https://eylulforum.com/
Sat, 22 Feb 2025 23:09:07 +0000MyBB
https://eylulforum.com/konu-tifo--8883
Sun, 06 Mar 2011 01:04:31 +0200https://eylulforum.com/konu-tifo--8883
Tanım
Tifo, S.typhi ; paratifo ise S.paratyphi A, B, C isimli basil türü bakterilerin neden olduğu hastalıklardır. Bilinç bulanıklığı, düşmeyen ateş, baş ağrısı, karın ağrısı, (ateşin yükselmesine rağmen) nabız sayısının azalması, dalakta büyüme,kandaki akyuvar hücrelerinin sayısında azalma, göğüs-karın cildinde gül kurusu renginde lekeler ile karakterize, insanlara özgü sistemik infeksiyon hastalıklarıdır. Daha çok kirli besinler ve sularla ağız yolundan bulaşan, bazı ülkelerde zaman zaman salgın yapan, tedavi edilmezse çeşitli komplikasyonlar ile ölümle sonuçlanabilen hastalıklardır.
Etkenler
S.typhi ve S.paratyphi A, B ve C sadece insan infeksiyonlarından sorumludur, insan-insan bulaşı söz konusudur, mikrobun yaşadığı tek canlı insandır. Genelde hasta insanın basil yüklü çıkartıları yoluyla mikrobun bulaştığı besin ve sularla bulaşır.Hastalığın su yoluyla sakgın yapması nadir değildir. Hastalar dışkı ve idrarlarıyla bol miktarda basil çıkardıkları gibi, diğer çıkartılarında da (solunum yolu salgıları, kusmuk v.s) bulunabilir. Taşıyıcılar çok fazla sayıda bakteri yayarlar, bu kişilerin dışkılarının 1 gramında 1,000,000,000-100,000,000,000 tifo basili olduğu saptanmıştır.
Hastalığın meydana gelişi
Bakteriler sağlıklı ve duyarlı kişi tarafından ağız yolundan alındıktan sonra mideye gelir. Salmonellalar mide asidine duyarlıdır ve burada ölürler, ancak besinlerle ya da bol sıvı ile alındığında bu etkiden korunabilirler. Diğer yandan mide asiditesinde bozukluk olduğu (aklorhidri, gastrektomi, antiasid kullanımı gibi) durumlarda bu engeli kolayca aşarlar. Bakterinin alınan miktarı hastalık oluşma olasılığını etkiler. Ağız yolundan alınan bakteri miktarı 109 kadarsa %95 olasılıkla hastalık gelişir.
Klinik
Enterik ateşin kuluçka süresi ortalama 10-14 gündür; 3-5 gün gibi kısa olabileceği gibi 60 güne kadar da uzayabilir. Alınan bakteri miktarı arttıkça inkübasyon süresi kısalmaktadır. Hafif belirtilerle, akşamları 37.5-38oC ateşle kendini gösteren gribe benzer şekilde seyredebilir. Bazen çok ağır seyir gösterebilir. Bazen de sekiz haftayı geçen sürelerde devam eden klinik şekilleri olabilir. Tipik bir enterik ateşin seyrinde ise hastalığın süresi ortalama dört haftadır.
1. Hafta: Çoğu kez 1-2 gün süren kırıklık, iştahsızlık, ürpermeler, baş ağrısı gibi yakınmalarla başlar. Her gün 1-20C yükselen vücut ısısı bu haftanın sonunda 39-40 0C’ye ulaşır. İştahsızlık, yorgunluk, vücut ağrıları, alında fazla olmak üzere künt, sürekli baş ağrısı, uykuya meyil ateşe eşlik eder, öksürük ve burun kanaması görülebilir. Karın ağrısı ve karında rahatsızlık hissi vardır. Deri sıcak ve kurudur. Çoğu kez terleme olmaz. Bu haftada hastalar daha çok kabızlıktan yakınır, bazen ishal yakınması da olabilir.
2. ve 3. Hafta : Tüm belirtilerde şiddetlenme olur, ateş 39.5-400C bazen 41-42 0C’ye çıkar, devamlı bir hal alır. Hastanın genel durumu bozuktur, ağır hasta görünümündedir. Çoğu kez zeka faaliyetleri durmuş, bakışlar sabit, donuk olup hastanın mimikleri kaybolur. Hastanın etrafıyla ilgisi kesilmiştir. Kendine verilen yiyecek ve içeceğin farkında değildir.
Karın üst kısmında ve göğüs cildinde ciltten kabarık, basınca solan, birkaç mm çapında, gül kurusu (pembe) renkte döküntüler belirir, 2-3 gün sürer. Aşırı halsizlik, bilinçte küntleşme, bazı hastalarda delilik hali görülür. Karında rahatsızlık hissi, şişkinlik artar. Karaciğer ve dalaktaki büyüme saptanmaya başlar. Bu haftada ishal yakınması kabızlığa göre daha fazladır. Dışkıda kan bulunabilir. Bazı hastaların parmakları ritmik hareketlerle örtüleri toplar; bu dikkat çekici bir belirtidir.
4. Hafta: Komplikasyon görülmezse üçüncü haftadan sonra ateş düşmeye başlar, yavaş yavaş düşerek dördüncü haftanın sonuna doğru vücut ısısı normale döner. Beşinci hafta nekahat dönemidir.
Tanı
Kesin tanı; kan, kemik iliği, dışkı veya idrardan etkenin üretilmesi ile konur. Hasta antibiyotik kullanmadan önce bu örneklerden birden fazla kültür yapılması bakterinin üretilme şansını artırmaktadır. Ülkemizde ise hastalar çoğu kez antibiyotik kullanarak hekime başvurduğu için kan kültürlerinde bakterinin üretilme şansı azalmaktadır.
1. haftada ………Kan kültürü
2. haftada ………Öncelikle dışkı kültürü, kan kültürü de (+) olabilir
3. haftada ………Öncelikle idrar kültürü, dışkı kültürü de (+) olabilir
4. hafta ve sonrasında ………Öncelikle safra kültürü, dışkı kültürü de (+) olabilir.
Komplikasyonlar
Enterik ateşin komplikasyonları çok çeşitlidir, başlıcaları şunlardır: Endotoksik şok, mide kanaması, barsak delinmesi, safra kesesi iltihabı, sarılık, damar iltihabı, deliryum (delilik hali), havale, zatürre, bronşit, böbrek-kas-eklem iltihapları, tromboflebit (bir çeşit damar iltihabı), menenjit.
Bağışıklık
Tifo hastalığı geçiren kişilerde bağışıklık gelişir. Kişi, ikinci kez tifo basili ile karşılaştığında genellikle tekrar hastalanmaz, ancak antibiyotik tedavisi erken başlanan hastalar ikinci kez tifo geçirebilir.
Prognoz
Komplikasyonlardan önemli şekilde etkilenir. Antibiyotik öncesi dönemde ölüm oranı % 15 civarında iken, tedavi gören hastalarda % 1-2’ye düşmüştür. Ölüm nedeni genelde ağır toksemi (mikrobun ürettiği zehirli toksinlerin kana karışması) , dolaşım yetmezliği, barsak delinmesi, mide kanaması ile zatürredir.
Tedavi
Tifoda mikroba karşı yapılan tedavide ilk kullanılacak ilaç kloramfenikoldür. Ateş genellikle 3-5 gün içinde düşer. Ölüm oranıda % 20’lerden % 1’e düşmüştür. Kinolon grubu ilaçlar paratifoda ilk seçenektir. Tifoda da etkili biçimde kullanılmaktadır. Ateş üç gün içinde kontrol altına alınmaktadır. Diğer bir seçenek, 3. kuşak sefalosporinlerdir. Çocuklarda, gebelerde, süt veren annelerde tercih edilir.
Tedaviye yanıt alınamayan ağır toksemik hastalarda steroid kullanılabilir. Perforasyon durumunda 4-6 saat içinde cerrahi müdahale gerekmektedir.
