https://eylulforum.com/2025-07-03T07:09:30ZMyBB2013-05-04T08:06:38Z2013-05-04T08:06:38Zhttps://eylulforum.com/konu-ureme-nasil-gerceklesir
Bilim insanları bu konu hakkında bir çok şeyi öğrenmiş olsalar da büyük bir bölümü hayatın en büyük gizemlerinden biri olmayı halen sürdürmektedir.
Sperm Üretimi
Sağlıklı bir erkek, her gün testislerinde milyonlarca sperm üretir. Folikül-uyarıcı hormon (FSH), sperm üretimini başlatır. Lüteinizasyon hormonu (LH) tarafından uyarılan testes-teron, spermlerin olgunlaşmasını sağlar. Erkek çocuklar, 10-14 yaşlarına denk gelen ergenlik döneminde sperm üretmeye başlarlar.
Boşalma sırasında vajinaya 200 ile 500 milyon arası sperm geçer. Mikroskop altında kurbağa yavrularına benzeyen spermler yumurta arayarak rahme doğru ilerler. Spermlerin sadece yaklaşık olarak 100 tanesi dölyatağı borusuna ulaşmayı ve bir yumurta ile temas etmeyi başarır. Çoğu zaman da spermlerin hiçbiri bir yumurtayı döllemeyi başaramaz.
Yumurta Üretimi
Kız bebeklerde bile yaklaşık olarak 700.000 gelişmemiş yumurta bulunur. Kız çocuklarının doğup ergenliğe girmeleri arasında geçen zamanda bu yumurtaların büyük bir çoğunluğu ölür, geriye sadece yaklaşık olarak 300.000 tanesi kalır. Her yumurta, yumurtalıkta folikül denilen küçük bir yuvada durur.
Kız çocukları ergenliğe girdiklerinde, süresi değişebilen lakin yaklaşık 28 günde bir gerçekleşen aylık regl kanamaları yaşamaya başlarlar. Her regl döneminde bazı yumurtalar olgunlaşmaya başlar; ancak genelde bir yumurta diğerlerinden daha fazla olgunlaşır.
Regl kanamasının ilk yarısında olgunlaşan yumurtaları saran foliküllerdeki hücreler, estrojen hormonu üretir. Estrojen, dölyatağı borularının kasılmasına ve rahim yolunun (endometriyum) kalınlaşmasına neden olur.
Yumurtanın Serbest Kalması
Adet döneminin ortalarına doğaı yumurtalık en olgun yumurtayı serbest bırakır (yumurtlama). Önceden yumurtanın bulunduğu folikül, "sarı cisim" denilen bir yapıya dönüşür ve bu yapı da progesteron denilen hormonu üretmeye başlar.
Progesteron (her adet döneminin son yarısında üretilir) kan yoluyla rahme doğru ilerler ve döllenen yumurtanın tutunup büyümeye başlaması için besleyici ve kan yönünden zengin bir iç yapı oluşturması için yeni kan 3 hücrelerini uyarır. Döllenmiş bir yumurta, rahmin iç yapışma tutun-mazsa sarı cisim progesteron üretimini durdurur. Endometri-yuma progesteron uyarımı azaldığında rahmin iç yapısı parça parça dökülmeye başlar (adet kanaması).
Peki yumurtalık bir yumurtanın ne zaman olgunlaştığını ve ne zaman serbest bırakılması gerektiğini nasıl bilir? Beynin bir bölümü (hipotalamus) regl kanaması için saat işlevi görür. Hipotala-mustan salgılanan yumurtalık uyarı hormonu (GnRH) beynin arka kısmındaki hipofiz bezinden FSH ve LH salgılanmasını sağlar.
Adet döneminin başlangıcında hipofiz bezi FSH salgılar ve FSH de kan dolaşımı yoluyla yumurtalıklara giderek yumurta içeren foliküllerin gelişip estrojen salgılamalarını sağlar.
Ortalama bir adet döngüsünün 11. gününde hipofiz bezi LH üretimini artırır. Bir miktar LH kan yoluyla yumurtalığa ilerler, folikülden yumurtanın serbest bırakılmasına neden olur ve progesteron salgılaması için sarı cismi uyarır. Hiçbir yumurtanın döllenmediği adet döngüsünün sonunda hipofiz bezi LH salgılamayı bırakır, yumurtalık progesteron üretmeyi keser ve adet kanaması yeniden başlar.
Peki bu döngü hamileliğin gerçekleşmediği her ay tekrar başlayacak şekilde nasıl kontrol
edilir? Bunun cevabı hormonlarla bağlantılı olan hormonlarda yatmaktadır.
Hipofız bezindeki hormonların (FSH ve LH) kanda dolaşıp yumur-talığa ulaşıp yumurtalığın estrojen ve progestron hormonları salgılanmasını sağladığı gibi bu döngünün tersi de gerçekleşmektedir. Yumurtalıklar tarafından salgılanan
hormonlar - estrojen, progestron ve inhibin - kan yoluyla beyne ulaşır ve beyne hormonlarını ne zaman serbest bırakıp ne zaman tutması gerektiğini söyler.
işte kadınların doğurganlık dönemlerinde her yeni adet döngüsünü başlatan beynin hormonları ile yumurtalığın hormonları arasındaki bu iletişimdir.
Yumurtanın Döllenmesi ve Rahim İçine Yerleşmesi
Bir yumurta serbest bırakıldıktan sonra, dölyatağı borusunun sonunda onlarca parmağa benzer çıkıntı (saçak) tarafından sarılır. Saçaklar yumurtayı nazik bir şekilde dölyatağı borusuna kadar götürürler ve dölyatağı borusunun kasılmaları yumurtayı tüpten rahme taşır.
Bu sırada bir cinsel ilişki gerçekleşirse spermler rahimden yukarı çıkıp dölyatağı borularına girer. Spermler, cinsel ilişkiden sonraki 40 saate kadar yumurtayı dölleyebilir.
Sperm ve yumurta genelde dölyatağı borusunun içinde karşılaşırlar. Bir sperm hücresi yumurta hücresine girip onu döllemeyi başarırsa döllenen yumurta dölyatağı borusu boyunca ilerler ve rahme gelir. Büyümeye başlayacağı güçlenmiş rahim iç yapısına gelir (rahim içine yerleşme) ve yerleşir.
Döllenme süreci olan gebelik bir tür evliliktir. Hem yumurta, hem de sperm tam bir hücre ve sonunda da tam bir insan için gerekli genlerin varışını içerirler. Yumurta ve spermin birlikteliği, bu genlerin birleşmesi ile sperm yumurtayı dölledikten sonraki 10 saat içerisinde sona erer. 24 saat içerisinde döllenen yumurta bölünmeye ve büyümeye başlar.
6 gün geçtikten sonra rahimde 16 hücreli bir embriyo oluşur. Her şey yolunda giderse sonraki 36 veya 40 haftayı burada geçirir ve rahmin iç tabakası ve daha sonradan da embriyodan oluşup rahme tutunan bir organ olan plasenta tarafından beslenir.
8 hafta sonra embriyo cenine dönüşür. Embriyonun cenin olma yolunda gelişme sürecinde plasenta, bir yaşam destek sistemi kurar; oksijen ve besin sağlar ve fazlalıkları atar. Ceninin sağlığı ve büyümesi plasentanın sağlığı ve büyüklüğü ile doğrudan alakalıdır.
Döllenme Gerçekleşmediğinde Döllenme gerçekleşmezse - dolayısıyla döllenmiş yumurta rahme yerleşmezse - rahmin iç yapısı parça parça dökülür ve adet kanaması denilen kanama yaşanır.
Bu süreç, kadınların 40'lı yaşların sonlarında ya da 50'li yasların başlarında menopoza girmelerine kadar her ay tekrarlanır.
Makalenin Kaynağı: Aile Sağlığı Ansiklopedisi]]>false2013-05-04T08:04:28Z2013-05-04T08:04:28Zhttps://eylulforum.com/konu-ultrason-ve-bebegin-cinsiyeti
Cinsiyeti belirleyen erkekden gelen spermin taşıdığı kromozomdur.Cunku anne, yani dişi, XX kromozom yapısına, baba ise XY kromozom yapısına sahiptir. Bu durumda anneden her zaman X kromozomu gelecektir. Eğer babadan gelen sperm X kromozomlu ise doğacak bebek XX yani kız olacak, eğer sperm Y kromozomu taşıyor ise doğacak bebek XY yani erkek olacaktır.
Döllenmenin gerçekleştiği anda aslında belli olan cinsiyet ancak 11. hafta civarında penisin gelişmesi ile dışarıdan bakıldığında anlaşılabilecek hale gelir. Buna paralel olarak doğacak olan bebeğin cinsiyeti kullanılan ultrason cihazının kalitesine ve çözünürlüğüne bağlı olarak bu haftadan itibaren teorik olarak görülebilir. Ancak pratikte bu her zaman mümkün olmamaktadır. Cinsiyet tespiti için en uygun dönem 16-20 haftalar civarıdır.
Bununla birlikte yapılan bir araştırmada gebeliklerinin 11-14 haftalarında olan 148 hastada bebeğin cinsiyeti görülmeye çalışılmış ve bunların 132 tanesinde bir tahminde bulunulabilmiştir. Ancak daha sonra yapılan takiplerde yapılan tahminlerin 106 hastada doğru olduğu geri kalanlarında ise yanılma söz konusu olduğu saptanmıştır. Bir başka deyişle cinsiyeti tahmin edilen bebeklerde yanılma oranı bu haftalar için %19.7'dir.
İlk trimesterda üç boyutlu ultrason ile incelenen 200 kadının bebeklerinde ise cinsiyet %85.3 oranında doğru olarak tahmin edilmiştir.
Bebeğin duruşunun uygun olmadığı zamanlarda gebeliğin sonuna kadar cinsiyet görülemeyebilir. Zaman zaman cinsiyet tayininde hatalar olabilmektedir. Kız denen bebeklerin doğduğunda aslında erkek olduğu ya da tam tersi durumlar söz konusu olabilmekte bu durum da bazı ailelerde yersiz endişeler yaratabilmektedir. Ultrason ile cinsiyet tayininin %100 olmadığı bilinmeli ve hata olabileceği her zaman hatırda tutulmalıdır.]]>false2013-05-04T08:02:22Z2013-05-04T08:02:22Zhttps://eylulforum.com/konu-ultrasonda-ne-gorulebilir
Eğer aynı amniyotik keseyi veya plasentayı paylaşıyorlarsa, özdeş ikizlerdir (tek yumurta ikizi).
Eğer her biri ayrı amniyotik kese ve plasentada ise, bu durumda tek yumurta ikizi de olabilirler, ayrı yumurta ikizi de. Ultrason ne olduklarını belirleyecektir. Tabi, eğer farklı cinsiyet ise bebeklerin tabi ki ayrı yumurta ikizi oldukları kesinleşecektir.
Ultrason ile erken gebelikte cinsiyeti belirlemek mümkün müdür?
Hayır. Büyük ihtimalle, en erken 16. hafta gibi cinsiyette kesin söz edilebilir.
Yolk kesesi nedir?
Erken hamilelik döneminde, ultrasonografide, gebelik kesesinin içinde fetusa bitişik yüzük şeklinde görülür. Bu, plasenta oluşana kadar yani yaklaşık 10. haftaya dek fetusun beslenmesinde sorumlu olan yapıdır. Yolk kesesi, sonografide çok erken görülür, hatta kalpatışından bile önce.
Ceninin kalbi ekranda ne zaman görülür?
Vajinal prob ile (vajina içine yerleştirilen monitör) altıncı haftada görülür. Abdominal prob ile (karından inceleme yapan monitör) yedinci hafta gibi görülür.
Abdominal proba göre vajinal prob kullanımının avantajları nedir?
Vajinal prob ile elde edilen görüntüler çok daha nettir.
Detaylar çok daha rahat görülür.
Erken hamilelikte abdominal probla yapılan incelemede, mesanenin dolu olması gerekirken vajinal probda bu gerekmez, hatta boş olması daha iyi olur.
Annenin çok kilolu olması abdominal probla erken dönemde iyi sonuç alınmasını engellerken, vajinal probla bu bir problem yaratmaz.
Erken hamilelikte çoğu ünite vajinal probla inceleme yapmayı tercih eder. Mamafih, her iki probunda kullanımı bazı durumlarda gerekli olabilir. Bazı özel durumlar hariç, vajinal probun kullanımı, ilk trimestrden sonra gerekli değildir.
ULTRASON, PLASENTA VE AMNİYOTİK SIVI
Ultrason ekranı fetustan başka bir şeyi gösterir mi?
Evet. Hamilelik tetkiki sadece fetusa bakmakla sınırlı değildir. Hamileliğin ikinci yarısında, ultrason ekranı plasentanın konumunu belirlemek için, amniyotik sıvı miktannım kontrol etmek için ve pelvis ile karnın diğer bölgelerini incelemek için - özellikle yumurtalık ve böbrekler - kullanılır.
Neden plasentanın konumu önemlidir?
Çünkü bazı plasentalar aşağıda olabilir. Bu durum da doğum zamanını ve şeklini etkileyebilir.
Plasentanın aşağıda olması, "Plasenta prevya" durumu (plasentanın doğum kanalı girişini tıkaması), hamilelik süresince kanamaya neden olabilir. Bu, bazen acil doğuma neden olabilir. Kanama olmasa bile, plasenta aşağıda ise, büyük ihtimalle, doğumun sezaryenle gerçekleşeceğini ifade eder. Ultrason ile yapılan teşhise göre hamilelik bakımı ve doğum zaman ve şeklinin belirlenmesi rahatça yapılabilir.
Amniyotik sıvı miktarı neden önemlidir?
