cinsel bir nesnenin davrandığı gibi davranmasına benzetilir. Bu durumda kişinin cinsel yaşamı tamamen kendisine dönüktür. Nacke’nin tanımladığı bu durum eşcinsellerde açıkça görülebilmekte,daha şaşırtıcı biçimde normal-sağlıklı psikoseksüel gelişim esnasında da bu türden narsistik izlere rastlanabilmektedir.
Narsizme ilk yakın kavram olarak tanımlanan "ego içgüdüleri"
Freud, içgüdü kuramında iki tür içgüdü ayırt etmişti. Bunlardan birisi ego’ya ait olup “ego içgüdüleri” adı taşıyor ve ego’nun kendini koruma amacına hizmet ediyordu.Diğeri ise dış dünyanın nesnelerine yöneliyor ve türün çoğalmasına yönelik tutumuyla “cinsel içgüdü” adı alıyordu.
Freud, “Uygarlık ve Hoşnutsuzlukları” adlı 1930 senesinde yayınlanan yapıtının bir bölümünde bu ayrımı yapmasında Schiller’in bir şiirinden esinlendiğini söyler.”Dünyayı devindiren açlık ve aşktır” deyişi; Freud’un açlığı ,bireyi korumayı hedefleyen ego içgüdüleriyle,aşkı da cinsel nesnelerin peşinden türü korumaya yönelik olarak koşan cinsel içgüdülerle özdeşleştirmeye yöneltir.
Freud, ego içgüdüleri perspektifinde önceleri nevrotik rahatsızlıkları, dış dünyanın kimi uyarılarına karşı kişinin kendisini korumak üzere başvurduğu bir "içe kapanma/yönelme" stratejisi olarak tasarlamıştı.Nevrotik kişi uygun olmadığı gerekçesiyle (vicdani sebeb) gerçek dünyada elde edebileceklerinden vazgeçiyor ve arzusunu düşlemleri ile doyuruyordu.Bu esnada çatışmanın merkezinde yer alan iki unsuru, savunmaya yönelik "ego içgüdüler"i ile "cinsel içgüdüler" olarak görüyordu.Bu savaş esnasında nevrotik kişi ıstırap çekiyor,libidinal isteklerinden kendisini savunmak uğruna vazgeçiyor ve bu vazgeçmenin sonucunda semptom oluşuyordu.İlk açıklamalarda "ego içgüdüleri" ile "narsistik dürtüler" arasında bir parallelik görülüyor.
Ancak daha sonra Freud narsistik güdülerin sadece kendini korumaya yönelik olmadığını keşfetti.Bu güdüler esasen "kendini korumaya yönelik" değil,cinsel yani libidinal karakterde idi..
Bu ne anlama gelir?..Basitçe, dış dünuya ile ilişki kuran gücün sadece kendini korumaya yönelik olmadığını,nesne sevgisini gözettiği anl***** gelir. Yani söz konusu olan "kendini koruma " değil "aşk ilişkileri" meselesidir.
Daha sonra narsizmin söz konusu edilebileceği yerin esasen şizofreni türü rahatsızlıklar olduğunu gördü.Böylece savunmacı ego içgüdüleri ile bağlantısı tamamen kesildi.Zira bu tür rahatsızlıkların özünde dış dünyaya yapılan libidinal yatırımlar olduğu görülüyordu.(aşk ilişkileri) Libido tümüyle ego ya geri çekilebiliyordu ve libido ile şişen ego bu yüzden “büyüklenmeci-megalomanik” bir hal içersine giriyordu.Psikozlar, nevrozlarda görülen gerçek dünyaya ilişkin hazzın kısmen düşlemler ile doyurulması ile kıyaslanmayacak kadar narsistik bir ruhsal durumu temsil ediyordu.
Bu arada Freud’un “ego içgüdülerini” “libidinal içgüdülerden” ayırmaya götüren şeyin bir yerde psikanaliz esnasında görülen aktarım nevrozlarını açıklama çabası olduğunu belirtmeliyiz. Zira aktarım nevrozlarında dirence neden olan etkenin,tüm nevrozlarda olduğu gibi kendini koruma içgüdüsü (ego içgüdüsü) olduğu farzedilmişti.
Primer ve sekonder Narsizm
Şimdi narsizmin kuramsal açıklamasına bakalım.Burada narsistik enerji "libidodur".Yani tümü ile "cinsel enerji" söz konusu edilmektedir.
Primer (birincil) narsizm
Başta ego ıd’den kaynaklanan libidinal enerji ile istila edilmiştir.Bu duruma “primer narsizm” demekteyiz.Ego libido ile şişip megalomani hastalığına yakalanmamak için bu libido fazlasından kurtulmak zorundadır.Libido ego’dan dış dünyanın nesnelerine doğru akar ve ego rahatlar.Egodan dış dünyanın nesnelerine doğru akan psişik enerji bir amibin gövdesinden çıkan “pseudopod”ların (yalancı amipsi ayakların) hareketlerine benzer.Dış dünyanın nesnelerine yapılan yatırım (katheksis) normal cinsel etkinliğin ve türün devamı için elzemdir.
