https://eylulforum.com/2025-07-04T22:31:26ZMyBB2009-10-26T23:23:31Z2009-10-26T23:23:31Zhttps://eylulforum.com/konu-kanser-nedir-tedavisi-mumkunmudur-ve-nedenleri
Kanser, kötücül (habis) urların anormal bir şekilde çoğalmasına verilen addır. Klinik özellikleri ve tedaviye gösterdikleri tepki açısından birbirinden son derece farklı çeşitli durumlara verilen genel addır.
Bütün kanserlerde ortak olan özellik, bir hücre tipinin denetimsiz biçimde çoğalması ve normal dokuları kaplamasıdır. Bunun nedeni, hücre DNAsında iki aşamada gerçekleştiği sanılan değişikliklerdir.
19. yüzyıl'da "beyaz ölüm" diye nitelendirilen verem, Ortaçağ'da "kara ölüm" diye nitelendirilen veba, ondan önce de cüzzam gibi, günümüzün toplumunda da kanser, insanların çoğunluğu tarafından en çok korkulan hastalıklar öbeğidir. Teşhis ve tedavi yollarının araştırılması, "kanserbilim" (onkoloji) diye adlandırılan tıp dalının alanıdır.
1980 yıllarının ortalarında dünyada her yıl yaklaşık 6 milyon yeni kişinin çeşitli kanserlere yakalandığı ve 4 milyondan çok kişinin kanserden öldüğü bildirilmiştir. Söz konusu verilerle, en yaygın öldürücü kanser biçimi mide kanseriyken (özellikle Asya'da), günümüzde, gelişmekte olan ülkelerde sigara içmenin yaygınlaşması dolayısıyla, akciğer kanseri hızla tırmanmış ve en çok ölüme yol açan kanser biçimi haline gelmiştir. Özellikle Çin'de ve Japonya'da hızla artış gösteren üçüncü en büyük öldürücü kanser türü, meme kanseridir. Listede dördüncü sırada yeralan kanser çeşidi de, daha çok yaşlılarda görülen kalınbağırsak kanseridir.
Hem erkeklerde, hem kadınlarda en çok görülen kanser çeşidi, deri kanseridir; onu erkeklerde prostat kanseri, kadınlarda meme kanseri izlemektedir. Buna karşılık, gerek erkeklerde, gerek kadınlarda, ölümlerin çoğunluğuna akciğer kanseri neden olmaktadır. Kan kanseriyse, çocuklarda en yaygın kanser tipidir.
Son yirmi-otuz yıl içinde, ortalama ömrün uzamasıyla nüfusun içindeki yaşlı sayısının artmasına, aynı zamanda da sigara içenlerin çok büyük sayıda artmış olmasına (özellikle kadınlar arasında) bağlı olarak, kanser hastalıklarının sayısında gözle görülür bir artma olmuştur. Bazı uzmanlar, sigara kullanımına toptan son verilmesi durumunda, akciğer kanserinden ölümlerin 20 yıl içinde ortadan kaldırılabileceğini ileri sürmektedirler.
Kanser tıpta aynı enfeksiyon gibi büyük bir hastalık grubunun adıdır. Yüzden fazla kanser türü bulunmaktadır. Her doku ya da organın enfeksiyonunun farklı bir hastalığı tanımladığı gibi kanser de her doku ve organda farklı bir hastalık olarak karşımıza çıkar. Üst solunum yolları enfeksiyonu, üriner enfeksiyon, yumuşak doku enfeksiyonu ve sepsis gibi kanserde farklı yerleşim yerlerinde farklı hastalıklar olarak karşımıza çıkar.
Cildin bazal hücreli kanseri, rahim ağzının insitu kanseri gibi kanserler hasta açısından çok kolay atlatabilecek hastalıklar olmasına karşın pankreas kanseri ve karaciğer kanseri gibi hastalıklar hasta açısından ciddi problem oluşturabilirler.
Bir ur ya da neoplazma tek tek hücrelerin büyümesini ve ****bolizmasını yöneten biyolojik mekanizmalara ve canlı organizmanın bütününü kapsayan hücre etkileşimlerine tam olarak uymadığı için,nispeten özerk diye tanımlanır. Ur kelime anlamı olarak sertleşen oluşum anlamına gelir. Bazı urlar türemiş oldukları dokudan daha hızlı biçimde büyürler, bazılarıysa bir kitle haline gelmektedir.Hücrelerdeki urlar yeni hücrelere aktarılırlar bu yüzden kalıtımsaldırlar. Urlar yalnız çok hücreli organizmalarda görülürler bakteriler gibi tek hücreli organizmalarda görülmezler.
Urlar iki çeşittir:
İyi Huylu (Selim) Urlar
Bunlar tehlike oluşturmayan hücrelerdir genellikle damar şişkinliği kas şişkinliği şeklinde görülürler.Ancak bazen aşırı şekilde büyüdüğünde diğer organları sıkıştırabilir ve alınması gerekebilir.
Kötü Huylu (Habis) Urlar Şekildeki gibi.
İ.Karsinom : Bunlar yabancılaşan deri hücreleri, mukoza hücreleri ve beze hücrelerinde oluşur.
ii.Sarkom : Bunlar yabancılaşan aradoku hücrelerinden fibrosarkom, kemik hücrelerinden osteosarkom, kas hücrelerinden miyosarkom ve yağ hücrelerinden liposarkomları oluştururlar. Lösemi yani kankanserinin oluşu.
Nedenleri İse Aşağıda Sıralanmıştır.
Kanser yapıcı maddeler kanserojen madde olarak adlandırılmaktadır. Genel sebepler;
* Beslenme bozuklukları %35
* Sigara %30
* Enfeksiyon hastalıkları %10
* Mesleki nedenler %4
* Alkol %18
* Çalışma yerinin tozlu ve pis olması %2
* Gıdalara konan katkı maddeleri %1
Aşamalar İse
Kanser apansız gelişerek hastanın durumunun hızla bozulmasına neden olabilir ya da yıllarca yavaş yavaş ilerleyebilir.Yavaş ilerleyen kanserde kişi durumunun farkında olmayabilir bu yüzden tedavide geç olur.
Amerikan kanser derneği kanserin 7 temel uyarı işaretini belirtmiştir:
* Bağırsak ve idrar kesesi işleyişinde değişiklik
* Olağan dışı kanama ya da akıntı
* Memede veya başka bir yerde kalınlaşma ya da şişme
* Sindirim bozukluğu ya da yutkunma güçlüğü
* İnatçı ses kısıklığı ve ya kalınlaşması
* Sindirim ya da yutkunma güçlüğü
* Bir siğil ya da et beninde gözle görülür değişiklik
Başlaması ve İlerlemesi:
Kanserin gelişmesinde genel özelliklerden biri, kansere yol açıcı etkenin ilk etkisinde kalış ile kanserin ortaya çıkışı arasında geçen uzun süredir. Hemen her kansere yol açıcı etmen çeşidinde, kanserin belirti vermediği bir dönem vardır.
1940 yıllarının sonlarından başlayarak, bazı araştırmacılar, kanserin gelişmesindeki ilk aşamaları ya da doğal tarihçesini tanımlamışlardır. Fare derisi üstünde yapılan klasik bir deneyde, bir etkenin bir kez uygulanması, kötücül ur oluşmasına yol açmış, buna karşılık ardından ikinci bir etkenin birkaç kez uygulanması, urların gelişmesine yol açmıştır.
İlk etkenin yol açtığı başlama, geri dönüşsüz bir olgudur ve bir hücrenin içine bir kez girmesini aylar ya da yıllar sonra yükselme izleyebilir. Yükseltici etkenlerin kendileri kötücül ur oluşmasını uyarmaz ve ilk etmenin yol açtığı başlangıcın tersine, yükselme geriye dön-dürülebilen bir olgudur: Yükseltici bir etkenin uygulanması kısa .aralarla değil de, uzun aralarla tekrarlanırsa, her iki olguda toplam aynı yükseltici etken kullanılmış olduğu halde, hiçbir kötücül ura yol açmaz.
Ayrıca, yükselme, beslenme rejimi, hormonlar, çevre etkenleri ve hücre yaşlanması gibi etkenlerle değişikliğe uğratılabilir. Başlama ve yükselmeden oluşan bu iki aşama, birçok dokulardaki kanser gelişmesinin doğal gelişmesinde genel olgudur. Yalnızca karaciğer kanserini yükselten fenobarbital ve idrar kesesi kanseri için özgül gibi görünen sakarin gibi bazı yükseltici etkenler, doku özgüllüğü gösterirler.İnsanda, alkollü içkiler, bedendeki katı yağlar ve sigara dumanındaki bileşik, yükseltici etkenlerdir.
İlerleme: Bir urun başlaması ve yükselmesi oluştuktan sonra, iyicil biçimden kötücül biçime, düşük derecede kötücül bir urdan, hızla büyüyen, son derece kötücül bir ura doğru ilerleyebilir. Bir kanserin ilerlemesi, bir hücrede, bir ya da daha çok sayıda kromozomda önem taşıyan bir ya da daha çok anormallik Orta'ya çıktığı, ardından hücre aşırı ölçüde büyüdüğü ve çoğaldığı zaman oluşur.
C-onkogenlerin etkinleşmesinin en kolay biçimde gösterilebileceği aşama, ilerleme aşamasıdır. Ayrıca, uru baskılayıcı genlerin yok edilmesi ve/ya da etkisizleştirilmesi, bu ilerleme evresinde, ya kromozomların ya da kromozom kesimlerinin özel yitimi ya da değişmesi sağlanarak, ya da genetik çokbiçimliliğinin rekombinant DNA teknolojisiyle incelenmesiyle gösterilebilir.