Ateş düşürücü ilaçlardan özellikle Aspirin ateşi anormal şekilde aşırı düşürebileceğin kullanılmamalıdır. Ateşi düşürmek amacı ile ıslak kompres yapılmalıdır. Kabızlık için ilaç ve lavmanlar kullanılmaz.
Kronik (süregen) taşıyıcılarda da ampisilin, amoksisilin ya da kinolon grubu antibiyotikler kullanılır.
Korunma
En etkili yöntem içme ve kullanma sularının gerekli arıtma sistemlerinden geçirilerek temiz su temini ve sağlıklı bir atık giderim sisteminin kurulmasıdır. Tifolu hastaların kullandığı tuvaletler dezenfekte edilmelidir. Kişisel hijyen önemlidir.
Tifodan korunmada diğer etkili bir yöntem de aşılamadır. Bir gün ara ile üç doz şeklinde alındığında koruyuculuğu
% 43-96 arasındadır.]]>
Tanım
Tifo, S.typhi ; paratifo ise S.paratyphi A, B, C isimli basil türü bakterilerin neden olduğu hastalıklardır. Bilinç bulanıklığı, düşmeyen ateş, baş ağrısı, karın ağrısı, (ateşin yükselmesine rağmen) nabız sayısının azalması, dalakta büyüme,kandaki akyuvar hücrelerinin sayısında azalma, göğüs-karın cildinde gül kurusu renginde lekeler ile karakterize, insanlara özgü sistemik infeksiyon hastalıklarıdır. Daha çok kirli besinler ve sularla ağız yolundan bulaşan, bazı ülkelerde zaman zaman salgın yapan, tedavi edilmezse çeşitli komplikasyonlar ile ölümle sonuçlanabilen hastalıklardır.
Etkenler
S.typhi ve S.paratyphi A, B ve C sadece insan infeksiyonlarından sorumludur, insan-insan bulaşı söz konusudur, mikrobun yaşadığı tek canlı insandır. Genelde hasta insanın basil yüklü çıkartıları yoluyla mikrobun bulaştığı besin ve sularla bulaşır.Hastalığın su yoluyla sakgın yapması nadir değildir. Hastalar dışkı ve idrarlarıyla bol miktarda basil çıkardıkları gibi, diğer çıkartılarında da (solunum yolu salgıları, kusmuk v.s) bulunabilir. Taşıyıcılar çok fazla sayıda bakteri yayarlar, bu kişilerin dışkılarının 1 gramında 1,000,000,000-100,000,000,000 tifo basili olduğu saptanmıştır.
Hastalığın meydana gelişi
Bakteriler sağlıklı ve duyarlı kişi tarafından ağız yolundan alındıktan sonra mideye gelir. Salmonellalar mide asidine duyarlıdır ve burada ölürler, ancak besinlerle ya da bol sıvı ile alındığında bu etkiden korunabilirler. Diğer yandan mide asiditesinde bozukluk olduğu (aklorhidri, gastrektomi, antiasid kullanımı gibi) durumlarda bu engeli kolayca aşarlar. Bakterinin alınan miktarı hastalık oluşma olasılığını etkiler. Ağız yolundan alınan bakteri miktarı 109 kadarsa %95 olasılıkla hastalık gelişir.
Klinik
Enterik ateşin kuluçka süresi ortalama 10-14 gündür; 3-5 gün gibi kısa olabileceği gibi 60 güne kadar da uzayabilir. Alınan bakteri miktarı arttıkça inkübasyon süresi kısalmaktadır. Hafif belirtilerle, akşamları 37.5-38oC ateşle kendini gösteren gribe benzer şekilde seyredebilir. Bazen çok ağır seyir gösterebilir. Bazen de sekiz haftayı geçen sürelerde devam eden klinik şekilleri olabilir. Tipik bir enterik ateşin seyrinde ise hastalığın süresi ortalama dört haftadır.
1. Hafta: Çoğu kez 1-2 gün süren kırıklık, iştahsızlık, ürpermeler, baş ağrısı gibi yakınmalarla başlar. Her gün 1-20C yükselen vücut ısısı bu haftanın sonunda 39-40 0C’ye ulaşır. İştahsızlık, yorgunluk, vücut ağrıları, alında fazla olmak üzere künt, sürekli baş ağrısı, uykuya meyil ateşe eşlik eder, öksürük ve burun kanaması görülebilir. Karın ağrısı ve karında rahatsızlık hissi vardır. Deri sıcak ve kurudur. Çoğu kez terleme olmaz. Bu haftada hastalar daha çok kabızlıktan yakınır, bazen ishal yakınması da olabilir.
2. ve 3. Hafta : Tüm belirtilerde şiddetlenme olur, ateş 39.5-400C bazen 41-42 0C’ye çıkar, devamlı bir hal alır. Hastanın genel durumu bozuktur, ağır hasta görünümündedir. Çoğu kez zeka faaliyetleri durmuş, bakışlar sabit, donuk olup hastanın mimikleri kaybolur. Hastanın etrafıyla ilgisi kesilmiştir. Kendine verilen yiyecek ve içeceğin farkında değildir.
Karın üst kısmında ve göğüs cildinde ciltten kabarık, basınca solan, birkaç mm çapında, gül kurusu (pembe) renkte döküntüler belirir, 2-3 gün sürer. Aşırı halsizlik, bilinçte küntleşme, bazı hastalarda delilik hali görülür. Karında rahatsızlık hissi, şişkinlik artar. Karaciğer ve dalaktaki büyüme saptanmaya başlar. Bu haftada ishal yakınması kabızlığa göre daha fazladır. Dışkıda kan bulunabilir. Bazı hastaların parmakları ritmik hareketlerle örtüleri toplar; bu dikkat çekici bir belirtidir.
4. Hafta: Komplikasyon görülmezse üçüncü haftadan sonra ateş düşmeye başlar, yavaş yavaş düşerek dördüncü haftanın sonuna doğru vücut ısısı normale döner. Beşinci hafta nekahat dönemidir.
Tanı
Kesin tanı; kan, kemik iliği, dışkı veya idrardan etkenin üretilmesi ile konur. Hasta antibiyotik kullanmadan önce bu örneklerden birden fazla kültür yapılması bakterinin üretilme şansını artırmaktadır. Ülkemizde ise hastalar çoğu kez antibiyotik kullanarak hekime başvurduğu için kan kültürlerinde bakterinin üretilme şansı azalmaktadır.
1. haftada ………Kan kültürü
2. haftada ………Öncelikle dışkı kültürü, kan kültürü de (+) olabilir
3. haftada ………Öncelikle idrar kültürü, dışkı kültürü de (+) olabilir
4. hafta ve sonrasında ………Öncelikle safra kültürü, dışkı kültürü de (+) olabilir.
Komplikasyonlar
Enterik ateşin komplikasyonları çok çeşitlidir, başlıcaları şunlardır: Endotoksik şok, mide kanaması, barsak delinmesi, safra kesesi iltihabı, sarılık, damar iltihabı, deliryum (delilik hali), havale, zatürre, bronşit, böbrek-kas-eklem iltihapları, tromboflebit (bir çeşit damar iltihabı), menenjit.
Bağışıklık
Tifo hastalığı geçiren kişilerde bağışıklık gelişir. Kişi, ikinci kez tifo basili ile karşılaştığında genellikle tekrar hastalanmaz, ancak antibiyotik tedavisi erken başlanan hastalar ikinci kez tifo geçirebilir.
Prognoz
Komplikasyonlardan önemli şekilde etkilenir. Antibiyotik öncesi dönemde ölüm oranı % 15 civarında iken, tedavi gören hastalarda % 1-2’ye düşmüştür. Ölüm nedeni genelde ağır toksemi (mikrobun ürettiği zehirli toksinlerin kana karışması) , dolaşım yetmezliği, barsak delinmesi, mide kanaması ile zatürredir.
