https://eylulforum.com/
Wed, 02 Apr 2025 00:59:56 +0000MyBB
https://eylulforum.com/konu-namaz-nasil-kilinir-namazlar-kac-rekattir
Fri, 13 Jun 2014 01:41:55 +0300https://eylulforum.com/konu-namaz-nasil-kilinir-namazlar-kac-rekattir
Bkz. Sabah Namazı Nasıl Kılınır
Öğle namazı kaç rekattır? Cevap: 10 (4 rekat ilk sünnet, 4 rekat farz, 2 rekat son sünnet)
Bkz. Öğle Namazı Nasıl Kılınır
Teravih namazı kaç rekattır? Cevap: 20 (2'şer veya 4'er rekat olarak 20 rekat tamamlanır)
Bkz. Teravih Namazı Nasıl Kılınır
Kaza namazı kaç rekattır? Cevap: Kılınacak vaktin farzına göre kılınır.
Bkz. Kaza Namazı Nasıl Kılınır]]>
https://eylulforum.com/konu-kaza-namazi-nasil-kilinir
Thu, 12 Jun 2014 22:54:25 +0300https://eylulforum.com/konu-kaza-namazi-nasil-kilinir
Kaza namazı nasıl kılınır:
- Kaza namazı için belirli bir zaman yoktur. Yani öğle namazının kazası öğle vaktinde kılınır diye bir sınır yoktur. Kerahat vakitleri hariç istenilen zamanda kılınabilir.
- Bir namazın vaktinde kılınma şekli nasılsa kazası da aynı şekilde kılınır.
- Bir kaza namazına şöyle niyet edilir: "Niyet ettim Allah rızası için, vaktine yetişip de kılamadığım ilk ikindi namazını" veya "son ikindi namazını kılmaya." Böylece kazaya kalmış olan namazlar, ya ilk kazaya kalmış olanından başlanmış olur veya en son kazaya kalmış olanından başlanmış olur ki, her iki halde de belli bir düzene göre geçmiş namazlar kılınarak azalmış olur.
- Bir vaktin namazı kaza edileceği zaman önce bir ezan okunur, sonra kamet getirilerek kılınır. Birden fazla kaza namazı kılınacağı zaman da hepsi için bir ezan yeterli olurken, her farz namazı için ayrı ayrı kamet getirmek sünnettir.
- Kaza namazını evde kılmak daha uygundur. Çünkü bunu açığa vurmak Allahü teala'ya karşı bir cüret sayılır ve başkaları için kötü örnek teşkil edebilir.
Alıntı: namazsitesi.com]]>
Kaza namazı nasıl kılınır:
- Kaza namazı için belirli bir zaman yoktur. Yani öğle namazının kazası öğle vaktinde kılınır diye bir sınır yoktur. Kerahat vakitleri hariç istenilen zamanda kılınabilir.
- Bir namazın vaktinde kılınma şekli nasılsa kazası da aynı şekilde kılınır.
- Bir kaza namazına şöyle niyet edilir: "Niyet ettim Allah rızası için, vaktine yetişip de kılamadığım ilk ikindi namazını" veya "son ikindi namazını kılmaya." Böylece kazaya kalmış olan namazlar, ya ilk kazaya kalmış olanından başlanmış olur veya en son kazaya kalmış olanından başlanmış olur ki, her iki halde de belli bir düzene göre geçmiş namazlar kılınarak azalmış olur.
- Bir vaktin namazı kaza edileceği zaman önce bir ezan okunur, sonra kamet getirilerek kılınır. Birden fazla kaza namazı kılınacağı zaman da hepsi için bir ezan yeterli olurken, her farz namazı için ayrı ayrı kamet getirmek sünnettir.
- Kaza namazını evde kılmak daha uygundur. Çünkü bunu açığa vurmak Allahü teala'ya karşı bir cüret sayılır ve başkaları için kötü örnek teşkil edebilir.
Alıntı: namazsitesi.com]]>
https://eylulforum.com/konu-teravih-namazi-nasil-kilinir
Thu, 12 Jun 2014 22:51:13 +0300https://eylulforum.com/konu-teravih-namazi-nasil-kilinir
Yatsı namazı kılındıktan sonra ve vitir namazından önce kılınır. 20 rekat kılınır. Makbul olanı, her 2 rekatta bir selam vermektir. Ancak 4 rekatta bir selam verilerek de kılınabilir.
Teravih namazı kılınışı: (Dört Rekatta Bir Selam Verilerek Teravihin Cemaatle Kılınışı)
- Yatsı namazının farzı ve son sünneti kılındıktan sonra teravih namazına başlanır.
- Namaz kıldıracak imam: "Niyet ettim Allah rızası için teravih namazını kılmaya, bana uyanlara imam oldum" diye niyet ederek iftitah tekbirini alıp ellerini bağlar.
- İmam'ın arkasında kılan cemaat da "Niyet ettim Allah rızası için teravih namazını kılmaya, uydum imama" diyerek niyet eder ve imamın tekbirinden sonra "Allahü Ekber" diyerek tekbir alır ve ellerini bağlar.
- Bundan sonra imam ve cemaat gizlice "Sübhâneke"yi okur. Sübhaneke'nin okunması bitince, (Cemaat ayakta başka bir şey okumaz) imam gizlice Eûzü-Besmele, sesli olarakta Fatiha ve bir sûre okur. Cemaatle birlikte rükû ve secdeleri yaptıktan sonra ikinci rekata kalkılır.
- Burada imam gizlice Besmele'yi, açıktan fatiha ve bir sûre okuyup rükû ve secdeleri yapar ve otururlar. İkinci rekatın sonundaki bu ilk oturuşta imam ve cemaat "Ettehiyyatü, Allâhümme salli ve Allâhümme barik" okur ve üçüncü rekata kalkarlar.
- Üçüncü rekatın başında hem imam, hem de cemaat gizilce Sübhaneke'yi okur. Sonra imam gizlice Eûzü-Besmele, sesli olarakta fatiha ve bir sure okur. Sonra rükû ve secdeleri yaparak dördüncü rekata kalkarlar.
- İmam gizlice Besmele'yi, sesli olarak fatiha ve bir sure okuyarak yine rükû ve secdeler yapılıp oturulur.
- Bu son oturuşta da imam ve cemaat "Ettehiyyatü, Allâhüme salli, Allâhümme barik, Rabbenâ âtina ve Rabbena firli" okuduktan sonra selâm verirler. Böylece teravih namazının ilk dört rekatı kılınmış olur.
- Bundan sonra ayağa kalkılarak tıpkı tarif ettiğimiz gibi dörder rekat kılınmaya devam edilerek yirmi rekat tamamlanır.
- Sonra da hoca cemaatle beraber yatsı namazının vitir namazı kıldırır.
Alıntı: namazsitesi.com]]>
Yatsı namazı kılındıktan sonra ve vitir namazından önce kılınır. 20 rekat kılınır. Makbul olanı, her 2 rekatta bir selam vermektir. Ancak 4 rekatta bir selam verilerek de kılınabilir.
Teravih namazı kılınışı: (Dört Rekatta Bir Selam Verilerek Teravihin Cemaatle Kılınışı)
- Yatsı namazının farzı ve son sünneti kılındıktan sonra teravih namazına başlanır.
- Namaz kıldıracak imam: "Niyet ettim Allah rızası için teravih namazını kılmaya, bana uyanlara imam oldum" diye niyet ederek iftitah tekbirini alıp ellerini bağlar.
- İmam'ın arkasında kılan cemaat da "Niyet ettim Allah rızası için teravih namazını kılmaya, uydum imama" diyerek niyet eder ve imamın tekbirinden sonra "Allahü Ekber" diyerek tekbir alır ve ellerini bağlar.
- Bundan sonra imam ve cemaat gizlice "Sübhâneke"yi okur. Sübhaneke'nin okunması bitince, (Cemaat ayakta başka bir şey okumaz) imam gizlice Eûzü-Besmele, sesli olarakta Fatiha ve bir sûre okur. Cemaatle birlikte rükû ve secdeleri yaptıktan sonra ikinci rekata kalkılır.
- Burada imam gizlice Besmele'yi, açıktan fatiha ve bir sûre okuyup rükû ve secdeleri yapar ve otururlar. İkinci rekatın sonundaki bu ilk oturuşta imam ve cemaat "Ettehiyyatü, Allâhümme salli ve Allâhümme barik" okur ve üçüncü rekata kalkarlar.