Amniyotik sıvıda anormallik (miktarın az veya çok olma durumu), hamilelikte problem yaratabilir. Ultrason ekranı sayesinde, doktor sıvıdaki anormallikleri fark edebilir, incelemede fetusun sağlığını gözlemlemede ve altı çizilecek noktalan teşhis etmede kullanılır.
Aşağıda olan bir plasentanın 18-20 haftalarda plasenta prevya olduğu belirlenebilir mi?
Hayır. Bu aşamada plasentanın aşağıda olması %30-40 kendini gösterir. Hamileliğin sonlarında %50 belirti verir.
Plasenta hareket etmez. Hamilelik ilerledikçe rahmin büyüme şekli plasentanın aşağı segmente inmesi neden olur. 20. hafta gibi plasenta prevya gibi bir durum henüz yoktur, genellikle 26-28 . Haftalardan sonra bu tanı kesinleşir.]]>false2013-05-04T08:00:07Z2013-05-04T08:00:07Zhttps://eylulforum.com/konu-hafta-hafta-hamilelik
21. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğin boyu 18 santim ve ağırlığı yaklaşık 300 gramdır. Bebeğinizin kırmızı kan hücreleri üretilmeye başlanır ve dilindeki tat alma duyusu gelişimine devam eder. Önemli gelişmelerden biri de kalp kasının güçlenmesidir.
Siz...
Kilonuz bu haftadan sonraki 10 hafta içinde hızla artar. İştahınızda bir artma olabilir ve metabolizmayı desteklemek için günlük ekstra 500 kalori daha almaya ihtiyacınız olabilir. Tek çeşit yiyecekler değil, çeşitli gıdalar ile beslenmek ve kilo yapıcı besinlerden kaçınmak gerekir. Gün içerisinde ayaklarınızda ve bileklerinizde şişme görülebilir. Bol su içmek ve iki saatten fazla ayakta kalmamak faydalı olabilir. Eğer başlanmadıysa bu hafta itibariyle demir almak faydalı olabilir.
22. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğin boyu 19 santim ve ağırlığı yaklaşık 350 gramdır. Bebeğiniz bu dönemde sizin seslerinize tepki vermeye başlayabilir. Beynindeki gelişim ve dokunma hissinin gelişmesi ile bebeğiniz artık vücudunu ve çevresini öğrenmeye başlamıştır. Elini ağzına götürebilir, bacaklarını tutabilir. Bu öğrenme süreci, doğum sonrasında da devam edebilir.
Siz...
Bu hafta da artan kan miktarınızdan dolayı kanınızın sıvılaşması ve fizyolojik anemi gelişebilir. Yapılacak bir kan sayımı ile tespit edilebilir. Bu durum normaldir. Demir alınırsa ile ciddi bir anemiden kurtulmak mümkündür. Karnınızdaki büyümeden dolayı beliniz içeri doğru genişleyebilir ve vücudun denge merkezi kayabilir. Dengenizi sağlamakla güçlük çekebilirsiniz. Bu dönemlerde bel ağrısı hissetmeniz normaldir. Topuklu ayakkabı giymekten kaçınılmalıdır.
23. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğin boyu 20 santim ve ağırlığı yaklaşık 450 gramdır. Artık tamamen küçük bir insan görünümünde olan bebeğiniz, sizi duyabilir. Ve artık hareketleri de dışarıdan görülebilir hale gelmiştir. Gözleri tamamen gelişmiş olmasına rağmen göz rengi belli değildir. Bebeğinizin pankreası, insülin salgılamaya başlamıştır.
Siz...
Yavaş ve sürekli olan kilo artışı devam eder. Bacaklarınıza kramp girmesi bu haftalarda normaldir. Kalsiyum ve magnezyum almanız krampları azaltacaktır. Bebeğiniz karnınızda takla alıyormuş gibi hissedebilirsiniz.
24. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğin boyu yaklaşık 21 santim ve ağırlığı yaklaşık 530 gramdır. Bu haftalarda erken doğan bebekler, yoğun bakım ortamında yaşatılabilir. Ancak önemli olan bu dönemde doğan bebeklerin görme, işitme ve zihinsel gelişimlerinin nasıl etkileneceği bilinmiyor. Bu haftalarda bebeğin akciğerlerindeki damar yapıları olgunlaşır ve hemen tüm organları, fonksiyonlarını yerine getirebilir.
Siz...
Bu dönemlerde hormonların etkisi ile birtakım diş eti rahatsızlıkları görülebilir. Diş eti kanamaları artabilir. Daha ileri boyutlarda diş dökülmesi görülebilir. Yine hamileliğe bağlı olarak gelişen şeker hastalığının araştırılması için bu haftalarda yapılması gereken, şeker tarama testidir. Doktorunuzdan erken doğum ile ilgili belirtilerin neler olduğu ve neler yapılması gerekliği hakkında bilgiler almanızda fayda var.
25. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğinizin boyu yaklaşık 22 santim ve ağırlığı ise yaklaşık 750 gramdır. Bu hafta da dopler ultrason ya da steteskop ile doktorunuz bebeğinizin kalp atışlarını duyabilir. Bebeğinizin cinsiyeti ile ilgili değişimler tamamlandı. Erkeklerde testisler skrotum (erbezi torbası) içine yerleşir, kızlarda ise vajina oluşur. Omurga sistemi tüm kemikler, eklemler ve bağlar tam olarak şeklini almış durumdadır. Akciğer ve damar sistemi gelişimini sürdürür.
Siz...
Rahminiz bu haftada yaklaşık bir futbol topu büyüklüğündedir. Bu durumdan dolayı sırt ve bel ağrılarınızda artma olabilir ve bunlar tamamen normaldir. Yine bu durumdan dolayı diyafram ve midenize bir baskı olacaktır. Mide asidi yukarı doğru ilerleyeceğinden yemek borusunda özellikle çok yediğinizde bir yanma hissedebilirsiniz.
26. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğinizin boyu yaklaşık 23 santim ve ağırlığı ise 850 gram civarındadır. Bu aydan sonra göz kapakları açılıp kapanmaya başlar. Gözdeki retina tabakası gelişir ve tüm tabakaları oluşur. Bebeğinizin göz rengi oluşmaya başlar ve doğduğunda mavi olacaktır. Ancak doğumdan birkaç ay sonrasında son rengini alacaktır. Bu arada akciğer gelişimi devam eder ve doğuma kadar sürer.
Siz...
Hamileliğe bağlı olarak sırt ağrısı, bacak krampları, baş ağrısı ve vücudunuzun alt bölgesinde baskı hissedebilirsiniz. Rahminizdeki ani kasılma ve gevşemeler. Barxton hicks kasılması denilen ağrısız regl krampları gibidir. Rahminiz gerçek doğum ağrıları için önceden çalışma yapar. Bu dönemlerde erken doğum belirtilerine karşı da duyarlı olmak gerekir. Erken doğum belirtilerinden biri de, rahimde düzenli aralıklar ile kasılmalar hissetmektir. Saatte 4 defa ya da daha fazla olan kasılmalarda doktorunuza başvurmalısınız.
27. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğinizin boyu 24 santim, ağırlığı ise yaklaşık 1000 grama ulaşmıştır. Bu haftadan itibaren erken doğması durumunda yüzde 85 yasama şansı bulunur. Yaklaşık 13 hafta sonra doğum için hazır olması gereken bebeğin erken doğumu halinde, bebek zayıf olacak ve bu nedenle vücut ısısını koruması için küvezde kalıp, suni solunum yapılması gerekecektir.
Siz...
Bu haftalardan itibaren akciğerlerinizin tam olarak hava ile dolamaması nedeniyle solunum sıkıntısı çekebilirsiniz. Yüksek yastıkta uyumayı tercih etmeniz sizi rahatlatabilir. Sık sık nefes almanız neticesinde de bebeğinize yeterli oksijeni veriyorsunuz. Hamileliğin bu dönemlerinde kanınızdaki kolesterol seviyesi artar. Kolesterol, plasenta tarafından üretilen çeşitli hamilelik hormonlarına karşı bir blok oluşturur. Fakat kaygılanmaya gerek yoktur.
28. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğinizin boyu 25 santim, ağırlığı ise yaklaşık 1100 grama ulaşmıştır. Bebeğinizin beyni ve diğer dokuları hızla gelişimine devam eder ve saçı uzar. Bebeğiniz yağ depolamaya başlamıştır. Rahminiz içinde hamileliğin kalan iki ayı boyunea sürebilecek bebeğin pozisyon değişimine yeterli oranda yer vardır.
Siz...
Bu haftadan itibaren hamilelikte tansiyonunuzu takip etmelisiniz. Yüksek seyreden tansiyonun bebek ve anne açısından riskli bir durumu vardır. Bacaklarınızdaki kramplar, hemoroit. varis, cilt kuruluğu, bel ve sırt ağrısı, çarpıntı ve hazımsızlık şikayetleri artabilir.
29. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğinizin boyu yaklaşık 26 santim ve ağırlığı 1250 gram civarındadır. Göğüslerdeki süt üretimi, dolaylı olarak bebek tarafından da uyarılır. Erkeklerde böbrek üstünde bulunan adrenal bezler androjen hormonu üretir, kan dolaşım sistemi ile plesenta östrojene dönüştürülüp, prolaktin hormonunun üretilmesini destekler.
Bu hafta da bebeğin bağışıklık sistemi ile ilgili gelişmeler olur. 29. haftada gelişmeye başlayan bağışıklık sistemi, doğum sonrasında anne sütündeki antikorlar yardımı ile güçlenir.
Siz...
Hamilelik ile ilgili şikayetleriniz bu dönemde artabilir. Ciltte kuruma normaldir. Karnınızdaki bebeğin büyümesi ile sizin ağrılarınızın artması normal olup. doğum sonrası geçecek ağrılardır.
30. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebek bu hafta 27 santim boyunda ve yaklaşık 1400 gram ağırlığındadır. Bebeğinizin ritmik göğüs hareketleri hıçkırık tutmasından kaynaklanır. Bebeğinizin kilo artışı, erken doğma ihtimalinde vücut ısısını korumasına yardımcı olur. Lanugo ismi verilen ipeksi tüyler bebeğinizin cildinde yavaş yavaş kaybolmaya başlar. Kemik iliğindeki gelişmeden dolayı kırmızı kan hücreleri üretimi yapılır.
Siz...
Bu dönemlerde sol yanınıza doğru yatmanız, büyük damar yapılarınıza yeterli kanın gitmesine yardımcı olacaktır. Bu şekilde uyumakta problem yaşarsanız, bacak aranıza ve karnınızın altına yastık koymanız faydalı olabilir.
31. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğiniz bu hafta 28 santim boyunda ve yaklaşık 1600 gram ağırlığındadır. Bebeğinizin beyin dokusu gelişimini sürdürmeye devam eder. Akciğerlerinde surfaktan yapımı da hızlanır. Bebek, özellikle bu haftalarda daha hareketlidir. Bunun nedeni ise amniyo sıvısının fazla olmasıdır. 32. haftadan itibaren de bebeğin yeri giderek azalacağından hareketleri de azalacaktır. Bebek hareketleri ile sağlığı arasında önemli bağ vardır. Bebek hareketlerinde azalma hissediyorsanız dinlenin ve karnınız aç ise bir şevler yiyin.
Siz...
Karnınızda rahmin kasılmasına bağlı olarak hafif ağrılar hissedebilirsiniz. Ancak bunların süresi uzuyor ve sıklığı artıyor ise erken doğum belirtisi de olabileceğini unutmamak lazımdır. Bebeğin kemik gelişimi devam ettiği için günlük kalsiyum ihtiyacınız da artar. Yeteri kadar kalsiyum, demir ve protein almaya özen gösterin.
32. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğiniz bu hafta da yaklaşık 29 santim boyunda ve yaklaşık 1800 gram ağırlığındadır. Bu haftanın sonlarına doğru bebeğiniz dış dünyadan gelebilecek sinyalleri duyabilir. Karnınızdaki bebeğinizin pozisyonu bacakları bükülmüş, ayaklan çapraz ve boynu ise öne doğru bükülmüş bir şekildedir. Kas dokusu henüz tam olarak gelişmediğinden tüm parmakları acık durur.
Siz...
Bu haftadan itibaren doktorunuz ile 2 haftada bir görüşmeniz gerekir. Rahminizin şişmesinden dolayı yeni problemler ortaya çıkacaktır. Bebeğinizin başı aşağıda olmasından dolayı ayakları kaburganıza dayanacak ve bu da içinizde bir baskı hissi oluşturacaktır. Bu durumdan kaçınabilmek için dik oturmak faydalı olacaktır. İç organlarınız bir miktar yer değiştirmiş olabilir ve bu durum ufak çaplı problemler yaratabilir. Bileklerde ve parmaklarda şişme görülebilir. Bu durumda yüzüklerinizi çıkarmakta fayda vardır. Dar giyecekler giymekten kaçının. Vitamin ve mineral bakımından zengin beslenmeniz bebeğiniz açısından faydalı olacaktır.
33. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğin boyu 30 santim ve ağırlığı yaklaşık 2000 gramdır. Bebeğinizi dış ortamdan koruyan steril bir sıvı olan amnyo sıvısı, bu haftadan önceki iki haftaya kadar en yüksek aşamadaydı. Doğum süresine kadar da bu sıvının miktarı sabit kalır. Bu sıvı bebeğinizin gelişimi açısından çok önemlidir. Bu sıvı bebeğiniz tarafından yutularak ya da cildinden emilerek kana geçer. Eksilen sıvı ise bebeğinizin idrar yapmasıyla tamarnlanır. Bu sıvının içerisinde bebeğe ait hücreler bulunur. Bebeğin sıvısının azalması ciddi bir durumdur, bu sebeple her ultroson değerlendirmesinde bebeğinizin gelişimi yanı sıra amniyo sıvısı da değerlendirilir. Bebeğinizin beyin dokusunun hızlı bir şekilde gelişmesinden dolayı baş ölçüleri de hızlı bir şekilde büyür. Bebeğiniz bu haftalarda cilt altında yağ dokuları depolanmaya devam ettiği için, cildinin rengi kırmızı olmaya başlamıştır. Bu haftalarda çoğunlukla uyur ve uyandığı zamanlarda ise sizi dinler, hisseder ve hareketlendiği zamanlarda ise kısa süreli tekmeler ile kendisini size hatırlatır.