Tedavi
Tifoda mikroba karşı yapılan tedavide ilk kullanılacak ilaç kloramfenikoldür. Ateş genellikle 3-5 gün içinde düşer. Ölüm oranıda % 20’lerden % 1’e düşmüştür. Kinolon grubu ilaçlar paratifoda ilk seçenektir. Tifoda da etkili biçimde kullanılmaktadır. Ateş üç gün içinde kontrol altına alınmaktadır. Diğer bir seçenek, 3. kuşak sefalosporinlerdir. Çocuklarda, gebelerde, süt veren annelerde tercih edilir.
Tedaviye yanıt alınamayan ağır toksemik hastalarda steroid kullanılabilir. Perforasyon durumunda 4-6 saat içinde cerrahi müdahale gerekmektedir.
Ateş düşürücü ilaçlardan özellikle Aspirin ateşi anormal şekilde aşırı düşürebileceğin kullanılmamalıdır. Ateşi düşürmek amacı ile ıslak kompres yapılmalıdır. Kabızlık için ilaç ve lavmanlar kullanılmaz.
Kronik (süregen) taşıyıcılarda da ampisilin, amoksisilin ya da kinolon grubu antibiyotikler kullanılır.
Korunma
En etkili yöntem içme ve kullanma sularının gerekli arıtma sistemlerinden geçirilerek temiz su temini ve sağlıklı bir atık giderim sisteminin kurulmasıdır. Tifolu hastaların kullandığı tuvaletler dezenfekte edilmelidir. Kişisel hijyen önemlidir.
Tifodan korunmada diğer etkili bir yöntem de aşılamadır. Bir gün ara ile üç doz şeklinde alındığında koruyuculuğu
% 43-96 arasındadır.]]>
https://eylulforum.com/konu-su-kesintilerindeki-tehlikeye-dikkat
Tue, 27 Oct 2009 01:55:25 +0200https://eylulforum.com/konu-su-kesintilerindeki-tehlikeye-dikkat
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gaye Usluer, dünyada suyla bulaşan hastalıklar nedeniyle her yıl 5 milyondan fazla kişinin öldüğünü bildirdi.
Prof. Dr. Usluer,yaptığı açıklamada, tüm dünyayı etkileyen küresel ısınmaya bağlı olarak yaşanan su kaynaklarındaki azalmanın, bu yaz Türkiye'de de ilk sonuçlarını göstermeye başladığını söyledi.
Büyük şehirlerdeki su kesintilerinin ve kısıtlı su kullanımının bazı sağlık sorunlarını beraberinde getirebileceğini ifade eden Prof. Dr. Usluer, şöyle konuştu:
''İçme suyunda bulunan çeşitli bakteriler, virüs ve parazitler, mide-bağırsak sitemini etkileyen enfeksiyonlara neden olmaktadır. Su kaynaklarının temiz olması, ishalle gelen hastalıkların görülme sıklığını önemli ölçüde azaltmaktadır. Ancak günümüzde hala mikroplu sularla bulaşan çok sayıda salgının ortaya çıkabiliyor olması, konunun önemini ortaya koymaktadır. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 20'si güvenilir olmayan içme suyu kullanmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) açıklamalarına göre, dünyada suyla bulaşan hastalıklar nedeniyle her yıl 5 milyondan fazla kişi ölmektedir. Her 8 saniyede 1 çocuk bu nedenle ölmektedir. ABD'de ishalli hastaların yıllık medikal bakım ve iş gücü kaybını içeren toplam maliyetleri ise 6 milyar dolar olarak belirlenmiştir.''
KOLERA VE TİFO ENFEKSİYONLARIN EN ÖNEMLİLERİDİR
Prof. Dr. Gaye Usluer, toplum kökenli mide-bağırsak enfeksiyonlarının yüzde 35'inin mikroplu sulardan oluştuğunu, uygun olmayan içme suyu kaynaklarının kullanımının enfeksiyonlara neden olduğunu belirtti.
Bu etkenlerin esas olarak insan ya da hayvan dışkısıyla sulara geçtiğini bildiren Prof. Dr. Usluer, şöyle devam etti:
''Kolera ve tifo, enfeksiyonların en önemlileridir. Kirli suyun farkında olmadan kullanılması mide-bağırsak sistemini etkileyen enfeksiyonlara neden olabileceği gibi egzema tarzında deri enfeksiyonlarına da neden olabilir. Kirli sularla yıkanmak da basili dizanteri ve özellikle sarılık salgınlarına neden oluyor. Suyla bulaşan enfeksiyonlar içinde en sık görüleni akut ishaller olup, atak hızı yüzde 50'lere ulaşabilmektedir.''
Prof. Dr. Usluer, çeşitli nedenlerle bağışıklık sistemi zayıflamış hastaların içme ve kullanma suyu enfeksiyonları açısından risk oluşturduğunu, söz konusu enfeksiyonların bebekler ve ileri yaştaki erişkinler için de risk taşıyabileceğini ifade etti.
ÖNLEM ALINMALI
Prof. Dr. Usluer, özellikle büyük şehirlerde yaşanan su kesintilerine karşı önlem alınması gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
''Su kesintisinden sonra şehir şebekelerinde meydana gelecek negatif basınç yüzünden, boruların ek, çatlak yerlerinden yer altı suları, kanalizasyon ve diğer pis suların su borularına sızmaları sonucu suyla bulaşan enfeksiyon sıklığında artış görülür. Su kesintisinin olduğu dönemlerde su depolarının kullanılması soruna çare gibi görülürse de durgun sularda da hastalığa neden olan mikroorganizmaların çoğalması kolaylaşmaktadır. Havaların sıcak olmasıysa sıcak ortamda mikroorganizmaların üremesini hızlandıran bir başka olumsuz faktör olarak karşımıza çıkacaktır.''
Su kesintisinin olduğu bölgelerde yeniden gelen suyun 3-4 dakika akıtılıp berraklaştıktan sonra kullanılması gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Usluer, ''Ellerin sık sık yıkanması, depolarda su biriktiren apartmanlarda depoların düzenli temizlenmesi gerekmektedir. Suyun dezenfeksiyonunda 10 litre suya bir damla klor damlatmak yeterlidir. Bir tonluk depoya ise 500 santilitre çamaşır suyu eklenerek dezenfeksiyon sağlanmalıdır'' diye konuştu.]]>
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gaye Usluer, dünyada suyla bulaşan hastalıklar nedeniyle her yıl 5 milyondan fazla kişinin öldüğünü bildirdi.
Prof. Dr. Usluer,yaptığı açıklamada, tüm dünyayı etkileyen küresel ısınmaya bağlı olarak yaşanan su kaynaklarındaki azalmanın, bu yaz Türkiye'de de ilk sonuçlarını göstermeye başladığını söyledi.
Büyük şehirlerdeki su kesintilerinin ve kısıtlı su kullanımının bazı sağlık sorunlarını beraberinde getirebileceğini ifade eden Prof. Dr. Usluer, şöyle konuştu:
''İçme suyunda bulunan çeşitli bakteriler, virüs ve parazitler, mide-bağırsak sitemini etkileyen enfeksiyonlara neden olmaktadır. Su kaynaklarının temiz olması, ishalle gelen hastalıkların görülme sıklığını önemli ölçüde azaltmaktadır. Ancak günümüzde hala mikroplu sularla bulaşan çok sayıda salgının ortaya çıkabiliyor olması, konunun önemini ortaya koymaktadır. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 20'si güvenilir olmayan içme suyu kullanmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) açıklamalarına göre, dünyada suyla bulaşan hastalıklar nedeniyle her yıl 5 milyondan fazla kişi ölmektedir. Her 8 saniyede 1 çocuk bu nedenle ölmektedir. ABD'de ishalli hastaların yıllık medikal bakım ve iş gücü kaybını içeren toplam maliyetleri ise 6 milyar dolar olarak belirlenmiştir.''