Kanser ilerlemesinin başlıca bölümü, ****stazdır. ****stazda, ilk kötücül urda oluşan hücreler, kan dolaşımı ya da lenf sistemi aracılığıyla ya da cerrahi girişim gibi bazı yollarla yayılabilir ve böylece ikincil ur büyümeleri oluşturur. Bu ****staz urları, aşağı yukarı istisnasız biçimde, kromozom anormallikleri sergilerler ve genellikle hastanın ölümüne yol açarlar. Bir ilk kötücül urdan milyonlarca hücrenin ****staz yapmasına karşılık, ancak birkaçı, bedenin çeşitli yerlerinde ****staz bozunları oluşturur.
Bazı urlar "duraklar" ve kötücül olma yönünde ilerlemeye koyulmadan önce, yıllarca belirti vermez durumda kalabilirler. Bazılarıysa, iyice ilerleme aşamasına girmeleri ve ****staz göstermeleri durumunda bile, büyümeleri durabilir ve hastanın geri kalan ömrü boyunca belirtisiz kalabilir. İnsanda bu tür bir ur örneği, genellikle çocukluk sırasında ortaya çıkan bir ur olan böbreküstü bezi nöroblastomudur.
Korunma Yolları :
Kanserden korunma, herhangi bir başka hastalıktan korunma gibi, nedenleri ve doğal gelişmesi konusunda edinilmiş bilgiye dayanır. İnsanlardaki kanserlerin büyük çoğunluğu (belki de % 80 ya da 90'ı) çevreyle bağlantılıdır; bu yüzden, söz konusu çevre etkenlerinin ortaya çıkarılması ve ortadan kaldırılması ya da denetim altına alınması, kanserin önlenmesine en mantıklı yaklaşım olarak görülmektedir.
Kansere yol açan etkilerin ortaya çıkarılması için iki yöntem, geniş çapta kullanılmaktadır. Etkenin bakterilerde değşinime yolaçma yeteneğini hızla ölçen Ames testi, % 90'dan fazla etkilidir ve kansere yol açabilecek etmenlerin (gerekirse bu etmenler daha sonra denek hayvanları üstünde denenir) ortaya çıkarılmasında geniş çapta kullanılmaktadır. Kanser yapıcı kimyasal maddelerin hayvan testleriyle ortaya çıkarılması, masraflı olmasına karşılık, belirli bir etmenin kansere yol açıp açmadığından emin olmanın tek yoludur.
Virüs enfeksiyonlarıyla birlikte görülen insan kanserlerinin (özellikle de Epstein-Barr ve hepatit-B virüsleriyle birlikte görülen kanserlerin) aşıyla önlenmesi, kuramsal açıdan olasıdır; ama henüz önemli sayılabilecek ölçüde geliştirilmemiştir. Güneş ışığının, deri kanserinin en büyük nedeni olması düşünülmekle birlikte, bu kanser çeşidinin yüksek oranda tedavi edilebilmesi nedeniyle, ciddi koruyucu çabalar, oldukça yakın bir tarihte gösterilmiştir. Bu tür çabalar, özellikle, güneş ışığının yol açtığı tedavisi güç ve ender bir deri kanseri biçimi olan kötücül ur tedavisi yönünde yoğunlaştırılmıştır. X ışınları, gamma ışınları, vb. yüksek enerjili ışınım etkisinde kalmayla bağlantılı insan kanserleri, ışın tedavisi sırasında alınan önlemler nedeniyle, çok daha az yaygındır.
Kansere yol açan çevre etmenlerinin kanserin doğal gelişme sürecinin yükselme aşamasıyla çok sıkı biçimde ilişkili olduğu sanılmaktadır. Sözgelimi, kadınlardaki meme kanserinin, beslenme rejiminde yağ alımıyla ilgisi olduğu ve akciğer kanserine sürekli olarak uzun süre sigara içmenin neden olduğu açıktır. Sigara dumanı, başlatıcı birçok etken içermekle birlikte, sigarayı bırakmak, bir yıl kadar sonra, kansere yakalanma olasılığının düşmesine yol açmaktadır.
Hastalığın görülme sıklığı,yükseltici etkenlerin sürekli etkisi nedeniyle sürekli biçimde sigara dumanı almakla doğrudan doğruya ilişkilidir.Özet olarak akciğer kanseri sigarayı bırakmakla meme kanseri de beslenme rejiminde yağ ve kalorileri azaltmakla önlenebilir.
Teşhisi ve Tedavisi:
Kanser tedavisinin başarılı olması için, teşhisin, çoğunlukla, hastalığın doğal gelişmesinin erken bir evresinde, özellikle de kanserin ****staza doğru ilerlemesinden önce konulması gerekir. Bütün insan kanserlerini birbi-çimli olarak saptayabilen bir test bulunmamasına karşın, çeşitli kanserleri erken teşhis etmek için bazı yöntemler geliştirilmiştir. Bunlar içinde en üstün olanı, teşhis amaçlı hücrebilimin, özellikle de dölyatağı boynu kanserinin varlığını belirlemek için 50 yıl kadar önce Yunanlı hekim Georghios Papanicolau'nun geliştirdiği PAP TESTİ'dir. Bu tarama işleminin yerleşmesinden bu yana, dölyatağı boynu kanserleri ile endometriyum kanserlerinden ölüm oranı önemli ölçüde azalmıştır.
İdrar kesesi, meme, akciğer, mide ve yemek borusu kanserleri de çeşitli hücrebilim yöntemleriyle erken teşhis edilebilir. Kanser "markerleri" (yani serum, idrar; vb. beden maddelerinin örneklerinde laboratuar yöntemleriyle kolayca saptanan biyaokimyasal etkenler) de kullanılmıştır. Prostat kanserinde asit fosfataz gibi bazı enzim etkinlikleri de, erken teşhis olanağı sağlamıştır.
Kadınlarda erken meme kanseri taramasında, röntgen taraması eskiden göğüs röntgeniyle yapılırken, günümüzde meme röntgeniyle (mamografi) yapılmaktadır. Kalın bağırsak kanserinin erken teşhisi için dışkıdan kan arama testleri de hızla yaygınlaşmaktadır.
Cerrahi Tedavi:
Bütün tarama tekniklerinde, varılan "kanserli" sonuçlarının, kabul edilmiş teşhis ölçütleriyle doğrulanması gerekir; en yaygın kullanılan teşhis ölçütü, kanserin bir patoloji uzmanı tarafından mikroskop aracılığıyla teşhisidir. Bu teşhiste kullanılacak örneğin elde edilebilmesi, genellikle cerrahi girişim gerektirir. Şüpheli bir kötücül urun ya da bir.parçasının teşhis amacıyla alınmasına, "biyopsi" adı verilir. Bir biyopside urun kötücüllüğünün anlaşılmasıyla, kesin tedavi yöntemi hemen saptanabilir.
Kanserin cerrahi girişimle (ameliyat) alınması, en eski, en klasik tedavi yöntemidir. Tedavi amaçlı cerrahi girişim, ister iyicil, ister kötücül olsun, hiçbir ****staz belirtisi bulunmayan ilk urlara uygulanır.
****staz bozun-ları varsa, bedendeki kanserli doku kitlesinin miktarını azaltmak amacıyla, ilk uru ve bazı ****staz urlarını çıkarmak için de cerrahi girişim uygulanabilir. Bu ikinci cerrahi uygulama, başka tedavi çeşitlerinin hazırlığı niteliğindedir ya da kan dolaşımının engellenmesi, bağırsakların tıkanması, kanserin sinir gövdelerine yayılması nedeniyle şiddetle ağrı gibi özel bozuklukları hafifletmek amacıyla yapılır.
Işın Tedavisi (Radyoterapi)
İyonlaştırıcı radyasyon kullanılarak kanserin tedavisini amaçlar. Kobalt-60'ın yaydığı gamma ışınları ya da lineer hızlandırıcılardan elde edilen X-ışınları en sık kullanılan iyonlaştırıcı radyasyonlardır. Işın tedavisinin amacı hastalıklı dokuya en yüksek dozu verirken hastalıklı dokuyu çevreleyen sağlam dokuya en az radyasyon vermektir.
Işın tedavisinin (röntgen tedavisi) başarısı, ışınım kaynağına ve kötücül urun, ışınımın öldürücü etkisine duyarlılığına bağlıdır. Kötücül lenfomalar, kan kanserleri ve karsinomların çoğunluğu, göreceli olarak, en azından bu tür tedavilerin ilkinde, ışınıma duyarlıdır.
Kimyasal tedavi (Kemoterapi, İlaç tedavisi)
Kötücül urların çoğunda, ****staz yapmaları durumunda, cerrahi tedavi ve çoğunlukla da, ışın tedavisi, iyileşmeyi sağlayamamaktadır. Enfeksiyon hastalıklarında olduğu gibi, olanak varsa, hastanın hastalıktan bütünüyle kurtarılması gerekir. Söz konusu kötücül urların çoğunda, tam anlamıyla iyileşme çok ender olmakla birlikte, kimyasal tedavi (kemoterapi de denir) yani kimyasal maddelerle tedavi, birçok hastada, özellikle çeşitli kanser biçimlerine tutulmuş çocuklarda, etkin yaşam süresini uzatmaya yardımcı olmaktadır.
İlaçlara yanıt veren ilerlemiş kanserler arasında, çocuklarda ivegen lenfositli kan kanseri, birtür kötücül lenfoma olan Hodgkin hastalığı, Ewing kemik sarkomu ve VVilliam böbrek uru sayılabilir.. Bütün bu kanserlerde ortaközellik, hızlı büyümedir. Genellikle, bir kanserin ilaç tedavisine yanıt vermesi, urun büyüyen kesimine, yani herhangi bir zamanda bölünme süreci içinde olan hücrelerin yüzdesine bağlıdır.