- Üçüncü rekatın başında hem imam, hem de cemaat gizilce Sübhaneke'yi okur. Sonra imam gizlice Eûzü-Besmele, sesli olarakta fatiha ve bir sure okur. Sonra rükû ve secdeleri yaparak dördüncü rekata kalkarlar.
- İmam gizlice Besmele'yi, sesli olarak fatiha ve bir sure okuyarak yine rükû ve secdeler yapılıp oturulur.
- Bu son oturuşta da imam ve cemaat "Ettehiyyatü, Allâhüme salli, Allâhümme barik, Rabbenâ âtina ve Rabbena firli" okuduktan sonra selâm verirler. Böylece teravih namazının ilk dört rekatı kılınmış olur.
- Bundan sonra ayağa kalkılarak tıpkı tarif ettiğimiz gibi dörder rekat kılınmaya devam edilerek yirmi rekat tamamlanır.
- Sonra da hoca cemaatle beraber yatsı namazının vitir namazı kıldırır.
Alıntı: namazsitesi.com]]>
https://eylulforum.com/konu-cenaze-namazi-nasil-kilinir
Thu, 12 Jun 2014 22:44:29 +0300https://eylulforum.com/konu-cenaze-namazi-nasil-kilinir Cenaze Namazı Kılınışı:
- Cenaze yıkanmış ve kefene sarılmış olarak namazın kılınacağı yerde Musallâ taşına konulur. Cenaze cemaatin önünde bulunur. Namazı kıldıracak imam ölünün göğsü hizasında durur. Cemaat ayakta ve kıbleye karşı imamın arkasında saf tutar.
- Niyet ederken ölünün erkek veya kadın, erkek çocuğu veya kız çocuğu olduğu belirtilir.
Namazı kıldıran imam: "Niyet ettim Allah rızası için hazır olan cenaze namazını kılmaya (ölü erkek ise) şu erkek için duaya" diye niyet eder.
Ölü kadın ise: "Şu kadın için duaya"
Ölü erkek çocuğu ise: "Şu erkek çocuğu için duaya"
Ölü kız çocuğu ise: "Şu kız çocuğu için duaya" denilir.
- İmamın arkasındaki cemaat: "Niyet ettim Allah rızası için hazır olan cenaze namazını kılmaya (ölü erkek ise) şu erkek için duaya, uydum imama" diye niyet eder.
Cenaze kadın ise: "Şu kadın için duaya"
Cenaze erkek çocuğu ise: "Şu erkek çocuğu için duaya"
Cenaze kız çocuğu ise: "Şu kız çocuğu için duaya" denilir.
- Cemaaattan biri ölünün erkek mi, kadın mı olduğunu bilmezse, şöyle niyet eder: "Niyet ettim Allah rızası için imamın namazını kılacağı şu cenaze namazını kılmaya , ölü için duaya, uydum imama"
- Niyet ettikten sonra imam yüksek sesle, onun peşinden cemaat gizlice "Allahü Ekber" diyerek birinci tekbiri alıp diğer namazlarda olduğu gibi ellerini kulak hizasına kaldırır ve göbek altına bağlar.
- İmam ve cemaat gizlice sübhaneke'yi okurlar. Sübhaneke'de diğer namazlarda okunmayan "ve celle senâük" cümlesi de okunur.
- Sübhaneke okunduktan sonra eller kaldırılmadan imam açıktan, cemaat da gizlice "Allahü Ekber" diyerek ikinci tekbiri alırlar. Hem imam, hem de cemaat gizlice "Allâhümme salli ve Allâhümme barik"i okur.
- Sonra eller kaldırılmaksızın yine "Allahü Ekber" denilerek üçüncü tekbir alınır ve cenaze duası okunur. Cenaze duasını bilmeyen onun yerine Fatiha Suresini veya Kunut dualarını okuyabilir. Kunut dualarını da bilmeyen "Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil'âhireti haseneten ve kınâ azâbennâr" ayetini okur.
- Bundan sonra eller kaldırılmadan tekrar "Allahü Ekber" denilerek dördüncü tekbir alınır ve bir şey okunmaksızın önce baş sağ tarafa çevrilerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah" denilir. Sonra baş sol tarafa çevrilerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetulah" denilir ve böylece cenaze namazı bitirilmiş olur.
Alıntı: namazsitesi.com]]> Cenaze Namazı Kılınışı:
- Cenaze yıkanmış ve kefene sarılmış olarak namazın kılınacağı yerde Musallâ taşına konulur. Cenaze cemaatin önünde bulunur. Namazı kıldıracak imam ölünün göğsü hizasında durur. Cemaat ayakta ve kıbleye karşı imamın arkasında saf tutar.
- Niyet ederken ölünün erkek veya kadın, erkek çocuğu veya kız çocuğu olduğu belirtilir.
Namazı kıldıran imam: "Niyet ettim Allah rızası için hazır olan cenaze namazını kılmaya (ölü erkek ise) şu erkek için duaya" diye niyet eder.
Ölü kadın ise: "Şu kadın için duaya"
Ölü erkek çocuğu ise: "Şu erkek çocuğu için duaya"
Ölü kız çocuğu ise: "Şu kız çocuğu için duaya" denilir.
- İmamın arkasındaki cemaat: "Niyet ettim Allah rızası için hazır olan cenaze namazını kılmaya (ölü erkek ise) şu erkek için duaya, uydum imama" diye niyet eder.
Cenaze kadın ise: "Şu kadın için duaya"
Cenaze erkek çocuğu ise: "Şu erkek çocuğu için duaya"
Cenaze kız çocuğu ise: "Şu kız çocuğu için duaya" denilir.
- Cemaaattan biri ölünün erkek mi, kadın mı olduğunu bilmezse, şöyle niyet eder: "Niyet ettim Allah rızası için imamın namazını kılacağı şu cenaze namazını kılmaya , ölü için duaya, uydum imama"
- Niyet ettikten sonra imam yüksek sesle, onun peşinden cemaat gizlice "Allahü Ekber" diyerek birinci tekbiri alıp diğer namazlarda olduğu gibi ellerini kulak hizasına kaldırır ve göbek altına bağlar.
- İmam ve cemaat gizlice sübhaneke'yi okurlar. Sübhaneke'de diğer namazlarda okunmayan "ve celle senâük" cümlesi de okunur.
- Sübhaneke okunduktan sonra eller kaldırılmadan imam açıktan, cemaat da gizlice "Allahü Ekber" diyerek ikinci tekbiri alırlar. Hem imam, hem de cemaat gizlice "Allâhümme salli ve Allâhümme barik"i okur.
- Sonra eller kaldırılmaksızın yine "Allahü Ekber" denilerek üçüncü tekbir alınır ve cenaze duası okunur. Cenaze duasını bilmeyen onun yerine Fatiha Suresini veya Kunut dualarını okuyabilir. Kunut dualarını da bilmeyen "Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil'âhireti haseneten ve kınâ azâbennâr" ayetini okur.
- Bundan sonra eller kaldırılmadan tekrar "Allahü Ekber" denilerek dördüncü tekbir alınır ve bir şey okunmaksızın önce baş sağ tarafa çevrilerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetullah" denilir. Sonra baş sol tarafa çevrilerek "Esselâmü aleyküm ve rahmetulah" denilir ve böylece cenaze namazı bitirilmiş olur.
Alıntı: namazsitesi.com]]>
https://eylulforum.com/konu-bayram-namazi-nasil-kilinir
Thu, 12 Jun 2014 22:34:53 +0300https://eylulforum.com/konu-bayram-namazi-nasil-kilinirİki rekat olarak cemaatle kılınır.
Vacip oluşunun ve kılınmasının şartları, aynen Cuma namazının şartları gibidir. Ezan okunmaz, kamet yapılmaz. Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı olmak üzere yılda iki kez bayram namazı kılınır. Ramazan ve Kurban bayramının birinci günü kılınır.
Bayram namazı aşağıdaki şekilde kılınır:
- Önce "Niyet ettim vacip olan bayram namazını kılmaya, uydum hazır olan imama" diye niyet edilerek namaza durulur.
- Sonra "Sübhaneke" okunur.
- Sübhanekeden sonra eller üç defa tekbir getirerek kulaklara kaldırılıp (iftitah tekbirinde oldugu gibi), birinci ve ikincisinde iki yana bırakılır. Üçüncüsünde, göbek altına bağlanır. İmam önce Fatiha, sonra bir sure okur ve beraberce rükuya eğilinir.
- Rüku ve secdeler yapılarak ayaga (ikinci rekata) kalkilir ve eller baglanir.