KOLERA VE TİFO ENFEKSİYONLARIN EN ÖNEMLİLERİDİR
Prof. Dr. Gaye Usluer, toplum kökenli mide-bağırsak enfeksiyonlarının yüzde 35'inin mikroplu sulardan oluştuğunu, uygun olmayan içme suyu kaynaklarının kullanımının enfeksiyonlara neden olduğunu belirtti.
Bu etkenlerin esas olarak insan ya da hayvan dışkısıyla sulara geçtiğini bildiren Prof. Dr. Usluer, şöyle devam etti:
''Kolera ve tifo, enfeksiyonların en önemlileridir. Kirli suyun farkında olmadan kullanılması mide-bağırsak sistemini etkileyen enfeksiyonlara neden olabileceği gibi egzema tarzında deri enfeksiyonlarına da neden olabilir. Kirli sularla yıkanmak da basili dizanteri ve özellikle sarılık salgınlarına neden oluyor. Suyla bulaşan enfeksiyonlar içinde en sık görüleni akut ishaller olup, atak hızı yüzde 50'lere ulaşabilmektedir.''
Prof. Dr. Usluer, çeşitli nedenlerle bağışıklık sistemi zayıflamış hastaların içme ve kullanma suyu enfeksiyonları açısından risk oluşturduğunu, söz konusu enfeksiyonların bebekler ve ileri yaştaki erişkinler için de risk taşıyabileceğini ifade etti.
ÖNLEM ALINMALI
Prof. Dr. Usluer, özellikle büyük şehirlerde yaşanan su kesintilerine karşı önlem alınması gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
''Su kesintisinden sonra şehir şebekelerinde meydana gelecek negatif basınç yüzünden, boruların ek, çatlak yerlerinden yer altı suları, kanalizasyon ve diğer pis suların su borularına sızmaları sonucu suyla bulaşan enfeksiyon sıklığında artış görülür. Su kesintisinin olduğu dönemlerde su depolarının kullanılması soruna çare gibi görülürse de durgun sularda da hastalığa neden olan mikroorganizmaların çoğalması kolaylaşmaktadır. Havaların sıcak olmasıysa sıcak ortamda mikroorganizmaların üremesini hızlandıran bir başka olumsuz faktör olarak karşımıza çıkacaktır.''
Su kesintisinin olduğu bölgelerde yeniden gelen suyun 3-4 dakika akıtılıp berraklaştıktan sonra kullanılması gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Usluer, ''Ellerin sık sık yıkanması, depolarda su biriktiren apartmanlarda depoların düzenli temizlenmesi gerekmektedir. Suyun dezenfeksiyonunda 10 litre suya bir damla klor damlatmak yeterlidir. Bir tonluk depoya ise 500 santilitre çamaşır suyu eklenerek dezenfeksiyon sağlanmalıdır'' diye konuştu.]]>
https://eylulforum.com/konu-tifo-belirtileri-teshis-ve-tedavisi
Tue, 27 Oct 2009 01:54:20 +0200https://eylulforum.com/konu-tifo-belirtileri-teshis-ve-tedavisi
1. Belirsiz tifo: Bazı şahıslar, daha önceleri bağışıklık sağlayacak bir tifo geçirmedikleri halde, enfekte olduktan sonra bariz olarak hastalanmazlar. Fakat dışkıyla uzun süre tifo basili çıkarırlar. Bunlar aslında portörlerdir, yani taşıyıcılardır.
2. Ambulator tifo: Hafif belirtilerle, akşamları yükselen ateşle beliren şekildir. Çok defa grip, soğuk algınlığı, mîde barsak bozukluğu sanılır. Ancak laboratuar incelemeleriyle teşhis konulabilir.
3. Abortif tifo: Bütün belirtiler husûle gelir, fakat hepsi de hafif seyreder.
4. Fulminant tifo: Çok ağır seyirli olup, nadiren görülür ve genellikle ikinci hafta içinde öldürülür.
5. Çocuklarda tifo: Çocuklarda genellikle hafif seyreder ve kısa sürelidir. Çocuklar belirtiler bakımından altı yaşından sonra erişkinlere benzemeye başlarlar. Ölüm nispeti azdır, nekahat kısa sürer. Fakat tekrarlama büyüklere oranla fazladır.
6. İhtiyarlarda tifo: Elli yaşından sonra tifo pek görülmez. Eğer görülürse oldukça tehlikelidir. Ölüm oranı yüksektir. Ateş 39°C'nin üzerine yükselmez. Genel durum çok bozuktur. Durgunluktan sonra gelen koma, ihtiyar tifosunun son belirtilerindendir.
Tifolu hastanın istikbali; tifo basilinin gücüne, salgının durumuna, hastanın vücut direncine ve yaşa göre değişiklik arz eder. Birçok komplikasyonlarıyla verdiği zarar çoktur. Kişiyi uzun süre işinden alıkoyar. Çocuklarda hafif seyreder. Yaşlı, gebe, zayıf, şeker hastası ve veremlilerde ağır ve öldürücü seyreder. Ortalama ölüm nispeti % 5 ila 10 kadardır.
Tifonun komplikasyonları (seyri esnasında ortaya çıkan nahoş bozukluk ve hastalıkları): Deriyle ilgili komplikasyonlar arasında dermatit, yılancık, impetigo ve yutak yaraları sayılabilir. Sindirim sistemiyle ilgili komplikasyonlar arasında; dil ve ağız iltihapları, farenjit, tükrük bezi iltihabı, yemek borusu ülseri, barsak kanamaları, barsak delinmesi, sarılık, karaciğer apsesi, safra kesesi iltihabı sayılabilir.
Dalak çatlaması, kalp kası iltihabı, kalp zarı iltihapları, atardamar ve toplardamar iltihapları, larenjit, bronşit, bronko pnömoni, plörezi (zatülcenp), nefrit, mesane iltihabı, menenjit, çeşitli felçler, nevrit, psikiyatrik bozukluklar, orta kulak iltihabı, adale içi kanamalar, oynak ve kemik iltihapları tifonun diğer komplikasyonları arasında sayılabilir.
Tedavi: Hastanın yattığı oda iyi havalandırılmalı ve güneş gören bir yerde, ısısı 20-22°C arasında ve normal nemlilikte olmalıdır. Ağız ve cilt temizliğine îtina göstermelidir.
Protein ve karbonhidratça zengin bir diyet uygulamalıdır. Yemek küçük porsiyonlar halinde ve sık verilmelidir. Sebze ve meyve gibi posa bırakan gıdalardan kaçınmalıdır. Yumurta, ekmek, reçel, bal, beyaz peynir, tereyağı, muhallebi, sütlaç, nişasta, makarna, pirinç, şehriye çorbası, et suları (yağsız), şerbetler, meyve suları, sütlü kahve, yoğurt verilebilir. İyi pişmiş ızgara köfte veya pirzola halinde günde 150-200 gr genç hayvan eti yedirilebilir. Önemli olan hastayı aç bırakmamaktır. Ağır vak'alarda hastalığı 2-3 ay önce geçirmiş olanlardan yapılan kan nakli çok fayda sağlar. İyi beslenemeyenlere damardan serumlar verilir. Ateşi düşürmenin faydası yoktur.
Tifo tedavisinde en mühim ilaç, kloramfenikoldür. Kloramfenikolün tifo tedavisinde kullanılmaya başlanmasıyla tifo, korkunç bir hastalık olma vasfını büyük ölçüde kaybetmiştir. Ancak özellikle kemik iliğine olan menfi tesiri dolayısıyla kloramfenikolu uzun kullanmak tehlikeli olabilir. Son yıllarda kloramfenikolun yan etkileri azaltılmış, antibakteriyel etkileri kuvvetlendirilmiş bir sentetik türevi olan Tiamfenikol da tedavide kullanılmaktadır.
Tifonun seyri esnasında ortaya çıkan komplikasyonların tedavisi de komplikasyonunun cinsine göre değişiklik arz eder.
Tifo, ihbarı mecburî hastalıklardandır. Tifo geçirenler, birer hafta arayla yapılan üç dışkı kültüründen menfi netice alınmadan (basilden temizlenmeden) hastaneden çıkarılmazlar.