Hızla büyüyen kanserlerin, büyüyen kesimleri büyüktür; dolayısıyla, kanser tedavisinde kullanılan ilaçların hücre öldürücü (sitosidal) ve hücre bölünmesini durdurucu (sitostatik) etkilerine, hücre topluluğunun büyük bir yüzdesi duyarlıdır.
Kanser tedavisinde yeni ilaçların araştırılması ve geliştirilmesi uzun ve sıkıntılı olmuştur. Kansere karşı ilaçların geliştirilmesi, araştırılmakta olan ilacın seçilmesi, etkililiğinin hayvan sistemlerinde taranması, ilacın bedendeki etkilerinin incelenmesi ve hastalarda kapsamlı denemeler gibi aşamaları kapsar.
Bazı hormonlar, özellikle de steroyit cinsellik hormonları ile böbreküstü kabuğu hormonları, çeşitli mikroorganizmalar tarafından doğal olarak üretilen antibiyotikler, cezayirmenek-şesi çiçeğinden çıkarılan vinblastin ve vinkristin de dahil bitki alkaloyitleri, alkilleyici etkenler (yani doğrudan DNA'yla tepkimeye giren kimyasal maddeler) ve yapı bakımından normal ****bolizma bileşenlerine benzeyen, onlarla bazı ****bolizma işlevlerinde rekabet eden (böylece normal ****bolizma yollarının daha çok kullanılmasını engelleyen) ****bolizma bileşenleri karşıtları, insan kanserinin ilaçla tedavisinde etkisi görülmüş başlıca bileşiklerdir.
Farklı ilaçlar, farklı mekanizmalar aracılığıyla iş görür ve hücreleri farklı zamanlarda farklı biçimlerde etkilerler; ayrıca, bu ilaçlardan bazıları, birlikte kullanıldıklarında, birbirlerinin etkisini artırdıkları için, daha iyi sonuçlar verirler. Bu nedenle, kanserin ilaçla tedavisinde, günümüzde çoğunlukla, aynı anda birçok ilaç birden kullanılmaktadır. Bu birçok ilaçla tedavi, karmaşık olmakla birlikte, çeşitli kanserlerin, özellikle de kan kanserinin, Hodgkin hastalığının, erbezi ve yumurtalık kanserlerinin tedavisinde başarılı olmuştur. Ek üstünlüklerinden biri de, kanserin çeşitli ilaçların birarada kullanımına dirençli duruma gelmesinin, daha yavaş olmasıdır. Oysa belirli bir kanseri tedavi etmek için tek bir ilaç kullanıldığında, kanserin tedaviye dirençli duruma gelmesi çok daha çabuk olur.
Kanser hastalığının tedavisi konusunda bazı alternatif tıp yöntemleri uygulanmaktadır. Bu yöntemler kanser ilaçlarının ve tedavilerinin hammadesini oluşturan bitki ve hayvan ekstraktlarıdır. Bu yöntemle kürabıl olarak nitelendirilemeyen birçok kanser tedavisine yardımcı olarak alınan bu ürünler immün sisteminin kuvvetlendirilmesine yardımcı olmaktadır. Köpekbalığı yağı, lesitin, C vitamini bunlara örnek olarak verilebilir.]]>false2009-10-26T23:17:57Z2009-10-26T23:17:57Zhttps://eylulforum.com/konu-cep-telefonlari-cilt-kanserine-yol-aciyor
Cep telefonlarından yayılan mikrodalgaların bağışıklık sistemini bozduğu, yüksek tansiyon, cilt kanseri başta olmak üzere birçok hastalığa neden olduğu bildirildi. Biyologlar Birliği Derneği Genel Başkanı Kadir Sorucuoğlu, hızla değişen ve gelişen teknolojinin nimetlerinin yanı sıra insan sağlığını olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Sorucuoğlu, insanların hayatını kolaylaştıran ve daha konforlu bir hayat sürmelerine yol açan teknolojik cihazların, pek çok zararları da beraberinde getirdiğini ifade ederek, "Kanser vakaların ve pek çok hastalığın artmasında maalesef teknolojinin payı da oldukça fazladır. Cep telefonunun gereksiz kullanımı, insanların saatlerce bilgisayar karşısında oturmaları, televizyon ve diğer elektronik eşyaların yaydıkları elektromanyetik dalgalar daha stresli ve daha sağlıksız bir nesle doğru insanları ***ürüyor" diye konuştu. Bilgisayarların yaydığı elektromanyetik dalgalarla en çok gözlerde olmak üzere tüm sinir sistemi ve vücut üzerinde olumsuz etkileri bulunduğunu anlatan Sorucuoğlu, "Bu nedenle ekranla en az 120 santimetre mesafe mutlaka sağlanarak çalışılmalıdır. Doğru pozisyonda oturmak da çok önemli bir önlem olacaktır. Bütün bunların yanında mutlaka planlı bir şekilde bilgisayar kullanılmalıdır. Örneğin 1 saat çalışmadan sonra mutlaka en az 15 dakika ara verilmeli, böylece hem gözlerin hem kas iskelet sisteminin rahatlaması sağlanmalıdır" önerisinde bulundu. İnsan sağlığını en fazla tehdit eden teknolojik cihazların başında cep telefonlarının geldiğini vurgulayan Sorucuoğlu, şöyle devam etti: "En büyük tehlikelerden biri olan cep telefonları. Araştırmacıların yaptığı pek çok araştırmaya göre, cep telefonlarından yayılan mikrodalgalar sperm sayısını, hareketliliğini ve kalitesini neredeyse yarı yarıya düşürüyor. Genetik yapının bozulması, beyaz kan hücresi (lenfoma) kanseri, kan beyin bariyerinin zedelenmesi, kalp rahatsızlıkları, hafıza zayıflaması ve beyin tümörü riski, kalıcı işitme bozuklukları, embriyo gelişiminin zarar görmesi, kadınlarda düşük riskinin artması, kan hücrelerinin bozulması, bağışıklık sisteminin bozulması, yüksek tansiyon, cilt kanseri ve benzeri saymakla bitmeyen bu zararlar cep telefonlarının eseridir. Cep telefonunun bu kadar zararından korunmanın en basit yolu ise cep telefonu görüşmelerini mümkün olduğunca kısa tutup gereksiz konuşmalardan kaçınmak, yakında sabit hat varsa onu tercih etmek. Görüldüğü gibi teknoloji pek çok zararlarıyla evimizde, hatta cep telefonu örneğindeki gibi bir organımız gibi artık. Bu kadar zararları olan bu teknolojiden mümkün olduğunca kaçınmamız gerekiyor. Bu cihazları mümkün olduğunca az kullanmalı, onları oturduğumuz, yattığımız kısaca çok vakit geçirdiğimiz yerlerden uzak tutmalıyız. Özellikle çocuklarımızı bu cihazlara alıştırmamalıyız. Bu cihazlarla ilgili bir diğer sorun maalesef bizim bunları sürekli yurtdışından alıyor olmamız. Fakat bu dışa bağımlılığa rağmen fazla rahata alışan milletimiz umursamazca bu cihazları hor bir şekilde kullanmaktadır. Çok kısa sürelerle cep telefonlarını sürekli yenilemekte hatta birkaç telefonu aynı anda kullanmaktayız. Biz Biyologlar Birliği Derneği olarak halkımızı bu konuda uyarıyor ve sağduyuya çağırıyoruz."]]>false2009-10-26T23:17:40Z2009-10-26T23:17:40Zhttps://eylulforum.com/konu-kanser-teshisinde-devrim
İngiltere´de bilim adamları devrim niteliğinde bir buluş yaparak gelecekte bu hastalığa yakalanma riski olanlar için yeni bir umut yarattılar.
Manchester Üniversitesi´nde yapılan araştırmalarda kanserin sesi kaydedildi. Gerekli cihazlar üretilebilirse bu buluş sayesinde çok sayıda hayat kurtulacak.
10 yıl sonra örneğin prostat kanserine yakalanma riski olan bir kişinin teşhisi sadece idrarına verilen bir kızılötesi ışınla tespit edilebilecek.
İngiltere´de her yıl 35 bin kişinin yakalandığı 10 bininin öldüğü İngiltere´de bu buluşun çok sayıda hayat kurtaracağı umut ediliyor.
Prostat kanseri, akciğer kanserinden sonra en sık görülen kanser türü .]]>false2009-10-26T23:17:25Z2009-10-26T23:17:25Zhttps://eylulforum.com/konu-kanser-faydali-besinler
Kayısı: Antioksidan olan betakaroten açısından zengindir. Hücrelere ve dokulara zarar veren moleküllerin etkisini ortadan kaldırarak kansere karşı koruyucu etkisi vardır. Lifli olduğu için bağırsakları koruyucudur.
Tahıllar: Arpa, mısır, buğday, yulaf gibi tahıllar B ve E vitamini, potasyum ve kalsiyum içerir. Kanserojen maddelerin vücuttan atılması sürecini hızlandırır. Tahıl ağırlıklı bir beslenme rejimi, bağırsak kanseri riskini yarı yarıya azaltıyor.
Fasulye: Fasulye, C vitamini ve betakaroten gibi kalp hastalığı ve kanseri önleyen antioksidanlar açısından zengindir. B vitamini de seks hormonlarını kuvvetlendirir.