Siz...
Rahminiz hamilelik öncesine göre 500 kat genişlemiştir. Geceleri unutamayacağınız rüyalar görebilir ve sık sık tuvalete gidebilirsiniz.
34. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğin boyu 32 santim ve ağırlığı yaklaşık 2250 gramdır. Bebeğinizin saçları sık bir şekilde çıkar, ancak doğduktan sonraki rengi ve yoğunluğu tahminen aynı kalmaz. Bebeğinizin bu haftadan itibaren solunum hareketleri artar. Çünkü bebeğiniz, doğduktan sonraki gerçek solunuma hazırlık yapar.
Siz...
Bir anda rahminizin sıkılaşıp rahatladığı Braxton Hicks isimli kasılmalar, bu haftalarda düzenli olarak görülerek sıklaşmaya başlar. Bazı anneler bu sık kasılmaların verdiği acı nedeniyle sinirli olabilir.
35. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğin boyu 33 santim ve yaklaşık ağırlığı 2550 gramdır. Bebeğinizin tırnakları bu hafta uzar. Bebeğiniz yağ depolamaya devam eder ve özellikle omzunun etrafında boğumlar ve tombulluklar oluşmaya başlar. Bebeğinizin göz rengi mavidir, ancak sonrasında değişecektir.
Siz...
Bu hafta muhtemelen nefes alamayacak ya da yemek yiyemeyecek kadar şiddetli krampları hissetmeye devam edeceksiniz. Küçük parçalar halinde sık aralıklar ile yemeğinizi yemeğe çalısın. Ayak bileklerinizin ve eklemlerinizin şişmesini engellemek için uzun süreli aynı pozisyonda durmamaya ve hareketsiz kalmamaya özen gösterin. Eğer uzun süreli araba kullanıyorsanız, arada istirahat edin, dışarı çıkın ve yürüyüş yapın. İşlerinizden uzaklaşmanın zamanı geldi. Diğer hazırlık ise doğum sonrası bebek bakımı konusunda bilgilenmektir.
36. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğin boyu yaklaşık 33 santim ve ağırlığı yaklaşık 2750 gramdır. Yüzünün tüm karakteristik özellikleri oluşmuştur. Bebeğinizin yanaklarının büyüklüğü, depoladığı yağ oranını ve emme kas kuvvetini gösterir. Bebeğinizin kafatası tamamen şekle girmiştir, ancak henüz sert değildir.
Siz...
Bu haftadan itibaren artık doktorunuza her hafta gitmeniz gerekir. Rahminiz en yüksek konuma gelmiştir. Nefes almanız çok zorlaşır ve göğüs kafesinizde anlamsız bir acı hissedebilirsiniz. Artık doğum yapacağınız yerin ayarlanması, ulaşımın nasıl olacağı gibi konularda doğum planı oluşturmaya başlamalısınız. Plan yapmanız, yaklaşık 2-3 haftadır, doğum sürecinin nasıl olacağına dair devam eden kaygılarınızdan da kurtulmanıza yardımcı olacaktır.
37. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğin boyu yaklaşık 35 santim ve ağırlığı yaklaşık 2950 gramdır. Şu anda bebeğiniz klinik olarak doğum için yeterli olgunluğa ulaşmış durumdadır, fakat büyüme ve gelişimini durdurmuş değildir. Bebeğiniz her geçen gün ortalama 25-30 gram arasında kilo almaya devam eder. Beyni ve sinir sistemi gelişmesini sürdürür.
Siz...
Eğer ilk hamileliğiniz ise bebeğin tüm doğum haftalarını tamamlaması ihtimali daha yüksektir. Daha önce çocuk sahibi olmuşsanız ya da şu anda hamileliğiniz ikiz ise doğum daha erken olabilir. Bebeğinizin başı doğum için aşağıya doğru döndüğü için, iç organlarınızın rahatladığını ve vücudunuzun alt bölgesinin hafiflediğini, solunumunuz ve beslenmenizin daha kolaylaştığını göreceksiniz. Rahminizin mesaneye yaptığı basıncın artmasından dolayı idrara çıkma sıklığınız artmış olabilir.
38. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğin boyu yaklaşık 35 santim ve ağırlığı yaklaşık 3100 gramdır. Bebeğiniz bağırsaklarında doğum sonrası ilk 24 saat içinde yapacak olduğu mekonyum ismi verilen ilk dışkısını biriktirmeye başlar. Eğer bebeğiniz erkek ise. testislerin skrotum içine inmesi gerekir. Bazı durumlarda testisler skrotuma inmeyebilir, bu da infertilite ya da testis kanserine sebep olabilir. Bu yüzden doğum sonrasında doktor tarafından kontrol edilmelidir.
Siz...
Bu haftadan itibaren artık doğum sancılarının her an gelebileceğini dikkate almalısınız. Gerçek doğum sancılarının en önemli özelliği, düzenli aralıklar ile olmasıdır. Ve bunlar 10 dakikada ortalama 3 kez ortaya çıkar ve her bir kasılma yaklaşık 50 saniye sürer. İstirahat etmek ile geçmeyecektir ve şiddeti de zaman içerisinde giderek artar. Eğer kasılmalar düzene girmiş ve geçmiyorsa hastaneye gitme zamanı gelmiş demektir.
39. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğin boyu yaklaşık 36 santim ve ağırlığı yaklaşık 3250 gramdır. Bebek büyümeye ve kilo almaya devam eder. Bu haftalarda da kordon, bebeği sarmış durumda olabilir ve hali hazırda bebeğin beslenmesi için ona yardımcı olur. Sizin vücudunuzdaki bir kısım antikorlar, plesenta yardımı ile bebeğin kan dolaşımına geçerek, geçici olarak bağışıklık sisteminin güçlü olmasını sağlar.
Siz...
Rahim ağzı, doğum için açılmaya hazırlanır ve mesaneye yapılan baskı artar. Düzenli olarak şiddetli kasılmalar olabilir. Doğumun başlamasının bir diğer sinyali ise hamilelik kesesinin yırtılması ile suyun gelmesidir. Ve rahim ağzını hamilelik boyunca kapatan kanlı tıkacın atılması, doğumun başladığını gösterir.
40. HAFTA
Bebeğiniz...
Bebeğin boyu yaklaşık 48-51 santim ve ağırlığı yaklaşık 3500 gramdır. Bu hafta içinde doğumun olma olasılığı çok yüksektir. Doğum zamanı geldiğinde bebeğiniz kanal girişine başını yatay olarak yerleştirir ve kanalın ortasına geldiğinde başını 90 derece döndürerek hareket ettirir ve bu şekilde başını çıkarır. Başı ve sonrasında omuzların çıkması ile doğumu yapan kişi tarafından tüm vücudun doğurtulması sağlanır. Bebeğinizin kafasında hafif bir yamukluk olabilir, ancak zamanla düzelecektir. Bebeğiniz ilk doğduğu anda mor ya da sarı renkte, gözleri laciverttir ve vücudunun çeşitli bölgelerinde tüylenme olabilir, fakat bunlar zamanla düzelecektir.
Siz...
Doktorunuzun, hastanenin ve önemli telefon numaralarını hamilelik dönemi dosyanıza ekleyip, evinizin görünür bir yerinde bulundurun. Yeni doğan bebekler sıklıkla anne ve babaları için sürprizdirler. Bebeğiniz size değişik ve garip gelecektir. Hormon seviyelerinden dolayı genital bölgede şişme, göğüslerden süt sızması, ciltte renk değişimi, kuruma ve lekelenme görülebilir.
41. HAFTA ve sonrası
Eğer hala doğum başlamadıysa; bebeğiniz yeteri kadar kilo almıştır ve doğum için sabırsızlanıyordur önceden yapılan ultrason görüntüleri ve tıbbi incelemeler tekrar değerlendirilerek ve doğum şekli belirlenerek, doğum yapılmalıdır. Normal doğuma engel teşkil edecek bir durum varsa sezaryenle doğum, yoksa suni sancı verilerek normal doğum yaptırılmalıdır. Eğer bebeğiniz doğmuş ise rahim içindeki durumdan gerçek hayatın çok farklı olduğunu anlamıştır. Ciğerleri ile oksijen alabilir ve kalbi ile de bunu diğer organlarına iletebilir.]]>false2013-05-04T07:57:58Z2013-05-04T07:57:58Zhttps://eylulforum.com/konu-hamilelik-testleri-nelerdir
Geçen yıllarla, gebelik testlerinin geçerliliği artmıştır. Bugün, bir idrar testi ile adetin bir gün gecikmesiyle (döllenmeden 2 hafta sonra gibi), hamilelik onaylanabilir. Tabii, hala yeterince hassas olmayan ve sadece hormon seviyesi çok yüksek olduğunda tespit edebilen - adet gününden 10-14 gün sonra ancak teşhis yapabilen testler mevcuttur.
Asılsız pozitif sonuç veren test var mıdır?
Maalesef evet ve bu yine testin kalitesine bağlıdır. Bu testlerin bulduğu hamilelik hormonu HCG'dir. Vücudun salgıladığı herhangi başka bir hormonu bundan ayırabilen çok az sayıda test mevcuttur ve bu da bu tip testlerin yanılmalarına neden olabilir. Aynı zamanda bazı enfeksiyonlar veya penisilin ve metadon içeren bazı ilaçların kullanımı da testlerin yanlış sonuç vermesini sağlayabilir. Daha yeni test kitleri daha güvenlidir ve yanlış sonuç verme olasılığı mümkün olduğu kadar aza indirgenmiştir.
Asılsız negatif sonuç veren testler hakkında ne diyebilirsiniz?
Hamile bir kadın için, birçok sebepten dolayı testten negatif bir sonuç almak mümkündür. En başlıca sebep, hassasiyeti düşük eski tarzda bir test kullanmaktır. Hamileliği keşfetmek için, yüksek oranda hormon seviyesine ihtiyacı olan bu tip eski tarz testler, erken bir dönemde uygulandığında negatif sonuç verirken, bir hafta sonrasında hormonun oranı yükseldiğinde sonuç pozitif olabilir.
HCG hormonu, aşılamanın gerçekleşmesinden itibaren miktar olarak gittikçe çoğalır. Hormonun kan yoğunlaşması her iki günde bir iki katına yükselir ve gebe kalmadan itibaren 9. haftada zirveye ulaşır, bundan sonra, kademeli olarak düşer ve 17-18. haftalarda en düşük seviyeye ulaşır ve hamileliğin geri kalan kısmında bu seviyede kalmaya devam eder.
Asılsız negatif sonuç veren test için başka bir neden var mıdır?
Kusurlu bir test bir neden olabilir, yanlış teknik başka bir neden olabilir ve maalesef, bazı durumlarda, geçerli olmayan bir hamilelik bunun açıklaması olabilir. Her şeyi hesaba katarak, eğer bir kadın negatif bir test sonucu almasına rağmen, hamile olduğuna eminse, hemen bir tıbbi muayeneden geçmelidir.
Genelde, bir ultrason ekranı sorunu çözecektir.
Testlerin negatif veya pozitif olarak sonuç vermelerinin oranları nelerdir?
Eskiden, aktarılan değer; yanlış pozitif %5 oranında, yanlış negatif % 15-20 oranında idi. Testlerin artın çok daha hassas olması nedeniyle, bu veriler artık pek geçerli değildir ve bu oranlar çok daha düşüktür.]]>false2013-05-04T07:55:51Z2013-05-04T07:55:51Zhttps://eylulforum.com/konu-hamilelikte-beslenme
Hamilelikte Beslenme
Hamile olduğunuz dönemde yediklerinizin, bebeğinizin büyümesim ve gelişmesi, vücudunuzun da oluşan değişikliklerle başa çıkabilmesi için yeterli enerji ve gıdaları sağlayacak şekilde olmasına dikkat etmeniz gerekir. Bu makalede, hamile olduğunuz dönemde sağlıklı yiyecekler seçmenize yardımcı olacak pratik tavsiyeler bulunmaktadır.
Neler yemelisiniz?
Aşağıda sayılan türden çeşitli yiyecekler yemeye çalışmanız önemlidir:
• Bol miktarda meyve ve sebzeler (taze, donmuş, teneke kutuda konserve, kurutulmuş veya bir bardak meyve suyu) – günde en az beş porsiyon hedefleyin
• Bol miktarda ekmek, pirinç ve patates gibi nişastalı yiyecekler
• Örneğin yağsız et ve tavuk, balık (biri yağlı balık olmak üzere haftada en az iki kez balık yemeyi hedefleyin), yumurta ve bakliyat (örneğin fasulye ve mercimek) gibi protein. Bunlar aynı zamanda iyi birer demir kaynağıdır.
• Kahverengi ekmek, makarna, pirinç, bakliyat ve meyve ve sebzelerde bulunan bol miktarda lif – (bu kabızlığı önlemeye yardımcı olur)
• Süt, peynir ve yoğurt gibi, kalsiyum içeren süt ürünleri...
Fazladan demire gereksiniminiz var mı?
Hamile kadınlarda demir eksikliği söz konusu olabilir. Bu yüzden bol miktarda demir açısından zengin yiyecekler seçmeye dikkat etmeniz gerekir. Demir açısından zengin bir yemek yerken aynı zamanda, C vitamini içeren yiyecekler veya bir bardak meyve suyu gibi içecekler de almaya çalışın. Bunlar vücudunuzun demiri özümlemesine yardımcı olur.