Tifo basilini taşıyıp çevreye yayabilecek olanlar ya hastalardır ya nekahatlilerdir veya sağlamlardır.
Tifo geçirmemiş sağlam taşıyıcılar genellikle aşılılar arasındadırlar, bunlar tifoya dirençlidirler. Aldıkları tifo basili hastalık yapmaz, fakat çoğalarak dışarı atılır. Yatan hastaların temizliğine çok dikkat gösterilirse, tifoyu etrafa bulaştıramazlar.
Tifodan korunmada; portörler araştırılıp tedavi edilmeli, karasineklerle mücadele edilmeli, salgın esnasında çiğ besinler yememeli, kaynamamış sulu maddeler içilmemeli, şehir sularının dezenfeksiyonu kontrol edilmelidir. Korunmada tifo aşısının da mühim bir yeri vardır. Aşı, paratifo aşıları ile karıştırılmış olarak yapılır, koruyuculuğu 2-3 sene kadardır. Tifonun az çok salgın halde bulunduğu yörelerde ve zamanlarda 2-5 senede bir uygulanmalıdır. Aşının koruyucu tesiri kesin değildir. Fakat aşılılar arasında tifoya yakalananlar, hastalığı hafif geçirmekte ve ölüm görülmemektedir.
Belirtiler
# Ateş
# Baş ağrısı
# Zayıflık ve yorgunluk
# Boğaz ağrısı
# Öksürük
# İshal
Acil belirtiler
# Vücut ısısında ani düşme
# Şokla birlikte idrarda azalma ,uyuşukluk
Teşhis:
Aniden ateş ve üşümeyle ortaya çıkmasına rağmen çok yavaş ilerler. Hastalık baş ağrısı, öksürük, zayıflık ve boğaz ağrısı ile başlar. Ayrıca ishal, kusma, kabızlık ve karın ağrısı da sık olarak görülür. Hastaların ateşi akşam saatlerinde sabaha göre daha yüksektir. Tifo tedavi edilmezse 7-10 gün süren hastalığın 2.safhası başlar. Şiddetli vakalarda ağır ishal veya kabız olabilir.
Hasta bitkin, yarı kapalı gözlerle, hareketsiz bir şekilde yatar. 2. haftadan sonra göğüs ve bacakta kızarıklık meydana gelir. Bu da 2-3 gün içinde kaybolur. Eğer hiç komplikasyon yoksa kişi yavaş yavaş iyileşmeye başlar. Karınla ilgili belirtiler derece derece kaybolur ve ateş düşer. Normale dönme 10-15 gün içinde başlar. Bununla birlikte 2 hafta içinde ateş düştükten sonra tekrarlayabilir. Hastaların çoğunda genellikle 3. hafta içinde kan basıncında ani düşme, vücut sıcaklığında yükselme, kalp atımlarında artma, karın ağrısı gibi komplikasyonlar olabilir.
Tedavi edilemeyen tifo çok ciddi sorunlar yaratabilir. Çocuklarda bu hastalık genellikle daha hafiftir.
Tedavi:
İyi bir beslenme olamayacağından dolayı yüksek kalorili ve küçük boyutlu gıdalar sıvıyla birlikte hastaya verilmelidir. İdrarda ve dışkıda bakteri olması nedeniyle hastanın giyim eşyalarına dikkat edilmelidir.
Tifo, antibiyotiklerle tedavisi edilebilen bir hastalıktır. Antibiyotikler, bakterilerin hassasiyetlerine göre belirlenir. İlaç tedavisinin seçimi bakterilerin yayılma şiddetine ve hastanın durumuna göre değişir.
Önlem:
Araları 1 aydan uzun olmamak üzere 2 kez aşı olunmalıdır. Hastalığın yaygın olduğu yerlere gitmek zorunda olanlar, hastalığın salgın olarak ortaya çıktığı yerler ve mikrop taşıyıcılarla ilişkide bulunmak zorunda olanların aşı vurularak]]>
1. Belirsiz tifo: Bazı şahıslar, daha önceleri bağışıklık sağlayacak bir tifo geçirmedikleri halde, enfekte olduktan sonra bariz olarak hastalanmazlar. Fakat dışkıyla uzun süre tifo basili çıkarırlar. Bunlar aslında portörlerdir, yani taşıyıcılardır.
2. Ambulator tifo: Hafif belirtilerle, akşamları yükselen ateşle beliren şekildir. Çok defa grip, soğuk algınlığı, mîde barsak bozukluğu sanılır. Ancak laboratuar incelemeleriyle teşhis konulabilir.
3. Abortif tifo: Bütün belirtiler husûle gelir, fakat hepsi de hafif seyreder.
4. Fulminant tifo: Çok ağır seyirli olup, nadiren görülür ve genellikle ikinci hafta içinde öldürülür.
5. Çocuklarda tifo: Çocuklarda genellikle hafif seyreder ve kısa sürelidir. Çocuklar belirtiler bakımından altı yaşından sonra erişkinlere benzemeye başlarlar. Ölüm nispeti azdır, nekahat kısa sürer. Fakat tekrarlama büyüklere oranla fazladır.
6. İhtiyarlarda tifo: Elli yaşından sonra tifo pek görülmez. Eğer görülürse oldukça tehlikelidir. Ölüm oranı yüksektir. Ateş 39°C'nin üzerine yükselmez. Genel durum çok bozuktur. Durgunluktan sonra gelen koma, ihtiyar tifosunun son belirtilerindendir.
Tifolu hastanın istikbali; tifo basilinin gücüne, salgının durumuna, hastanın vücut direncine ve yaşa göre değişiklik arz eder. Birçok komplikasyonlarıyla verdiği zarar çoktur. Kişiyi uzun süre işinden alıkoyar. Çocuklarda hafif seyreder. Yaşlı, gebe, zayıf, şeker hastası ve veremlilerde ağır ve öldürücü seyreder. Ortalama ölüm nispeti % 5 ila 10 kadardır.
Tifonun komplikasyonları (seyri esnasında ortaya çıkan nahoş bozukluk ve hastalıkları): Deriyle ilgili komplikasyonlar arasında dermatit, yılancık, impetigo ve yutak yaraları sayılabilir. Sindirim sistemiyle ilgili komplikasyonlar arasında; dil ve ağız iltihapları, farenjit, tükrük bezi iltihabı, yemek borusu ülseri, barsak kanamaları, barsak delinmesi, sarılık, karaciğer apsesi, safra kesesi iltihabı sayılabilir.
Dalak çatlaması, kalp kası iltihabı, kalp zarı iltihapları, atardamar ve toplardamar iltihapları, larenjit, bronşit, bronko pnömoni, plörezi (zatülcenp), nefrit, mesane iltihabı, menenjit, çeşitli felçler, nevrit, psikiyatrik bozukluklar, orta kulak iltihabı, adale içi kanamalar, oynak ve kemik iltihapları tifonun diğer komplikasyonları arasında sayılabilir.
Tedavi: Hastanın yattığı oda iyi havalandırılmalı ve güneş gören bir yerde, ısısı 20-22°C arasında ve normal nemlilikte olmalıdır. Ağız ve cilt temizliğine îtina göstermelidir.
Protein ve karbonhidratça zengin bir diyet uygulamalıdır. Yemek küçük porsiyonlar halinde ve sık verilmelidir. Sebze ve meyve gibi posa bırakan gıdalardan kaçınmalıdır. Yumurta, ekmek, reçel, bal, beyaz peynir, tereyağı, muhallebi, sütlaç, nişasta, makarna, pirinç, şehriye çorbası, et suları (yağsız), şerbetler, meyve suları, sütlü kahve, yoğurt verilebilir. İyi pişmiş ızgara köfte veya pirzola halinde günde 150-200 gr genç hayvan eti yedirilebilir. Önemli olan hastayı aç bırakmamaktır. Ağır vak'alarda hastalığı 2-3 ay önce geçirmiş olanlardan yapılan kan nakli çok fayda sağlar. İyi beslenemeyenlere damardan serumlar verilir. Ateşi düşürmenin faydası yoktur.