Pancar: Demir ve folik asit açısından zengin olan pancar eski çağladan beri kan hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Amerikalı uzmanlar pancar suyunun sarılık tedavisinde de etkili olduğunu belirtiyor.
Lahana: Kanserli hücrelerin çoğalmasını önleyen karoten maddesi içerir.
Havuç: Tam 40 araştırma havuç tüketimi arttıkça kanser riskinin azaldığını ortaya koymuştur. Bunun temel nedeni betakaroten, C ve E vitaminleri gibi antioksidanlar açısından zengin oluşudur.
Nohut: Yağ düzeyi düşük olan ve kolesterol içermeyen nohut kalsiyum, magnezyum, fosfor, potasyum, bakır, manganez, betakaroten ve folik asit açısından zengindir. Göğüs kanserine karşı korur.
İncir: Potasyum, demir ve kalsiyum içerir. Sindirim sistemine yardımcı olur. Eski çağlarda kanserli hücrelerin tedavisinde kullanılan incir, modern tıp tarafından da kansere karşı koruyucu olarak öneriliyor.
Sarımsak: Bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve kansere, yüksek kolesterole, kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarına karşı koruyucu etkisi vardır.
Fındık: Kalp krizine karşı koruyucu olan E vitamini açısından en zengin besinlerin başında gelir. Her gün yenilen bir avuç fındık kansere ve kırışıklıklara karşı koruyucudur.
Mercimek: B vitamini, demir, kalsiyum, magnezyum, fosfor ve potasyum içerir. Lifli özelliği kandaki kolesterol oranını düşürür, şeker ve kalp hastaları için yararlıdır.
Zeytinyağı: İçindeki omega yağ asitleri, kandaki kolesterol düzeyini dengede tutar. Antioksidan özelliği olan E vitamini açısından da zengindir. Bu sayede kalp krizi, felç, kanser ve erken yaşlanmaya karşı beyni koruyucu etkiye sahiptir.
Soğan: Bağışıklık sistemini güçlendirir. İçerdiği allicin ve sülfür; mide ve bağırsak kanserine karşı koruyucu etkiye sahiptir. Son araştırmalar kemik erimesine karşı, peynir ve sütten daha etkili olduğunu göstermiştir.
Şeftali: Teki bile insanın C vitamini ihtiyacının yüzde 50,sini karşılayabilir. Sindirimi kolaydır. Kansere ve kalp krizine karşı koruyucu olan betakaroten açısından da zengindir. Bir tanesinde 33 kalori vardır.
Pirinç: Pirinç mükemmel bir enerji kaynağıdır. E ve B vitaminleri açısından zengindir. Bağırsak kanserine karşı koruyucu olan pirinç, kolesterolü düşürerek kalp krizi riskini de azaltır.
Çilek: Kolesterol düzeyini düşürür ve sindirim sistemini düzenler. Ellegic asit adı verilen kansersavan bir maddeyi de içerir.
Domates: Likopen açısından zengin ender bitkilerden biridir. Likopen, pankreas gibi çeşitli kanser hastalıklarını önleme konusunda hayati önemdedir. C vitamini açısından zengindir ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Lifli bir besin olması da bağırsak kanseri riskini azaltır.]]>false2009-10-26T23:17:04Z2009-10-26T23:17:04Zhttps://eylulforum.com/konu-kanser-nedir
Vücudumuzda tüm organlar hücrelerden oluşur. Hücreler vücudumuzun en küçük yapıtaşlarıdır ve ancak mikroskopla görülebilirler.
Sağlıklı vücut hücreleri (kas ve sinir hücreleri hariç) bölünebilme yeteneğine sahiptirler. Ölen hücrelerin yenilenmesi ve yaralanan dokuların (vücut içi ve dışındaki) onarılması amacıyla bu yeteneklerini kullanırlar. Fakat bu yetenekleri de sınırlıdır. Sonsuz bölünemezler. Her hücrenin hayatı boyunca belli bir bölünebilme sayısı vardır. Sağlıklı bir hücre gerektiği yerde ve gerektiği kadar bölüneceğini bilir.
Buna karşın kanser hücreleri, bu bilinci kaybeder, kontrolsüz bölünmeye başlar ve çoğalırlar. Kanser hücreleri birikerek tümörleri (kitleleri) oluştururlar, tümörler normal dokuları sıkıştırabilirler, içine sızabilirler yada tahrip edebilirler. Eğer kanser hücreleri oluştukları tümörden ayrılırsa, kan yada lenf dolaşımı aracılığı ile vücudun diğer bölgelerine gidebilirler. Gittikleri yerlerde tümör kolonileri oluşturur ve büyümeye devam ederler. Kanserin bu şekilde vücudun diğer bölgelerine yayılması olayına metastaz adı verilir.
Kanserler oluşmaya başladıkları organ ve mikroskop altındaki görünüşlerine göre sınıflandırılırlar. Farklı tipteki kanserler, farklı hızlarda büyürler, farklı yayılma biçimleri gösterirler ve farklı tedavilere cevap verirler. Bu nedenle kanser hastalarının tedavisinde, var olan kanser türüne göre farklı tedaviler uygulanır.
Kanser hücreleriyle (pembe), lenfositlerin (sarı) savaşı.
Kanserin Nedenleri ?
Kanserin sebebi henüz kesin olarak bilinmemektedir. Kanser hastalığı için iki grup risk faktörü vardır. Kanser için risk faktörleri yaşam şekillerine, yaşa, cinsiyete ve aile öykülerine bağlı olarak değişir. Bir başka risk grubu ise çevresel faktörlerdir.
*
Sigara alkol kullanımı,
*
Uzun süre ve tehlikeli saatlerde güneş altında kalma,
*
Aşırı dozda röntgen ışınına maruz kalma,
*
Bazı kimyasal maddeler (katran, benzin, boya maddeleri, asbest v.b.)
*
Bazı virüsler
*
Hava kirliliği
*
Radyasyona maruz kalma,
*
Kötü beslenme alışkanlığı
Kanser Tehlikesinin 7 Habercisi
Kanserin belirti ve bulguları köken aldığı doku ve organlara göre değişir. Hatta bazen hiç belirti ve bulgu vermeden kontrol muayenelerinde kanser tanısı konulabilir.
Aşağıdaki belirtilere dikkat edin:
Rahim ve makattan gelen normal olmayan bir kanama veya akıntı
Memede veya vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkan şişlik ve sertlikler
İyileşmeyen yaralar
Uzun süreli ses kısıklığı ve öksürük
Yutkunma güçlüğü ve hazımsızlık
Ben ve siğillerde meydana gelen büyüme, kanama, renk değişikliği, yara...
Büyük ve küçük abdest yapmakta ki değişiklikler
Bu değişiklikler görüldüğünde bir hekime başvurmayı ihmal etmeyiniz....
EN SIK GÖRÜLEN KANSER TİPLERİ
Meme kanseri
Akciğer kanseri
Prostat kanseri
Mide kanseri
Kalın barsak kanseri
Rahim ağzı kanseri
KENDİ KENDİNİZİN BEKÇİSİ OLUN
Önce kanserden korkmamayı öğrenmeliyiz. Korku doktora gitmeyi önler ve hastalığın iyileştirilmesini engeller. Hastalık belirtilerini yorumlamak yalnızca doktorların görevidir. Kanserin belirtilerini bilmek bu belirtilerin herhangi birini hissettiğimizde derhal doktora başvurmak şarttır. Hiç rahatsızlık duymasak da yılda bir kez mutlaka genel kontrolden geçmeliyiz. Kanserin iyileştirilir bir hastalık olduğunu unutmamalıyız. İyileşme oranı kanserin erken teşhisi ile doğru orantılıdır.
1.Akciğer Kanseri;
· Uzun süre devam eden öksürük
· Öksürürken kan gelmesi
Nefes darlığı
Akciğer kanserini önlemek için sigarayı bırakın ve sigara içilen kapalı ortamlardan kaçının.
2.Cilt Kanseri;
· İyileşmeyen yara
· Ben ve siğillerde şekil, renk değişikliği
· Ani oluşan ben ve siğiller
Tehlikeli saatlerde güneşlenmeyin, mutlaka yüksek koruma faktörlü güneş kremleri kullanın.
3.Meme Kanseri;
· Memede ele gelen sertlik
· Meme başında içeri doğru çekilme
· Meme başında akıntı
· Meme şeklinde ki değişiklikler
Aylık olarak kendi kendinize meme muayenesi yapın, düzenli olarak mutlaka doktora gidin.
4.Ağız Kanseri;
Düzenli muayene ile diş hekiminiz ve doktorunuz ağız kanserini saptar
5.Rahim Kanseri;
· Menopozdan sonra olan kanamalar
· Nedeni belli olmayan vaginal akıntılar
· Bir aydan fazla devam eden adet kanaması, düzensizlikler veya anormal kanamalar
· Karında şişlik
Düzenli olarak PAP smear testi yaptırın ve pelvik muayene olun.
6.Kolon Kanseri;
· Makattan gelen kanama ve dışkılama alışkanlıklarının değişmesi
· Karın ağrısı
· Karında kitle
· Kilo kaybı
Sağlıklı ve dengeli beslenmeye dikkat edin. Az yağlı, bol lifli (sebze, meyve, kepekli unla yapılmış yiyecekler) besinleri tercih edin.
7.Prostat Kanseri;
· Sık sık (özellikle geceleri) idrara kalkma
· Kesik kesik, ağrılı ve sızılı idrar yapma
· İdrar kesesini tam boşaltamama hissi
· İdrar tutmada güçlük
· İdrar akış gücünde azalma
Hiçbir şikayeti olmasa da 45 yaş üzerinde her erkek, senede bir defa, PSA (prostat spesifik antijen) kan testi yaptırmalıdır.