İyi demir kaynakları
• Kırmızı et
• Zenginleştirilmiş kahvaltı yiyecekleri
• Bakliyat
• Ekmek
• Yeşil sebzeler
Karaciğerde de bol miktarda demir olmasına karşın, hamile olduğunuz dönemde karaciğer yemekten kaçınmanız gerekir.
Vitamin hapı almanıza gerek var mı?
Hamileliğinizin 12. haftasına kadar her gün 400 mikrogram (mcg) tutarında folik asit hapı almanız gerekir. İdeal olarak, bu hapları hamilelikten önce almaya başlamış olmanız gerekir. Diyetinize yeşil sebzeler ve kahverengi pirinç, zenginleştirilmiş ekmek ve kahvaltı yemekleri gibi, folik asit içeren yiyecekler de dahil etmeniz gerekir.
Folik asidin, ‘spina bifida’ denen belkemiği hastalığı gibi nöral kanal bozuklukları riskini azalttığı görülmüştür. Folik asidini, multivitamin hapı kullanarak almak isterseniz, içerdiği folik asidin doğru miktarda olmasına dikkat edin. Unutmayın ki birden fazla multivitamin hapı alacak olursanız, bunlarda bulunan diğer vitaminlerden aşırı dozda almış olabilirsiniz. Ayrıca her gün 10 mcg D vitamini içeren haplar da almanız gerekir. En iyi D vitamini kaynağı yaz güneşidir (ancak yanmamaya dikkat edin!).
Dışarı çıktığınızda bütün cildinizi kapatıyorsanız özellikle D vitamini eksikliğiniz olabilir.
Kaçınmanız gereken yiyecekler var mı?
Hamileliğiniz döneminde, yüksek oranda, düşük, ölü doğum veya yeni doğan bebekte ciddi hastalığa neden olabilen bir mikrop olan listeria taşıyabilecek bazı yiyecekleri yememeniz gerekir. Aşağıdaki yiyeceklerden kaçınmayı unutmayın:
• ‘Camembert’, ‘Brie’ denen peynirlerle mavi damarlı peynir gibi yumuşak küflü peynirler. ‘Cheddar’ türü peynir gibi sert peynirlerle, ‘cottage cheese’ denen peynirlerin ve işlenmiş peynirlerin herhangi bir tehlikesi yoktur
• Pişirilmemiş veya az pişirilmiş hazır yemekler. Hazır yemekleri her tarafı iyice sıcak oluncaya kadar ısıtmaya dikkat edin.
Ayrıca aşağıdaki noktaları da akılda tutmanız gerekir:
• Çiğ yumurtayı ve çiğ ya da kısmen pişmiş yumurta içeren yiyecekleri yemekten kaçının. Yalnızca hem beyazı hem sarısı katılaşıncaya kadar iyice pişmiş yumurtaları yiyin. Bu, bir tür gıda zehirlenmesine yol açan salmonella riskinden kaçınmak için gereklidir.
• Çiğ etlere dokunduktan sonra daima ellerinizi yıkayın ve çiğ yiyecekleri, yenmeye hazır yiyeceklerden ayrı tutun. Bu, gıda zehirlenmesine yol açan örneğin
salmonella, campylobacter ve E.coli O157 gibi mikroplardan kaçınmak için gereklidir.
• Yalnızca iyice pişmiş et yemeye dikkat edin. Sosis ve kıyma yerken buna özellikle dikkat edin.
• Bahçede çalışırken veya kedinin kakasını yaptığı kumu temizlerken daima eldiven giyin ve daha sonra ellerinizi yıkayın. Bu, etlerde, kedi dışkısında ve toprakta bulunan bir parazitin yol açtığı toksoplasmosis denen bir enfeksiyondan kaçınmak için gereklidir. Toksoplasmosis, henüz doğmamış bebekler için zararlı olabilir.
• Çok fazla A vitamini almamaya dikkat edin. Bu, yüksek dozda multivitamin hapları almaktan ve karaciğer ile, karaciğer ürünleri yemekten kaçınmanız anlamına gelir. Bir miktar A vitaminine gereksiniminiz vardır. Ancak çok fazla miktarda alırsanız, fazla miktarda birikebilir ve hamilelik sırasında çok yüksek olabilir.
• Yediğiniz ton balığı miktarını sınırlamanız gerekir. Haftada (pişmiş 140gm ya da çiğ 170gm ağırlığında) bir tuna bifteği ya da haftada (her birinin süzülmüş ağırlığı yaklaşık 140gm olan) iki orta boy teneke kutu ton balığından fazla yemeyin. İki teneke kutu ton balığı, altı ton balığı sandviçi veya üç ton balığı salatası anlamına gelir. Bunun nedeni, bu balıklarda bulunan cıva miktarıdır. Yediğiniz balıkta bulunan cıvanın bir miktarı sütünüze karışır
ve yüksek miktarda cıva çok küçük bebeklerin sinir sisteminin gelişmesine zarar verebilir.
Aynı zamanda:
• Pasta ve bisküvi gibi yağ ve şeker oranı yüksek yiyeceklerden de kaçınmak iyi fikirdir. Ayrıca bu hamilelik sırasında fazla kilo almanızı önlemeye de yardımcı olabilir.
Bazı sağlıklı hafif yemekler ve yiyecekler
• Az yağlı yoğurtlar
• Sebze ve fasulye çorbaları
• Taze, konserve halinde veya örneğin kuru üzüm gibi kurutulmuş halde meyve.
Kafeini azaltmanız gerekir mi?
Her gün aldığınız kafein miktarını azaltmanız gerekir. Ancak tümüyle kesmenize gerek yoktur. Kafein, kahve, çay ve çikolata gibi bazı yiyecek ve sıcak içeceklerde doğal olarak bulunur. Ayrıca bazı yumuşak içeceklere ve ‘enerji’ veren içeceklere de katılır.
Günde 300 mg’dan fazla kafein almamak önemlidir. Çünkü yüksek miktarda kafein doğumda bebeğin kilosunun düşük olmasına ve hatta düşüklere yol açabilir.
Aşağıda sayılanlarda yaklaşık 300 mg kafein bulunur:
• 3 büyük bardak instant kahve (her biri 100 mg)
• 4 küçük bardak instant kahve (her biri 75mg)
• 3 bardak demlenmiş kahve (her biri 100 mg)
• 6 bardak çay (her biri 50 mg)
• 8 teneke kutu kola (her biri en fazla 40 mg)
• 4 teneke kutu ‘enerji’ verici içecek (her biri en fazla 80 mg)
• her biri 50 g ağırlığında 8 parmak çikolata
(her biri en fazla 50 mg)
Günde bir parmak çikolata yer, 3 bardak çay, bir teneke kutu kola ve bir küçük bardak instant kahve içerseniz, 300 mg olan azami kafein miktarına ulaşmış olursunuz. Bazı soğuk algınlığı ve grip ilaçlarında da kafein bulunduğunu unutmayın.
Alkolü azaltmanız gerekir mi?
Haftada bir veya iki kez, 1 veya 2 birimden fazla alkol içmemeniz gerekir. Küçük bir bardak şarap ya da 25 ml tutarında damıtılmış alkollü içkiler, bir ünite oluşturur.
Ne kadar kilo alabilirsiniz?
Her kadının aldığı kilo miktarı değişik olur. Ancak bütün hamilelik döneminde 10-12 kg’dan fazla almamanız gerekir. Fazla kilo alırsanız bu sağlığınızı etkileyebilir ve tansiyonunuzu yükseltebilir. Aynı derecede, rejim yapmaya çalışmamanız da önemlidir.]]>false2010-07-15T23:37:16Z2010-07-15T23:37:16Zhttps://eylulforum.com/konu-toksiksok-sendromu
Çağdaşlaşma ile birlikte modern kadının yaşantısında da büyük ve köklü değişiklikler meydana geldi. Geçmişte evde oturup çocuk bakan kadınların yerini çalışan ve üreten kadınlar aldıkça bu kadınların menstrüasyon dönemlerindeki ihtiyaçları da değişikliğe uğradı. Eskiden her ay yaşadıkları dönemi bez, pamuk gibi emici maddeler ile geçiren kadınlar hijyenik pedlerin piyasaya sürülmesi ve yaygın olarak kullanılması ile büyük rahatlık yaşamaya başladılar. Çalışma ve yaşam şartlarındaki sürekli değişim hijyenik pedleri de bir süre sonra yetersiz kılmaya başladı ve kadınlar adet dönemlerini diğer günlerden farksız geçirme isteklerini vajinal tamponlar ile sağladılar.
devamı: FORUM SUPERMEYDAN http://www.supermeydan.net/forum/forum33...60259.html
Gerçekten de vajinal tamponlar özellikle çalışan kadınlar için büyük bir konfor. Ancak herşeyin bir bedeli vardır deyişi bu alanda da kendini hissettiriyor. Çünkü vajinal tamponlar hayati olabilecek potansiyel bir tehlikeyi de beraberlerinde taşıyorlar: Toksik Şok Sendromu (TSS)
Toksik Şok Sendromu Stafilokokkus Aureus adı verilen bir bakterinin salgıladığı toksinler tarafından meydana getirilen, hayatı tehdit edebilecek boyutlara ulaşabilecek ciddi bir enfeksiyondur. Son derece nadir görülür. Bir çeşit kan zehirlenmesi olarak kabul edilebilir. S.Aureus pekçok insanın cilt, burun, dirsek, vajina gibi bölgelerinde normalde bulunan bir bakteridir. Özellikle cilt enfeksiyonlarındaki en önemli patojen olan bakteri, çok nadir durumlarda ürettiği toksin (zehir) ile TSS'na yol açabilir.
-
Çok nadir görüldüğü için hekimlerin büyük bir kısmı meslek yaşamları boyunca bu hastalık ile karşılaşmazlar. Fikir vermesi açısından İngiltere'de yılda sadece 18-40 TSS vakası görüldüğünü söylemek sanırım yeterli olacaktır. İstatistiklere göre hastalardan 3-4'ü erken teşhis ve tedaviye rağmen yaşamlarını yitirmektedirler.
Mekanizma
S.Aureus birkaç çeşit toksin üretir.TSS vakalarının %75'inde etken toksik şok sendromu toksini-1 (TSST-1) iken %25 vakada ise stafilokokkal enterotoksin B (SEB) etken faktördür.
TSS sistemik yani vücudun birden fazla sistemini etkileyen ancak bulaşıcı olmayan bir hastalıktır. Hastalığın ortaya çıkışında 4 aşama vardır.
TSS toksini üretebilen bir S.aureus bakterisinin insanda çoğalması ya da enfeksiyon olması
Toksin üretimi
Toksinin emilimi
İntoksikasyon (zehirlenme)
Kadınların %5-20'sinde vajinada S.aureus bulunmasına rağmen neden bazen bunların toksin üretmeye başladığı bilinmemektedir. Kişi TSS toksinine maruz kaldığında hastalık ortaya çıkar. Bu durum mens zamanında görülürse "menstrüel" diğer zamanlarda görülürse "nonmenstrüel" TSS olarak isimlendirilir.
TSS riski gençlerde yaşlılara göre daha fazladır. TSS sadece tampon kullanan kadınlarda görülmez. Erkekler ve çocuklar da risk taşırlar. Büyük yanıklar, cilt enfeksiyonları hatta böcek sokmaları sonrasında bile TSS ortaya çıkabilir.
Klinik
Hastalığın klinik gidişatı çok hızlıdır. Aniden ortaya çıkar ve hızla ilerler
Aniden ortaya çıkan 38.9 derecenin üstünde ateş
İshal
Kusma
Başdönmesi
Kas ağrıları
Baygınlık hissi
Aniden ortaya çıkan soğuk algınlığına benzer kendini iyi hissetmeme duygusu
Dikkat kaybı
Özellikle el ayası ve ayak tabanında güneş yanığına benzer cilt lezyonları
Ciltte soyulma
Başağrısı
Boğaz tıkanıklığı
Gözlerde kanlanma
Kan basıncında ani düşme
Laboratuvar bulgusu olarak ise
beyaz kan hücre sayısında artma,
protrombin zamanında uzama,
kan albumin seviyesinde düşme,
kan kalsiyumunda düşme
idrarda beyaz kan hücresi bulunması hastaların %70'inde görülür.
Tedavi
TSS tedavisi hızlı ve belirli bir prosedürü takip ederek yapılmalıdır. TSS tanısı konulduğunda ilk yapılması gereken toksin üretiminin merkezini saptamak ve temizlemeye çalışmaktır. Ciltte belirli bir lezyon varsa temizlenmeli ve drene edilmelidir. Cerrahi yaralar iyice gözden geçirilmeli ve bol serum fizyolojik ile yıkanmalıdır. Tampon varsa hemen çıkarılmalıdır. İkinci olarak ise hemen bir damar yolu açılarak agresif sıvı tedavisine başlanmalı ve vücudun sıvı açığı yerine konmalıdır. Organ hasarını önlemek için bu son derece önemlidir.
TSS olan erişkin hastalarda sıvı açığını yerine koymak için 24 saatte 10 litre sıvı gerekeblir. Damar yolu açıldıktan ve sıvı tedavisi başlandıktan sonra stafilokoklara yönelik antibiyotik tedavisine vakit kaybetmeden başlanmalıdır. Bu amaçla değişik sentetik, yarısentetik ya da doğal antibiyotikler kullanılabilir. TSS'lu hastalarda genel destekleyici bakım önemlidir. Bu bakımı sağlamak amacı ile hastaların yoğun bakım servislerinde izlenmesi uygun olacaktır. Eğer toksin odağı saptanamıyorsa anti TSST-1 ve antiSEB immunglobinleri verilebilir.