Tifo tedavisinde en mühim ilaç, kloramfenikoldür. Kloramfenikolün tifo tedavisinde kullanılmaya başlanmasıyla tifo, korkunç bir hastalık olma vasfını büyük ölçüde kaybetmiştir. Ancak özellikle kemik iliğine olan menfi tesiri dolayısıyla kloramfenikolu uzun kullanmak tehlikeli olabilir. Son yıllarda kloramfenikolun yan etkileri azaltılmış, antibakteriyel etkileri kuvvetlendirilmiş bir sentetik türevi olan Tiamfenikol da tedavide kullanılmaktadır.
Tifonun seyri esnasında ortaya çıkan komplikasyonların tedavisi de komplikasyonunun cinsine göre değişiklik arz eder.
Tifo, ihbarı mecburî hastalıklardandır. Tifo geçirenler, birer hafta arayla yapılan üç dışkı kültüründen menfi netice alınmadan (basilden temizlenmeden) hastaneden çıkarılmazlar.
Tifo basilini taşıyıp çevreye yayabilecek olanlar ya hastalardır ya nekahatlilerdir veya sağlamlardır.
Tifo geçirmemiş sağlam taşıyıcılar genellikle aşılılar arasındadırlar, bunlar tifoya dirençlidirler. Aldıkları tifo basili hastalık yapmaz, fakat çoğalarak dışarı atılır. Yatan hastaların temizliğine çok dikkat gösterilirse, tifoyu etrafa bulaştıramazlar.
Tifodan korunmada; portörler araştırılıp tedavi edilmeli, karasineklerle mücadele edilmeli, salgın esnasında çiğ besinler yememeli, kaynamamış sulu maddeler içilmemeli, şehir sularının dezenfeksiyonu kontrol edilmelidir. Korunmada tifo aşısının da mühim bir yeri vardır. Aşı, paratifo aşıları ile karıştırılmış olarak yapılır, koruyuculuğu 2-3 sene kadardır. Tifonun az çok salgın halde bulunduğu yörelerde ve zamanlarda 2-5 senede bir uygulanmalıdır. Aşının koruyucu tesiri kesin değildir. Fakat aşılılar arasında tifoya yakalananlar, hastalığı hafif geçirmekte ve ölüm görülmemektedir.
Belirtiler
# Ateş
# Baş ağrısı
# Zayıflık ve yorgunluk
# Boğaz ağrısı
# Öksürük
# İshal
Acil belirtiler
# Vücut ısısında ani düşme
# Şokla birlikte idrarda azalma ,uyuşukluk
Teşhis:
Aniden ateş ve üşümeyle ortaya çıkmasına rağmen çok yavaş ilerler. Hastalık baş ağrısı, öksürük, zayıflık ve boğaz ağrısı ile başlar. Ayrıca ishal, kusma, kabızlık ve karın ağrısı da sık olarak görülür. Hastaların ateşi akşam saatlerinde sabaha göre daha yüksektir. Tifo tedavi edilmezse 7-10 gün süren hastalığın 2.safhası başlar. Şiddetli vakalarda ağır ishal veya kabız olabilir.
Hasta bitkin, yarı kapalı gözlerle, hareketsiz bir şekilde yatar. 2. haftadan sonra göğüs ve bacakta kızarıklık meydana gelir. Bu da 2-3 gün içinde kaybolur. Eğer hiç komplikasyon yoksa kişi yavaş yavaş iyileşmeye başlar. Karınla ilgili belirtiler derece derece kaybolur ve ateş düşer. Normale dönme 10-15 gün içinde başlar. Bununla birlikte 2 hafta içinde ateş düştükten sonra tekrarlayabilir. Hastaların çoğunda genellikle 3. hafta içinde kan basıncında ani düşme, vücut sıcaklığında yükselme, kalp atımlarında artma, karın ağrısı gibi komplikasyonlar olabilir.
Tedavi edilemeyen tifo çok ciddi sorunlar yaratabilir. Çocuklarda bu hastalık genellikle daha hafiftir.
Tedavi:
İyi bir beslenme olamayacağından dolayı yüksek kalorili ve küçük boyutlu gıdalar sıvıyla birlikte hastaya verilmelidir. İdrarda ve dışkıda bakteri olması nedeniyle hastanın giyim eşyalarına dikkat edilmelidir.
Tifo, antibiyotiklerle tedavisi edilebilen bir hastalıktır. Antibiyotikler, bakterilerin hassasiyetlerine göre belirlenir. İlaç tedavisinin seçimi bakterilerin yayılma şiddetine ve hastanın durumuna göre değişir.
Önlem:
Araları 1 aydan uzun olmamak üzere 2 kez aşı olunmalıdır. Hastalığın yaygın olduğu yerlere gitmek zorunda olanlar, hastalığın salgın olarak ortaya çıktığı yerler ve mikrop taşıyıcılarla ilişkide bulunmak zorunda olanların aşı vurularak]]>
https://eylulforum.com/konu-tifo-hastaligi-nedenleri-ve-bilmedikleriniz
Tue, 27 Oct 2009 01:53:39 +0200https://eylulforum.com/konu-tifo-hastaligi-nedenleri-ve-bilmedikleriniz
Tifo
Tifo, Salmonella typhosa adı verilen bir mikrop tarafından meydana getirilen, ağız yolundan besin maddeleri ile bulaşarak barsak lenf dokusunda doku ölümüne yol açan genel bir lenf sistemienfeksiyonu. Salmonella typhosa mikrobu, 1 ila 3,5 mikron uzunluğunda olup, hareketli, sporsuz ve kapsülsüz birbakteridir.
Salmonella typhi tipi bakteriler tarafından meydana getirilen bir hastalıktır. İçme suyu ve kanalizasyon şebekelerinin sağlıklı olması nedeniyle, gelişmiş ülkelerde ender görülür. Sindirim kanalıyla vücuda giren bakteriler ince bağırsakların duvarlarına yapışır ve dalak ile lenf nodüllerinin (bezelerinin) iltihabına neden olur. Taşıyıcılar bu hastalığın yayılmasında oldukça etkendir. Bunlar, bağırsak yollarında tifoid bakteri taşıyan insanlar olup yıllarca herhangi bir hastalık belirtisi göstermeden yaşarlar. Yetersiz sağlık koşulları ve sağlıksız su kullanılması tifonun salgınlar meydana getirmesine yol açabilir.Tifo bütün dünyada yaygın bir hastalık olmakla birlikte; gerekli korunma tedbirlerini alan, çevre sağlığı şartlarını eksiksiz yerine getiren, temiz su ve alt yapı tesisleriyle ilgili problemleri olmayan, yani gelişmiş ülkelerde salgınlar yapamamaktadır.
Tifo, özellikle yaz sonlarına doğru artış göstermektedir. Tifo aynı zamanda bir ordu ve savaş hastalığıdır. Mikrobu her alan, hastalığa yakalanmaz. Enfeksiyon için hassasiyet ve vücutta direnç azalması gerekir. Tifonun mevcut olduğu bölgelerde yaşayanlar arasında hastalanma nispeti azdır. Fakat buraya gelen bir yabancı kolaylıkla hastalanabilir. Tifo genellikle 15 ila 30 yaşlar arasında görülür. Beş yaşından küçük çocuklar tifoya dirençlidir.
Tifo basilinin kaynağı insandır. Basil, hasta veya taşıyıcıların dışkı ve idrarlarıyla çıkar. Dış tesirlere dayanıklı olduğundan direkt temasla veya su, süt, gıdalar ve sinek, böcek gibi vasıtalarla dolaylı olarak bulaşır. Hastanın kullanmış olduğu yatak takımı, havlu, oyuncak ve elbiselerin bulaşmış sayılması gerekir. Herhangi bir yörede tifo salgını varsa, orada suların tifo basiliyle bulaşmış olduğu katidir. Tifo basili insanlara % 80 nispetinde suyla bulaşır. Şehir içme sularının süzme ve dezenfeksiyonunda yapılan teknik bir hata, havuzlarda toplanan bulaşmış suların evlere dağıtılması, bir tifo salgınıyla netîcelenir.