KANSERDE ERKEN TANI
*
Tedavi şansını artırır
*
Tedaviyi kolaylaştırır
*
Tedavi giderlerini azaltır
*
Doku ve organ kaybını önler
*
Sakatlık bırakmaz
*
HAYAT KURTARIR
Günümüzde, milyonlarca insan kanserli yada kanseri tedavi edilmiş olarak yaşamaktadır. Kanser tanısı ne kadar erken konursa, tedavisi o kadar erken başlar ve kanser tedavisi ne kadar erken başlarsa tedavinin başarıya ulaşma şansı da o kadar yüksek olur.
kanser hücreleri
1- Herkesin vücudunda kanser hücreleri vardır. Bu kanser hücreleri birkaç
milyara kadar çoğalmadıkça standart testlerde görülmezler. Doktorlar kanser hastalarına tedaviden sonra vücutlarında artık kanser hücresi kalmadığını söyledikleri zaman, bu yalnızca kanser hücrelerinin testlerle saptanamayacak düzeyde olduğu anlamına gelir.
2- Bir kişinin hayatı boyunca 6 ile 10 kez kanser hücreleri oluşabilir.
3- Kişinin bağışıklık sistemi güçlü olduğu zaman kanser hücreleri yok edilir ve çoğalarak tümör oluşturmalarına engel olunur.
4- Bir kişide kanser olması, o kişide çoklu beslenme eksikliği olduğuna
işaret eder. Bunlar genetik, çevresel, beslenme ve yaşam tarzı faktörlerine
bağlı olabilir.
5- Çoklu beslenme eksiklini yenebilmek için diyeti değiştirmek ve ek takviye almak bağışıklık sistemini güçlendirir.
6- Kemoterapi hem hızlı çoğalan kanser hücrelerini, hem de kemik iliğinde, sindirim sisteminde v.s.'deki hızlı büyüyen sağlıklı hücreleri yok eder ve karaciğer, böbrekler, kalp, akciğerler v.s.'de organ tahribatına yol açar.
7- Radyasyon kanser hücrelerini yok ederken; sağlıklı hücre, doku ve
organları da yakar, yaralar ve zarar verir.
8- Kemoterapi ve radyasyon başlangıçta tümörün küçülmesine yol açar.
Kemoterapi ve radyasyon tedavisinin uzaması tümörün daha fazla yok olmasına yol açmaz.
9- Kemoterapi ve radyasyondan dolayı vücut çok fazla toksin yüklenmesine
maruz kalınca, bağışıklık sistemi ya tehlikeye düşer, ya da yıkılır;
dolayısıyla kişi çeşitli enfeksiyonlara ve komplikasyonlara yenik düşer.
10- Kemoterapi ve radyasyon kanser hücrelerinde mutasyona neden olabilir ve dirençlerinin artarak yok edilmelerini zorlaştırabilir. Cerrahi işlem de kanser hücrelerinin başka taraflara atlamasına neden olabilir.
11- Kanser hücreleri ile savaşmakta etkili bir yöntem ise onları çoğalmak
için ihtiyaçları olan gıdalardan yoksun ve aç bırakmaktır.
12- Et proteininin sindirimi zordur ve çok sindirim enzimi ister.
Bağırsaklarda duran sindirilmemiş et çürür ve daha çok toksin birikimine
neden olur.
13- Kanser hücrelerinin duvarları sert protein ile kaplıdır. Et yemekten
kaçınarak veya azaltarak, kanser hücrelerinin protein duvarlarına saldıran enzimler daha çok açığa çıkar ve vücudun öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmelerini sağlar.
14- Bazı destek maddeleri (IP6, Flor-ssence, Essiac, anti-oksidanlar,
vitaminler, mineraller, EFA'lar v.s..) bağışıklık sistemini güçlendirerek, vücudun kendi öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmesine yardımcı olur. E vitamini gibi diğer destek maddelerinin de, vücudun hasarlı, istenmeyen veya ihtiyaç olmayan hücrelerin atılmasının normal yolu olan, apoptoziz veya programlanmış hücre ölümüne yardımcı olduğu bilinmektedir.
15- Kanser zihinsel, bedeni ve ruhsal bir hastalıktır. Öngörülü ve olumlu bir ruh kanser savaşçısını muzaffer yapar. Öfke,affetmezlik ve acı bedeni stresli ve asitli bir ortama sokar. Seven ve affeden bir ruha sahip olmayı öğrenin. Sakin olmayı ve hayatın tadını çıkarmayı öğrenin.
16- Kanser hücreleri oksijenli ortamda gelişemezler.Günlük egzersizler ve derin nefes alma hücre düzeyine kadar daha fazla oksijen alınmasına yardımcı olur.Oksijen terapisi kanser hücrelerini yok etmek için diğer bir yöntemdir.]]>false2009-10-26T23:16:07Z2009-10-26T23:16:07Zhttps://eylulforum.com/konu-kanserin-en-cok-sevdigi-yiyecekler
Kanserin hucrenin yanlis beslenmesinden ortaya ciktigini biliyor muydunuz? Ustelik bunu da en cok sevdigi yiyecegi bol bol tuketerek kendimiz yapiyoruz. Nasil mi?
Kanser en cok neyi sever?
Her doktor ogrenciligi sirasinda Otto Warburg'un bulusunu ogrenir.
1930'lu yillarda Warburg kanserin en temel biyokimyasal sebebini, yani
saglikli bir hucreyi kanser hucresinden ayiran seyin ne oldugunu bulmustur. Bu, o kadar onemli bir bulustur ki, Otto Warburg'a Nobel odulu kazandirmistir.
Otto Warburg'a gore kanserin bir temel sebebi vardir. Bu da, vucudun
normal hucrelerinin oksijenli solunumunun, oksijensiz - anaerobik-
hucre solunumuyla yer degistirmesidir.
Warburg'un bulusu bize baska neleri anlatmaktadir? Birincisi, kanser,
normal hucrelerden cok farkli bir bicimde metabolize olmaktadir. Normal hucreler oksijene ihtiyac duyar; kanser hucreleri oksijenden kacinir.
Hiperbarik oksijen terapisi alternatif kanser tedavisi uygulayan kliniklerde kullanilan bir yontemdir.
Bu bulusun bize anlattigi baska bir sey de, kanserin bir mayalanma
(fermantasyon) sureciyle metabolize oldugudur.
Kanserin metabolizmasi normal hucre metabolizmasindan 8 kat daha fazladir.
Yukarida soyledigimiz her seyi birlestirirsek ortaya su tablo cikiyor: Vucut, kanseri beslemeye calisirken mutemadiyen kapasitesinin ustunde calisir. Kanser devamli acliktan olmenin esigindedir ve vucuttan kendisini beslemesini talep etmektedir. Besin alimi kesilirse kanser acliktan olmeye baslar. Tabii kendisini beslemek icin vucudun seker uretmesini saglayamazsa...
Proteinlerden seker
Bu ziyan sendromuna kaseksi denir. Kaseksi vucudun proteinlerden (evet, dogru duydunuz, karbonhidratlardan veya yaglardan degil de, proteinlerden) "glukoneogenez (yeniden glukoz yapimi)" islemiyle, seker elde etmesidir. Bu seker kanseri besler. Vucut sonunda, kanser hucresini beslemeye calisirken kendisi aclik ceker.
Simdi, kanserin sekerle beslendigini ogrenmisken, onu sekerle beslemek mantikli geliyor mu size? Yani karbonhidratlardan zengin bir diyet uygulamak?
Bugun, kansere karsi uygulanan bircok besin terapisi mevcuttur (ise de
yaramaktadirlar) cunku gunun birinde birisi seker ve kanser arasindaki baglantiyi gormustur. Bu terapilerde, karbonhidratlar bakimindan zengin gidalara izin verilmez. Terapilerin hicbirinde sekere de izin verilmez
cunku seker kanseri beslemektedir.
Peki doktorunuz bu gercekleri size neden soylemez? Kim bilir? Belki doktorunuz kanseri tedavi edecek kisinin siz degil, kendisi oldugunu
dusunmektedir. Belki Otto Warburg'un bulusunu duymustur ama geri kalan parcalari tamamlayamamistir. Belki de beslenmeyle ilgili hicbir sey
ogrenmemistir. Aslinda 1978'e kadar ABD'nin resmi kuruluslarindan biri,
beslenmenin kanserle bir ilgisi olmadigini iddia etmekteydi!!!!
Kanser ve seker baglantisindan haberdar olanlar ise, dikkate deger terapilerle ortaya ciktilar. Bunlardan biri 'Laetrile'dir. Kaseksili hastalarin yuzde 50'den fazlasinda glukoneogenez surecini durduran hidrazin sulfat bunlardan bir digeridir.
Bugun, Minnesota Universitesi kemoterapi alaninda bir "akilli bomba" uzerinde calismaktadir. Akilli bomba diyebilecegimiz ilacin uzerinde bir
kaplama vardir. İlac, vucutta oksijensiz bir bolge ile karsi karsiya geldiginde bu kaplamayi uzerinden atar. Kanseri yok etmek icin kemoterapiyi serbest birakir. Cunku, vucutta oksijensiz tek alan, kanserli bolgedir.
Kanser hucresini ac birakmaya calisan besin terapileri de vardir. Kanserin ne sevdigini bilen hasta, bunlari yemekten kacinir. Kanser, cig yiyeceklerdense pismis yiyecekleri sever. Pisirme islemi, besinlerdeki enzimleri ve vitaminleri yok etmektedir. Bir de, kanserin seker sevdigini aklinizdan cikarmayin. Kanserinizi sevmiyorsaniz, onu beslemeyin!