Risk altındakiler
TSS açısından bazı grup kişiler yüksek risk taşırlar. Bunlar:
Tampon kullananlar
Doğum kontrolü için bariyer yöntemleri tercih edenler
Jinekolojik operasyon geçirenler
Kendi kendine düşük yapmaya çalışmış kadınlar
Follikülit, selülit gibi cilt enfeksiyonu olanlar
Kimyasal yanık vakaları
Yanık vakaları
Böcek sokması
Stafilokokkal zaatürre vakaları
Septik eklem iltihabı olanlar
Ayırıcı tanı
Bazı hastalıklar toksik şok sendromunu andırabilir. Bu nedenle TSS ayırıcı tanısında ciddi derecede grup A streptokok enfeksiyonları, Kawasaki sendromu, leptospiroz, meningokoksemi, gram negatif sepsis, döküntü ile giden viral hastalıklar ve allerjik reaksiyonlar ekarte edilmelidir.
Dikkat edilmesi gereken noktalar
Tampon kullanımı ile TSS arasındaki sebep-sonuç ilişkisi tam anlamı ile bilinmese de bu sendromun tampon kullanıcılarında daha fazla görüldüğü bilinen bir gerçektir. Tampon kullanırken dikkat edilecek birkaç basit kural riski azaltır.
Adet kanamanız için yeterli olacak en küçük tamponu kullanın
Tampon üretici firmasının önerilerine harfiyen uyun
Tamponu yerleştirmeden önce ve yerleştirdikten sonra ellerinizi sabun ile iyice yıkayın
Üretici firmanın önerileri doğrultusunda tamponu sık sık değiştirin.
Aynı tamponu 4-8 saatten daha uzun bir süre tutmayın
Asla aynı anda birden fazla tampon kullanmayın
Gece yatarken tampon yerine pet kullanın
Adet dönemi dışında akıntı nedeni ile asla tampon kullanmayın
Sadece pamuk içeren tamponlar kullanın.
Yapılan yeni bir çalışmada TSS toksininin yanlızca pamuk kullanılarak üretilmiş tamponlarda oluşmadığı saptanmıştır. Bileşiminde rayon fiberleri içeren tamponlarda bu toksin daha kolay üremektedir. Son derece nadir görülmekle birlikte ölümcül olabilen bu sendromdan korunmak için çok gerekli olmadıkça tampon kullanmayın]]>false2010-07-15T23:36:35Z2010-07-15T23:36:35Zhttps://eylulforum.com/konu-tup-ligasyonu
Tüp Ligasyonu Ne Demektir?
Kadınlarda yumurta, yumurtalıklarda meydana gelir ve tüplerden (yumurta kanallarından) geçerek rahime ulaşır. Yumurta kanalları bağlanınca, yumurta rahime geçemez ve rahim içinde erkek tohum hücresi (sperm) olsa dahi gebelik mümkün olmaz.
Tüplerin bağlanması kimler için uygundur ?
Yeterli sayıda çocuğu olup bir daha kesinlikle çocuk istemeyenler.
Sağlıkları açısından bir daha doğum yapmaması gereken kadınlar.
Nasıl yapılır, hastanede yatmak gerekir mi?
Kadında yumurta kanalları küçük bir işlemle bağlanır. Bunun için her zaman hastanın uyutulması gerekmez. Karında kesi yapılacak yer uyuşturulur. Daha sonra 1-1.5 cm. genişliğinde kesi yapılır ve buradan içeriye sokulan özel aletler sayesinde tüpler kesilerek bağlanır. Tüm bunlar içeriye sokulan küçük bir kamera sayesinde ekrandan izlenir. İşlem tamamlandıktan sonra açılan delik tekrar kapatılır. Hiçbir ağrı olmaz. Hastanede yatmak gerekmez. İşlemden sonra biraz dinlenip aynı gün evine gidebilir.
Tüpleri bağlanan kadının adetlerinde ve cinsel yaşamında değişiklik olur mu ?
Yumurta kanalları bağlanan kadının adet düzeninde bir değişiklik olmaz. Bunun yanında cinsel organlarında, cinsel arzu ve yeterliliğinde değişiklik olmaz. Yumurta yapımı devam eder, fakat yumurta kanallarını geçemediği için erkek tohum hücresiyle birleşemez, böylece gebelik oluşmaz.
Tüplerin bağlanması için nereye başvurulmalıdır ?
Tüplerin bağlanması hastanelerde Kadın-Doğum uzmanlarınca yapılır. Bu yöntemi uygulatmak isteyenler hastanelere başvurmalıdırlar]]>false2010-07-15T23:35:08Z2010-07-15T23:35:08Zhttps://eylulforum.com/konu-vajinal-dus
Vajinal duş nedir?
Vajinal duş, vajinal akıntı ya da diğer materyali mekanik olarak temizlemek için vajina içini basınçlı su ya da başka bir sıvı ile yıkamak anl***** gelir. Öte yandan vajinal duş için kullanılan çeşitli parfümlü materyal ya da ilaç da mevcuttur.
Kadınlar neden vajinal duş yaparlar ?
Adet kanaması sonrası vajinada kalan kanı temizlemek için
Cinsel ilişki sonrası hamile kalmamak ya da cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı korunmak için (vajinal duş be gebelikten korur ne de cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruma sağlar)
Vajial kokuları azaltmak için. Vajina bölgesinde kötü koku olan kadınlar mutlaka jinekologlarını ziyaret etmelidirler. Vajinal duş durumu düzeltmek yerine daha da kötüleşmesine neden olur.
Bazı kadınlar düzenli olarak vajinal duş yapmadıkları taktirde kendilerini temiz hissetmezler.
Kronik vajinal mantar enfeksiyonu, ya da kronik bakteriyel enfeksiyon varlığında tıbbi olarak içerisinde bazı özel solüsyonlar ile vajinal temizlik önerebilirler. Bu amaçla yapılacak olan vajinal duş yalnızca doktorunuzun önerisiyle ve onun reçete edeceği solüsyonlar ile yapılmalıdır.
Vajinal duş sağlıklı mıdır?
Bu sorunun tek ve kesin bir cevabı vardır: HAYIR
Özellikle gebelikten korunmak için vajinal duş uygulaması son derece etkisiz bir yöntemdir. American Journal of Public Health dergisinde yer alan bir araştırmaya göre vajinal duş bir kadının hamile kalma olasılığını sadece %30 oranında azaltmaktadır.
Düzenli yapılan vajinal duş kadının vajinadaki kimyasal dengesini bozarak enfeksiyonlara eğilimli hale gelmesine neden olur. Duş sırasında yeni mikroorganizmaların vajinaya girişine neden olunabilir. Bu mikroplar rahim ağzı, rahim ve tüplere ulaşarak ciddi enfeksiyonlara neden olabilirler. Yapılan araştırmalar düzenli vajinal duş yapan kadınlarda bakteriyel vajinozis başta olmak üzere çeşitli vajinal enfeksiyonlarla cinsel yolla bulaşan hastalıklara daha fazla rastlanıldığını ortaya koymaktadır.
Daha ciddi bir komplikasyon ise pelvik iltihabi hastalıktır (PID). Düzenli olarak avjinal duş yapan kadınlarda pelvik iltihabi hastalık geçirme riski %78 daha fazladır. PID uzun dönemde kısırlık ve hatta tedavi edilmediği taktirde hayati tehlikeye neden olabilen bir durumdur.
Bu nedenle rutin temizlik için düzenli vajial duş yapılması sağlıklı değildir ve günümüzde kesinlikle önerilmemektedir. Vajinayı temizlemenin tek güvenli ve sağlıklı yolu vajinanın kendi kendini temizlemesine izin vermektir. Vajinadaki kimyasal denge çok hassastır ve bu dengedeki küçük sapmalar ciddi olumsuz etkilere neden olabilmektedir.
Vajina kendi kendini nasıl temizler?
Vajina kendi mukus salgısı ile kendi kendini doğal olarak temizleme yeteneğine sahiptir. Bu nedenle ilişki sonrası, tuvaletten sonra ya da yıkanırken vajina içini yıkamamaya özen gösterin. Dış bölgeleri temizlemek için ılık su ve parfümsüz beyaz sabun kullanabilirsiniz. Doktorunuz önermedikçe kadın hijyenine yönelik sabun, sprey, pudra türü maddelerin kullanımı yeterli bir vajinal temizlik için gerekli değildir. Üstelik bu tür maddeler vajinada irritasyon ve alerjik reaksiyona neden olabilir.
Aşağıdaki durumların varlığında jinekoloğunuzla görüşmelisiniz:
Vajinada ağrı
Vajinada yanma hissi
Vajinada kaşınma
Vajinadan kötü koku gelmesi
İdrar yaparken yanma
Normal akıntıdan daha farklı türde ve renkte içinde peynir kesiği ya da kireç benzeri parça içeren akıntı
Muayeneye gitmeden önce asla vajinal temizlik yapmayınız. Bu tür bir temizlik vajinal akıntıyı uzaklaştırarak jinekoloğunuzun tanıya ulaşmasını güçleştirir.
Vajinal duş bir doğum kontrol yöntemi değildir ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruyucu değildir]]>false2010-07-15T23:34:29Z2010-07-15T23:34:29Zhttps://eylulforum.com/konu-kendi-kendinize-jinekolojik-muayene
Kişinin kendi sağlığı ile ilgili önlemleri alması ve kendi kontrolünü yapabilmesi cesaretlendirilmelidir. Kendine güveni olan ve anlatılanları aynen yapabilen bayanlara evde basit tekniklerle kendilerini muayene etmeleri, smear almaları öğretilebilir.
Bu uygulama kadının kendisini hekime gitmeden düzenli aralıklarla kontrol etmesini ve şüpheli durum olduğunda hekime gitmesini sağlar. Özellikle çalışan bayanlar işten izin alma konusunda sıkıntılar yaşayacağından bu uygulamalar koruyucu hekimlik açısından faydalı olacaktır. Bu uygulama kadının kendisini hekime gitmeden düzenli aralıklarla kontrol etmesini ve şüpheli durum olduğunda hekime gitmesini sağlar. Özellikle çalışan bayanlar işten izin alma konusunda sıkıntılar yaşayacağından bu uygulamalar koruyucu hekimlik açısından faydalı olacaktır.
Cinsel yönden aktif olanların basitçe yapabileceği bir muayenedir. Kendini muayene etme üreme yolları enfeksiyonları ve kanserleri hakkında erken tanı konmasını ve yıllık kontrollerden daha önce hekime danışılmasını sağlar. Kişisel sağlık bakımı açısından kadınların vulvalarını ve memelerini kendilerinin muayene edebilmeleri önemlidir. Meme, vulva, vajen, rektum muayenelerini kendilerinin nasıl yapacaklarını kadınlar hekimlerden öğrenebilirler. Kadınların vulvanın normal halini bilmeleri önemlidir. Bunun için erken yaşlarda kendi kendine muayene başlanmalıdır. Kadınlar muayenelerini banyo sonrasında rahatlıkla yapabilir ve bir anormallik saptarlarsa hekime danışabilirler. Kendi kendine yapılan muayenede şüphe olursa, kesin tanı için hekim muayenesi gereklidir.
Muayeneler kişiye vücudunu ve normalin ne olduğunu tanımasında, vajendeki yaralar veya akıntıları tanımlamasında, rahimiçi araç kullanıyorsa ipini kontrol etmesinde, gebelik açısından riskli günlerden servikal müküs tayini ile haberdar olmasına yardımcı olur.
Kadının vajenini kendi muayene etmesi
Ayda bir kez adet dönemleri arasında yapılmalıdır. Vulvada geçmişte hastalığı olanlar 2 haftada bir muayene yapmalıdır. Muayenenin önemi vulvadaki siğiller ile kanser arasındaki ilişkinin varlığı ve son 15 yılda siğillerin görülme sıklığının %500 artmasıdır.
Muayene için küçük bir el feneri, ufak saplı bir ayna, spekulum (iki kaşığı olan ve vajen dudaklarını ayırmak için kullanılan alet), kayganlaştırıcı krem, temiz sabun ve sıcak su gerekir. Elbise ve iççamaşır çıkartıldıktan sonra tüm gerekli aletler ulaşılabilir bir yere konur. Dış genital bölge görülebilecek şekilde sert bir yere (yer, yatak, kanepe) kalça yastıklarla desteklenmiş şekilde oturulur. Dizler bükük ayaklar mümkün olduğunca birbirinden uzak ev hafif arkaya doğru konur. El aynası vajenin önünde tutularak şunlar incelenir:
* Mons pubis (vajenin üstünde pubik kılların olduğu bölge) kontrol edilir. Herhangi bir tümsek, ülser, siğil var mı, deri renginde kırmızı, beyaz veya koyu renk değişiklikleri var mı incelenir. Sonra parmak ucu ile derinin altında hissedilen oluşum var mı bakılır.
* Klitoris ve etraf dokKişinin kendi sağlığı ile ilgili önlemleri alması ve kendi kontrolünü yapabilmesi cesaretlendirilmelidir. Kendine güveni olan ve anlatılanları aynen yapabilen bayanlara evde basit tekniklerle kendilerini muayene etmeleri, smear almaları öğretilebilir. Bu uygulama kadının kendisini hekime gitmeden düzenli aralıklarla kontrol etmesini ve şüpheli durum olduğunda hekime gitmesini sağlar. Özellikle çalışan bayanlar işten izin alma konusunda sıkıntılar yaşayacağından bu uygulamalar koruyucu hekimlik açısından faydalı olacaktır.
devamı: FORUM SUPERMEYDAN http://www.supermeydan.net/forum/forum33...60457.html
Cinsel yönden aktif olanların basitçe yapabileceği bir muayenedir. Kenidini muayene etme üreme yolları enfeksiyonları ve kanserleri hakkında erken tanı konmasını ve yıllık kontrollerden daha önce hekime danışılmasını sağlar. Kişisel sağlık bakımı açısından kadınların vulvalarını ve memelerini kendilerinin muayene edebilmeleri önemlidir. Meme, vulva, vajen, rektum muayenelerini kendilerinin nasıl yapacaklarını kadınlar hekimlerden öğrenebilirler. Kadınların vulvanın normal halini bilmeleri önemlidir. Bunun için erken yaşlarda kendi kendine muayene başlanmalıdır. Kadınlar muayenelerini banyo sonrasında rahatlıkla yapabilir ve bir anormallik saptarlarsa hekime danışabilirler. Kendi kendine yapılan muayenede şüphe olursa, kesin tanı için hekim muayenesi gereklidir.
