takipçi satın al

instagram takipçi hilesi

takipçi

izmir escort escort izmir izmir escort bayanlar urlexpander.edu.pl dnswhois.edu.pl createaform.com obio.link muzikindirdinle.com izlexl.com downloadbu.com xcryptotrack.com scriptsnulled.net

<![CDATA[Eylül Forum | Hayat Paylaşınca Güzel - Dahiliye (İç Hastalıkları) ]]> https://eylulforum.com/ 2025-07-04T22:15:31Z MyBB 2017-03-16T22:17:29Z 2017-03-16T22:20:59Z https://eylulforum.com/konu-kemoterapi--21028 <![CDATA[Kemoterapi]]> Kemoterapi
Kemoterapi cerrahi ve radyoterapi ile birlikte tümör tedavisinin çok önemli bir parçasıdır. Bir
çok kemoterapi türü vardır, kemoterapi esnasında hissettikleriniz başkasının deneyiminden
çok daha farklı olabilir.

resim

Kemoterapinin Yan Etki Yapmasının Nedeni
Kemoterapi ilaçları istenmeyen hücreleri imha ederken vücudun normal olan hücrelerini de etkisi altına alır. Kemoterapiden en fazla etkilenen normal vücut hücreleri, kemik iliği, mide bağırsak sistemi ve saç kökünün hücreleri gibi en hızlı şekilde bölünen hücrelerdir. Bu sebeple en fazla rastlanan yan etkiler yorgunluk, kusma, bulantı ve saçların dökülmesidir. Bu yan etkiler kullanılan ilaca sizin vücudunuzun kendi tepkisidir. Bu sebeple her hasta için belirli bir yan etki için tahminde bulunmak zordur. Bir kemoterapi seansı sonrası gözlemlediğiniz yan etkinin bir sonraki seanstan sonra aynı olmadığını görebiliriz.

Kemoterapinin Yan Etkileriyle Başa Çıkma Yöntemleri
Kemoterapinin çok farklı yan etkileri olabilir. Halsizlik ve yorgunluk hali, iştahsızlık, kanama, kansızlık, kabızlık, ishal, saç dökülmesi, enfeksiyon riskinin fazlalaşması, hafıza değişiklikleri, yutkunma zorluğu, bulantı ve kusma, kas ve sinir sistemindeki değişimler, ağrılar, üreme ve cinsellik sistemindeki değişiklikler, cilt ve tırnaklarda değişiklikler, idrar değişiklikleri, kemoterapinin olması muhtemel yan etkileridir. Sıralanan yan etkiler tüm hastalarda görülmeyeceğinden yan etki listesinin uzun olmasından dolayı endişeye kapılmanıza gerek yoktur.]]>
false
2016-06-19T05:52:12Z 2016-06-19T05:52:12Z https://eylulforum.com/konu-rota-virusu <![CDATA[Rota Virüsü]]> Rota Virüsü Nedir? Rota Virüsü'nün Zararları? Rota Virüsü Nereden Bulaşır?
Dünya genelinde rota virüslerinin her yıl 111 milyonun üzerinde gastroenterit (yani mide-bağırsak enfeksiyonu) vakasından ve yaklaşık olarak 600.000 ölüm hadisesinden sorumlu olduğu tahmin edilmektedir. Bu ölüm hadiselerinin %82’sinin gelişmekte olan ülkelerde olduğu gözlemlenmiştir ve bu da geçtiğimiz her gün yaklaşık 1205 çocukluk çağı ölüm hadisesine eşit gelir. Gelişmiş durumda ve gelişmekte olan ülkelerde rota virüs hastalığı fazlalığının benzer düzeyde olması, bu hastalığın sadece suyun kalitesi, sağlık için alınan önlemler yada hijyen koşullarını iyileştirmeyle kontrol altında tutulamayacağını düşündürmektedir. Şiddetli rota virüs gastroenteritinin güncel tedavisi sıvı-elektrolit kaybının önüne geçilmesidir. Bu tedavi şiddetli ve ölümcül enfeksiyonların sayısının azaltılmasına destek olmakla birlikte, özellikle de gelişmekte olan ülkelerde, ölüm oranları kabul edilemez düzeyde yüksek durumda olmaktadır. Bu bulgular, gelişmiş ve gelişmekte olan bütün ülkelerde yüksek hastalık düzeyi ve ilişkili maliyetle birlikte, rota virüs nedenli hastalığı önlemek için yeni ve daha etkili halk sağlığı planlamalarına kuvvetle gereksinim duyulduğunu vurgulamaktadır.
Aşılamanın, şiddetli rota virüs hastalığının sıklığı üzerinde önemli derecede etkisi olabilecek tek kontrol yöntemi olduğu bilinmektedir.
Aşı, 6 ayı doldurmamış bebeklere en az 4, en çok 8 hafta aralık ile 2 dozda uygulanabiliyor. 6 ayını doldurmadan aşılamanın bitirilmiş durumda olması gerekiyor. Yani bebek 5 aylık iken ilk doz uygulanması durumunda 6 aylıkken 2. doz yapılamıyor; dolayısıyla bu durumda ilk doz da yapılmamalıdır.]]>
false
2011-03-06T00:44:23Z 2011-03-06T00:44:23Z https://eylulforum.com/konu-dahiliye-nedir--8877 <![CDATA[Dahiliye Nedir ?]]> İç hastalıkları departmanı çocukluk çağını aşmış bireylerin iç organ sistemleri ilgili incelemeleri yapar. Bu sisteme ait organların fonksiyon bozukluklarıyla ilgili teşhis tedavi hizmetini verir. Bunun yanı sıra Sağlık hizmeti verdiği her bireyi kendisini hastalıklarda koruması için alınması gereken önlemler konusunda bilinçlendirir ve yönlendirir.

Dahiliye, tıbbın bir ana bilim dalıdır;İç Hastalıkları olarak da bilinir. İnsanın sindirim sistemi, hormonal sistemi, kalp, akciğer, böbrek, kan hastalıkları, kanserin dahili tanı ve tedavisi, enfeksiyon hastalıkları, romatizmal ve allerjik hastalıklar, yaşlı hasta grubunun sağlığı ve hastalıkları ile ilgilenir.

Genel Dahiliye tıbbın tüm klinik branşlarına temel teşkil eden bir disiplindir. Sağlık kuruluşlarına başvuran hastaların büyük çoğunluğunun problemleri iç hastalıklarının ilgi alanına girmektedir. Üst ve alt solunum yolu hastalıkları, hiper tansiyon, mide-bağırsak sistemi hastalıkları, böbrek hastalıkları, tiroid hastalıkları, şeker hastalığı, romatizmal hastalıklar gibi çok geniş bir skalayı kapsar.

Dahiliye, iç hastalıkları olarak bilinen, 6 ana bölümden oluşan bir bilim dalıdır.