Seker yerine tatlandirici kullanmak cozum degil
Seker yerine tatlandirici kullanmayi dusunuyorsaniz, baska bir tuzaga
dusmus olursunuz. Tatlandiricilarin da vucuda ciddi zararlari oldugu,
yapilan arastirmalarla kanitlandi. Ornegin, Amerikan Gida ve İlac Dairesi
(FDA), sakarin iceren her turlu gida maddesinin uzerine "Sagliga
zararlidir. Hayvanlar uzerinde yapilan testlerde kansere yol acmistir."
ibaresinin konmasini sart kostu. Aspartam ve sukraloz gibi diger
tatlandiricilar da yan etkileri nedeniyle uzak durulmasi gereken gidalar
arasinda. (Editorun notu: Ama maalesef hic birinin uzerinde boyle bir ibare yok).
Prof. Dr. Ahmet Aydin:
Sekerli gidalar nasil kansere neden olur?
Aslinda Nobel Tip Odulunu alan Alman Otto Warburg yillar once (1931) kanser hucrelerinin saglikli hucrelerden farkli bir metabolizmasinin oldugunu (oksjenli metabolizma yerine oksijensiz metabolizma) ve sekerin kanserli hucreleri besledigini gostermistir (1).
Asiri sekerli gidalar yemek insulin direncine yani hiperinsulinizme yol acar. Hiperinsulinizm, insuline benzer buyume faktoru (IGF) baglayici protein-1 ve -2 (IGFBP-1 ve IGFBP-2) sentezini azaltarak serbest IGF-1 duzeyini artirir. Serbest IGF-1 hemen hemen butun dokular icin potent bir mitojeniktir. Yani hucre uremesini kontrolsuz bir sekilde artirarak kansere neden olur (2-4).
Son iki yuzyildir seker tuketimi nasil artti?
İngiltere'de 1815 de 5 kgcivarinda olan kisi basina yillik cay sekeri tuketimi 1970de 50 kg'in uzerine cikmistir (5). 1970-2000 yillari arasinda ABD vatandaslari onceki yillara oranla yilda 100 litredaha fazla sekerli
mesrubat tuketmislerdir.
Turkiye'deki durum da artik cok farkli degildir. Cocugu ile buyugu ile
cilginca seker ve beyaz un kullanilmaktadir. Butun bu bilgiler kanserlerin
nicin arttigini goz onune acikca sermektedir.
Asagidaki tedbirlerle kanserlerin en az ucte ikisi onlenebilir;
* Un ve sekerden kacinarak insulin direncini yenin.
* Hicbir sekilde tatlandirici ve tatlandirici iceren 'light' hafif yiyecek
ve icecek tuketmeyin.
* Katki maddesi ilave edilmis, paketlenmis gidalari yemeyin. Tas devri
diyetini uygulayin.
* Bol taze sebze ve meyve yiyin
* Yeterli omega-3 alin; aycicegi, misir, soya, pamuk ve margarin gibi
yaglari diyetinizden cikartin. Bunlarin yerine zeytinyagi ve dogalhayvani
yaglari (tereyagi, ic yagi ve kuyruk yagi) yiyin.
* Kefir, yogurt, tursu, sirke, nar eksisi ve boza gibiprobiyotiklerden
(faydali mikroplar) zengin gidalarla beslenin.
* Ozgur dolasan hayvanlarin etini ve yumurtasini yiyin.
* Pastorize sutlerden mumkun oldugunca kacinin. Kutu sutu tuketmeyin.
Mumkunse mandra sutu kullanin. Sut yerine sut urunlerini(yogurt, peynir)
tercih edin.
*Gunde iki dis sarimsak ve/veya 1 bas kuru sogan tuketin.
*Gunde 1-2 tatli kasigi zerdecal tozu tuketin
* Yesil ve siyah cay tuketin (sekersiz!)
* Streslerden uzak durun
* iyi uyuyun.
* Cevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durum.
*D vitamini duzeylerinizi yukseltmek icin dengeli bir sekilde guneslenin
ya da D vitamini takviyesi alin.
*Yeteri derecede egzersiz yapin
* Asiri alkol kullanmayin
* islenmis soya urunu yemeyin.
* Yemekleri geleneksel yontemler (bugulama, buharda pisirme) ile pisirin. Turbo firinlar da kullanilabilir.
* Hizli pisirme yontemleri (mikrodalga gibi) besin kayiplarina yol acar; ayrica kanserojen olabilirler.
* Daha cok toprak (guvec), cam ya da kalayli bakir kaplari tercih edin.
Emaye ve celik tencere daha sonraki tercihlerdir.
* Teflon ve aluminyumu ise kesinlikle kullanmayin.]]>false2009-10-26T23:08:37Z2009-10-26T23:08:37Zhttps://eylulforum.com/konu-mesane-kanseri
MESANE TÜMÖRLERİ
Ürolojide en sık görülen kanser türlerindendir. Tüm kanserler içinde, % 4 oranında ölüm nedenidir. Erkeklerde kadınlara nazaran 3 katı daha fazla görülür. En çok 55 ile 70 yaşları arasında görülür.Daha genç hastalarda da görülebilmektedir
Sigara, mesane kanserinin bilinen en önemli nedenlerindendir. Kronik idrar yolu iltihapları, bazı suni tatlandırıcılar ve çevreden maruz kalınan bazı kimyasallar hastalık oluşmasında rol oynayabilir.
İdrarda kanama ve yanma en sık rastlanan belirtileridir. Sık idrara gitme, idrar zorluğu, kasık ve karın ağrısı görülebilir.
İlk olarak ultrason yapılır. İdrardaki sitolojik incelemede kanser hücreleri aranır. Bunların sonucuna göre ileri tetkikler yapılır. Kesin tanı idrar yolu ve mesaneye sistoskopi denilen yöntemle bakılması ve biyopsi (parça) alınması ile konur.
Mesanede kanser olduğu saptanınca, ilk hedef tümörün temizlenmesidir. Tümör mesanenin derin katlarına inmemişse, kapalı yolla (TUR) kanserin temizlenmesi oldukça kolaydır. Bazen hastaların mesanelerinin içine sonda ile ilaç vermek gerekebilir.
Eğer tümör daha saldırgan ise veya geç kalınmışsa, mesanenin tamamen alınması gerekir. Kanser eğer başka organlara atlamışsa, kemoterapi veya ışın tedavisi uygulanır. Kanser tedavisi başarılı olsa bile, hastanın düzenli olarak kontrol altında tutulması gerekir çünkü hastalık nüks edebilir.]]>false2009-10-26T23:08:22Z2009-10-26T23:08:22Zhttps://eylulforum.com/konu-prostat-kanseri-hakkinda
En sık görülen kanser türlerindendir. 55 yaştan sonra görülmeye başlar.
Prostat kanserli hastada, başlangıçta pek belirti görülmez. İlerleyen zamanda, sık idrara gitme, gece idrara kalkma, idrar zorluğu, güçsüz ve ince idrar yapma, idrarda yanma, idrar veya menide kan, meni boşalırken yanma görülebilir. Bu bulgulara, selim prostat büyümesinde de sıklıkla rastlanır. Özelliklere kemiklere atlamış kanserde sırt, bel, kalça bacak ağrıları olabilir. Bu belirtiler de, aslında öncelikle hareket sistemi hastalıklarını düşündürür. Tüm vücut kemik sintigrafisi çekilerek durum aydınlığa kavuşturulabilir.
Erken tanı için parmakla rektal muayene yapılarak, makattan prostat bezinin kıvamına bakılır. PSA denilen, prostat hastalıklarında kandaki değeri yükselen maddenin hem tanı, hem izlem aşamasında önemli bir değeri vardır.
Kesin tanı konulması içen yine makattan yapılan ultrason sırasında, prostattan iğne ile küçük parçalar alınır. Hastanın hafifçe uyutulması sayesinde, bu biyopsi sırasında hem hastanın canı yanmaz hem de işlem ve ortamından gerginliğinden kurtulur.
Prostat kanseri eğer prostat bezine sınırlı kalmışsa, genelde radikal prostatektomi denilen, prostatın tümünün alındığı ameliyat yapılır. Bazı hastalarda sadece izlem, bazılarında radyoterapi tercih edilebilir.
Prostat kanseri yayılmış ise, tamamen tedavi edilme olasılığı güçleşir. Bu hastalarda, hormon tedavisi veya kemoterapi denenebilir.