Muayeneler kişiye vücudunu ve normalin ne olduğunu tanımasında, vajendeki yaralar veya akıntıları tanımlamasında, rahimiçi araç kullanıyorsa ipini kontrol etmesinde, gebelik açısından riskli günlerden servikal müküs tayini ile haberdar olmasına yardımcı olur.
Kadının vajenini kendi muayene etmesi
Ayda bir kez adet dönemleri arasında yapılmalıdır. Vulvada geçmişte hastalığı olanlar 2 haftada bir muayene yapmalıdır. Muayenenin önemi vulvadaki siğiller ile kanser arasındaki ilişkinin varlığı ve son 15 yılda siğillerin görülme sıklığının %500 artmasıdır.
Muayene için küçük bir el feneri, ufak saplı bir ayna, spekulum (iki kaşığı olan ve vajen dudaklarını ayırmak için kullanılan alet), kayganlaştırıcı krem, temiz sabun ve sıcak su gerekir. Elbise ve iççamaşır çıkartıldıktan sonra tüm gerekli aletler ulaşılabilir bir yere konur. Dış genital bölge görülebilecek şekilde sert bir yere (yer, yatak, kanepe) kalça yastıklarla desteklenmiş şekilde oturulur. Dizler bükük ayaklar mümkün olduğunca birbirinden uzak ev hafif arkaya doğru konur.]]>false2010-07-15T23:33:55Z2010-07-15T23:33:55Zhttps://eylulforum.com/konu-butun-kadinlar-normal-dogum-yapma-gucunu-icinde-tasir
Günümüzde özellikle genç kadınlar vücutlarındaki doğal doğum yapma kabiliyetinin farkında olmadıkları için hem doğum korkusu yaşıyor hem de daha kolay gibi görünen sezaryeni tercih ediyor. Doğum eğitmenleri Nur Sakallı ve Başak Kutlu Akay, anne adaylarına, kendilerinde var olan bu gücü ortaya çıkarmaları için eğitim veriyor ve nasıl doğum yapacaklarına dair karar sürecinde yardım ediyorlar.
devamı: FORUM SUPERMEYDAN http://www.supermeydan.net/forum/forum33...60504.html
Her kadının hamilelik süreci ve doğum hikâyesi farklı, kendine özeldir. Bebeğinin karnında büyümeye başladığını öğrendiği ilk andan itibaren kimi endişeli, kimi kendinden emin bir bekleyişle doğuma hazırlanır anne adayı. O zamana kadar dinlenen olumsuz hikâyeler ve korkunç film sahneleri doğumda yaşayacağı acıların korkusunu katlayarak çoğaltır. Oysa ilk annemiz Hz. Havva'dan beri bütün kadınlar, doğal yollardan bir bebeği dünyaya getirecek güçte ve vücut yapısı buna uygun olarak yaratılmıştır. Ancak günümüzde özellikle genç kadınlar vücutlarındaki bu kabiliyetin farkında olmadıkları için hem doğum korkusu yaşıyor hem de daha kolay gibi görünen ameliyatla aldırma yoluna gidiyor. Doğum eğitmenleri Nur Sakallı ve Başak Kutlu Akay, anne adaylarına kendilerinde var olan bu gücü ortaya çıkarmaları için eğitim veriyor ve nasıl doğum yapacaklarına dair karar sürecinde yardım ediyorlar. Daha önce özel sektörde kendi alanlarında iş yaparken birlikte karar verip Amerika'dan doğum eğitmeni (chidbirth educator) diplomasını alarak bu işe başlamışlar. Eğitim verdikleri anne adayları isterse doğumda da yanlarında oluyorlar.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre sezaryen (ameliyatla alma) doğum oranı yüzde 15 olması gerekirken, ülkemizde devlet hastanelerinde yüzde 40-60, özel hastanelerde yüzde 80-90 seviyesine çıkmış durumda. Türkiye'nin en çok sezaryen yapılan ülkelerin başında geldiğine dikkat çeken Nur Sakallı, doğal doğum yapmak isteyen kadınlara fırsat sunulması gerektiğini söylüyor. Dışarıdan gereksiz müdahale edilen normal doğumlara doğal denemeyeceğini ifade eden Nur Hanım, iki doğumun farkını şöyle anlatıyor: "Normal doğumda da epizyetomi (kesik) suni sancı gibi birçok tıbbi müdahale olabiliyor. Doğal doğum bunların hiçbirinin gerekmedikçe yapılmadığı bir doğum anl***** geliyor. Yurtdışında ebeyle evde doğurmak, doğumevinde doğurmak hatta hastanelerde müdahalesiz doğal doğum yapmak mümkün. Türkiye'de böyle bir altyapı yok. Biz de bunu isteyen kadınlara imkanların oluşturulması için uğraşıyoruz. Herkes nasıl doğum yapmak istiyorsa ona fırsatlar sunulmalı. Hep son dakikada bir şey oluyor."
Evde doğumun yaygın olduğu Danimarka, İngiltere gibi ülkelerde gerekli altyapının sunulduğunu ifade eden Başak Hanım ise şu bilgileri veriyor: "Bu ülkelerde evde yüzlerce doğum yaptırmış tecrübeli ebeler var. Eve tıbbi aletleriyle geliyor. Herkes sigortalı zaten. Acil bir şey olduğunda hangi hastaneye gidileceği, orada kimin ilgileneceği önceden tespit ediliyor. Kapıda ambulans bekliyor."
Ülkemizde de isteyenler için imkan oluşturulabileceğini ifade eden Başak Hanım'a göre kadınlar, en azından doğuma güvendiği birinin de yanında girmesini isteyebilmeli. Çünkü doğum sırasında sükunetini koruyacak, etrafında kutsal bir alan oluşturacak başka bir kadının varlığı güven veriyor.
Normal doğum, kadın bedeninin en doğal işlevidir
Başak Kutlu Akay, doğal doğum sürecini şöyle anlatıyor: "Doğum, kadın bedeninin en doğal işlevidir. Çok ekstra durumlar olmadığı sürece kadının bedeni çocuğu karnında büyütüp çıkarmak üzere inşa edilmiş. Kadının bedeni hamilelik süresince salgılanan hormonlarla doğuma hazırlanıyor ve doğumu kolaylaştırıyor. Doğumu, vücuda gönderdiği sinyalle bebek başlatıyor. Bu sinyalden sonra aşk ve sevgi hormonu olarak bilinen oksitosin hormonu salgılanıyor. Bu hormon, rahimdeki kasılmaları sağlıyor. Vücut aynı zamanda endorfin hormonu salgılıyor. Bu da doğal morfin olarak ağrı hissini azaltıyor. Bunlar dışarıdan müdahale edilmediği sürece çok güzel çalışıyor ama doğumu hızlandırmak için suni sancı denilen yapay oksitosin hormonu verildiği zaman endorfin bununla başa çıkamıyor, yetersiz kalıyor. Ve ağrı hissi artıyor."]]>false2010-07-15T23:33:20Z2010-07-15T23:33:20Zhttps://eylulforum.com/konu-2009-yilinda-turk-kadini-hala-yanlis-korunuyor
Türkiye'nin bu çarpıcı gerçeklerinden yola çıkarak Türkiye Aile Planlaması Derneği tarafından başlatılan kampanyanın amacı Türkiye’nin bu acı hikayeleri yaşamaması için aile planlamasının önemine dikkat çekmek, planlı olmayan gebelikleri azaltmak, modern doğum kontrol yöntemlerinin kullanımını arttırmak ve bu konuda halkı bilinçlendirmek.
devamı: FORUM SUPERMEYDAN http://www.supermeydan.net/forum/forum33...60498.html
“Korunan Kadın Bilinçli Kadın” reklam kampanyası ile ‘Hamileliğinizi Planlamadan Değil, İstediğiniz Zaman Yaşayın’ planlanmayan hamileliklerin yaşanmaması için ‘Yılda En Az Bir Kez Doktora Gidin’ mesajları verilirken, tüm yurtta bilinçlendirme seminerleri ve çeşitli etkinlikler düzenlenecek.
devamı: FORUM SUPERMEYDAN http://www.supermeydan.net/forum/showthread.php?t=60498
Türk kadını yanlış korunuyor
“Aile planlaması, ailelerin istedikleri zaman ve istedikleri sayıda çocuk sahibi olmaları demektir” diyen Türkiye Aile Planlaması Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu kampanya ile ilgili yaptığı açıklamada Türk kadınlarının yarısının yanlış korunduğunu belirtti. Türkiye Aile Planlaması Derneği tarafından Türkiye genelinde 26 ilde 2020 kadın üzerinde gerçekleştirilen “Aile Planlaması Bilinci-Doğum Kontrol Yöntemleri Kullanımı” araştırması sonuçlarına göre Türkiye’de her iki kadından sadece biri doğru korunuyor, her beş kadından biri ise doğurganlık döneminde en az bir kez kürtaj yaptırmış. Jinekologa gitme sıklığı ise yılda bir. Araştırmaya göre, her yıl milyonlarca çocuğun dünyaya geldiği Türkiye’de kadınların yarısı doğum kontrol yöntemlerini kullanmıyor. Aile planlaması kadınların görevi olarak görülürken erkekler prezervatif yerine güvenli olmayan geri çekilme yöntemini tercih ediyor.
Halen geri çekilme, takvim yöntemi kullanılıyor
Ülkemizde modern yöntemler yerine, halen geri çekilme, takvim sayma gibi etkisiz ve riskli yöntemleri kullanan çiftler olduğunu belirten TAPD Genel Başkanı Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu, istenmeyen gebeliklerin en çok bu grupta yaşandığına dikkat çekti. Prof. Dr. Şatıroğlu “Geri çekilme yönteminin sadece yüzde 60-70 oranında koruyuculuğu var. Yani bu yöntemi kullanan her dört kadından biri istemese de gebe kalıyor. Düzenli cinsel yaşamı olan çiftlerin haftada ortalama dört kez birlikte olduklarını varsayarsak bu risk oranının hayli yüksek olduğu ortada. Takvim yöntemi ise, kadınların neredeyse yarısının düzenli adet görmemesi ve yumurtlama zamanının hep aynı zamana denk gelmemesi gibi riskler taşıyor. Bu nedenle takvim yöntemi kullananlar, çok sık hesap hatası yapabilmekte ve korunmaya gerek yok sandıkları bir günde istenmeyen gebelik ile karşılaşabilmektedir” dedi.
Türkiye’de Doğum Kontrol Hapları Kullanım oranı %9, Cezayir’de %44!...
Modern korunma yöntemlerinin risk oranlarının ise çok düşük olduğunu belirten Prof. Dr. Şatıroğlu, “Doğum kontrol hapları düzenli kullanıldığında %99.8 oranında bir koruma sağlıyor. 1000’de 2’lik risk, genelde hap saatinin gecikmesi veya unutulması gibi kullanım hatalarından kaynaklanıyor. Spiral, rahim içi araçlar ve rahim içi sistemlerde ise, 5 ile 10 yıl boyunca yüzde 99.7 oranında koruma gerçekleşiyor. Ancak toplumda modern yöntemler ile ilgili maalesef önyargılar ve korkular var. Tekrar gebe kalamama korkusu ya da yan etkiler dolayısıyla bu yöntemlere ön yargı ile yaklaşılıyor. Örneğin haplar % 90 oranında bilinmesine rağmen, kullanım oranı sadece % 9. Bu oran az gelişmiş ülkelerden bile daha düşük. Örneğin İran’da doğum kontrol hapı kullanımı %21, Mısır’da %10, Cezayir’de ise %44.
Doğum kontrol ilaçları yanlış tanınıyor
Ülkemizde doğum kontrol haplarının kullanımının düşük olmasının en önemli nedeninin önyargılar, yetersiz ve yanlış bilgi olduğunu belirten Şatıroğlu, son araştırmalara göre Türk kadınlarının yüzde 51,8’inin ‘kilo aldırır’, yüzde 25,3’ünün ‘depresyon ve sinirlilik yapar’, yüzde 23,5’inin ‘tüylenme yapar’, yüzde 18’inin ise ‘hormonlar vücuduma zarar verir’ düşüncesiyle doğum kontrol haplarını kullanmaktan çekindiğini söyledi.