Bu Bölümler:
1. Hematoloji (Kan Hastalıkları)
2. Endokrinoloji (Hormon Hastalıkları)
3. Gastroentenoloji ( Sindirim Sistemi Hastalıkları)
4. Onkoloji Kanser Hastalıkları)
5. Romatoloji (Romatizmal Hastalıklar)
6. Nefroloji (Böbrek Hastalıkları ve Hipertansiyon]]>
false
2010-10-06T11:38:34Z 2010-10-06T11:38:34Z https://eylulforum.com/konu-diyabet-hastalarina-yeni-umut <![CDATA[Diyabet hastalarına yeni umut...]]>
İngiltere’deki Cambridge Üniversitesi araştırmacıları, birinci tip diyabet hastası çocuklarda günlük insülin iğnelerine son verecek bir “yapay pankreas” geliştirdi.



Pankreas yerine geçen karmaşık cihaz, kan şekeri seviyesini ölçüyor, salgılanması gereken insülin dozunu ayarlıyor ve ilacı gece vücuda pompalıyor.

Birinci tip diyabet hastası çocuklar, özellikle uykudayken kan şekeri seviyesi tehlikeli derecede düştüğünde hipoglisemi atakları geçirme riskiyle karşı karşıya bulunuyor. İnsülinin daha önce belirlenmiş seviyelerde verilmesini sağlayan insülin pompaları halihazırda kullanılıyor. Ancak yeni sistem, insülin dozunun daha karmaşık bir şekilde takip edilip düzenlenmesini sağlıyor. Bu cihazla insülin dozunun yakından takip edilip düzenlenmesinin, kan şekerinin daha iyi kontrol edilmesi ve böylece tehlikeli hipoglisemi ataklarının önüne geçilmesini sağlayabileceği belirtiliyor.

Araştırma, 54 gece boyunca 5 ila 18 yaş arasındaki 17 çocuk arasında yapıldı. Yapay pankreas sisteminin, zamanın yüzde 60’ında kan şekeri seviyesini normal seviyelerde tuttuğu belirlendi. Bu oran, halen kullanılan pompalarda ise yüzde 40 seviyesinde. Bu süre içinde yapay pankreas bağlanan çocuklarda önemli hipoglisemi atağı görülmezken, normal pompaları kullanlarda 9 hipoglisemi vakası görüldü.

Böbrek naklinde doku uyumsuzluğuna son
İngiltere’de 15 yıldır diyaliz makinesine bağlı olarak yaşayan Maxine Bath adlı kadın hastaya, kardeşinden alınan ’uyumsuz’ böbrek nakledildi

Hayatının 15 yılını diyaliz makinesine bağlı olarak sürdürdükten sonra, ortaya çıkan tansiyonla ilgili problemler nedeniyle doktorların sadece birkaç ay ömür biçtiği Maxine Bath, Kasım 2009’da Coventry Üniversite Hastanesi’nde, tansiyonunun tehlikeli boyutlarda düşük olmasına karşın, yapılan operasyonla kız kardeşinden alınan böbreğin başarıyla nakledilmesi sayesinde tekrar sağlığına kavuştu. İngiltere’de yayınlanan Times gazetesinin haberine göre ameliyatta, plazmayı kandan ayırıp soğutarak protein ve antikorların jelimsi bir maddeye dönüşmesini sağlayan bir soğuk filtrasyon sistemi kullanıldı.

Bu sayede nakledilen organın vücut tarafından reddedilmesine neden olan antikorlardan arındırılan kan, yeniden ısıtma işleminden geçirilerek hastaya geri verildi. Ameliyatı yapan ekipten Dr. Rob Higgins, yeni ameliyat tekniğinin, vücutla doku uyuşmazlığı olan bir organın nakledilmesinde ilk kez kullanıldığına işaret etti. Organın vücut tarafından reddedilmesine neden olan antikorları devre dışı bırakan diğer yöntemlerin Bath’ın zaten tehlikeli boyutlarda düşük olan tansiyonunun daha da düşmesine neden olacağına dikkati çeken Higgins, yeni tekniğin bu açıdan çok önemli olduğunun altını çizdi.

Bath, Kasım ayındaki ameliyattan sonra geçirdiği 6 aylık rehabilitasyon devresinin ardından yaptığı açıklamada, “Ameliyatın üstünden çok zaman geçmiş olmamasına karşın kendimi şimdiden çok daha sağlıklı hissediyorum. Daha önce hiçbir zaman yiyemediğim fıstık ve çikolata gibi yiyecekleri tekrar yiyebilmeyi dört gözle bekliyorum” dedi.

Prof. Demirbaş: Biz 2007’de yaptık
Medical Park Antalya Hastanesi Organ Nakli Merkezi Direktörü Prof. Dr. Alper Demirbaş, İngiltere’deki nakil ameliyatını kendilerinin ilk kez 2007’de yılında yaptıklarını söyledi: “Biz Türkiye’de ilk defa kan ve doku uyumu olmadan böbrek nakli yaptık. 12 kan ve doku uyumu olmayan ameliyat gerçekleştirdik. Bunlardan 11’i hala çalışıyor. Bu ilk defa 20 yıl önce Japonya’da yapıldı. Tüm gelişmiş ülkelerde bu ameliyatlar yapılıyor. Türkiye’de maaliyeti yüksek olduğu için yaygınlaştırılamıyor. SGK bunu karşılamıyor. Biz bunun için gerekli başvuruları yaptık. Türkiye’de organ nakli olan kişi sayısının artırılması için, organ naklinin önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. İngiltere’de uygulanan ”cryo filtration“ tekniği kullanılan bir yöntem. Biz Türkiye’de bu tekniği kullanmadık, çünkü buna gerek kalmadı. Amerika’da ve Japonya’da bu teknik kullanılıyor. Ben 1997 yıllarında Amerika’daydım ve bu tekniği kullanıyorduk. Belki İngiltere’de bu bir ilktir.”
(Vatan)]]>
false
2010-10-06T11:38:05Z 2010-10-06T11:38:05Z https://eylulforum.com/konu-karaciger-yaglanmasi <![CDATA[Karaciğer Yağlanması]]>
Karaciğer yağlanmasının önemli bir sebebi de, uzun süre alkol kullanımıdır. Alkole bağlı karaciğer yağlanması, sirozla sonuçlanabilen ciddi bir hastalığın ilk devresidir. Bu yüzden çok ciddiye alınmalıdır. İnsan bedenine ciddi hasar veren alkolün kontrolsüz kullanımı, düzeltilmesi mümkün olmayan sorunlar yaratır.

Ayrıca karaciğer yağlanması, B ve C hepatitlerinin kronikleşmesi, karaciğerde bakır ve demir birikmesi, bağışıklık sisteminin bedeni yanlış ve dikkatsiz denetlemesi gibi nedenlerle de ortaya çıkabilir.Karaciğer yağlanmasında, önemli bir belirti her zaman olmayabilir. Hastalık, hiçbir belirti vermeden yıllarca sinsi bir seyir gösterebilir. Halsizlik, kırgınlık, yorgunluk veya doygunluk hissi çok az hastada olabilir.