- İkinci rekatta, imam önce Fatiha ve bir sure okur. Sonra iki el üç defa tekbir getirerek kaldırılır. Üçüncüde de yanlara bırakılır. Dördüncü tekbirde elleri kulaklara kaldırmayıp, rükuya eğilinir.
- Sonra da secdeler yapılarak oturulur.
- Oturuşta imam ve cemaat, Ettehiyyatü, Allahümme salli, Allahümme barik ve Rabbena atina, Rabbena firli duasını okuyarak önce sağa, sonra sola selam verip namaz bitirilir.
Alıntı: namazsitesi.com]]>İki rekat olarak cemaatle kılınır.
Vacip oluşunun ve kılınmasının şartları, aynen Cuma namazının şartları gibidir. Ezan okunmaz, kamet yapılmaz. Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı olmak üzere yılda iki kez bayram namazı kılınır. Ramazan ve Kurban bayramının birinci günü kılınır.
Bayram namazı aşağıdaki şekilde kılınır:
- Önce "Niyet ettim vacip olan bayram namazını kılmaya, uydum hazır olan imama" diye niyet edilerek namaza durulur.
- Sonra "Sübhaneke" okunur.
- Sübhanekeden sonra eller üç defa tekbir getirerek kulaklara kaldırılıp (iftitah tekbirinde oldugu gibi), birinci ve ikincisinde iki yana bırakılır. Üçüncüsünde, göbek altına bağlanır. İmam önce Fatiha, sonra bir sure okur ve beraberce rükuya eğilinir.
- Rüku ve secdeler yapılarak ayaga (ikinci rekata) kalkilir ve eller baglanir.
- İkinci rekatta, imam önce Fatiha ve bir sure okur. Sonra iki el üç defa tekbir getirerek kaldırılır. Üçüncüde de yanlara bırakılır. Dördüncü tekbirde elleri kulaklara kaldırmayıp, rükuya eğilinir.
- Sonra da secdeler yapılarak oturulur.
- Oturuşta imam ve cemaat, Ettehiyyatü, Allahümme salli, Allahümme barik ve Rabbena atina, Rabbena firli duasını okuyarak önce sağa, sonra sola selam verip namaz bitirilir.
Cuma namazı aşağıdaki şekilde kılınır:
Cuma günü 16 rekat namaz kılınır.
4 rekat ilk cuma sünneti,
2 rekat cuma farzı (imamla),
4 rekat cuma sünneti,
4 rekat Zuhri ahir (son öğle namazı farzı),
2 rekat öğle vaktin son sünneti.
- Öğle vaktinde ezan okunduktan sonra cuma namazının sünnetine niyet edilerek, 4 rekat öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır.
- İlk sünnet kılındıktan ve imam minbere çıkıp oturduktan sonra, müezzin cami içinde ikinci ezanı okur. İkinci ezandan sonra imam ve cemaat, içinden ezan duasını okurlar. İmam hutbeyi okumaya başlayınca, cemaatın namaz kılması ve konuşması caiz değildir.
- İmam, cemaate cuma namazı farzı niyeti ile 2 rekat namaz kıldırır. Cuma namazının farzı diğer iki rekatlı farzlar gibi kılınır.
- Cuma namazının farzı kılındıktan sonra, dört rekatlık son sünneti kılınır. 4 rekat öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır.
- Farzdan sonra, "Vaktine yetişip kılmadığım son öğle namazının farzını kılmaya" diye niyet ederek, öğle namazının farzı gibi zuhr-i ahir namazı kılınır. Öğle namazının farzı gibi aynen namaz kılınır. Sadece niyet farklıdır.
- Son olarak, öğle vaktinin sünneti niyetiyle, 2 rekat sünnet namazı kılınır.
Cuma namazı aşağıdaki şekilde kılınır:
Cuma günü 16 rekat namaz kılınır.
4 rekat ilk cuma sünneti,
2 rekat cuma farzı (imamla),
4 rekat cuma sünneti,
4 rekat Zuhri ahir (son öğle namazı farzı),
2 rekat öğle vaktin son sünneti.
- Öğle vaktinde ezan okunduktan sonra cuma namazının sünnetine niyet edilerek, 4 rekat öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır.
- İlk sünnet kılındıktan ve imam minbere çıkıp oturduktan sonra, müezzin cami içinde ikinci ezanı okur. İkinci ezandan sonra imam ve cemaat, içinden ezan duasını okurlar. İmam hutbeyi okumaya başlayınca, cemaatın namaz kılması ve konuşması caiz değildir.
- İmam, cemaate cuma namazı farzı niyeti ile 2 rekat namaz kıldırır. Cuma namazının farzı diğer iki rekatlı farzlar gibi kılınır.
- Cuma namazının farzı kılındıktan sonra, dört rekatlık son sünneti kılınır. 4 rekat öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır.
- Farzdan sonra, "Vaktine yetişip kılmadığım son öğle namazının farzını kılmaya" diye niyet ederek, öğle namazının farzı gibi zuhr-i ahir namazı kılınır. Öğle namazının farzı gibi aynen namaz kılınır. Sadece niyet farklıdır.
- Son olarak, öğle vaktinin sünneti niyetiyle, 2 rekat sünnet namazı kılınır.
burakmaniza ve daha olmasza hafifce dövüp sakindirmaniza izin vermistir. Kadinlarin da sizin üzerinizdeki
haklari, mesru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.
"Ey mü'minler!
"Size iki emanet burakiyorum, onlara sarilip uydukca yolunuzu hic sasirmazsiniz. O emanetler, Allah'in kitabi
Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin (a.s.m) sünnetidir.
"Mü'minler!
"Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslümanin kardesidir ve böylece bütün Müslümanlar
kardestirler. Bir Müslümana kardesinin kani da, mali da helal olmaz. Fakat malini gönül hoslugu ile vermisse
o baskadir.
"Ey insanlar!
"Cenab-i Hakk her hak sahibine hakkini vermistir. Her insanin mirastan hissesini ayirmistir. Mirasciya vasiyet
etmeye lüzüm yoktur. Cocuk kimin döseginde dogmussa ona aittir. Zina eden kimse icin mahrumiyet vardir.
Babasindan baskasina ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden baskasina intisaba kalkan köle, Allah'in,
meleklerinin ve bütün insanlarin lanetine ugrasin. Cenab-i Hakk, bu gibi insanlarin ne tevbelerini, ne de adalet
ve sehadetlerini kabul eder.
"Ey insanlar!
"Rabbiniz birdir. Babaniz da birdir. Hepiniz Adem'in cocuklarisiniz, Adem ise topraktandir. Arabin Arap
olmayana, Arap olmayanin da Araap üzerine üstünlügü olmadigi gibi; kirmizi tenlinin siyah üzerine, siyahin
da kirmizi tenli üzerinde bir üstünlügü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadir. Allah yaninda
en kiymetli olaniniz O'ndan en cok korkaninizdir.
"Azasi kesik siyahî bir köle basinza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'in kitabi ile idare ederse, onu
dinleyiniz ve itaat ediniz.
"Suclu kendi sucundan baskasi ile suclanamaz. Baba, oglunun sucu üzerine, oglu da babasinin sucu üzerine
suclanamaz.
"Dikkat ediniz! Su dört seyi kesinlikle yapmaycaksiniz:
Allah'a hicbir seyi ortak kosmayacaksiniz.
Allah'in haram ve dokunulmaz kildigi cani, haksiz yere öldürmeyeceksiniz.
Zina etmeyeceksiniz.
Hirsizlik yapmayacaksiniiz..
"Insanlar Lâilahe illallah deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emrolundum. Onlar bunu söyledikleri
zaman kanlarini ve mallarini korumus olurlar. Hesaplari ise Allah'a aittir.
"Insanlar!
"Yarin beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?"
Saheb-i Kiram birden söyle dediler:
"Allah'in elciligini ifa ettiniz, vazifenizi hakkiyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatta bulundunuz, diye
sehadet ederiz!"
Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) sehadet parmagini kaldirdi, sonra da cemaatin üzerine cevirip indirdi ve söyle buyurdu:
burakmaniza ve daha olmasza hafifce dövüp sakindirmaniza izin vermistir. Kadinlarin da sizin üzerinizdeki
haklari, mesru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.
"Ey mü'minler!
"Size iki emanet burakiyorum, onlara sarilip uydukca yolunuzu hic sasirmazsiniz. O emanetler, Allah'in kitabi
Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin (a.s.m) sünnetidir.