Bu önyargıların doğru olmadığını belirten Şatıroğlu “Doğum kontrol hapları adet öncesi dönemde su tutulumu şikayeti olan hastalarda tedavi edici amaçlı kullanılıyor. Yine tüylenme artışının tedavisinde en etkin ve yaygın olarak kullanılan doğum kontrol hapları adet kanamasının miktarını azaltır, dolayısıyla kansızlığı engeller. Adet ağrısını yüzde 80 civarı azaltırken bazı haplar adet öncesi gerginliği ortadan kaldırır. Doğum kontrol hapı bırakıldıktan sonraki ilk 3 ay içerisinde başka bir sorun yoksa gebelik oluşur. Özellikle 5 yıldan uzun süre düzenli hap kullanan kadınlarda kullanmayanlara nazaran rahim içi ve yumurtalık kanseri daha az görülmektedir.” diyerek halk arasında doğru bilinen yanlışlara dikkat çekti.]]>false2010-07-15T23:32:51Z2010-07-15T23:32:51Zhttps://eylulforum.com/konu-adet-donemlerinde-egzersiz
Oysa uzmanlar egzersizden kaçınmak için herhangi bir neden olmadığını vurguluyor. Hatta egzersiz, âdet öncesi yaşanan semptomları azaltabiliyor. Yapılan araştırmalar birçok kadın atletin âdet dönemlerinde altın madalyalar kazanabildiğini gösteriyor. Ancak yine de performans düzeyi her kadında farklı gözleniyor. Bazı kadınlar âdet dönemlerinde kendilerini daha yorgun hissedebiliyor. Uzmanlar, performansta küçük düşüşler yaşansa da âdet dönemlerinde egzersizin güvenli olduğu noktasında birleşiyor]]>false2010-07-15T23:32:04Z2010-07-15T23:32:04Zhttps://eylulforum.com/konu-genital-sigillere-dikkat
Genital siğiller Human papilloma virüsünün (HPV) neden olduğu seksüel yol ile bulaşan en yaygın hastalık, öyle ki A.B.D istatistiklerine göre kadınların %40'ı bu virüsü taşıyor, her yıl 500 bin yeni vaka bildiriliyor.
Kadıköy Şifa Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Evrim Aksoy genital siğiller hakkında bilmeniz gerekenleri anlatıyor.
Genital siğillerin %90'ı Human papilloma virüsünün tiplerinden Tip 6 ve Tip 11 ile bulaşmakta. Bu siğiller görüntü olarak, pembe beyaz, yumuşak, geniş tabanlı ya da dışarıya doğru karnabahar tarzında büyümüş şekilde olabilirler.
Genellikle herhangi bir belirti vermeyebilir ancak, kaşıntı, yanma, hassasiyet de yapabilirler. Hem erkek hem de kadınlarda yerleştiği yere göre de klinik belirti yapabilir, akıntı, idrar yapmada zorluk gibi.
Siğiller olmadan da HPV vücutta bulunabilir ve temasla bulaşabilir. Hastalık belirtileri kişinin bağışıklık sisteminin bu virüsle baş edemediği durumlarda ortaya çıkar. HPV vücutta kalıcıdır. Siğiller tedavi edilse bile virüsün vücutta kaldığı, zaman zaman alevlenerek tekrar siğil şeklinde kendini gösterdiği bilinmektedir.
Tedavi genellikle siğillerin üstüne uygulanabilen asit, jel ya da kremlerle sağlanabileceği gibi, elektrokoterle yakma, kriyoterapiyle dondurma ya da çok geniş yayılım varsa cerrahi ile sağlanabilir.
Burada önemli olan hastaya bunun yaşam boyu devam eden bir enfeksiyon olduğunu, zaman zaman tekrarlayabileceğini ve bulaştırıcılığının devam ettiğini net bir şekilde anlatmaktır.
Genital siğil virüsünden nasıl korunabiliriz?
Seksüel temasta kondom kullanımı koruyucu bir yöntem olmakla beraber kesin koruma sağlayamaz. Burada önemli olan nokta henüz bir cinsel teması olmamış çocukların aşılanmasıdır. Human Papilloma Virus Tip 6 ve Tip 11'e karşı geliştirilen aşının kullanımı bu anlamda çok önemlidir.
Genital siğil virüsünün kanser yapan tipleri de vardır:
Human Papilloma Virüs Tip 16, Tip 18, Tip 31, Tip 33 en sık karşılaştıklarımız olmak üzere diğer bazı tiplerle beraber bu virüs kadında rahim ağzına yerleşip burada kansere neden olmaktadır. Bulaşma yine cinsel temasla olmaktadır. Rahim ağzı, şikayeti olsun olmasın tüm kadınlarda, her yıl yapılan pap - smear testiyle bu nedenle kontrol edilmelidir.
devamı: FORUM SUPERMEYDAN http://www.supermeydan.net/forum/forum33...62459.html
Rahim ağzı kanserini önleme amaçlı geliştirilen aşı HPV Tip 16 ve Tip 18'e karşı ve aynı zamanda siğil yapan tiplerden Tip 6 ve Tip 11'e karşı da geliştirilmiş olup bu virüsün 4 tipine karşı koruma sağlamaktadır. Bu nedenle öncelikle 9 - 26 yaş arası kız çocukları olmak üzere daha sonra diğer yaş grupları da aşılanmalıdır]]>false2010-07-15T23:31:36Z2010-07-15T23:31:36Zhttps://eylulforum.com/konu-smear-nasil-alinirfalse2010-07-15T23:30:42Z2010-07-15T23:30:42Zhttps://eylulforum.com/konu-smear-ne-zaman-ne-siklikla-alinmalidir
Düzenli aralıklarla test ve muayenenin yapılması hastalığın mümkün olan en erken dönemde yakalanmasını ve dolayısıyla kesin tedavi şansını sağlar. Ayrıca, düzenli aralıklarla yapılan jinekolojik muayene rahim ağzı kanserinden koruma dışında da diğer jinekolojik hastalıkların erken tanısında yararlar sağlar.
Rahmi alınmış kadınların da smear testini yaptırmaları gereklidir. Vajinayı kaplayan hücreler rahim ağzındakine benzerdir ve bunlarda da hücresel anormallikler gelişebilir. Özellikle, rahim ağzında anormal hücreler bulunması sebebiyle rahmin alındığı kadınlarda düzenli aralıklarla yılda bir smear testi yaptırılmalıdır.]]>false2010-07-15T23:30:05Z2010-07-15T23:30:05Zhttps://eylulforum.com/konu-smear-testi
Rahim ağzı kanseri geliştiğinde şifa ile sonuçlanma olasılığı düşüktür. Buna karşın, kanser öncüsü lezyon aşamasında veya çok erken evre kanser aşamasında yakalandığında şifa ile sonuçlanma olasılığı oldukça yüksek bir hastalıktır. Bu nedenle erken tanı ve etkili bir tedavi çok önemlidir. Smear testi kanser öncüsü lezyonları yakalayabilen bir inceleme olarak bu konuda insanoğluna büyük yararlar sağlamaya devam etmektedir.
Rahim ağzı kanseri uzun bir "kuluçka dönemi" olan bir hastalıktır. Hücrelerde atipikleşme yani kanser öncüsü lezyonların ortaya çıkmasından kanser oluşumuna kadar geçen süre 5-10 yıl arasında ve bazı durumlarda daha uzundur.
Smear testi ayrıca, vajina ve rahim ağzındaki bazı enfeksiyonların tanı ve tedavisini de mümkün kılar.]]>false2010-07-15T23:29:29Z2010-07-15T23:29:29Zhttps://eylulforum.com/konu-jinekologunuz-size-nasil-davranmali
Göğüs muayenesi ya da Pap Smear testi sırasında jinekoloğumuzun muayenehanesinde, o beyaz perdeli küçük odacığın içindeyken aşağı yukarı neler olacağını hepimiz biliriz. Fakat bazen -doktorun kadın ya da erkek olması fark etmez- öyle bir hareket yapar veya öyle garip bir yorumda bulunur ki, sizi savunmasız bırakır ve "Acaba bu uygulama protokolü aşıyor mu?" diye merak etmeye başlarsınız.
Böyle bir durumda nasıl tepki vermeniz gerektiğini kestirmek zor olabilir, özellikle o yatağın üstünde savunmasız bir şekilde oturuyorsanız...
İşte bu noktada düşüncelerinizi netleştirebilmeniz için kadınlara bu özel muayene sırasında onları nelerin kızdırdığını, hangi konularda kararsız kaldıklarını sorduk. Sonra uzmanlardan hangi davranışların normal sınırlar içinde olduğunu ve hangi noktada tepki verilmesi gerektiğini öğrendik...
"Jinekolojik muayene sırasında uzanmışken doktorum bir anda odayı terk etti ve geri geldiğinde bana hiçbir açıklama yapmadı."
Georgetown Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan ve Washington Hastanesi'nde çalışan Dr. Cheryl Iglesia, "İlgilenmesi gereken ölüm kalım meselesi dahi olsa, bir doktor bu tür bir durumda hastasına, müdahale etmesi gereken bir olay olduğunu ve hemen geri geleceğini söylemelidir" diyor. "Bir anda yok olması çok düşünceli bir davranış değil" diye ekliyor.
EĞER SİZİN DE BAŞINIZA GELİRSE: Doktorunuz odaya döndüğünde ona "Neden bu kadar uzun bir süre yoktunuz?" diye sorun ve sizinle pek ilgilenmeyip geçiştirici bir cevap verirse başka bir doktora gidin.
"Doktorum jinekolojik muayeneye başlamadan hemen önce bana haber vermeden stajyer doktorları izlemeleri için odaya davet etti."
Doktorların stajyerleri, jinekolojik muayene sırasında çağırmaları aslında garip bir olay değil. Fakat asıl sorun bunu size sormadan yapmaları... “Bu çok uygunsuz bir davranış fakat doktorun cezalandırılması gereken bir durum değil" diyor Dr. Blanchard ve ekliyor: "Fakat yine de hiçbir hasta odadaki yabancılarla birlikte muayene olmak zorunda değil."
EĞER SİZİN DE BAŞINIZA GELİRSE: Doktorunuz muayeneye başlamadan önce ona zaten tedirgin olduğunuzu ve başkalarının yanında daha da gerilebileceğinizi söyleyebilirsiniz. Böyle bir durumda uyarınıza kulak asmazsa onunla daha direkt konuşmanız gerekebilir.
"Partnerimle beraber orgazma ulaşıp ulaşmadığım gibi fazla özel, cinsel içerikli sorular sormaya başladı."
"Aslında doktorunuzun size bu tarz sorular sormasının sebebi yine sizin sağlığınızı korumak. Bu gibi sorular yönelterek, onun çözebileceği fiziksel bir rahatsızlıktan kaynaklanan cinsel bir sorun yaşayıp yaşamadığınızı öğrenmek istiyor olabilir" diyor Dr. Minkin. Ayrıca cinsel ilişki sırasında yaşadığınız herhangi bir acı, endometriyoz ya da fibroid gibi tedavisi olan bir hastalığınız olduğunun belirtisi de olabilir. "Tıp fakülteleri günümüzde, doktorları hastalarına bu tip sorular sormaları için teşvik ediyor, çünkü bazı hastalar sorulmadığı takdirde bu konular hakkında konuşmaktan çekiniyorlar, böyle olunca doktorlar da bir hastalığın varlığı halinde erken teşhiste bulunamıyor ve tedavi edemiyorlar" diye açıklıyor Dr. Minkin.
EĞER SİZİN DE BAŞINIZA GELİRSE: Sorduğu soruyu cevaplamaktan çekinmeyin hatta böylece siz de bu şekilde -varsa- kafanızdaki sorulara cevaplar alabileceksiniz. Ama zaten bu konuda her şey yolundaysa ve konuşmak istemiyorsanız ona nazikçe "Çok teşekkür ederim fakat hiçbir sorunum yok" diyerek konuyu kapatabilirsiniz.
"Ben muayene masasında otururken, anatomim hakkında çok garip bir yorum yaptı."
Doktorunuzun size ne söylediğinin yanı sıra ne şekilde söylediği de çok önemlidir. Eğer yaptığı yorum cinsel bölgelerle ilgili ya da cinsel içerikli değilse (mesela kalçanızdaki dövme gibisini görmediğini söylemesi gibi) kısaca sohbet etmek istiyor olabilir. Evet, düşüncesizce hareket etmiştir fakat yaptığı etik dışı değildir. Ama eğer cinsel bir konudan söz ediyor ve bunu sizin vücudunuzu da işin içine katarak yapıyorsa işte bu noktada çekinmeden sert bir tepki verebilirsiniz. American College of Obstetrics and Gynecologists'in (ACOG) doktorları uzmanların kesinlikle bu tür davranışlarda bulunmamaları gerektiğini belirtiyorlar.
EĞER SİZİN DE BAŞINIZA GELİRSE: "Bununla neyi kastediyorsunuz?" ya da "Bunun muayene ile ne gibi bir ilgisi var?" gibi sorular sorabilirsiniz diyor Maryland Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden jinekolog May Hsieh Blanchard. Kötü niyetli olmayan bir doktor bu tür bir durumda anında sizden özür dileyecek ve geri çekilecektir. Fakat tam tersi şekilde hareket ederse muayene sonrasında doktorunuzdan rahatsız olduğunuzu dile getirmeye hakkınız var. Ve tabii ki sonrasında doktorunuzu değiştirmelisiniz.
"Bir anda rektal muayene yapmaya başladı. Daha önce hiç olmamıştım."
Zaten jinekoloğa gitmek yeteri kadar sinir bozucuyken, bir de doktorunuzun size hiç haber vermeden rektal muayene yapmaya başlaması size kendinizi daha da kötü hissettirebilir. Fakat aslında doktorunuz yanlış hiçbir şey yapmıyor; kanser riskinden dolayı 40 yaşını aşmış birçok kadın için bu muayene öneriliyor. Ayrıca doktorların muayene sırasında özellikle kanser gibi hastalıklara karşı riskli gördükleri konulara yoğunlaşmaya hakları var. "Birçok uzman geniş kapsamlı bir muayene için bütün yumurtalık çevresini ve rektal duvarı da kapsayan bir kontrol uygular" diyor Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Doktor Mary Jane Minkin.