Tifo basili deniz suyunda 1 ay kadar yaşayabildiğinden, plajlardan ve deniz banyolarından hastalığı kapmak mümkündür. Köylerdeki evlerin önünde bulunan su kuyularının 3-5 metre ilerisinde septik çukurlar varsa bunlardan her türlü sızıntı olabilir. Hijyenik şartlara uygun olmayan bu gibi durumlar, yurdumuzda tifonun kaybolmamasının sebepleridir.
Tifo basilini bulaştıran besin maddelerinin başında süt gelir. Halen gelişmiş ülkelerde, modern süt sağma araçlarıyla el değmeden güğümlere alınan ve pastörize edilen sütlerle bulaşma tehlikesi yoktur. Fakat yurdumuzda bu durum her yerde uygulanamadığından, sütü kaynatmadan içmek tehlikeli olabilir. Tifo pişmeden çiğ olarak yenen sebze ve meyvelerle de geçebilir. Bitkiler, enfekte sular ile veya portörler tarafından kirletilir. Karasinek ve lağım farelerinin de, tifoyu yaymada mühim bir yeri vardır. Ağız ve ayaklarıyla bulaştırırlar.
Tifo basili, insanlara ağız yoluyla girdikten sonra mîdeye ulaşır. Mîde asiditesi yeterliyse, basilin bir kısmı veya tamamı yok edilir. Mîdede asit azlığı varsa veya basil fazla sıvıyla alınmışsa, mîde suyu tesirinden kurtularak, barsağa geçer ve barsak kanalında, safranın da yardımıyla kolaylıkla çoğalarak hastalık tablosunu yapmaya başlar.
Tifonun kuluçka süresi ortalama olarak 10 ila 14 gün arasında değişir. Kuluçka devrini takiben, kırıklık, iştahsızlık ve ürpermelerle hastalık başlar. Ateş çıkmadan bir iki gün önce hastanın neşesi kaçar, başağrıları olur. Isı, her akşam biraz daha yükseğe çıkarak birinci hafta sonunda 39-40°C olur. Sürekli başağrısı ve geceleri uykusuzluk vardır. Hasta, kabuslar görür. İkinci haftada, karında ve göğsün alt kısmında deri üzerinde kırmızı döküntüler çıkar. Dalak büyür. Ateş 40-41 dereceye kadar çıkar. Dudaklar kurur ve çatlar. Dil paslı, kuru ve çatlaktır. İshalden ziyade kabızlık görülür. Ağır hastalarda şuur bulanıklığı vardır. Üçüncü haftada belirtiler daha da şiddetlenir. Yüksek ateş, şuur bozuklukları vardır. Bu hafta sonunda barsak kanaması, barsak delinmesi, bronkopnömoni ölüm sebeplerinin başında gelir. Dördüncü hafta, hastalığın gerileme devresidir. Dil temizlenir, iştahı geri gelir. İshal varsa düzelir, dalak küçülür. Genel durum iyileşmeye, şuur açılmaya başlar. Hasta geceleri rahat ve derin uyur. Sabaha karşı ateşin düşüşü esnasında bol terleme olur. Beşinci haftada nekahat başlar. Hasta derin bir halsizlik içindedir. Uygun bir beslenmeyle, güç ve kaybedilen kilo yerine gelir. Tesirli antibiyotiklerin tedavide uygulanmasından sonra, tifo tamamen değişmiş, süresi kısalmış ve komplikasyonları azalmıştır.
Enfeksiyon hastalıkları içinde en müspet ve bol laboratuvar belirtisi veren tifodur. Başlangıçta artan lökosit (beyaz hücre) sayısı giderek azalmaya başlar (ateş yükseldikçe). Tifoya has Gruber-Widal testi, hastalığın 8. gününden sonra müspet netice verir. Hastalık boyunca çeşitli dönemlerde yapılan idrar, kan ve dışkı kültürleri de gidişatı hakkında bilgi verir.
Hastalık iyiliğe dönüp, şifaya doğru giderken veya nekahat içinde, klasik belirtilerin yeniden başlamasıyla tekrarlamalar olabilir. Tekrarlamalar, ölmeden kalan basillerin yeniden çoğalmasıyla meydana gelirler.]]>
Tifo
Tifo, Salmonella typhosa adı verilen bir mikrop tarafından meydana getirilen, ağız yolundan besin maddeleri ile bulaşarak barsak lenf dokusunda doku ölümüne yol açan genel bir lenf sistemienfeksiyonu. Salmonella typhosa mikrobu, 1 ila 3,5 mikron uzunluğunda olup, hareketli, sporsuz ve kapsülsüz birbakteridir.
Salmonella typhi tipi bakteriler tarafından meydana getirilen bir hastalıktır. İçme suyu ve kanalizasyon şebekelerinin sağlıklı olması nedeniyle, gelişmiş ülkelerde ender görülür. Sindirim kanalıyla vücuda giren bakteriler ince bağırsakların duvarlarına yapışır ve dalak ile lenf nodüllerinin (bezelerinin) iltihabına neden olur. Taşıyıcılar bu hastalığın yayılmasında oldukça etkendir. Bunlar, bağırsak yollarında tifoid bakteri taşıyan insanlar olup yıllarca herhangi bir hastalık belirtisi göstermeden yaşarlar. Yetersiz sağlık koşulları ve sağlıksız su kullanılması tifonun salgınlar meydana getirmesine yol açabilir.Tifo bütün dünyada yaygın bir hastalık olmakla birlikte; gerekli korunma tedbirlerini alan, çevre sağlığı şartlarını eksiksiz yerine getiren, temiz su ve alt yapı tesisleriyle ilgili problemleri olmayan, yani gelişmiş ülkelerde salgınlar yapamamaktadır.
Tifo, özellikle yaz sonlarına doğru artış göstermektedir. Tifo aynı zamanda bir ordu ve savaş hastalığıdır. Mikrobu her alan, hastalığa yakalanmaz. Enfeksiyon için hassasiyet ve vücutta direnç azalması gerekir. Tifonun mevcut olduğu bölgelerde yaşayanlar arasında hastalanma nispeti azdır. Fakat buraya gelen bir yabancı kolaylıkla hastalanabilir. Tifo genellikle 15 ila 30 yaşlar arasında görülür. Beş yaşından küçük çocuklar tifoya dirençlidir.
Tifo basilinin kaynağı insandır. Basil, hasta veya taşıyıcıların dışkı ve idrarlarıyla çıkar. Dış tesirlere dayanıklı olduğundan direkt temasla veya su, süt, gıdalar ve sinek, böcek gibi vasıtalarla dolaylı olarak bulaşır. Hastanın kullanmış olduğu yatak takımı, havlu, oyuncak ve elbiselerin bulaşmış sayılması gerekir. Herhangi bir yörede tifo salgını varsa, orada suların tifo basiliyle bulaşmış olduğu katidir. Tifo basili insanlara % 80 nispetinde suyla bulaşır. Şehir içme sularının süzme ve dezenfeksiyonunda yapılan teknik bir hata, havuzlarda toplanan bulaşmış suların evlere dağıtılması, bir tifo salgınıyla netîcelenir.
Tifo basili deniz suyunda 1 ay kadar yaşayabildiğinden, plajlardan ve deniz banyolarından hastalığı kapmak mümkündür. Köylerdeki evlerin önünde bulunan su kuyularının 3-5 metre ilerisinde septik çukurlar varsa bunlardan her türlü sızıntı olabilir. Hijyenik şartlara uygun olmayan bu gibi durumlar, yurdumuzda tifonun kaybolmamasının sebepleridir.