"Mü'minler!
"Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslümanin kardesidir ve böylece bütün Müslümanlar
kardestirler. Bir Müslümana kardesinin kani da, mali da helal olmaz. Fakat malini gönül hoslugu ile vermisse
o baskadir.
"Ey insanlar!
"Cenab-i Hakk her hak sahibine hakkini vermistir. Her insanin mirastan hissesini ayirmistir. Mirasciya vasiyet
etmeye lüzüm yoktur. Cocuk kimin döseginde dogmussa ona aittir. Zina eden kimse icin mahrumiyet vardir.
Babasindan baskasina ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden baskasina intisaba kalkan köle, Allah'in,
meleklerinin ve bütün insanlarin lanetine ugrasin. Cenab-i Hakk, bu gibi insanlarin ne tevbelerini, ne de adalet
ve sehadetlerini kabul eder.
"Ey insanlar!
"Rabbiniz birdir. Babaniz da birdir. Hepiniz Adem'in cocuklarisiniz, Adem ise topraktandir. Arabin Arap
olmayana, Arap olmayanin da Araap üzerine üstünlügü olmadigi gibi; kirmizi tenlinin siyah üzerine, siyahin
da kirmizi tenli üzerinde bir üstünlügü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadir. Allah yaninda
en kiymetli olaniniz O'ndan en cok korkaninizdir.
"Azasi kesik siyahî bir köle basinza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'in kitabi ile idare ederse, onu
dinleyiniz ve itaat ediniz.
"Suclu kendi sucundan baskasi ile suclanamaz. Baba, oglunun sucu üzerine, oglu da babasinin sucu üzerine
suclanamaz.
"Dikkat ediniz! Su dört seyi kesinlikle yapmaycaksiniz:
Allah'a hicbir seyi ortak kosmayacaksiniz.
Allah'in haram ve dokunulmaz kildigi cani, haksiz yere öldürmeyeceksiniz.
Zina etmeyeceksiniz.
Hirsizlik yapmayacaksiniiz..
"Insanlar Lâilahe illallah deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emrolundum. Onlar bunu söyledikleri
zaman kanlarini ve mallarini korumus olurlar. Hesaplari ise Allah'a aittir.
"Insanlar!
"Yarin beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?"
Saheb-i Kiram birden söyle dediler:
"Allah'in elciligini ifa ettiniz, vazifenizi hakkiyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatta bulundunuz, diye
sehadet ederiz!"
Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) sehadet parmagini kaldirdi, sonra da cemaatin üzerine cevirip indirdi ve söyle buyurdu:
Hazirlayan : Ekrem Yolcu]]>
https://eylulforum.com/konu-o%E2%80%99ndan-baska-kuvvet-yoktur
Thu, 25 Apr 2013 09:03:10 +0300https://eylulforum.com/konu-o%E2%80%99ndan-baska-kuvvet-yoktur
apaçık belgeler getirirdi; fakat onlar inkar ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları
(azabla) yakalayıverdi. Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması
şiddetlidir.(Mümin Suresi, 22)
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki,
kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar
kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz
bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir. (Fatır
Suresi, 44)
Ad (kavmin)e gelince; onlar yeryüzünde haksız
yere büyüklendiler ve dediler ki: "Kuvvet bakımından bizden daha üstünü kimmiş?"
Onlar, gerçekten kendilerini yaratan Allah'ı görmediler mi? O, kuvvet bakımından
kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar, bizim ayetlerimizi (bilerek) inkar
ediyorlardı. (Fussilet Suresi, 15)
Andolsun, Biz elçilerimizi apaçık belgelerle
gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve
mizanı indirdik. Ve kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli)
yararlar bulunan demiri de indirdik; öyle ki Allah, kendisine ve elçilerine gayb
ile (görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın).
Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır. (Hadid Suresi, 25)
Allah, yazmıştır: “Andolsun, ben galip geleceğim
ve elçilerim de.” Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün
olandır. (Mücadele Suresi, 21)
İnsanlar içinde, Allah’tan başkasını ‘eş ve
ortak’ tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah’ı sever gibi severler. İman
edenlerin ise Allah’a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba
uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah’ın olduğunu ve
Allah’ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi. (Bakara
Suresi, 165)
Onların sözleri seni üzmesin. Şüphesiz ‘izzet ve
gücün’ tümü Allah’ındır. O, işitendir, bilendir. (Yunus Suresi, 65)]]>
apaçık belgeler getirirdi; fakat onlar inkar ederlerdi. Bu yüzden Allah, onları
(azabla) yakalayıverdi. Şüphesiz O, kuvvetli olandır, cezalandırması
şiddetlidir.(Mümin Suresi, 22)
Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki,
kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler; üstelik onlar
kuvvet bakımından kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz
bırakacak hiçbir şey yoktur. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir. (Fatır
Suresi, 44)
Ad (kavmin)e gelince; onlar yeryüzünde haksız
yere büyüklendiler ve dediler ki: "Kuvvet bakımından bizden daha üstünü kimmiş?"
Onlar, gerçekten kendilerini yaratan Allah'ı görmediler mi? O, kuvvet bakımından
kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar, bizim ayetlerimizi (bilerek) inkar
ediyorlardı. (Fussilet Suresi, 15)
Andolsun, Biz elçilerimizi apaçık belgelerle
gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve
mizanı indirdik. Ve kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için (çeşitli)
yararlar bulunan demiri de indirdik; öyle ki Allah, kendisine ve elçilerine gayb
ile (görmedikleri halde) kimlerin yardım edeceğini bilsin (ortaya çıkarsın).
Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır. (Hadid Suresi, 25)
Allah, yazmıştır: “Andolsun, ben galip geleceğim
ve elçilerim de.” Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün
olandır. (Mücadele Suresi, 21)
İnsanlar içinde, Allah’tan başkasını ‘eş ve
ortak’ tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah’ı sever gibi severler. İman
edenlerin ise Allah’a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba
uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah’ın olduğunu ve
Allah’ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi. (Bakara
Suresi, 165)
Onların sözleri seni üzmesin. Şüphesiz ‘izzet ve
gücün’ tümü Allah’ındır. O, işitendir, bilendir. (Yunus Suresi, 65)]]>
https://eylulforum.com/konu-herseyi-yaratandir
Thu, 25 Apr 2013 08:56:34 +0300https://eylulforum.com/konu-herseyi-yaratandir
yaratandır. O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? O'nun bir eşi (zevcesi) yoktur. O,
her şeyi yaratmıştır. O, her şeyi bilendir.(En-am Suresi, 101)
Andolsun, biz sizi yarattık, sonra size suret
(biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: “Adem’e secde edin” dedik. Onlar da
İblis’in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı. (A’raf Suresi, 11)
Göklerin ve yerin mülkü O’nundur; çocuk
edinmemiştir. O’na mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış, ona bir düzen
vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir. (Furkan Suresi, 2)
Görmüyorlar mı; gökleri
ve yeri yaratan Allah, onların benzerini yaratmaya gücü yeter ve onlar için
kendisinde şüphe olmayan bir süre (ecel) kılmıştır. Zulmedenler ise ancak
inkarda ayak direttiler. (İsra Suresi, 99)
Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun.
Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. O, yarattığını bilmez mi? O,
Latif’tir; Habir’dir. (Mülk Suresi, 13-14)
O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta)
göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi
sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? (Enbiya Suresi, 30)
“Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah
yaratmıştır.” (Saffat Suresi, 96)]]>
yaratandır. O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? O'nun bir eşi (zevcesi) yoktur. O,
her şeyi yaratmıştır. O, her şeyi bilendir.(En-am Suresi, 101)
Andolsun, biz sizi yarattık, sonra size suret
(biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: “Adem’e secde edin” dedik. Onlar da
İblis’in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı. (A’raf Suresi, 11)
Göklerin ve yerin mülkü O’nundur; çocuk
edinmemiştir. O’na mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış, ona bir düzen
vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir. (Furkan Suresi, 2)
Görmüyorlar mı; gökleri
ve yeri yaratan Allah, onların benzerini yaratmaya gücü yeter ve onlar için
kendisinde şüphe olmayan bir süre (ecel) kılmıştır. Zulmedenler ise ancak
inkarda ayak direttiler. (İsra Suresi, 99)
Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun.