EĞER SİZİN DE BAŞINIZA GELİRSE: Doktorunuz size hiç haber vermeden rektal muayene yapmaya başlarsa "Beklemiyordum" veya “Keşke haber verseydiniz" gibi, ona şaşkınlığınızı belli eden cümleler kurabilirsiniz. Fakat sizi rahatsız eden, ani olmasından çok muayenenin yöntemiyse ona bir dahaki sefere bunu yapmamasını söyleyebilirsiniz. Eğer yapmakta ısrarcıysa ve siz de istememekte kararlıysanız, yeni bir doktora ihtiyacınız var dernektir.
"Jinekoloğum muayene sırasında dışarı çağırıldı. Geri geldiğinde eldivenli eliyle kapı tokmağını tuttu ve daha sonra hiç elini yıkamadan ya da eldivenlerini değiştirmeden beni muayene etmeye devam etti."
Bu, çok kaba bir davranış. Şaka yapmıyoruz. Doktorunuz kesinlikle çok daha titiz ve dikkatli davranması gerektiğini bilmeli. "En temiz muayenehanede bile bulunuyor olsanız bu tür bir davranış size enfeksiyon bulaşmasına sebep olabilir" diye uyarıyor Hackensack Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden öğretim üyesi Manny Alvarez. Ayrıca sağlık protokollerine göre her ne sebeple olursa olsun, doktorlar hastalarına dokunmadan önce ellerini muhakkak yıkamalılar.
EĞER SİZİN DE BAŞINIZA GELİRSE: Durun ve onu uyarın: "Lütfen muayene etmeye başlamadan önce ellerinizi yıkayabilir misiniz ya da en azından eldivenlerinizi değiştirebilir misiniz? Çünkü az önce kapıyı açtığınızı ve ellerinizi temizlemediğinizi gördüm" diye söylemekten çekinmeyin. Daha sonra sağlığınız açısından çok daha hijyene özen gösteren bir doktora gitmeyi düşünün, çünkü dışarıdayken elleriyle nerelere dokunduğunu kimse bilemez.
"İlk kez gittiğim bir jinekolog muayene sırasında fotoğraf makinesi çıkarttı ve bu davranışının gerekçesini oradaki kişisel dosyam için fotoğraf eklemesi gerektiğini söyleyerek açıkladı."
Bu tip bir davranış sadece ürpertici değil aynı zamanda tıp protokollerine de aykırı. Bu tip bir fotoğraf olayının kesinlikle cinsel içerikli olduğuna inanabilirsiniz. "Bu normal değil, herhangi bir doktorun vücudunuzun herhangi bir noktasının fotoğrafını habersiz çekmek için geçerli hiçbir sebebi olamaz" diye uyarıyor Hackensack Üniversitesi Hastanesi’nden Dr. Alvarez.
devamı: FORUM SUPERMEYDAN http://www.supermeydan.net/forum/forum33...64410.html
EĞER SİZİN DE BAŞINIZA GELİRSE: Doktorunuz kesinlikle yanlış bir davranışta bulunuyor. Hemen muayene olmayı durdurun ve sonrasında onu çalıştığı hastaneye ya da yetkili bir sağlık birimine şikâyet edin.
"Bana cinsel yolla bulaşan hastalığımın ne kadar yayılmış olduğunu anlatıp, korunmam gerektiği konusunda ısrar edip durdu."
Bir yandan muayene olurken bir yandan da jinekoloğunuzun sanki küçük bir çocukmuşsunuz gibi cinsel yolla bulasan hastalıklar hakkında ders vermesi sizi kızdırabilir. Ama son zamanlarda yapılan bir araştırmaya göre 25 yaşın altındaki birçok kadın cinsel yolla bulaşan hastalık riski altında. Yani siz de ciddi risk altında olabilirsiniz. Bu tip hastalıkların ilerledikleri tabloda kısırlık dahi oluşabiliyor. Üstelik bazı hastalıklar hiç belirti vermeden ilerleyebiliyor. Bu hastalıklar sadece özel testlerle teşhis edilebiliyor. "Bu nedenle jinekoloğunuzun sizi bu konuyla ilgili uyarması ve belli aralıklarla kontrol etmesi çok önemli" diyor Maryland Üniversitesi’nden Dr. Blanchard.
EĞER SİZİN DE BAŞINIZA GELİRSE: Bu tip hastalıklar konusunda merak ettiğiniz her şeyi doktorunuza sormaktan çekinmeyin. Ona özellikle klamidya hastalığıyla ilgili testleri yapıp yapmadığını sorun. Çünkü cinsel yolla bulaşan bu ciddi hastalık genellikle bir belirti vermeden sinsice ilerler ve farkında olunmazsa ileride doğurganlığı engelleyebilir. Eğer doktorunuzun sınırı aştığını ve hatta konuşmalarıyla cinsel alışkanlıklarınızı yargıladığını düşünüyorsanız ona, "Bana yardım etme isteğinizi anlıyorum ama sorularınızla beni sorguluyormuşsunuz gibi hissediyorum ve bu da benim yanınızda rahat olmamı engelliyor" deyin. Bu konuda ısrarcı olmaya hâlâ devam ediyorsa, daha açık görüşlü bir doktor da bulabilirsiniz.
"35 yaşımda olduğumu ve artık bir çocuk doğurmam gerektiğini söyledi."
Tabii ki doktorunuzun böyle kişisel bir konu hakkında yorum yapması sizi rahatsız edebilir fakat 30’lu yaşlarında olan bir kadının doğurma potansiyeli, 40'lı yaşlarına geldiğinde azalır ve riskli hale gelmeye başlar. Yani doktorunuz biyolojik bir gerçek hakkında sizin de bilinçli olduğunuzdan emin olmak istemiş olabilir. "Birçok hastam bu konuda bilinçli, fakat ben yine de birkaç sene sonrasında her şey için çok geç olduğunda konuşmak yerine şimdiden onları uyarmayı tercih ederim" diyor Dr. Minkin.
devamı: FORUM SUPERMEYDAN http://www.supermeydan.net/forum/showthread.php?t=64410
EĞER SİZİN DE BAŞINIZA GELİRSE: Bu tür bir durumda konuyu kapatmaya çalışın. Doğurganlık, üzerinde konuşulması çok hassasiyet gerektiren bir konudur. Fakat bu konu hakkında ısrarla konuşmak istiyor ve sizi yargılamaya başlıyorsa, "önerileriniz ve uyarılarınız için teşekkür ederim ama merak etmeyin, bu konu hakkında bilgim var" diyerek konuyu kapatabilirsiniz. Siz onun hastasısınız ve sizi yargılamaya da hakkı yok.]]>false2010-07-15T23:28:51Z2010-07-15T23:28:51Zhttps://eylulforum.com/konu-menopoz-geciktirilebilir-mi
Menopoz döneminde kadın cinsiyet hormonlarının azalmasına bağlı olarak vücut yeniden düzenlenmektedir. Kemik yapısından cilt yapısına, dolaşım sisteminden kan yapısına ve psikolojik duruma kadar çok şey değişmektedir.
Kadınların bu çok önemli dönemi az veya çok sıkıntıyla aştıkları göz önüne alınırsa, ne kadar güçlü bir yaradılışta oldukları hayretle görülebilir.
Çörekotu hormon ve kalsiyum dengelerini düzenleyerek menopoz döneminde çok güçlü bir destek verir. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirip, kalsiyum ve hormon dengelerinde ani değişiklikleri önlediği için vücut fazla sarsılmaz.
Çörekotunun etkilerinden tam yaralanabilmek için menopoz dönemi başlamadan yıllar önce ve menopoz döneminde çörekotu düzenli olarak yılda 8-10 ay boyunca yenmelidir ( Bilgi için “Çörekotu nasıl yenmeli” makalesi okunabilir). Çörekotunun faydalı olabilmesi için tam sindirilmesi gerekir. Bunun içinde hazımsızlık sorunlarının olmaması ve yeterli safranın salgılanması gerekir ( Ayrıntılı bilgi için hazımsızlık sorunları makalesi okunabilir).
Belirtilen şekilde düzenli olarak çörekotu yendiğinde, kadın cinsiyet hormonlarındaki azalma vücudu sarsmayacak şekilde gerçekleşir. 40 lı yaşlarda başlaması beklenen menopoz dönemi 50 li yıllara yayılarak geciktirilebilir.
Günümüz tıbbının menopozda tedavi imkanları çok sınırlıdır. Hormon tedavisi ve sakinleştirici ilaçlar tavsiye edilmektedir. Hormon tedavisinin yan ( İstenmeyen, zararlı) etkileri çok fazladır ve her geçen gün buna yenileri eklenmektedir. Kimyasal-sentetik sakinleştirici ilaçlarının tedavi edici özelliği yoktur ve yan etkileri ayrıca yük oluşturmaktadır.
devamı: FORUM SUPERMEYDAN http://www.supermeydan.net/forum/forum33...65020.html
Menopoz dönemindeki ruhsal sıkıntılarda bitkisel sakinleştiriciler kullanılabilir. Bitkisel sakinleştiricilerin yan etkileri yoktur ve uzun süre kullanıma uygundur. Hafif şikayetlerde kediotu kökü, şerbetçiotu çiçeği ve lavanta çiçeği kullanılmaktadır. Ağır, depresyon niteliğindeki sorunlarda sarı kantaron önerilmektedir ( Ayrıntılı kullanım şekilleri için ilgili makaleler okunabilir).
Belirtilen uygulamalarla bu ağır dönem kolaylıkla atlatılacaktır. Menopoz dönemi hayatın ortası demektir ve kadın bir sürü yükten kurtulur. O güne kadar vakit ayrılamayan konulara yönelmenin zamanıdır.
Not:
1- Öğütülmüş olarak satılan çörekotu kesinlikle yenmemelidir, kanser yapabilir.
2-Çörekotu doğal oranda yeterli miktarda omega-3 ihtiva eder, ilave olarak omega-3 takviyeli gıdalar yenmemelidir.
Kaynaklar:
1-Dr. Ahmet Toptaş, ÇÖREKOTU Tepeden tırnağa şifa deryası, Gonca Yayınevi, İstanbul 2008, ISBN: 978-9944-62-613-2,
(0212) 5285076-5286005.
2-Tıp yayınları portalı “ Pubmed” sitesinde “Nigella sativa” araması yapılırsa çörekotu konusunda bilimsel çalışmalara ulaşılabilir]]>false2010-07-15T23:27:15Z2010-07-15T23:27:15Zhttps://eylulforum.com/konu-vajina-iltihabinda-bitkilerle-tedavi
Vajina İltihabı
Kadın cinsel organının dış (vulvutis) veya iç (kolpitis) kısımlarında görülen iltihaplanmalardır.
Nedenler arasında iltihaplı bir hastalık, temizlik maddeleriyle veya başka nedenlerle zedelenme, alerji, şeker hastalığı, ilaçların istenmeyen ( Yan, zararlı) etkileri sayılabilir.
Şikayetler arasında kötü koku, yakıcı ağrı, idrar yaparken ağrı ve akıntı görülebilir.
Bitkisel ilaçlar haricen yıkama ve oturma banyosu şeklinde destek tedavi olarak uygulanır ve şikayetlerin hafifletilmesini sağlar.
Tedavi: Bitkisel ilaçlar iltihaplanmayı önleyici, mikropların üremesini engelleyici, büzücü ve doku sıkılaştırıcı olarak etki ederler.
Bu şikayetler için cadıfındığı yaprağı ve kabuğu, civanperçemi otu ve çiçeği, papatya çiçeği ve saplı meşe kabuğu kullanılmaktadır. Saplı meşe kabuğu haftada bir defa uygulanır, haftanın geri kalan günleri dönüşümlü olarak diğer üç bitkisel ilaç kullanılabilir.
İltihaplanmanın idrar yollarına bulaşmaması için “yıkama tedavisi” yapılabilir (idrar yolları iltihabında yıkama tedavisi yazısına bakınız).
Tedaviye destek olarak vajina temizliğinde hastalık süresince tahrişi önlemek için sadece su kullanılmalıdır, dar olmayan pamuklu iç çamaşırı giyilmelidir. Bulaşmış olma ihtimali dikkate alınarak eşi de tedavi edilmelidir.
Yıkama ve Oturma Banyoları:
Cadıfındığı yaprağı ve kabuğu: İnce kıyılmış 50 gr yaprak ve/veya kabuk üzerine 1 litre kaynar su ilave edilir, kabın ağzı kapalı olarak 10-15 dakika bekletilip süzülür. Sulu kısım 19 litre suy ilave edilip oturma banyosu yapılır.
Civanperçemi otu ve çiçeği: İnce kıyılmış 100 gr ot veya 50 gr çiçek üzerine 1 litre kaynar su ilave edilir, kabın ağzı kapalı olarak 20 dakika bekletilir, süzülür. Sulu kısım 19 litre suya ilave edilip oturma banyosu yapılır.
Papatya çiçeği: 2-3 yemek kaşığı çiçek üzerine 500 ml kaynar su ilave edilir, kabın ağzı kapalı olarak 10 dakika bekletilip süzülür. 10 litre suya ilave edilerek oturma banyosu yapılır.
Saplı meşe kabuğu: 50 gr kıyılmış kabuk üzerine 1 litre soğuk su konarak kaynayana kadar ısıtılır, ateşten alınarak 20 dakika bekletilip süzülür. Sulu kısım 10 litre suya ilave edilerek oturma banyosu yapılır.
devamı: FORUM SUPERMEYDAN http://www.supermeydan.net/forum/forum33...65446.html
Kaynaklar:
1- Dr. Ahmet Toptaş, Alman kanunlarına göre düzenlenip izin verilen BİTKİLERLE MODERN TEDAVİ, Gonca Yayınevi, İstanbul 2009, ISBN: 978-9944-790-31-4, (0212) 5285076-5286005.
2- Dr. Ahmet Toptaş, ÇÖREKOTU Tepeden tırnağa şifa deryası, Gonca Yayınevi, İstanbul 2008, ISBN: 978-9944-62-613-2, (0212) 5285076-5286005.]]>false