Alkolle ilgisi olmayan karaciğer yağlanması çok tehlikeli değildir. Siroz, karaciğer kanseri gibi hastalıklar listeden ekarte edilebilir. Tedavide kilo vermek, kan şekerini düzenlemek, trigliserid seviyesini indirmek çok etkilidir. Karaciğer yağlanmasını azaltmanın yeni bir yolu da, antioksidan tedavisidir.

Yağlanmanın Nedenleri:

Metabolik sendrom
Obezite/ şişmanlık
Sirozun ilk evreleri
Karaciğer depo hastalığı
Endüstriyel toksinler
Şeker hastalığı
Trigliserid fazlalığı
Bakır ve Demir Depo Hastalığı
İlaçlar

Karaciğer Yağlanması - *MSN Kadın - Sağlıklı Yaşam ve Diyet

Hızlı kilo vermek de karaciğer yağlanmasına yol açar
Aşırı kilolu olan (obezite: Vücut kitle indeksinin 30 kg/m2 olduğu zaman obezite tanısı konulur. Vücut kitle indeksi (VKİ); vücut kilosu/metre cinsinden boyun karesi olarak hesaplanır. Ör; 70 kilo ağırlığında ve 1,70 m boyunda olan bir kişinin VKİ=70/1.70x1.70= 24,22 kg/m2 olarak hesaplanır) insanlar  oranında kilo verdiğinde karaciğerdeki iltihaplanma/yangı ve büyüme geriler. Ancak kilo verme konusunda en önemli konulardan birisi de hızlı kilo vermekten kaçınılmasıdır. Haftada 1 kg verecek şekilde plan yapılmalıdır. Daha hızlı kilo vermek de kendi başına karaciğer yağlanması yapabilir. Bu nedenle şok diyetlerden, aşırı açlık öneren diyetlerden mutlaka uzak durulmalıdır.

Ayrıca hayvansal yağlardan, sakatat, yağlı et, tavuk derisi gibi gıdalardan kaçınılmalı, sebze, meyve, beyaz et ve lifli gıdalar tüketilmelidir.

Yürüyüş yapın
Egzersiz de kilo vermede, karaciğer yağlanmasında önemli bir mekanizma olan insülin direncini düşürmede ve ayrıca uzun vadeli olarak kalp ve damar hastalıklarından korunmada faydalı olduğu kesin olarak gösterilmiştir. Bu yararın ortaya çıkması için en az, günde 30-45 dk olmak üzere haftada 4 gün tempolu yürüyüş gereklidir.


Uzm. Dr. Ebubekir Şenateş
İç Hastalıkları Uzmanı ve Gastroenteroloji Asistanı
Sağlık Der İstanbul Şube Başkanı]]>
false
2010-10-06T11:37:32Z 2010-10-06T11:37:32Z https://eylulforum.com/konu-gaz-siskinlik-hazimsizlik <![CDATA[Gaz, Şişkinlik, Hazımsızlık]]>
BAHÇENANESİ YAPRAĞI, FRENK KİMYONU TOHUMU, PAPATYA ÇİÇEĞİ, TURUNÇ KABUĞU
Alman resmi gazetesinde 18.12.1991 tarihinde ( Heftnummer: 234, Fixe kombinationen) yayınlanarak modern bitkisel ilaç olarak yürürlüğe girmiştir. Doktor reçetesine göre eczanelerde hazırlanmaktadır.

Etkisi: Bahçe nanesi yaprağı, Frenk kimyonu tohumu ve Papatya çiçeği kramp giderici olarak, Bahçe nanesi yaprağı ve Turunç kabuğu gaz giderici olarak etki gösterir.

Kullanıldığı yerler: İştahsızlık halinde ve gaz, şişkinlik hissi gibi hazımsızlık şikayetlerinde kullanılır.

Kullanılmaması gereken haller: Safra kesesinde taş varsa kullanım için hekime danışılmalıdır.

İstenmeyen Etkileri: Bu karışımın kullanıldığı sürede cilt güneş ve diğer ültraviyole ışınlarına karşı duyarlı hale gelir ve ciltte tahrişe neden olabilir. Bu nedenle güneş banyosu yapılmamalı, uzun süre güneş ve ültraviyole ışınlarına maruz kalınmamalıdır.

İlaçlarla uyumsuzluğu: Yok.

Kullanım miktarı: Bahçenanesi yaprağı, Frenk kimyonu tohumu, Papatya çiçeği ve Turunç kabuğunun ilgili bölümlerinde belirtilen günlük kullanım miktarlarının % 25-40 ‘ı kadarı birlikte kullanılabilir.

Örnek bir çay karışımı şöyle olabilir:
Bahçenanesi yaprağı 25 gr
Frenk kimyonu tohumu 25 gr
Turunç kabuğu 25 gr
Papatya çiçeği 50 gr

Kullanım şekli: Hazır çay karışımı yoksa, 1 yemek kaşığı yukarıdaki karışımdan alınarak kullanımdan hemen önce dövülür, fincana konur, üzerine 150 ml kaynar su ilave edilir, fincanın ağzı kapalı olarak 10 dakika demlenir, süzülerek içilir. Günde 3 defa çayı taze hazırlanarak içilebilir.]]>
false
2010-10-06T11:37:09Z 2010-10-06T11:37:09Z https://eylulforum.com/konu-yumusak-doku-romatizmasi-ve-kas-agrilari <![CDATA[Yumuşak Doku Romatizması ve Kas Ağrıları]]>
Bitkisel İlaçların Etki Şekilleri:
Esans (Eterik yağ, uçucu yağ) ihtiva eden bitkisel ilaçlar iltihaplanmayı önler, ağrı dindirici etki gösterir, dokuların kanlanmasını artırır. Bu grupta bahçe nanesi esansı, biberiye yaprağı, çam tomurcuğu, çam esansı, kâfur, ladin esansı, nane esansı, ökaliptüs esansı ve arıtılmış terebentin yer almaktadır.

Esans ihtiva eden bitkisel ilaçlar tarif edildiği şekilde uygulanırsa istenmeyen etkileri göz ardı edilebilecek kadar azdır. Ancak tıbbi kalitede olmayan, iyi muhafaza edilmemiş, üreticisi belli olmayan, üretim izni olmayan ürünler fayda yerine zarar verir.
Esanslar sıcaklık, ışık ve hava etkisiyle bozulurlar. Serin ortamda, ağzı kapalı olarak ve ışık görmeyecek şekilde muhafaza edilmelidir.
Hamilelik ve emzirme döneminde esans ihtiva eden bitkisel ilaçların kullanımından kaçınılmalıdır. Bu konuda yeterli bilimsel çalışma olmadığı için emniyet tedbiri olarak kullanılması önerilmemektedir.

Uyarı: Esanslar çocukların yüzüne ve özellikle burnuna tutulmamalıdır, şok etkisiyle boğulma meydana gelebilir. Emzirme döneminde anne göğsüne ve göğüs çevresine esans ihtiva eden ilaçlar sürülmemelidir, çocuk zarar görür.