Sekonder (ikincil) narsizm
Libidinal enerji yüklü ego’dan nesnelere doğru akan libidinal enerji ile nesne sevgisini ortaya çıkartır. Ancak bir takım kısıtlanmalar cinsel enerjinin doğrudan nesnelere bağlanamamasına veya bağlanmasına rağmen bir süre sonra bazı psikopatolojik süreçler sonucu bağlandığı nesnelerden libidonun ego’ya geri çekilmesi ile sonuçlanıyorsa , ego’da biriken ve egonun şişmesine (enflation) yol açan enerji için bu klinik olguyu karşılayan “ikincil narsizm” terimine başvurmak gerekecektir.
Narsizm,ego ülküsü ve yüceltme…
Ülkü oluşumu,çocuğun narsizminin yani kendini kolayca bütün hadiselerin merkezi konumuna koyuşunun yeterli olmadığı noktada ortaya çıktığı söylenebilir.Ne kadar çocuksu narsizminden ve mükemmelliğinden vazgeçmek istemese de ,gerek kendi gerçekçi eleştirelliği gerekse dünyanın çocuksu tüm güçlülük fantezilerine karşı kulak çekmeleri sonucunda onu elinde tutamayacağını anlar.Bu andan itibaren narsizmini aktarabileceği bir ülkü oluşumuna ihtiyaç duyar.Aslında ülkü çocuksu yitik narsizminin yerine geçenidir.
Narsizm konusunda kavram kargaşası yaratan iki önemli olgu “yüceltme ve ülküleştirmedir”.Bu bakımdan bu kavramları ayırmaya değer vermek gerekir. Benlik ülküsü zihinde büyültülen,değeri artırılan nesne ve olgularla ilgilidir.Kimi zaman karıştırılsa da ülküleştirme ile yüceltme arasında fark bulunur. Ülküleştirmeyi gözeten ruhsal yapının süper ego olduğunu söyleyebiliriz.Ülküleştirme nesneyi olduğu haliyle zihinde çok önem verilen çok değerli bir noktaya taşıma amacı ile ilgili iken yüceltme nesneye yöneltilen libido hemen doyuma yönelmediğinde , başka ve kültürel açıdan daha yüksek bir amaca yöneltilmesi ile ilgilidir.İkisi arasındaki fark ülküleştirme de nesnenin fetişleştirilmesinin söz konusu olması ,yüceltme de nesneye yöneltilen arzunun nesneyi simgeleyen ancak kültürel açıdan daha kolay kabul edilebilir-hoş görülebilir “sofistike” nesne ve olgulara yöneltilerek doyum aranması yoluna gidilmesidir.
Nesne Seçimleri: Anaklitik ve narsistik nesne seçimi
Bir insan libidosunun akacağı ve bağlanacağı nesneyi iki farklı türde seçebilir.
Anaklitik (bağlanma türü) nesne seçimi:
Ya kendisini vaktiyle (çocuklukta sevmiş) ve korumuş olan anne babasına bağlılıklarını sürdürecekleri şekilde kendilerini koruyan ve seven nesnelere yöneldikleri görülür.:Ego içgüdüleri bağlamında gerçekleşir.Kişi hayatındaki önemli insanların seçimini (eş-sevgili-arkadaş) Kendini besleyen kadını veya kendisini koruyan kadını seçer.Anne baba gölgesi altında kalmış bir seçimdir bu…
Narsistik (benzerlik) nesne seçimi
Bu seçimde birey kendisini göz önüne alır ve kendisine yakınlık-benzerlik gösteren nesneyi seçmeye eğilim gösterir.Bu esnada "aşk-nefret" ilişkilerine benzer şekilde sahip olup olmaması ön plana geçer.
a.kendisini
b.bir zamanlar /hatıralarda olduğu kendisini
c.olmak istediği (ülkü) kendisini
d.bir zamanlar kendisinin bir parçası olan birini seçer. (S.Freud:Metapsikoloji ,Payel yayınları;s.81)
Nesne seçimine ilişkin psikanalitik bakış açısı , akademik çevrelerden magazin dünyasına oradan da günlük dile kadar uzanan bir “kavrayışa”yol açmıştır .Nesne seçimi psikanalitik anlamda çok önemli bir bilgiye işaret eder.Kişinin “narsizm” derecesini tayin eder.Ancak “narsistik kişilik bozukluğu” ile ilişki kurulabilmesini sağlayacak derecede önemli bir faktör olarak hesaba katılmaz.