Şüphesiz O, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. O, yarattığını bilmez mi? O,
Latif’tir; Habir’dir. (Mülk Suresi, 13-14)
O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta)
göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi
sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? (Enbiya Suresi, 30)
“Oysa sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah
yaratmıştır.” (Saffat Suresi, 96)]]>
https://eylulforum.com/konu-herseyi-evirip-cevirendir
Thu, 25 Apr 2013 08:50:52 +0300https://eylulforum.com/konu-herseyi-evirip-cevirendir
yükseltti; onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun
eğdirdi, her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedirler. Her işi
evirip düzenler, ayetleri birer birer açıklar. Umulur ki, Rabbinize
kavuşacağınıza kesin bilgiyle inanırsınız. (Ra’d Suresi, 2)
Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra
(işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O'na yükselir.
(Secde Suresi, 5)]]>
yükseltti; onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun
eğdirdi, her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedirler. Her işi
evirip düzenler, ayetleri birer birer açıklar. Umulur ki, Rabbinize
kavuşacağınıza kesin bilgiyle inanırsınız. (Ra’d Suresi, 2)
Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra
(işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O'na yükselir.
(Secde Suresi, 5)]]>
https://eylulforum.com/konu-kalpler-o%E2%80%99nun-kontrolundedir
Thu, 25 Apr 2013 08:43:34 +0300https://eylulforum.com/konu-kalpler-o%E2%80%99nun-kontrolundedir
mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azab onlaradır.
(Bakara Suresi, 7)
Onların kendi sözlerini bozmaları, Allah’ın
ayetlerine karşı inkâra sapmaları, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve:
“Kalplerimiz örtülüdür” demeleri nedeniyle (onları lanetledik.) Hayır; Allah,
inkârları dolayısıyla ona (kalplerine) damga vurmuştur. Onların azı dışında,
inanmazlar. (Nisa Suresi, 155)
Onlar, Allah’ın, kalplerini, kulaklarını ve
gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar onların ta kendileridir. (Nahl
Suresi, 108)
Ve onların kalbleri üzerine, onu kavrayıp
anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen
Kur’an’da sadece Rabbini “bir ve tek” (ilah olarak) andığın zaman, ‘nefretle
kaçar vaziyette’ gerisin geriye giderler. (İsra Suresi, 46)
Yoksa onlar: "Allah'a karşı yalan düzüp-uydurdu"mu
diyorlar? Oysa eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler. Allah, batılı yok
edip-ortadan kaldırır ve kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir
(gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir. (Şura Suresi, 24)
Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten
Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (İnsan Suresi, 30)
Şimdi sen, kendi
hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını
ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık
Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor
musunuz? (Casiye Suresi, 23)]]>
mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azab onlaradır.
(Bakara Suresi, 7)
Onların kendi sözlerini bozmaları, Allah’ın
ayetlerine karşı inkâra sapmaları, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve:
“Kalplerimiz örtülüdür” demeleri nedeniyle (onları lanetledik.) Hayır; Allah,
inkârları dolayısıyla ona (kalplerine) damga vurmuştur. Onların azı dışında,
inanmazlar. (Nisa Suresi, 155)
Onlar, Allah’ın, kalplerini, kulaklarını ve
gözlerini mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar onların ta kendileridir. (Nahl
Suresi, 108)
Ve onların kalbleri üzerine, onu kavrayıp
anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen
Kur’an’da sadece Rabbini “bir ve tek” (ilah olarak) andığın zaman, ‘nefretle
kaçar vaziyette’ gerisin geriye giderler. (İsra Suresi, 46)
Yoksa onlar: "Allah'a karşı yalan düzüp-uydurdu"mu
diyorlar? Oysa eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler. Allah, batılı yok
edip-ortadan kaldırır ve kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir
(gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir. (Şura Suresi, 24)
Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten
Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (İnsan Suresi, 30)
Şimdi sen, kendi
hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını
ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık
Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor
musunuz? (Casiye Suresi, 23)]]>
https://eylulforum.com/konu-o%E2%80%99ndan-baska-ilah-yoktur
Thu, 25 Apr 2013 08:41:26 +0300https://eylulforum.com/konu-o%E2%80%99ndan-baska-ilah-yoktur
ilah yoktur; O, Rahman’dır, Rahim’dir (bağışlayan ve esirgeyendir). (Bakara
Suresi, 163)
Allah, gerçekten kendisinden başka ilah
olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O’ndan başka ilah
olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O’ndan başka ilah
yoktur. (Al-i İmran Suresi, 18)
Allah dedi ki: “İki ilah edinmeyin: O, ancak tek
bir ilahtır. Öyleyse benden, yalnızca benden korkun.” (Nahl Suresi, 51)
De ki: "O Allah, birdir". (İhlas Suresi, 1)
O, Allah’tır, kendisinden başka ilah yoktur.
İlkte de, sonda da hamd O’nundur. Hüküm O’nundur ve O’na döndürüleceksiniz. (Kasas
Suresi, 70)]]>
ilah yoktur; O, Rahman’dır, Rahim’dir (bağışlayan ve esirgeyendir). (Bakara
Suresi, 163)
Allah, gerçekten kendisinden başka ilah
olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O’ndan başka ilah
olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O’ndan başka ilah
yoktur. (Al-i İmran Suresi, 18)
Allah dedi ki: “İki ilah edinmeyin: O, ancak tek
bir ilahtır. Öyleyse benden, yalnızca benden korkun.” (Nahl Suresi, 51)
De ki: "O Allah, birdir". (İhlas Suresi, 1)
O, Allah’tır, kendisinden başka ilah yoktur.
İlkte de, sonda da hamd O’nundur. Hüküm O’nundur ve O’na döndürüleceksiniz. (Kasas
Suresi, 70)]]>
https://eylulforum.com/konu-allah-c-c
Thu, 25 Apr 2013 08:37:33 +0300https://eylulforum.com/konu-allah-c-c
müşahede edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur. O Allah ki, O'ndan
başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddûs'tur; Selam'dır; Mü'min'dir; Müheymin'dir;
Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. Allah,(müşriklerin) şirk koştuklarından
çok yücedir.O Allah ki, yaratandır, kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret'
verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu
tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 22-24)]]>
müşahede edilebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur. O Allah ki, O'ndan
başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddûs'tur; Selam'dır; Mü'min'dir; Müheymin'dir;
Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. Allah,(müşriklerin) şirk koştuklarından
çok yücedir.O Allah ki, yaratandır, kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret'
verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu
tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 22-24)]]>
https://eylulforum.com/konu-dinimizde-tesettur
Mon, 07 Mar 2011 17:20:39 +0200https://eylulforum.com/konu-dinimizde-tesettur
KURÂN I KERİM TEFSİRİ ELMALI'LI M.HAMDİ YAZIR NİSA SURESİ 31.AYET MEALİ TEFSİRİ
31-Önce erkekler hakkındaki bu emir ve ihtardan sonra müslümanlar, şimdi de kadınlar hakkındaki şu emre dikkat etsinler.
Müminelere de, yani mümin kadınlara da söyle: Gözlerini indirsinler, helal olmayan erkeklere bakmaktan sakınsınlar, zira bakmak, zinanın postacısıdır, derler. Ve avret yerlerini korusunlar, tamamiyle örtüp, zinadan korunsunlar. Ve zinetlerini teşhir etmesinler. Kadının zineti denince örfte, taç küpe, gerdanlık, bilezik ve benzeri takılar, sürme, kına ve benze r leri ve elbise süsleri gibi şeyler akla geliverir. A'râf Sûresi'nde "Ey Adem oğulları! Her mescide gidişinizde zinetli elbiseler giyin" (A'râf, 7/31) âyetinde zinetin elbise demek olduğu da geçmişti. O halde bu zinetleri açmak bile yasaklanmış olun c a, bunların mahalli olan vücudu açmak öncelikle yasaklanmış olur. Yani vücudlarını açmak şöyle dursun, üzerlerindeki zinetleri bile açmasınlar. Bununla birlikte bir kısım âlimler, burada zinetten maksadın, zinetin takıldığı, kullanıldığı yer olduğu fikri n i kabul etmişlerdir ki, yüz, sürme ve allık yeri; baş, taç yeri; saç, örgü ve büklüm yeri; kulaklar, küpe yeri; boyun ve göğüs, gerdanlık yeri; el, yüzük ve kına yeri; bilekler, bilezik yeri; pazular, pazubent yeri; baldırlar; halhal yeri; ayaklar da, ell e r gibi kına yeridir. Bunlardan başka vücudun kısımları da aslında açılmaz.