Prostat kanserinin nedenleri henüz bilinmemektedir. Yağlı beslenmenin prostat kanseri riskini arttırdığı, buna karşı meyve ve sebzenin, özellikle domatesin azalttığı söylenmektedir.]]>false2009-10-26T23:08:03Z2009-10-26T23:08:03Zhttps://eylulforum.com/konu-turkiye%E2%80%99de-kanser-ikinci-olum-nedeni
“Türkiye’de her yıl tüm ölümlerin % 15’inin kanserden kaynaklandığını” vurgulayan Engin Güner, 19 Temmuz’da tam olarak yürürlüğe girecek sigara yasağının gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de akciğer kanseri ve sigaradan kaynaklanan diğer kanser vakalarının azalmasına katkıda bulunacağını ifade etti. Güner şöyle devam etti:
“Kanser ülkemizdeki ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Türkiye’deki en yaygın kanser türleri arasında akciğer, prostat, meme, cilt ve mide kanserleri bulunuyor. Sigara yasağı örneğinde olduğu gibi yaşam tarzını değiştirmeye zorlayan ve sağlıklı yaşam bilincini artıran önlemler çok yararlı. Ancak bunun da ötesinde, kanserle mücadelede yenilikçi ilaçlar başı çekiyor. Yenilikçi ilaç sektörünün bütün bu alanlarda çok önemli ve etkin tedaviler geliştirme sürecinde olduğunu mutlulukla ifade etmek isterim. Halen akciğer kanseri için 122, prostat kanseri için 103, meme kanseri için 107, kalın bağırsak kanseri için 70 yeni ilaç adayı üzerinde çalışılıyor. Toplam olarak, çeşitli kanser türleri için 861 yenilikçi ve etkin ilaç adayı üzerinde çalışılıyor. Bu ölümcül hastalıkla mücadele eden hastalarımızın yeni ilaç ve tedavilere diğer gelişmiş ülke vatandaşları ile aynı zamanda erişebilmesini istiyoruz. AİFD, yenilikçi ilaçların ruhsatlandırılarak hastalarımıza sunulma sürecinin kısaltılması ve uluslararası standartlara kavuşturulması için Sağlık Bakanlığımız ve sağlık sektörü temsilcileriyle birlikte çalışmaya devam edecektir.”]]>false2009-10-26T23:07:45Z2009-10-26T23:07:45Zhttps://eylulforum.com/konu-gelismis-ulkelerde-kanserden-olum-oranlari-dusuyor
Dünyada kansere karşı mücadele hızlanırken, gelişen erken tanı imkanları, artan sağlıklı yaşam bilinci ile yenilikçi ve biyogenetik ilaç araştırmaları sonucunda geliştirilen tedaviler etkinliğini gösteriyor. Yenilikçi ilaç ve tedavilere yeterince erişemeyen gelişmekte olan ülkelerde kanser vakaları ve ölüm oranları artarken, gelişmiş ülkelerde bu oranlarda azalma görülüyor. Bu konuda önemli kazanımlar elde eden ABD’de Amerikan Kanser Derneği tarafından açıklanan “Kanser Hakkında Olgular ve Rakamlar 2009” raporuna göre, bu ülkede kanserden ölümler erkeklerde % 19,2 , kadınlarda ise % 11,4 oranında azaldı.
ABD’de yapılan açıklamada, bu ülkede kanserden ölüm oranlarında önemli azalma meydana geldiği, kanser vakalarının sıklığında da küçümsenmemesi gereken bir düşüş yaşandığı belirtildi. Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği (AİFD) tarafından yapılan açıklamada, bu başarıda yenilikçi ilaç ve tedavilerin de önemli rol oynadığı, Türk hastaların da yeni tedavilere hızlı erişiminin sağlanması gerektiği vurgulandı.
Kanser alanında önde gelen saygın kuruluşlardan olan Amerikan Kanser Derneği “Kanser Hakkında Olgular ve Rakamlar 2009” raporunu yayınladı. Rapora göre, ABD’de erkekler arasındaki kanserden ölüm oranı 1990 – 2005 döneminde % 19,2 oranında azalırken, aynı oran 1991 – 2005 arasında kadınlar için % 11,4 azaldı. 2001 – 2005 döneminde erkekler arasındaki kanser vakaları % 1,8, 1998 – 2005 döneminde ise kadınlar arasında % 0,6 oranında düşüş gösterdi. Bu rakamlar her yıl, daha önceki dönemlerde istatistiksel olarak yaşamını yitirmesi beklenen100 bin kanser hastasının artık hayatta kaldığını gösteriyor. Uluslararası standartlar gereği, kanserde veriler 4 yıllık bir zaman dilimi içinde analiz edilebiliyor. Bu nedenle Amerikan Kanser Derneği’nin son raporu, 2005’teki ortalamaları yansıtıyor.]]>false2009-10-26T23:07:28Z2009-10-26T23:07:28Zhttps://eylulforum.com/konu-kolon-kanserine-karsi-30-lu-yaslarda-onlem-alin
Kolon-rektum (kalınbağırsak) kanserleri, kalınbarsağın ve onun son bölümü olan rektumun iç dokusundan (mukozasından) kaynaklanan kötü huylu tümörlerdir. Acıbadem Maslak Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Dursun Buğra, erken teşhis ve tedavi edilen her 100 hastadan 95-98’inin sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürdüğünü belirterek, 35 yaşından itibaren yılda bir kez gaitada (dışkıda) gizli kan testi yaptırması gerekiyor. Ayrıca 50 yaşına gelen kadın ve erkeklerin de bir defa kontrol kolonoskopisi yaptırmaları gerektiğini söylüyor.
Kolon kanserlerinin oluşum mekanizmalarında en iyi bilinen yol, barğırsak iç dokusundaki hücrelerin değişerek poliplere (küçük kitle), ardından da kötü huylu tümörlere dönüşmesidir. Ancak bazı kişilerde polipler ileride kansere dönüşürken, bazı kişilerde böyle bir değişim görülmüyor. Kolon kanserlerinin yüzde 90’ının çok çeşitli etkenler ile oluştuğuna dikkati çeken Prof. Buğra, hastaların sadece yüzde 10’unda kanserin neden ve nasıl oluştuğunu bilebildiklerini belirtiyor.
Sağ Kalım Süreleri Arttı
Erken evrede saptadıkları her 100 hastadan 95-98’inin sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürdüğüne değinen Prof. Buğra, şunları söyledi: “Kanserin ikinci evresinde tedavi sonrası 5 yıl yaşama oranı yüzde 75-80’lere ulaşırken, üçüncü evrede bu oran yüzde 50-60'larda, dördüncü evrede ise yüzde 10-15 civarında bulunuyor. Birçok kanser tipinde bu oranlara yaklaşmak kolay değil. Bu nedenle kolon-rektum kanserli olgular tedaviden iyi yanıt alınan hasta grubunda sayılıyorlar.”
Tedavide çeşitli seçenekler bulunuyor. Önce hastalığın evresi (yaygınlığı) saptanıyor. Hastanın geçirdiği kalp, akciğer, böbrek sorunlarına, bilincine, psikiyatrik hastalıkları olup olmadığına, rektum tümörlerinde anal bölge fonksiyonlarının yerinde olup olmadığına, özetle genel durumuna bakılıyor. Kanserin tedavisinde birinci öncelik cerrahidir. Rektum tümörleri için gereken durumlarda radyoterapi, kolon ve rektum tümörleri için kemoterapi uygulanıyor. Tedavi şansını yitirmiş ve çok ileri aşamada bulunan hastalarda ise ağrıyı dindirmeye yönelik tedaviler uygulanıyor.
Kolon Kanserli Aileleri İzliyoruz
Kalınbağırsak kanseri aileleri vardır. Bunların iki tipi iyi biliniyor. “Polipozis koli” denilen türde, kalınbağırsakta yüzlerce, binlerce polip bulunuyor. Ergenlikten itibaren başlayarak kolon-rektum mukozasında polipler çıkıyor, fark edilmemesi halinde 25-30’lu yaşlarda bu poliplerin çoğu mutlaka kansere dönüşüyor. Kalıtsal bir hastalıktır. İkinci tipi de ailevi bir hastalıktır. Nesilden nesile kanserin şifresi aktarılıyor, sonraki nesillerde kanser gelişiyor. Arka arkaya iki nesilde kolon-rektum kanseri görülmesi gerekiyor, hastaların yaşlarının biraz daha erken dönemde olması gerekiyor. Hastalar bu kriterler ile kalıtsal ailevi kolon kanseri grubuna sokulabiliyor. Genetik geçişli bu ailevi kanser tiplerinde nesillerin takibi ve hastalığın erken dönemde saptanması önem taşıyor. Bir de halk arasında en sık görülen ve sporadik kanserler vardır. Bu çeşit kanserlerde lifli gıdalardan fakir beslenme tarzı, hızlı yemek alışkanlığı, yağ içeriği yüksek gıdalar ile beslenme, güneş ışığından mahrum kalmak, endüstride çalışmak, radyasyona maruz kalmak, karın bölgesine radyoterapi yapılması ile iltihabi bağırsak hastalığı sonucu bağırsak dokusunun bozulması önemli kanser yapıcı etkenlerdir.
Kolonoskopiden Korkmayın
Kalınbağırsakta polip ve tümörlerin teşhisinde kullanılan kolonoskopinin halk arasında rahatsız edici bir test olduğunun söylenmesine karşılık, uygulanmasının çok kolay olduğunu belirten Prof. Buğra, “Bilgisayarlı tomografi çekimi yaparak ve özel bir bilgisayar programı kullanarak, görüntüler aracılığıyla kolon boşluğunda dolaşıyor gibi içerdeki polipleri görmek mümkün” dedi. Sanal kolonoskopi olarak bilinen bu yöntemde, 5 milimetreden küçük polipler atlanabiliyor. Ayrıca barsak temizliği yetersizse, küçük dışkı kalıntıları da polip ya da tümör olarak değerlendirilebiliyor. Prof. Buğra, klasik kolonoskopinin teşhis duyarlılığının yüzde 90-95, sanal kolonoskopinin ise yüzde 80-85 oranında olduğunu söyledi.