Ölüm ve yaşam içgüdülerinin anlaşılması:Sadizm ve Mazoşizm üzerindeki sır perdesinin kalkışı
Narsiszm bir libidinal olgu olarak anlaşıldı.Ego içgüdüleri ile bağı kesildi.Ego içgüdülerine ne oldu peki?..Ego içgüdülerinin Freud'un kuramsal anlayışında giderek ortadan kaybolduğunu,daha sonraları ego psikologlarınca tekrar ön plana çıkartılan ikincil bir role indirgendiğini görüyoruz.Ego içgüdülerinin yerine savunucu değil aksine saldırgan tabiatta "ölüm içgüdüsü" getirilmiştir.
Freud için baştan itibaren sadizm kafa karıştırıcı bir sorun olarakbelirmekteydi..Zira nesne içgüdülerine benzer şekilde nesnelerin peşine takılan sadistik dürtü hiç de sevmeye ve türü korumaya çalışıyor gibi görünmemekteydi..Bir ara Freud sadizmi ego içgüdülerine yakın saymış ve onu tıpkı ego içgüdülerinin bir türevi olan egemenlik kazanma içgüdüsü ile yakın görmüştü..Daha sonraları ise sadizmi cinsel içgüdünün nesneye yönelik diğer bir versiyonu gibi kabul etmenin olguları açıklamada daha faydalı olduğuna kanaat getirmişti.Zira sadizm hiçbir zaman kendini koruma maksadıyla boy göstermiyor ,aksine cinsel etkinliklerde sevecenlikle yer değiştirerek ortaya çıkıyordu.
Libidonun sadece cinsel içgüdü ile ilişkilendirilmesi ego içgüdülerinin tabiatını belirsiz bırakıyordu.Bu yüzden Freud her iki tür içgüdünün de tabiat itibarıyla libidinal olduğunu ileri sürdü.Ancak içgüdülerin hepsinin aynı türden olamayacağına dair bir sezgiye sahipti. 1920 yılında yayınlanan “Haz İlkesinin Ötesinde” isimli yapıtına kadar bu düşüncesini devam ettirdi.Bu eserle birlikte Freud’un iki tür içgüdü olduğunu söylediğini görüyoruz.. Libidinal özellikli içgüdünün karşısına çıkartılan bu kez canlıyı öz yıkıma götüren “ölüm içgüdüsüydü”.Bu içgüdü organizmayı biyolojik yaşam başlamadan önceki inorganik haline döndürmek üzere içedönük bir faaliyette bulunmaktaydı.Ancak bu içgüdünün saldırganlık ve yok edici bir dürtü biçiminde dış dünyaya yöneltildiği varsayıldığında pek çok pratik sorun çözülebilirdi.Freud da bu yolu benimsedi.İç dünyaya yönelik saldırganlığın bir kısmı dış dünyaya gönderiliyor yıkıcı enerjinin ego için gereğinden fazla bir bölümünden kurtulmak böylece mümkün oluyordu.Dış dünyaya gönderilen saldırganlık kısıtlandığında ve miktarı azaldığında ise içe dönük yıkıcılık şiddetle artıyordu.
Freud “sadizm ve mazoşizm” sorununa da böylece teorik bir yanıt bulmuş oldu.Dış dünyaya yansıtılan libidinal enerji eş zamanlı olarak yıkıcı enerji ile karışık ise bu cinsel etkinliğin neden her zaman sevecen ve saldırgan faaliyetlerin belirli oranlarda karışımından meydana geldiğini açıklıyordu.Sadizm ,libidinal enerjinin (aşkın) “dozu yüksek yıkıcı enerji” ile karıştığı bir cinsel etkinlikti.Mazoşizm ise tersine cinsel enerjinin içe yönelik saldırganlıkla karışarak oluşturduğu bir alaşımdı.( aynı makale;s.285)
Freud'a göre Narsizm'in anlamı
Freud,narsizm teorisi ile libidinal (cinsel) içgüdünün Id'den ayrılarak dış dünyaya bağlandığını söylüyordu.Libido önce If'den yayılaral ego'da toplanbmış iken sonra dış dünyaya yönelerek nesnelerine bağlanıyordu.Freud'un bu görüşü "aşk yahut sevgi denilen" sürecin kuramsal yapısına işaret ediyordu. Yani dış dünyada önemli addedilen nesneler Id'den kaynaklanan libidinal (cinsel) içgüdüsel enerjinin bu nesnelere yatırılması sonucu bu niteliğe kavuşuyordu. Bu hal bir amipin "pseudopod" denilen yalancı ayakları ile oturduğu ego'dan dış dünya nesnelerine uzanmasına ve onlarla bağlantı kurmasına benziyordu. Yalancı ayakların esprisi bu ayakların amibin gövdesine yani "ego'ya" geri çekilebilir oması idi. Eğer bu geri çekilme Şizofreni vb. hastalıkların bir sonucu olarak geçekleşirse bu durumda ego "libidinal enerji" ile şişiyor (enflate oluyor) ve sekonder (ikincil) narsizm denilen durum hasıl oluyordu.Bu durumun klinik görünümü hastanın şişen ego ile uyumlu "büyüklkük sanrılarına-megalomani" sahip olmasıydı.