Ağrı dindirici olarak dağtütünü çiçeği, kavak tomurcuğu, söğüt kabuğu, kullanılmaktadır.
Dokuların kanlanmasını sağlamak için biberiye yaprağı, çam esansı, çayır çiçekleri, kâfur, ladin esansı, ökaliptüs esansı ve arıtılmış terebentin kullanılmaktadır.

Bağışıklık sistemini desteklemek amacıyla çörekotu ve sarımsak kullanılabilir. Diğer destek tedavilerle şikayetler azaltılır. Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi esas tedavidir. Belirtilen şekilde sarımsak 3 ay, çörekotu 8-10 ay kullanılır. Çörekotunun her yıl kullanılması genel sağlık açısından arzu edilen etkiler sağlar.

Bitkisel ilaçların bünyesinde çok sayıda madde olduğu için burada belirtilen etkilere ilave (sinerji) olumlu etkiler de beklenebilir.

Tedavi amacına göre aşağıda belirtilen bitkisel ilaçlardan bir veya birkaçı seçilerek birlikte kullanılabilir.

Bayırturpu: Dokulara kan akımını artırarak beslenmesini sağlar, mikrop öldürücü etkisi vardır. Uygulanacak alanın büyüklüğüne göre parmak kalınlığında bir tabaka ile kaplanacak miktarda bayır turpu rendelenir, ağrılı bölgeye yayılır, sargı beziyle sarılır 5 dakika tutulur. Rendelenmiş bayır turpu uzaklaştırılır, kızarmış bölgeye zeytinyağı sürülür. Bu uygulama günde bir defa veya gün aşırı yapılır ve en fazla 2-3 hafta süreyle uygulanır.

Biberiye yaprağı: Kanlanmayı artırarak dokuların beslenmesini destekler.
Banyo için: 50 gr dövülmüş veya öğütülmüş yaprak 1 litre kaynar su içinde kabın ağzı kapalı olarak 30 dakika demlenir, süzülerek banyo suyuna ilave edilir.
İlave olarak kâfur, ladin esansı ve nane esansı karışımından hazırlanan merhem kullanılabilir.

Çam Esansı: Dokuları kanlandırarak beslenmesini destekler hafif mikrop öldürücü etkisi vardır. % 10-15 esans ihtiva eden hazır ürünler ilgili bölgeye sürülerek kullanılır.
Hardal tohumu: Dokuları kanlandırarak beslenmesini sağlar. Sargı için: 4 yemek kaşığı öğütülmüş hardal tohumu ılık su ile lapa haline getirilip ilgili bölgeye sürülerek sarılır, sargı 15 dakika tutulur (çocuklarda 5-10 dakika). Hassas kişilerde süre kısaltılabilir. İlk uygulamada deri üzerinde 3 dakika tutulur, daha sonraki sargılarda süre uzatılarak derinin etkilenmesi gözlenir. Günde en fazla 4 defa uygulanır. 2 hafta süreyle kullanılabilir.

Kâfur: Dokularda kanlanmayı artırarak beslenmesini destekler. % 10-20 oranında kâfur ihtiva eden merhem şeklindeki hazır ürünler kullanılır. Biberiye yaprağı, nane esansı ve ökaliptüs esansı ile birlikte kullanılarak dokuların kanlanması artırılabilir, ağrı giderici etki sağlanır.

Ladin esansı: Dokuları kanlandırarak beslenmesini sağlar, hafif mikrop öldürücü etkisi vardır. % 10-15 oranında esans ihtiva eden ürünler ilgili bölgeye sürülerek uygulanır.
Nane esansı: Mikrop öldürücü ve serinleticidir. % 5-20 oranında esans ihtiva eden merhem şeklindeki hazır ürünleri kullanılır.

Ökaliptüs esansı: Dokuların kanlanmasını artırır, hafif kramp giderici etkisi vardır. % 5-20 oranında esans ihtiva eden merhem (veya yağda) halindeki hazır ürünleri sürülerek kullanılır. Kâfur ve terebentin (arıtılmış) birlikte kullanılarak etki artırılabilir.

Kâfur + Ökaliptüs esansı + Terebentin (arıtılmış) karışımı:
Dokuları kanlandırarak beslenmesini destekler ve mikrop öldürücü etki gösterir.
Örnek bir karışım şöyle olabilir:
Kâfur 5 gr
Ökaliptüs esansı 10 gr
Terebentin (arıtımış) 10 gr
Ayçiçek yağı 75 gr
Bu karışım ilgili bölgeye günde birkaç defa sürülerek ovulur.




Sarımsak: Günde 4 gr sarımsak ( Diş), bir defada 1 gr olmak üzere 4 defada yenir. Sarımsak havanda dövüldükten sonra, 4-5 dakika havanda bekletilir, yoğurda veya yemeğe katılarak yenir.
Sarımsak kokusunu bastırmak için maydanoz yenir, kakule çiğnenir, naneli sakız veya şeker kullanılır. Eşinize kokuyorsa yemesini öneriniz.


Çörekotu: Günde toplam olarak 15 gr çörekotu yenir. Bu miktar 2 veya 3 e bölünerek yemeklerden 30 dakika önce öğütülüp, az suyla yenir. Rendelenmiş bir elma veya armuda öğütülmüş çörekotu katılarak da yenebilir. Şeker hastası olmayanlar, pratik olması açısından haftalık kullanım miktarını öğütüp bekletmeden tahin-pekmeze ( 100 gr yeni öğütülmüş çörekotu, 100-150 gr pekmez ve 200-250 gr tahine karıştırılabilir, kişiler tat algısına göre miktarlarda değişiklik yapılabilir) karıştırarak yiyebilirler. Dişleri sağlam olanlar çiğneyerek yerlerse diş eti bakımı da yapılmış olur.Öğütülmüş olarak hazır satılan çörekotu alınmamalıdır, çok zararlıdır.

Not: Çörekotu hamilelik döneminde yenmemelidir. Doğuma bir hafta kala başlanıp emzirme süresince yenirse anne ve çocuk sağlığı açısından çok faydalıdır.
Çörekotu yeterli miktarda omega-3 ihtiva eder, ilave olarak omega-3 takviyeli gıdalar yenmemelidir.]]>
false
2010-10-06T11:36:44Z 2010-10-06T11:36:44Z https://eylulforum.com/konu-yesil-cay-siyah-cay <![CDATA[Yeşil çay, siyah çay]]>
Her iki çay da aynı çay yaprağından üretilir. Yeşil çayın üretiminde fermantasyon ( Mayalanma) işlemi uygulanmadığı için maliyeti daha düşüktür.

Fermantasyon işlemiyle çay yaprağının bileşiminde bulunan doğal maddeler değişime uğrar. Bu nedenle yeşil ve siyah çayın tıbbi etkileri farklılık gösterir.

Yeşil çay fermantasyon işlemine tabii tutulmadığı için, çay yaprağının bileşiminde bulunan flavonol ve glikosidleriyle tanenler ( Kateşin grubu) değişime uğramamış halde korunmuş olur.