Bu âlimlerden bazıları muzaafın hazfi veya zikr-i hâl, irade-i mahal ile "ziynet yeri" takdirinde bir mecaz gözetmiştir. Buna delil olarak da, kadının vücudundan ayrı olduğu zaman o zinetlere normal olarak bakmak ve alıp satmak ittifakla caiz ve mübah olduğunu ifade ve kabul etmişlerdir. Bazıları da
yine bu delil ile, kadının asıl zineti, vücudunun güzel yaratılışı, zinet yapmaktan gaye de vücudun süslenmesi olduğunu kabul ederek bu zinetten maksadın, yalnız vücut olduğunu kabul etmişler ve kadınların birçoğu yapmacık zinetten uzak bulunmakla zaten zinetli oldukları halde yaratılış zinetinin zaten hepsinde bulunması ve her kadın bedeninin özünde bir zinet olması hükmün genelliği hakkını yerine getirme noktasından bu tahsisin bir destekleyicisi olduğunu söylemişler ve buna göre şu mânâyı vermişlerdir: Kadınlar yaratılıştan zinetleri demek olan vücudlarının hiçbir tarafını açmasınlar.
Doğrusu, doğal olan güzelliklere, zinet denilmekten çok "cemal" denilmesi daha yaygın ve zinet tabiri yapma şeylerle süslenen takılarda meşhur ise de "Kadınlardan, oğullardan, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşten...aşırı sevgi ile bağlanılan bu gibi şeyler insanlar için bezenip süslend i" (Âl-i İmrân, 3/14) âyetinin delaletiyle zinet kavramının yaratılıştan olana da sonradan yapmaya da şâmil olduğunda şüpheye yer yoktur. Zinet ve güzelliğin hakkı da meydana çıkarılmasını kendi sahiplerine tahsis edip başkalarından gizlenmektir.
Hüsn olsa da vâcibü't-tecellî - Gizler onu Hak nikâb içinde
Ağyârına gösterir mi hurşîd Didârını hîç o tâb içinde
"Güzelliğin ortaya çıkması gerekse de, gizler onu Hak bir örtü içinde
Başkasına gösterir mi güneş, yüzünü hiç o parlaklık içinde"
Ancak görünen kısımları müstesna, O zinetlerden dışa gelen örtülse bile görünmesi doğal olanı, bu hükümden müstesna ve başka bir hükme tabidir ki, bunlar örtünün dış tarafıyla el ve yüz zinetleridir. Çünkü örtünün kendisi de kadının bir zinetidir. Tabiîdir ki, bunun dışı görünecektir. El ve yüzün de, namazda görünmesi adettir. Ebu Davud'un Müsned'inde rivayet edildiği üzere, Peygamber (s.a.v) Hz. Esma'ya "Ya Esma, kadın bülûğa erince ondan görülebilecek olan ancak şudur." buyurmuş ve kendi mübarek yüzüne ve avuç içlerine işaret etmişlerdir. İş yaparken, gerekli eşyayı tutarken ve hatta örteceğini örterken bile elin açılması gerekli olduğu gibi ,zarurî olan bakma ve nefes alma sebebiyle yüzün diğerleri gibi örtülmesinde zorluk vardır. Bir de şahitl i kte, mahkemede, bir de nikahta yüzün açılmasına ihtiyaç vardır. Bundan dolayı zaruretler kendi miktarınca takdir olunmak üzere bunların açılmasında sakınca yoktur. Fakat bunlardan geriye kalanlarının açılması, görülmesi, bakılması haramdır ve nâmahremden örtülmesi gerektir.]]>
KURÂN I KERİM TEFSİRİ ELMALI'LI M.HAMDİ YAZIR NİSA SURESİ 31.AYET MEALİ TEFSİRİ
31-Önce erkekler hakkındaki bu emir ve ihtardan sonra müslümanlar, şimdi de kadınlar hakkındaki şu emre dikkat etsinler.
Müminelere de, yani mümin kadınlara da söyle: Gözlerini indirsinler, helal olmayan erkeklere bakmaktan sakınsınlar, zira bakmak, zinanın postacısıdır, derler. Ve avret yerlerini korusunlar, tamamiyle örtüp, zinadan korunsunlar. Ve zinetlerini teşhir etmesinler. Kadının zineti denince örfte, taç küpe, gerdanlık, bilezik ve benzeri takılar, sürme, kına ve benze r leri ve elbise süsleri gibi şeyler akla geliverir. A'râf Sûresi'nde "Ey Adem oğulları! Her mescide gidişinizde zinetli elbiseler giyin" (A'râf, 7/31) âyetinde zinetin elbise demek olduğu da geçmişti. O halde bu zinetleri açmak bile yasaklanmış olun c a, bunların mahalli olan vücudu açmak öncelikle yasaklanmış olur. Yani vücudlarını açmak şöyle dursun, üzerlerindeki zinetleri bile açmasınlar. Bununla birlikte bir kısım âlimler, burada zinetten maksadın, zinetin takıldığı, kullanıldığı yer olduğu fikri n i kabul etmişlerdir ki, yüz, sürme ve allık yeri; baş, taç yeri; saç, örgü ve büklüm yeri; kulaklar, küpe yeri; boyun ve göğüs, gerdanlık yeri; el, yüzük ve kına yeri; bilekler, bilezik yeri; pazular, pazubent yeri; baldırlar; halhal yeri; ayaklar da, ell e r gibi kına yeridir. Bunlardan başka vücudun kısımları da aslında açılmaz.
Bu âlimlerden bazıları muzaafın hazfi veya zikr-i hâl, irade-i mahal ile "ziynet yeri" takdirinde bir mecaz gözetmiştir. Buna delil olarak da, kadının vücudundan ayrı olduğu zaman o zinetlere normal olarak bakmak ve alıp satmak ittifakla caiz ve mübah olduğunu ifade ve kabul etmişlerdir. Bazıları da
yine bu delil ile, kadının asıl zineti, vücudunun güzel yaratılışı, zinet yapmaktan gaye de vücudun süslenmesi olduğunu kabul ederek bu zinetten maksadın, yalnız vücut olduğunu kabul etmişler ve kadınların birçoğu yapmacık zinetten uzak bulunmakla zaten zinetli oldukları halde yaratılış zinetinin zaten hepsinde bulunması ve her kadın bedeninin özünde bir zinet olması hükmün genelliği hakkını yerine getirme noktasından bu tahsisin bir destekleyicisi olduğunu söylemişler ve buna göre şu mânâyı vermişlerdir: Kadınlar yaratılıştan zinetleri demek olan vücudlarının hiçbir tarafını açmasınlar.
Doğrusu, doğal olan güzelliklere, zinet denilmekten çok "cemal" denilmesi daha yaygın ve zinet tabiri yapma şeylerle süslenen takılarda meşhur ise de "Kadınlardan, oğullardan, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşten...aşırı sevgi ile bağlanılan bu gibi şeyler insanlar için bezenip süslend i" (Âl-i İmrân, 3/14) âyetinin delaletiyle zinet kavramının yaratılıştan olana da sonradan yapmaya da şâmil olduğunda şüpheye yer yoktur. Zinet ve güzelliğin hakkı da meydana çıkarılmasını kendi sahiplerine tahsis edip başkalarından gizlenmektir.