Kolon kanseri, her iki cinste de giderek artan sıklıkta görülüyor. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kolon kanseri en sık görülen kanserler arasında üçüncü sırada yer alıyor. 50 yaşını bitiren kadın ve erkeklerin mutlaka bir defa kolonoskopi yaptırmasını öneren Prof. Dursun Buğra, şunları söyledi: “Gizli kalmış, belirti vermeyen polipleri fark edip endoskopi ile teşhis etmek, tedavisini de yaparak olası bir kanseri erkenden önlemek mümkündür. Ailesinde anne, baba, kardeş ve yakın akrabalarda kolon kanseri öyküsü varsa, kolonoskopik incelemeleri daha erken başlatmak gerekiyor. Babası ya da annesi 45 yaşında kolon kanserine yakalanmışsa, oğluna ya da kızına 35 yaşında kolonoskopi kontrolü yaptırmasını öneriyoruz.”]]>false2009-10-26T23:07:07Z2009-10-26T23:07:07Zhttps://eylulforum.com/konu-sigara-kanser-tedavisini-de-vuruyor
ABD Karmanos Kanser Enstitüsünden Prof. Dr. Ömer Küçük, bazı yeni kanser tedavilerine sigara içmeyenlerin içenlerden 10 kat fazla yanıt verdiğini bildirdi.
Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesinde düzenlenen "Onkolojide Yeni Gelişmeler" konulu sempozyuma katılan Karmanos Kanser Enstitüsünden Medikal Onkolojist Prof. Dr. Ömer Küçük, yaptığı açıklamada, araştırmalara göre tüm kanser türlerinin üçte birinin sigaraya bağlı olarak ortaya çıktığını kaydetti.
Akciğer kanserinin yanı sıra ağız, gırtlak, yemek borusu, mesane kanserlerinde de sigara kullanımının etkili olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Küçük, "Ancak bunlar içinde akciğer kanseri en önemlisi. Erkeklerde ve kadınlarda en çok görülen kanser tipi. Prostat kanseri de erkeklerde çok görülen bir kanser türü ama prostat kanseri bir kişiyi öldürüyorsa, akciğer kanseri bundan 10 kat fazla kişiyi öldürüyor" diye konuştu.
Prof. Dr. Ömer Küçük, kanser tedavisinde sigara içenlerde tedaviye yanıtın bile daha az olduğuna dikkati çekti.
Özellikle yeni denenen tedavilerde sigara içmeyenlerde çok daha iyi sonuçlar alındığını vurgulayan Küçük, "Bazı yeni kanser tedavi yöntemlerine sigara içmeyenlerin içenlerden 10 kat fazla yanıt verdiği görüldü" diye konuştu.]]>false2009-10-26T23:06:48Z2009-10-26T23:06:48Zhttps://eylulforum.com/konu-cok-sekerli-icecek-pankreas-kanseri-riskini-artiriyor
İsveç'te yapılan bir araştırma, çok şekerli içecek ve yiyecek tüketmenin pankreas kanserine yakalanma riskini artırdığını ortaya koydu.
Karolinska Enstitüsünden araştırmacılar, sağlıklı 80 bin kadın ve erkeğin beslenme alışkanlıklarını 1997'den 2005'e kadar inceledi. Bu kişilerden 131'inin pankreas kanserine yakalandığı anlaşıldı.
Araştırmacılar, her gün bir ya da daha fazla şekerli gazlı içeceklerden tüketen kişilerin pankreas kanserine yakalanma riskinin bu içecekleri tüketmeyenlere göre yüzde 90 daha fazla olduğunu belirtti.
Araştırmada, her gün 5 kez yiyeceklerine ya da içeceklerine şeker ilave edenlerin bu kansere yakalanma riskinin şekerli yiyip içmeyenlere göre yüzde 70 fazla olduğu da ortaya çıktı.]]>false2009-10-26T23:06:23Z2009-10-26T23:06:23Zhttps://eylulforum.com/konu-cilt-kanseri
Uyarıcı Belirtilen Düzensiz sınırları olan küçük bir lezyon (yara, bere) ve vücutta veya kol ve bacaklarda kırmızı, beyaz, mavi veya mavi-siyah lekeler; cildin herhangi bir yerinde rengi inci beyazından siyaha kadar değişen yumru veya lezyonlar; avuç içi, ayak tabanı, el ve ayak parmaklarının uç kısımlarında koyu renkli lezyonlar; güneşe maruz kalmış cilt üzerinde daha koyu renkli beneklerle birlikte geniş kah-verengimsi lekeler; cildin herhangi bir yerinde kırmızımsı mor lekeler; ayak parmakları veya bacakta mor-kahverengi veya koyu mavi no-düller; yüz, kulak veya boyunda inci gibi veya mumlu gibi yumru veya şişler-, göğüs veya sırtta düz, ten rengi veya kahverengi yara izine benzer lezyonlar; yüz, kulaklar, boyun, eller veya kollarda pullu veya kabukla kaplı yüzeyi olan düz lezyon veya kırmızı nodul; herhangi bir bende görülen değişiklik veya iyileşmeyen bir yara.
Kanser Riski Faktörleri: Kadın ve erkeklerde kızıl saç, açık cilt rengi veya gözlerin mavi olması; çocuklukta ciddi güneş yanığı olması; ailenin geçmişinde doğum lekeleri veya benler (displastik nevüs doğumda mevcut ben oluşumu sendromu.)
Check-up Kuralları: Eğer yukarıda sıralanan uyarıcı belirtilere sahip herhangi bir cilt lezyo-nunuz varsa doktorunuza danışınız.]]>false2009-10-26T23:05:09Z2009-10-26T23:05:09Zhttps://eylulforum.com/konu-prostat-kanseri
Uyarıcı Belirtilen idrara çıkmada zorluk; sırtın alt kısmında sürekli bir ağrı, pelvis veya kasıkların üst kısmında sürekli ağri; idrarda kan.
Kanser Riski Faktörleri-. Yetmiş yaşın üzerinde olan erkeklerde daha fazla görülür.
Check-up Kuralları: Eğer kırk yaşın üzerinde iseniz, periyodik tıbbi muayeneniz sırasında bir dijital (parmakla) rektal muayeneden de geçmeniz gerekir.]]>false2009-10-26T23:04:57Z2009-10-26T23:04:57Zhttps://eylulforum.com/konu-girtlak-kanseri
Uyarıcı Belirtiler: Boğuk seslilik.
Kanser Riski Faktörleri: Çok fazla sigara içmek, eğer fazla miktarda alkol kullanımı ile birlikte oluyorsa.
Check-up Kuralları: Konuşma özelliğinizde herhangi bir değişiklik olması durumunda bir boğaz uzmanı tarafından yapılan muayene veya eğer çok fazla sigara içiyorsanız yıllık muayene.]]>false2009-10-26T23:02:52Z2009-10-26T23:02:52Zhttps://eylulforum.com/konu-agiz-kanseri-risk-faktorleri-check-up-kurallari
Uyarıcı işaretler: Ağzınızın renginde herhangi bir değişiklik veya ağzınızda iyileşmeyen herhangi bir yara.
Kanser Riski Faktörleri: Genellikle kırkbeş yaşın üstünde erkeklerde, çok fazla sigara içenlerde ve özellikle çok fazla alkol kullanımı ile birlikte dumansız tütün kullananlarda (tütün çiğneyenlerde) daha fazla görülür.
Check-up Kuralları: Eğer iyileşmeyen bir yara varsa doktorunuza veya diş hekiminize başvurun.]]>false2009-10-26T22:58:50Z2009-10-26T22:58:50Zhttps://eylulforum.com/konu-idrar-yolu-ve-mesane-kanseri
Uyarıcı işaretler: idrarda kan; sırt ağrısı; kilo ve iştah kaybı, sürekli ateş; anemi (kansızlık).
Kanser Riski faktörleri: Elli yaşın üzerinde olan erkeklerde-, çok fazla sigara içenlerde, geçmişte kronik idrar yolu enfeksiyonlarından rahatsız olanlarda daha fazla görülür.
Check-up Kuralları: Komple fiziki muayeneniz sırasında yapılan rutin idrar tahlilleri idrarınızda kan olup olmadığını (hemıtüri) gösterecektir. Eğer hematüri bulunursa, doktorunuz anormal bir doku da bulursa, biyopsi de dahil olmak üzere sistoskopik bir muayene yapabilir. Doktorunuz bir böbrek filmi de isteyebilir.]]>false2009-10-26T22:58:31Z2009-10-26T22:58:31Zhttps://eylulforum.com/konu-akciger-kanseri-risk-faktorleri-check-up-kurallari
Uyarıcı işaretlen Rahatsız eden bir öksürük, öksürürken kan gelmesi ve akciğer iltihabı veya bronşit nöbetleri; göğüste ağrı.
Kanser Riski Faktörleri: Çok sigara içmek ve özellikle astbest olmak üzere çevre kirletici maddelere maruz kalmak.
Check-up Kuralları: Kırk yaşın üzerinde olan herkesin bir göğüs röntgeni çektirmesi gerekir. Bunu takip eden göğüs röntgenleri doktorunuzun kişisel kararına göre yapılacaktır.]]>false2009-10-26T22:57:44Z2009-10-26T22:57:44Zhttps://eylulforum.com/konu-kolorektal-kalin-bagirsak-ve-rektum-kanser
Uyarıcı Belirtilen Herhangi bir rektal (makattan gelen) kanama veya dışkılama alışkanlıklarında uzun dönemli değişiklik.
Kanser Riski Faktörleri: Aile üyelerinden birinde geçmişte kolorektal polip (iyi huylu tü-moral oluşum) veya kolorektal kanser veya kronik ülserleşmiş kolit olması.
Check-up Kuralları: Kırk yaşın üzerinde olan kadın ve erkeklerin her yıl dijital (parmakla) rektal muayeneden geçmesi gerekir. Bundan öte elli yaşın üzerinde olan erkek ve kadınların en azından iki yılda bir sigmoidoskopik muayeneden geçmesi (sigmoidoskop ile kolon içinin muayenesi) ve her yıl kan bulunup, bulunmadığının kontrolü için feces (dışkı) testini yaptırması gerekir.]]>false