Siyah çay daha ziyade vücutta meydana gelen zararlı maddelerin olumsuz etkilerinin giderilmesinde yardımcı olur ( Antioksidan). Yeşil çayda bu etkiye ilave olarak kanserden koruyucu özellik de bulunur. Her iki çayda da zindelik ve dinçlik veren uyarıcı özellik vardır.

Bu uyarıcı etkiden; Ruhsal ve bedensel bitkinlik durumunda, sınav öncesi çalışmalarda ve bunama gibi hallerde yararlanılır.

Her iki çay da halen gıda maddesi ve gıda desteği grubunda yer almasına rağmen, bilimsel çalışmalar ve pratik klinik birikimler nedeniyle Avrupa’da ilaç olarak kullanma yönünde yoğun çaba gösterilmektedir.]]>
false
2010-10-06T11:36:25Z 2010-10-06T11:36:25Z https://eylulforum.com/konu-iltihapli-eklem-romatizmasi <![CDATA[İltihaplı Eklem Romatizması]]>
İltihaplı Eklem Romatizması

Bağışıklık sistemi zayıflığı, iltihaplanma, alerji, kanda pıhtılaşma sorunları (hemofili) ve gut hastalığı nedeniyle meydana gelir.

Hastalık belirtileri arasında gece ve istirahat halinde ağrı, sabahları eklemde sertlik, kızartı, şişme görülebilir.

Bitkisel ilaçlar kanlanmayı artırarak dokuları besler, iltihaplanmayı önleyici ve ağrı dindirici olarak etki ederler.

Hastalığın başlangıcında bitkisel ilaçlarla tedavi iyileşmeyi hızlandırır. İlerlemiş hastalıklarda bitkisel ilaçlar destek tedavi olarak uygulanır, tedavi süresinin uzatılması gerekir (4-8 hafta).

Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için sarımsak ve çörekotu kullanılır. Tarif edildiği şekilde sarımsak 3 ay, çörekotu 8-10 ay kullanılır. Çörekotu kullanım süresinin uzatılması ilave faydalar sağlar.

Dahilen Kullanılan Bitkisel İlaçlar:

Altınbaşak otu: İltihaplanmayı önler, mikrop öldürücü etkisi vardır.
İnce kıyılmış 2 çay kaşığı ot fincana konur, üzerine 150 ml kaynar su ilave edilir, fincanın ağzı kapalı olarak 10 dakika demlenir, süzülerek içilir. Çayı taze hazırlanarak günde 3 defa içilir.

Huşağacı yaprağı: Vücuttan su atılmasını sağlar. Kullanım süresince günde 2-3 litre su içilmelidir. İnce kıyılmış 1 yemek kaşığı yaprak fincana konur, üzerine 150 ml kaynar su ilave edilir, fincanın ağzı kapalı olarak 10 dakika demlenir, süzülerek içilir. Çayı taze hazırlanarak günde 2-3 defa içilir.
Isırganotu ve söğüt kabuğu ile birlikte kullanılarak etki hızlandırılabilir.

Isırganotu ve yaprağı: Vücuttan su atılmasını sağlar (iltihaplanmayı önleyici ve bağışıklık sistemini destekleyici etki beklenir).
Huşağacı yaprağı ile birlikte kullanılabilir. Kullanım süresince günde 2-3 litre su içilmelidir. Kıyılmış 2-3 çay kaşığı ot fincana konur, üzerine 150 ml kaynar su ilave edilir, 10 dakika demlenir, süzülerek içilir. Çayı taze hazırlanarak günde 2-3 defa içilebilir.

Kavak tomurcuğu: Mikrop öldürücüdür, yaraların iyileşmesini hızlandırır. Altınbaşak otu ile birlikte kullanılması etkiyi artırır.
İnce kıyılmış 2 çay kaşığı tomurcuk fincana konur, üzerine 150 ml kaynar su ilave edilir, fincanın ağzı kapalı olarak 10 dakika demlenir, süzülerek içilir. Çayı taze hazırlanarak günde 3 defa içilebilir.

Söğüt kabuğu: İltihaplanmayı önler, ateşi düşürür ve ağrı dindiricidir.
İnce kıyılmış 1 çay kaşığı kabuk, fincana konur, üzerine 150 ml kaynar su ilave edilir, 15-20 dakika demlenir, süzülerek içilir. Çayı taze hazırlanarak günde 2-3 defa mümkün olduğunca sıcak olarak içilir.
Meyankökü ve civanperçemi ile birlikte kullanılabilir. Terletici mürver çiçeği ve ıhlamur ile birlikte kullanılması etkiyi artırır.

Haricen Kullanılan Bitkisel İlaçlar:

Dağtütünü çiçeği: İltihaplanmayı önler, mikrop öldürücü ve ağrı dindiricidir.
Kıyılmış 1 çay kaşığı çiçek fincana konur, üzerine 150 ml kaynar su ilave edilir, fincanın ağzı kapalı olarak 10 dakika bekletilir, süzülür. Sulu kısıma sargı bezi batırılarak ilgili bölgeye sarılır, sargı günde 3-4 defa aynı şekilde tekrarlanır.
Hazır merhem veya yağdaki ürünleri kullanılabilir. Papatya çiçeği, ökaliptüs esansı ve ada çayı ile birlikte haricen uygulanarak etkisi artırılabilir.

Kâfur: Dokuların kanlanmasını artırarak beslenmesini destekler
% 10-20 oranında kâfur ihtiva eden merhem şeklindeki hazır ürünleri ilgili bölgeye sürülüp ovularak kullanılır.

Tıbbi karakafes otu, kökü ve yaprağı: İltihaplanmayı önler, mantar öldürücüdür, dokuları geliştirir. Hazır merhem şeklindeki ürünleri kullanılır. Papatya çiçeği ile birlikte kullanılması etkiyi artırır.




Sarımsak: Günde 4 gr sarımsak ( Diş), bir defada 1 gr olmak üzere 4 defada yenir. Sarımsak havanda dövüldükten sonra, 4-5 dakika havanda bekletilir, yoğurda veya yemeğe katılarak yenir.
Sarımsak kokusunu bastırmak için maydanoz yenir, kakule çiğnenir, naneli sakız veya şeker kullanılır. Eşinize kokuyorsa yemesini öneriniz.


Çörekotu: Günde toplam olarak 15 gr çörekotu yenir. Bu miktar 2 veya 3 e bölünerek yemeklerden 30 dakika önce öğütülüp, az suyla yenir. Rendelenmiş bir elma veya armuda öğütülmüş çörekotu katılarak da yenebilir. Şeker hastası olmayanlar, pratik olması açısından haftalık kullanım miktarını öğütüp bekletmeden tahin-pekmeze ( 100 gr yeni öğütülmüş çörekotu, 100-150 gr pekmez ve 200-250 gr tahine karıştırılabilir, kişiler tat algısına göre miktarlarda değişiklik yapılabilir) karıştırarak yiyebilirler. Dişleri sağlam olanlar çiğneyerek yerlerse diş eti bakımı da yapılmış olur.Öğütülmüş olarak hazır satılan çörekotu alınmamalıdır, çok zararlıdır.