Hüsn olsa da vâcibü't-tecellî - Gizler onu Hak nikâb içinde
Ağyârına gösterir mi hurşîd Didârını hîç o tâb içinde
"Güzelliğin ortaya çıkması gerekse de, gizler onu Hak bir örtü içinde
Başkasına gösterir mi güneş, yüzünü hiç o parlaklık içinde"
Ancak görünen kısımları müstesna, O zinetlerden dışa gelen örtülse bile görünmesi doğal olanı, bu hükümden müstesna ve başka bir hükme tabidir ki, bunlar örtünün dış tarafıyla el ve yüz zinetleridir. Çünkü örtünün kendisi de kadının bir zinetidir. Tabiîdir ki, bunun dışı görünecektir. El ve yüzün de, namazda görünmesi adettir. Ebu Davud'un Müsned'inde rivayet edildiği üzere, Peygamber (s.a.v) Hz. Esma'ya "Ya Esma, kadın bülûğa erince ondan görülebilecek olan ancak şudur." buyurmuş ve kendi mübarek yüzüne ve avuç içlerine işaret etmişlerdir. İş yaparken, gerekli eşyayı tutarken ve hatta örteceğini örterken bile elin açılması gerekli olduğu gibi ,zarurî olan bakma ve nefes alma sebebiyle yüzün diğerleri gibi örtülmesinde zorluk vardır. Bir de şahitl i kte, mahkemede, bir de nikahta yüzün açılmasına ihtiyaç vardır. Bundan dolayı zaruretler kendi miktarınca takdir olunmak üzere bunların açılmasında sakınca yoktur. Fakat bunlardan geriye kalanlarının açılması, görülmesi, bakılması haramdır ve nâmahremden örtülmesi gerektir.]]>
https://eylulforum.com/konu-kuran-i-arapca-okumanin-faydalari-kuran-i-arapca-okumak
Mon, 21 Dec 2009 14:56:41 +0200https://eylulforum.com/konu-kuran-i-arapca-okumanin-faydalari-kuran-i-arapca-okumak
Hz. Peygamber (a.s.m)`da: "Kim Allah`ın kitabından bir harf okursa onun için bir hasene vardır. Bir haseneye on misli sevab verilir. Ben Elif Lam Mim bir harftir demiyorum. Elif bir harftir, Lam bir harftir, Mim bir harftir diyorum."2 hadislerinde Kur`an`ı bizzat okumanın ibadet sevabı kazandıracağına dikkat çekmişlerdir. Ki, Kur`an bu özelliği ile ayrıcalık kazanmış, başkalarına fark atmıştır.
2. Kur’an-ı Kerim’i Arapça okumak, Allah`ın bundan önceki kitaplarının başına gelen değiştirilme ve tahriften O’nu korumak içindir. Cenab-ı Hakkın mânâsını anlamasa dahi Kur`an`ı okuyanlara büyük mükafat va`d etmesi, Kur`an`ın koruması ve bekası için en mühim nedenlerden biri olmuştur.
Onun için insanlar Kur`an okumaya aşırı düşkünlük göstermişler, hatta bir kısmı Kur`an`ın hâfızı olmuştur. Kıraatın, Kurra ve hafızların çoğalıp her tarafa yayılması, Kur`an`ın dillerde deveranını netice vermiştir. Dolayısıyla hiç kimse onu değiştirmeye cür`et edememiş, çünkü Kur`an`ın ârifleri tarafından şiddetle kınanacağını hesaba katmışlardır. Nitekim buna cüret eden İslâm düşmanları, Kur`an ârifi, âlimi, kurra ve hâfızları tarafından ağızlarının payını almışlardır.
3. Müslümanlar arasında dil birliğini sağlamak, dinî birliklerini kuvvetlendirmek, aralarında anlaşma ve yardımlaşma vesilelerini kolaylaştırmak, böylece saflarını kuvvetlendirmek, güçlerini artırmak, sözlerini yüceltmek.
Bu ilahî ve yüce bir siyasettir. Bu siyaset başarılı olmuştur.
4. Devamlı okuyanın yavaş yavaş düşünme ve anlamaya da yol bulacağını sağlamak ve onunla amel etme imkanını temin etmek. Bu gün onu gafil okuyan, yarın onu hatırlayarak, düşünerek okur, yarın düşünerek okuyan da onun rehberliğinde amel etmeye başlar. Böylece okuyucu bir dereceden daha yüksek bir dereceye intikal eder.3
Şimdi şu soruyu sorabilir miyiz?
Kur`an`ın orijinal Arabçasını istemeyenler veya Türkçe Kur`an isteyenler bu saydığımız maddelerin aksini söyleyebilirler mi? Yani müslüman oldukları halde:
Biz Kur`an`ın Arabçasını okumanın ibadet olduğuna inanmıyoruz, ondan sevab da beklemiyoruz, diyebilirler mi?
Ve yine diyebilirler mi ki, bizim, Kur`an`ın kıyamete kadar korunması, tahrif ve değiştirilmelerden uzak kalması gibi, müslümanların birliğini korumak gibi bir derdimiz yok, diyebilirler mi?
Müslüman oldukları için bunu diyemeyeceklerdir. Diyemeyeceklerine göre Kur`an`ın Arabçasına sahip olmalıdırlar, Türkçe ibadet, Türkçe Kur`an, Türkçe kâmet gibi basit, hiç bir ilmî ve dinî değeri olmayan heva ve heveslerden vazgeçmelidirler.
"Çünkü aziz Kitab`ın, arşını terk etmesi mümkün değildir. Onun arşı Arabçadır. Kur`an`ı o arşa oturtan da Yüce Allah`tır. Padişah tahtını boşaltırsa izzet ve kuvvetten padişah için ne kalır? İşte bu Kur`an`ı Allah, sözlerin padişahı yapmış, ona i`caz tâcını giydirmiş, onun Arabçasını da bu i`caz ve i`tizaza bir ayna yapmıştır.4 "O bir Kitab-ı Azizdir. Ne önünden ne arkasından batıl ona yaklaşamaz. O, çok övülen hikmet sahibi Allah`dan indirilmiştir."5
Biz milletimizi, vatanımızı, milli değerlerimizi, Türkçemizi seviyoruz. Ama aynı zamanda biz en mukaddes varlığımız olan Dinimizi, Kur`an`ımızı ve Kur`an`ın dili olan Arabçayı da seviyoruz.
Türkçe ibadet konusunda ısrar edenler Arabçaya olan düşmanlıklarını da îlan ve itiraf etmektedirler. Arapçaya olan düşmanlıklarından nerdeyse Kur`an`a da düşmanlıklarını söyleyecekler ama hamdolsun ki, bir İslâm ülkesinde yaşamakta ve kendilerinin de müslüman olduklarını söylemektedirler.
Zaman zaman öylesine garip tutum ve tavır içine girmektedirler ki, ırkçılık sevdasından mıdır yoksa din düşmanlığından mıdır sözü: "Neden Kur`an Türkçe gelmedi de Arabça geldi, neden Peygamber Araplardan çıktı da Türklerden çıkmadı?" demeye getiriyorlar. Bu benim aklıma şu ayeti getirdi: "İsrailoğulları Hz. Musa (a.s)`ya: "Ey Musa, onların tanrıları olduğu gibi, bizim için de bir ilah yap." dediler. Musa: "Gerçekten siz cahil bir toplumsunuz." dedi.6 Halbuki bu tavır ve anlayış ne kadar yanlıştır.
Biz aciz bir mahluk olarak, âlemlerin Rabbi ve Hâlıkı olan Allah`ı yargılamaya hakkımız var mı?
O Allah, dilediğini yapmakta ve istediği gibi hükmetmede serbest olmasaydı Allah olamazdı. O böyle yapmışsa mutlaka bunun bir hikmeti vardır, deyip Allah`ın hükmüne boyun eğmemiz gerekir, müslümana da yakışan budur.
İmam Şafii`nin Risalesinde şu ifadelere rastlıyoruz:
Arap olmayanların, Arap lisanına tâbi olmaları gerekir. Çünkü o bütün insanlığa elçi olarak gönderilen Allah Resulu (a.s)`nün dilidir. Onun dinini kabul edenler dilini de seve seve kabul ederler.
Her müslüman elinden geldiği kadar Arap dilini öğrenmesi lazımdır. Ta ki, Allah`dan başka ilah olmadığına, Muhammed`in O`nun kulu ve Resulu olduğuna şehadet edebilsin. Allah`ın kitabını okuyabilsin, tekbir ve tesbihlerle Allah`ı zikredebilsin.7
Yüce Allah Peygamberini Türklerden, kitabını da Türkçe gönderseydi bu sefer de başka milletler neden peygamber bizden çıkmadı, kitab bizim dilimizle gönderilmedi diyebilirlerdi ve bu soruların ardı arkası kesilmezdi.
Öyleyse bize düşen Allah ne yaparsa doğru yapar deyip O`nun son Peygamberinin dinini ve dilini benimsemek, onu anlamak ve o istikamette yaşamaktır. Hepsi bu kadar.