Tifo basilini bulaştıran besin maddelerinin başında süt gelir. Halen gelişmiş ülkelerde, modern süt sağma araçlarıyla el değmeden güğümlere alınan ve pastörize edilen sütlerle bulaşma tehlikesi yoktur. Fakat yurdumuzda bu durum her yerde uygulanamadığından, sütü kaynatmadan içmek tehlikeli olabilir. Tifo pişmeden çiğ olarak yenen sebze ve meyvelerle de geçebilir. Bitkiler, enfekte sular ile veya portörler tarafından kirletilir. Karasinek ve lağım farelerinin de, tifoyu yaymada mühim bir yeri vardır. Ağız ve ayaklarıyla bulaştırırlar.
Tifo basili, insanlara ağız yoluyla girdikten sonra mîdeye ulaşır. Mîde asiditesi yeterliyse, basilin bir kısmı veya tamamı yok edilir. Mîdede asit azlığı varsa veya basil fazla sıvıyla alınmışsa, mîde suyu tesirinden kurtularak, barsağa geçer ve barsak kanalında, safranın da yardımıyla kolaylıkla çoğalarak hastalık tablosunu yapmaya başlar.
Tifonun kuluçka süresi ortalama olarak 10 ila 14 gün arasında değişir. Kuluçka devrini takiben, kırıklık, iştahsızlık ve ürpermelerle hastalık başlar. Ateş çıkmadan bir iki gün önce hastanın neşesi kaçar, başağrıları olur. Isı, her akşam biraz daha yükseğe çıkarak birinci hafta sonunda 39-40°C olur. Sürekli başağrısı ve geceleri uykusuzluk vardır. Hasta, kabuslar görür. İkinci haftada, karında ve göğsün alt kısmında deri üzerinde kırmızı döküntüler çıkar. Dalak büyür. Ateş 40-41 dereceye kadar çıkar. Dudaklar kurur ve çatlar. Dil paslı, kuru ve çatlaktır. İshalden ziyade kabızlık görülür. Ağır hastalarda şuur bulanıklığı vardır. Üçüncü haftada belirtiler daha da şiddetlenir. Yüksek ateş, şuur bozuklukları vardır. Bu hafta sonunda barsak kanaması, barsak delinmesi, bronkopnömoni ölüm sebeplerinin başında gelir. Dördüncü hafta, hastalığın gerileme devresidir. Dil temizlenir, iştahı geri gelir. İshal varsa düzelir, dalak küçülür. Genel durum iyileşmeye, şuur açılmaya başlar. Hasta geceleri rahat ve derin uyur. Sabaha karşı ateşin düşüşü esnasında bol terleme olur. Beşinci haftada nekahat başlar. Hasta derin bir halsizlik içindedir. Uygun bir beslenmeyle, güç ve kaybedilen kilo yerine gelir. Tesirli antibiyotiklerin tedavide uygulanmasından sonra, tifo tamamen değişmiş, süresi kısalmış ve komplikasyonları azalmıştır.
Enfeksiyon hastalıkları içinde en müspet ve bol laboratuvar belirtisi veren tifodur. Başlangıçta artan lökosit (beyaz hücre) sayısı giderek azalmaya başlar (ateş yükseldikçe). Tifoya has Gruber-Widal testi, hastalığın 8. gününden sonra müspet netice verir. Hastalık boyunca çeşitli dönemlerde yapılan idrar, kan ve dışkı kültürleri de gidişatı hakkında bilgi verir.
Hastalık iyiliğe dönüp, şifaya doğru giderken veya nekahat içinde, klasik belirtilerin yeniden başlamasıyla tekrarlamalar olabilir. Tekrarlamalar, ölmeden kalan basillerin yeniden çoğalmasıyla meydana gelirler.]]>
https://eylulforum.com/konu-tifo--1354
Tue, 27 Oct 2009 01:52:51 +0200https://eylulforum.com/konu-tifo--1354
Mikrobik ve bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalığın mikrobu çomak şeklindedir. Tifo basili adı verilen bu mikrop, çoğunlukla tifolu hastaların dışkılarında veya idrarlarında, kanlarında, tükürüklerinde veya vücutlarında görülen deri döküntülerinde bulunur.
Tifo salgınına, lağım suları karışmış içme suları veya lağım suları ile mikroplanmış yiyecek maddeleri neden olur. Salgın daha ziyade yaz ve sonbahar aylarında görülür. Hastalık, mikrop vücuda girdikten yaklaşık 7-15 gün sonra ortaya çıkar. Hastalığın ilk günlerinde yorgunluk ve baş ağrıları görülür. Fakat hasta yatmak ihtiyacını hissetmez.
Birkaç gün sonra ateş yavaş yavaş yükselmeye başlar. İştahsızlık, baş ağrısı, burun kanaması, bronşit, mide ve bağırsak bozuklukları ile birlikte ishal görülür. İlk belirtilerin ortaya çıkmasını takip eden birkaç gün içinde ateşi daha da yükselir. Göğsünde karnında ve sırtında pire ısırığına benzeyen kırmızı lekeler belirir. Bu günler içinde tansiyon düşer, nabız da yavaşlar. Hastalığın üçüncü haftasında karın gerginleşir ve şişer. Dışkı ise yumuşaklaşır, bağırsak kanamaları görülebilir. Bademcikler iltihaplanmış, hasta zayıflamıştır. Üçüncü haftanın sonlarından itibaren, ateş düşmeye ve diğer belirtiler kaybolmaya başlar.
Tifo kalbi, beyni, böbrekleri, akciğerleri, karaciğeri, göz ve kulak sinirlerini etkiler. Bu nedenle iyi tedavi şarttır.
Hastaya süt, yoğurt, ayran, hoşaf, meyva suları, limonata, portakal suyu, yumurta sarısı, yumurtalı çorbalar, iki kere çekilmiş etten yapılmış köfteler, sebze ve meyve püreleri verilir. Çok su içirilir.]]>
Mikrobik ve bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalığın mikrobu çomak şeklindedir. Tifo basili adı verilen bu mikrop, çoğunlukla tifolu hastaların dışkılarında veya idrarlarında, kanlarında, tükürüklerinde veya vücutlarında görülen deri döküntülerinde bulunur.
Tifo salgınına, lağım suları karışmış içme suları veya lağım suları ile mikroplanmış yiyecek maddeleri neden olur. Salgın daha ziyade yaz ve sonbahar aylarında görülür. Hastalık, mikrop vücuda girdikten yaklaşık 7-15 gün sonra ortaya çıkar. Hastalığın ilk günlerinde yorgunluk ve baş ağrıları görülür. Fakat hasta yatmak ihtiyacını hissetmez.
Birkaç gün sonra ateş yavaş yavaş yükselmeye başlar. İştahsızlık, baş ağrısı, burun kanaması, bronşit, mide ve bağırsak bozuklukları ile birlikte ishal görülür. İlk belirtilerin ortaya çıkmasını takip eden birkaç gün içinde ateşi daha da yükselir. Göğsünde karnında ve sırtında pire ısırığına benzeyen kırmızı lekeler belirir. Bu günler içinde tansiyon düşer, nabız da yavaşlar. Hastalığın üçüncü haftasında karın gerginleşir ve şişer. Dışkı ise yumuşaklaşır, bağırsak kanamaları görülebilir. Bademcikler iltihaplanmış, hasta zayıflamıştır. Üçüncü haftanın sonlarından itibaren, ateş düşmeye ve diğer belirtiler kaybolmaya başlar.
Tifo kalbi, beyni, böbrekleri, akciğerleri, karaciğeri, göz ve kulak sinirlerini etkiler. Bu nedenle iyi tedavi şarttır.
Hastaya süt, yoğurt, ayran, hoşaf, meyva suları, limonata, portakal suyu, yumurta sarısı, yumurtalı çorbalar, iki kere çekilmiş etten yapılmış köfteler, sebze ve meyve püreleri verilir. Çok su içirilir.]]>