Not: Çörekotu hamilelik döneminde yenmemelidir. Doğuma bir hafta kala başlanıp emzirme süresince yenirse anne ve çocuk sağlığı açısından çok faydalıdır.
Çörekotu yeterli miktarda omega-3 ihtiva eder, ilave olarak omega-3 takviyeli gıdalar yenmemelidir.]]>
false
2010-10-06T11:36:07Z 2010-10-06T11:36:07Z https://eylulforum.com/konu-arslanayagi-otu <![CDATA[Arslanayağı otu]]> (Alchemillae vulgaris L.)

Alman resmi gazetesinde 18.09.1986 tarihinde yayınlanarak ( Heftnummer:173, ATC-Code:A09AX) modern tıbbi tedavide kullanılmaya başlanmıştır.
Diğer ismi: Arslanpençesi

Bitki: Anadolu, Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya’nın bir kısmında yetişir. 30-60 cm yüksekliğinde çok yıllık otsu bir bitkidir. Yapraklar 7-9 parmaklı ve ovaldir. Alt yaprakları saplı, 5-10 cm çapında, alt yüzü tüylüdür. Üst yapraklar küçüktür. Bitkinin üst kısımlarında açan çiçekleri küçük ve yeşilimsi sarı renklidir.

İlaç etkili kısmı: Çiçeklenme zamanında toplanan toprak üstü kısımları taze veya kurutulmuş olarak kullanılır. Arslanayağı otu bünyesinde %6-8 tanen ve %2 flavonoid bulunur.

Etkisi: Barsak yüzeyini büzüp sıkılaştırarak su kaybını azaltır.

Kullanıldığı yerler: Hafif, basit isal halinde kullanılır.

Kullanılmaması gereken haller: Yok.

İstenmeyen Etkileri: Yok.

İlaçlarla uyumsuzluğu: Yok.

Kullanım miktarı: Günlük ortalama kullanım miktarı 5-10 gr kuru arslanayağı otudur.

Kullanım şekli: Hazır ilaç veya çay olarak alınır. Çayı şu şekilde hazırlanır: İnce kıyılmış, dövülmüş veya öğütülmüş 2 çay kaşığı (2 gr) kuru arslanayağı otu fincana konur, üzerine kaynar su (150 ml) ilave edilir, 10-15 dakika demlenir, süzülerek içilir. Günde 3-5 defa taze olarak hazırlanıp birer fincan çayı tatlandırmadan içilebilir. Ağızda buruk ve kuru bir his bırakır.

Kullanım süresi: İsal 3-4 günde geçmiyorsa hekime başvurulmalıdır. Kullanım süresi boyunca yeterli miktarda su içilmelidir.

Uyarı:İsal halinde yüksek ateş ve/veya kan görülüyorsa derhal hekime gidilmelidir.]]>
false
2010-10-06T11:35:44Z 2010-10-06T11:35:44Z https://eylulforum.com/konu-meyan-koku-nane-papatya <![CDATA[Meyan kökü, nane, papatya]]>
Alman resmi gazetesinde 11.03.1992 tarihinde yayınlanarak ( Heftnummer:49, ATC-Code:A16AY) modern bitkisel ilaç olarak yürürlüğe girmiştir. Doktor reçetesine göre eczanelerde hazırlanmaktadır.

Etkileri: İltihaplanmayı önler, yaraların iyileşmesini hızlandırır, mide ülserinin iyileşmesini çabuklaştırır ve kramp gidericidir.

Kullanıldığı yerler: Mide-bağırsak bölgesinde kramp şeklinde şikayetlerle görülen mide kaygan dokusundaki ( Mukoza) iltihaplanmalarda (akut ve kronik gastrit) kullanılır.

Kullanılmaması gereken haller: Hamilelik ve emzirme döneminde, karaciğerdeki safra sistemi hastalıkları, karaciğer sirozu, potasyum yetersizliği, ağır böbrek yetersizliği halinde kullanılmamalıdır.

İstenmeyen Etkileri: Günlük 100 mg glycyrrhizin’e kadar kullanımda yok.

İlaçlarla uyumsuzluğu: Tuz kaybına neden olan idrar artırıcı ilaçlar potasyum kaybını artırır. Potasyum kaybıyla digitalisglikosidlere hassasiyet artar.

Kullanım miktarı: Meyankökü, Bahçenanesi yaprağı ve Papatya çiçeği ilgili bölümlerinde belirtilen her birisinin günlük kullanım miktarlarının % 50-75 ‘i kadarı birlikte kullanılır.

Örnek bir karışım şöyle olabilir:
Meyankökü (kıyılmış) 40 gr
Bahçenanesi yaprağı (kıyılmış) 20 gr
Papatya çiçeği (kıyılmış) 40 gr

Kullanım şekli: 1 yemek kaşığı karışım fincana konur, üzerine 150 ml kaynar su ilave edilir, fincanın ağzı kapalı olarak 10 dakika demlenir, süzülerek içilir. Çayı taze hazırlanarak günde 3 defa yemek aralarında içilir.

Kullanım süresi: Hekim tavsiyesi olmadan 4-6 haftadan uzun süre kullanılmamalıdır.]]>
false
2010-10-06T11:35:22Z 2010-10-06T11:35:22Z https://eylulforum.com/konu-sinameki-sarikarniyarik-tohum-kabugu <![CDATA[Sinameki, sarıkarnıyarık tohum kabuğu]]>
Alman resmi gazetesinde 27.02.1991 tarihinde yayınlanarak ( Heftnummer:40, Fixe kombinationene) modern bitkisel ilaç olarak yürürlüğe girmiştir. Doktor reçetesine göre eczanelerde hazırlanmaktadır.

Etkisi: İsal yapıcıdır.

Kullanıldığı yerler: Kabızlık ve yumuşak dışkılama gerektiren (hemoroit, ameliyat sonrası vb.) hallerde kullanılır.

Kullanılmaması gereken haller: Hamilelik ve emzirme döneminde, 12 yaşından küçük çocuklarda, mide-bağırsak yolunda daralma ve tıkanma halinde, şeker seviyesi zor düzenlenen şeker hastalığında kullanılmamalıdır.

İstenmeyen Etkileri: Bazı hallerde hassasiyet belirtileri görülebilir.
Uzun süreli hatalı kullanımda potasyum kaybına bağlı olarak ciddi sağlık sorunları meydana gelir.

İlaçlarla uyumsuzluğu: Uzun süreli hatalı kullanımda potasyum kaybı nedeniyle kalp glikosidlerinin etkisi şiddetlenebilir. Diğer ilaçların emilimi engellenebilir.
Şeker hastalarının ensülin miktarını azaltması gerekebilir.

Kullanım miktarı: Sinameki yaprağı ve sarı karnıyarık tohum kabuğu günlük kullanım miktarlarının % 50-75 ‘i birlikte kullanılır.