Bu Gün Gelinen Nokta
Kur`an, Türkçe`yi kanatlandırmış ve Kur`an`ın ana kavramlarını, fiillerini, tabirlerini ve kültürünü hayranlık uyandıracak bir marifetle Türkçe`ye taşıyan ecdadımızın kendi dillerini beynelmilel ve beynel İslam çapta bir kemal derecesine ulaştırmıştır. Dil ırkçılarının Türkçe`den kovmaya çalıştıkları şey Arapça`dan ibaret değildi; onlar Türkçe`deki Kur`anî kültür ve muhtevayı kazımaya kararlı idiler.8
Bu gün artık gelinen nokta ve hâkim olan kanaat şudur: Kur`an Arapçasız olmaz. Arapça`nın dışında bir dille ortaya konan da Kur`an sayılmaz. Çünkü Üstad Bediüzzaman`ın ifadesiyle "Lisan-ı nahvi olan Arapça`dan başka Kur`an`ın meziyetlerini ve nüktelerini hiçbir lisan muhafaza edemez."9]]>
Hz. Peygamber (a.s.m)`da: "Kim Allah`ın kitabından bir harf okursa onun için bir hasene vardır. Bir haseneye on misli sevab verilir. Ben Elif Lam Mim bir harftir demiyorum. Elif bir harftir, Lam bir harftir, Mim bir harftir diyorum."2 hadislerinde Kur`an`ı bizzat okumanın ibadet sevabı kazandıracağına dikkat çekmişlerdir. Ki, Kur`an bu özelliği ile ayrıcalık kazanmış, başkalarına fark atmıştır.
2. Kur’an-ı Kerim’i Arapça okumak, Allah`ın bundan önceki kitaplarının başına gelen değiştirilme ve tahriften O’nu korumak içindir. Cenab-ı Hakkın mânâsını anlamasa dahi Kur`an`ı okuyanlara büyük mükafat va`d etmesi, Kur`an`ın koruması ve bekası için en mühim nedenlerden biri olmuştur.
Onun için insanlar Kur`an okumaya aşırı düşkünlük göstermişler, hatta bir kısmı Kur`an`ın hâfızı olmuştur. Kıraatın, Kurra ve hafızların çoğalıp her tarafa yayılması, Kur`an`ın dillerde deveranını netice vermiştir. Dolayısıyla hiç kimse onu değiştirmeye cür`et edememiş, çünkü Kur`an`ın ârifleri tarafından şiddetle kınanacağını hesaba katmışlardır. Nitekim buna cüret eden İslâm düşmanları, Kur`an ârifi, âlimi, kurra ve hâfızları tarafından ağızlarının payını almışlardır.
3. Müslümanlar arasında dil birliğini sağlamak, dinî birliklerini kuvvetlendirmek, aralarında anlaşma ve yardımlaşma vesilelerini kolaylaştırmak, böylece saflarını kuvvetlendirmek, güçlerini artırmak, sözlerini yüceltmek.
Bu ilahî ve yüce bir siyasettir. Bu siyaset başarılı olmuştur.
4. Devamlı okuyanın yavaş yavaş düşünme ve anlamaya da yol bulacağını sağlamak ve onunla amel etme imkanını temin etmek. Bu gün onu gafil okuyan, yarın onu hatırlayarak, düşünerek okur, yarın düşünerek okuyan da onun rehberliğinde amel etmeye başlar. Böylece okuyucu bir dereceden daha yüksek bir dereceye intikal eder.3
Şimdi şu soruyu sorabilir miyiz?
Kur`an`ın orijinal Arabçasını istemeyenler veya Türkçe Kur`an isteyenler bu saydığımız maddelerin aksini söyleyebilirler mi? Yani müslüman oldukları halde:
Biz Kur`an`ın Arabçasını okumanın ibadet olduğuna inanmıyoruz, ondan sevab da beklemiyoruz, diyebilirler mi?
Ve yine diyebilirler mi ki, bizim, Kur`an`ın kıyamete kadar korunması, tahrif ve değiştirilmelerden uzak kalması gibi, müslümanların birliğini korumak gibi bir derdimiz yok, diyebilirler mi?
Müslüman oldukları için bunu diyemeyeceklerdir. Diyemeyeceklerine göre Kur`an`ın Arabçasına sahip olmalıdırlar, Türkçe ibadet, Türkçe Kur`an, Türkçe kâmet gibi basit, hiç bir ilmî ve dinî değeri olmayan heva ve heveslerden vazgeçmelidirler.
"Çünkü aziz Kitab`ın, arşını terk etmesi mümkün değildir. Onun arşı Arabçadır. Kur`an`ı o arşa oturtan da Yüce Allah`tır. Padişah tahtını boşaltırsa izzet ve kuvvetten padişah için ne kalır? İşte bu Kur`an`ı Allah, sözlerin padişahı yapmış, ona i`caz tâcını giydirmiş, onun Arabçasını da bu i`caz ve i`tizaza bir ayna yapmıştır.4 "O bir Kitab-ı Azizdir. Ne önünden ne arkasından batıl ona yaklaşamaz. O, çok övülen hikmet sahibi Allah`dan indirilmiştir."5
Biz milletimizi, vatanımızı, milli değerlerimizi, Türkçemizi seviyoruz. Ama aynı zamanda biz en mukaddes varlığımız olan Dinimizi, Kur`an`ımızı ve Kur`an`ın dili olan Arabçayı da seviyoruz.
Türkçe ibadet konusunda ısrar edenler Arabçaya olan düşmanlıklarını da îlan ve itiraf etmektedirler. Arapçaya olan düşmanlıklarından nerdeyse Kur`an`a da düşmanlıklarını söyleyecekler ama hamdolsun ki, bir İslâm ülkesinde yaşamakta ve kendilerinin de müslüman olduklarını söylemektedirler.
Zaman zaman öylesine garip tutum ve tavır içine girmektedirler ki, ırkçılık sevdasından mıdır yoksa din düşmanlığından mıdır sözü: "Neden Kur`an Türkçe gelmedi de Arabça geldi, neden Peygamber Araplardan çıktı da Türklerden çıkmadı?" demeye getiriyorlar. Bu benim aklıma şu ayeti getirdi: "İsrailoğulları Hz. Musa (a.s)`ya: "Ey Musa, onların tanrıları olduğu gibi, bizim için de bir ilah yap." dediler. Musa: "Gerçekten siz cahil bir toplumsunuz." dedi.6 Halbuki bu tavır ve anlayış ne kadar yanlıştır.
Biz aciz bir mahluk olarak, âlemlerin Rabbi ve Hâlıkı olan Allah`ı yargılamaya hakkımız var mı?
O Allah, dilediğini yapmakta ve istediği gibi hükmetmede serbest olmasaydı Allah olamazdı. O böyle yapmışsa mutlaka bunun bir hikmeti vardır, deyip Allah`ın hükmüne boyun eğmemiz gerekir, müslümana da yakışan budur.
İmam Şafii`nin Risalesinde şu ifadelere rastlıyoruz:
Arap olmayanların, Arap lisanına tâbi olmaları gerekir. Çünkü o bütün insanlığa elçi olarak gönderilen Allah Resulu (a.s)`nün dilidir. Onun dinini kabul edenler dilini de seve seve kabul ederler.
Her müslüman elinden geldiği kadar Arap dilini öğrenmesi lazımdır. Ta ki, Allah`dan başka ilah olmadığına, Muhammed`in O`nun kulu ve Resulu olduğuna şehadet edebilsin. Allah`ın kitabını okuyabilsin, tekbir ve tesbihlerle Allah`ı zikredebilsin.7
Yüce Allah Peygamberini Türklerden, kitabını da Türkçe gönderseydi bu sefer de başka milletler neden peygamber bizden çıkmadı, kitab bizim dilimizle gönderilmedi diyebilirlerdi ve bu soruların ardı arkası kesilmezdi.
Öyleyse bize düşen Allah ne yaparsa doğru yapar deyip O`nun son Peygamberinin dinini ve dilini benimsemek, onu anlamak ve o istikamette yaşamaktır. Hepsi bu kadar.
Bu Gün Gelinen Nokta
Kur`an, Türkçe`yi kanatlandırmış ve Kur`an`ın ana kavramlarını, fiillerini, tabirlerini ve kültürünü hayranlık uyandıracak bir marifetle Türkçe`ye taşıyan ecdadımızın kendi dillerini beynelmilel ve beynel İslam çapta bir kemal derecesine ulaştırmıştır. Dil ırkçılarının Türkçe`den kovmaya çalıştıkları şey Arapça`dan ibaret değildi; onlar Türkçe`deki Kur`anî kültür ve muhtevayı kazımaya kararlı idiler.8
Bu gün artık gelinen nokta ve hâkim olan kanaat şudur: Kur`an Arapçasız olmaz. Arapça`nın dışında bir dille ortaya konan da Kur`an sayılmaz. Çünkü Üstad Bediüzzaman`ın ifadesiyle "Lisan-ı nahvi olan Arapça`dan başka Kur`an`ın meziyetlerini ve nüktelerini hiçbir lisan muhafaza edemez."9]]>