Kullanım şekli: 1 çay kaşığı sinameki yaprağı 150 ml sıcak suda 10 dakika bekletilip süzülür, sabah ve akşam çayı taze hazırlanarak birer fincan içilir. İlave olarak sabah ve akşam 10’ar gram sarı karnıyarık tohum kabuğu yoğurt veya çorbaya karıştırılarak yenir.

Kullanım süresi: Hekim tavsiyesi olmadan 1-2 haftadan uzun süre kullanılmamalıdır.
Kullanım süresince günde 2 litre su içilmelidir.]]>
false
2010-10-06T11:35:03Z 2010-10-06T11:35:03Z https://eylulforum.com/konu-zencefil-centiyane-pelinotu <![CDATA[Zencefil, centiyane, pelinotu]]>
ZENCEFİL KÖKÜ + CENTİYANE KÖKÜ + PELİNOTU

Alman resmi gazetesinde 18.12.1991 tarihinde yayınlanarak ( Heftnummer: 234, Fixe kombinationen) modern bitkisel ilaç olarak yürürlüğe girmiştir. Doktor reçetesine göre eczanelerde hazırlanmaktadır.

Etkiler: İştah açıcıdır, mide salgısını artırır.

Kullanıldığı yerler: İştahsızlık; gaz ve dolgunluk hissi gibi hazımsızlık şikayetlerinde kullanılır.

Kullanılmaması gereken haller: Hamilelik ve emzirme dönemi, mide ve onikiparmak bağırsağı ülseri halinde kullanılmamalıdır.

İstenmeyen Etkileri: Yok.

İlaçlarla uyumsuzluğu: Yok.

Kullanım miktarı: Zencefil kökü, Centiyane kökü ve Pelinotunun ilgili bölümlerinde belirtilen her birisinin günlük kullanım miktarlarının % 30-50 ‘si kadarı birlikte kullanılır.

Örnek bir karışım şöyle olabilir:
Zencefil kökü (kıyılmış) 35 gr
Centiyane kökü (kıyılmış) 35 gr
Pelinotu (kıyılmış) 30 gr
Hekim gerekçe göstererek (acılık değeri) miktarları değiştirebilir.

Kullanım şekli: 2 çay kaşığı karışım fincana konur, üzerine 150 ml kaynar su ilave edilir, fincanın ağzı kapalı olarak 10 dakika demlenir, süzülerek içilir. Çayı taze hazırlanarak günde 3 defa iştahsızlık halinde yemeklerden 30 dakika önce, hazımsızlık durumunda yemeklerden sonra içilir.]]>
false
2010-10-06T11:34:39Z 2010-10-06T11:34:39Z https://eylulforum.com/konu-reflu-sikayetiniz-mi-var <![CDATA[Reflü şikayetiniz mi var?]]>

Reflü ( Reflux) kendi başına bir hastalık değildir. Reflü nedenleri arasında:
- Alkol,
- Sigara,
- Karaciğer yağlanması, şişmanlık,
- Yağ ve yağ asitleri,
- Sinir sistemine etki eden madde ve ilaçlar,
- Kalsiyum kanal bloker ilaçları
yer almaktadır. Ayrıca; Dar giysiler, kemer ve ani eğilme hareketleri de reflüye neden olmaktadır.

Reflüde şikayetler arasında:
- Mide ve yemek borusunda yanma,
- Yutma zorluğu,
- Göğüs ağrısı görülebilir.

Reflü tedavisinde yemek borusunda benek ve çizgi şeklinde lekelerin olduğu
durumlarda (I. ve II. Devre) asit azaltıcı ve asit giderici ( H2-rezeptor,
antazida) tedavi önerilmektedir. İleri derecelerdeki şikayetlerde ( III. Ve IV. Devre) ameliyat gerekebilir.

Reflünün başlangıç devrelerinde çörekotu yenerek şikayetler giderilebilir. İleri devrelerde ise diğer tedaviler sırasında da çörekotu yenebilir, çörekotu tedaviyle uyumsuzluk göstermez, iyileşmeyi hızlandırır.

Çörekotu bileşiminde bulunan proteinler mide asidini bağlayarak şikayetleri ortadan kaldırır, dokuları korur. Midenin boş olduğu kahvaltıdan iki saat sonra, öğle yemeğinden iki saat sonra ve yatmadan 30 dakika önce çörekotu yenmelidir. Mide ve yemek borusunda bir sorun varsa, vücut kendisini tamir etme fırsatı bulur.

Çörekotu yendiğinde şikayetler birkaç gün içerisinde ortadan kalkabilir. Vücudun kendisini tamir etmesi ve şikayetlerin tekrarlaması için uzun süre çörekotu yenmeye devam edilmesi önerilir.



Çörekotunun kullanımı konusunda bu blogdaki “Çörekotu nasıl yenmeli” makalesi okunabilir.



Not:
1- Hamilelik döneminde çörekotu yenmesi tavsiye edilmez, hamile kalındığında çörekotu kullanımına son verilir, doğuma bir hafta kala çörekotu yemeye başlanır ve emzirme süresince devam edilir.
2- Öğütülmüş olarak satılan çörekotu kesinlikle yenmemelidir, kanser yapabilir.
3- Çörekotu doğal oranda yeterli miktarda omega-3 ihtiva eder, ilave olarak omega-3 takviyeli gıdalar yenmemelidir.]]>
false
2010-10-06T11:34:18Z 2010-10-06T11:34:18Z https://eylulforum.com/konu-siroz-hastaligi <![CDATA[Siroz hastalığı]]>
SİROZ HASTALIĞI



İçki, ilaç, sigara, besin zehirleri, çevreden gelen zehirli maddeler ve virüsler karaciğer hücrelerinin görevini tam yapamaz hale gelmesine neden olurlar. Karaciğer hastalıkları arasında siroz da yer alır.

Bitkisel ilaçlar karaciğeri desteklemektedir (Hepatoprotektiv) istenmeyen ( Yan, zararlı) etkileri de yoktur, böylece karaciğer kendisini yenileyebilmektedir. Bitkisel ilaçlar kullanılmadan yapılan tedavilerde alınan sonuçlar yeterli olmamaktadır.

Tedavi:
Siroz hastalığında devedikeni tohumu (silymarin) uygulanmaktadır.
Karaciğer şikayetlerinin ileri boyutlara gelmeden önce, özellikle içki ve sigara içenlerin, meslekleri gereği olarak zehirli maddelere maruz kalanlar koruyucu olarak devedikeni tohumu ve enginar yaprağı kullanmaları karaciğerin yenilenmesi açısından tavsiye edilebilir.

Devedikeni tohumu: Öğütülmüş 1 çay kaşığı tohum fincana konur, üzerine 150 ml kaynar su ilave edilir, 10-15 dakika demlenir, süzülerek içilir. Çayı taze hazırlanarak günde 3-4 defa içilebilir.
Karaciğer tedavisinde hazır ilaç kullanılması tavsiye edilmektedir.

Boldo yaprağı, karahindiba kökü ve otu, java zerdeçalı ve şahterotu çayları karaciğeri destekleyici olarak içilebilir.]]>
false
2010-10-06T11:33:48Z 2010-10-06T11:33:48Z https://eylulforum.com/konu-cayir-cicekleri-romatizma <![CDATA[Çayır çiçekleri romatizma]]>
Alman resmi gazetesinde 05.05.1988 tarihinde yayınlanarak (Heftnummer:85, ATC-Code:M02AX) modern tıbbi tedavide kullanılmaya başlanmıştır.

Bitki: Kırlarda, çayırlarda kendiliğinden yetişen çiçekli bitkilerin (buğdaygiller) çiçek, tohum ve yapraklarından oluşan toprak üstü kısımları. Anadolu’da 600 kadar türü bulunmaktadır. Ot biçilirken yan ürün olarak elde edilir. İlkbahardan sonbahara kadar karışık olarak toplanır.

İlaç etkili kısmı: Çeşitli çiçekli bitkilerin taze veya kurutulmuş topraküstü kısımları kullanılır.
Bileşiminde: Esans, tanen, cumarin glikosidleri ve diğer çok sayıda maddeler bulunur.

Etkisi: Uygulandığı bölgede kanlanmayı artırır. İç organlara da deri yoluyla olumlu yönde etki eder.

Kullanıldığı yerler: Haricen romatizma hastalıklarında uygulanır.

Uygulanmaması gereken haller: Açık yaralarda, iltihaplanmalarda ve ani ortaya çıkan romatizma ataklarında uygulanmamalıdır.

İstenmeyen Etkileri: Nadiren alerji yapabilir.

İlaçlarla uyumsuzluğu: Yok.

Kullanım miktarı: Haricen günde 1-2 defa ıslak-sıcak kompres yapılır.

Kullanım şekli: Banyo: 500 gr çayır çiçeği 3-4 litre sıcak suda ağzı kapalı olarak 30 dakika bekletilir, süzülür, banyo suyuna ilave edilir, banyoda 15 dakika kalınır, sonra 1 saat yatakta istirahat edilir. Banyo suyu tahammül edilebilecek kadar sıcak olmalıdır.
Yukarıda banyo için hazırlanan çiçek suyu ıslak sıcak sargı olarak da uygulanabilir. Sargı günde 1-2 defa yapılabilir, 1 saat kadar uygulandığı bölgede bekletilir.]]>
false
2010-10-06T11:33:27Z 2010-10-06T11:33:27Z https://eylulforum.com/konu-yorgun-bedenlere-destek <![CDATA[Yorgun bedenlere destek]]>
YORGUN BEDENLER


İçki, ilaç, sigara, besin zehirleri, çevreden gelen zehirli maddeler ve virüsler karaciğer hücrelerinin görevini tam yapamaz hale gelmesine neden olurlar. Karaciğer hastalıkları arasında vücudun yorgun düşmesi ve hazımsızlık sorunları da yer alır.

Bitkisel ilaçlar karaciğeri desteklemektedir (Hepatoprotektiv) istenmeyen ( Yan, zararlı) etkileri de yoktur, böylece karaciğer kendisini yenileyebilmektedir. Bitkisel ilaçlar kullanılmadan yapılan tedavilerde alınan sonuçlar yeterli olmamaktadır. Kimyasal-sentetik ilaçlar karaciğere ilave yük oluşturmaktadır.

Tedavi:
Gaz, dolgunluk hissi (şişkinlik) ve diğer hazımsızlık şikayetleriyle, vücudun zayıf düşmesinde devedikeni tohumu ve enginar yaprağı kullanılmaktadır.
Korunma tedaviden her zaman kolay, zahmetsiz ve ucuzdur. Bu nedenle sağlıklı kişilerin ve risk gruplarının korunma amaçlı olarak bu uygulamayı yapmaları önerilebilir.

Dahilen Kullanılan Bitkisel İlaçlar:

Devedikeni tohumu: Öğütülmüş 1 çay kaşığı tohum fincana konur, üzerine 150 ml kaynar su ilave edilir, 10-15 dakika demlenir, süzülerek içilir. Çayı taze hazırlanarak günde 3-4 defa içilebilir.
Karaciğer tedavisinde hazır ilaç kullanılması tavsiye edilmektedir.

Enginar yaprağı: İnce kıyılmış veya öğütülmüş 1 çay kaşığı yaprak fincana konur, üzerine 150 ml kaynar su ilave edilir, 10 dakika demlenir, süzülerek içilir. Yemeklerden 30 dakika önce tatlandırılmadan çayı içilebilir. çayı içilirken ağızda biraz tutularak acılığı hissedilmelidir.
Çayı soğuk hazırlanırsa daha acı ve daha etkili olur ve şöyle hazırlanabilir: Öğütülmüş 1 çay kaşığı yaprak 150 ml soğuk suda ara sıra karıştırılarak 2-3 saat bekletilir, süzülerek içilir.

Boldo yaprağı, karahindiba kökü ve otu, java zerdeçalı ve şahterotu çayları karaciğeri destekleyici olarak içilebilir.]]>
false
2010-10-06T11:33:06Z 2010-10-06T11:33:06Z https://eylulforum.com/konu-karahindiba-otu-ve-koku <![CDATA[Karahindiba otu ve kökü]]> (Taraxacum officinale G.H. WEBER ex WIGGERS s.l.)

Alman resmi gazetesinde 29.08.1992 tarihinde yayınlanarak (Heftnummer:162, ATC-Code:A15) modern tıbbi tedavide kullanılmaya başlanmıştır.

Diğer isimleri: Arslandişi, Radika.

Bitki: Anadolu ve kuzey yarım kürede yaygın bir bitkidir. 15-30 cm yüksekliğinde çok yıllık otsu bir bitkidir, dikey durumda kuvvetli bir kökü vardır. Gövde içi boştur, boşlukta süt görünümünde çok acı sıvı bulunur. Yapraklar tabanda rozet şeklinde toplanmıştır, kenarları derin loblu ve dişlidir. Çiçek kafası parlak sarı renklidir. Mayıs ayında çiçek açar ve yaz boyu çiçeklidir. Tohumların ucunda tüy demeti bulunur. Kökler ilkbaharda veya sonbaharda toplanır.

İlaç etkili kısmı:
1- Taze veya kurutulmuş olarak toprak üstü kısımları,
2- Çiçeklenme zamanında toplanan kök ve toprak üstü kısımları birlikte kullanılır. Bileşiminde: Bitkide acı madde bulunur, köklerde ayrıca taraxacin, triterpenoid ve phytosterol vardır.

Etkisi: Kökü ile birlikte topraküstü kısımlarının safra salgısı ve idrar artırıcı etkisi vardır, iştahı artırır.

Kullanıldığı yerler:
1- Topraküstü kısımları iştahsızlık, gaz ve dolgunluk hissi gibi hazımsızlık sorunlarında kullanılır.
2- Kökle birlikte topraküstü kısımları safra yolları sorunlarında, idrar artışı sağlanmasında, iştahsızlık ve hazımsızlık şikayetlerinde kullanılır.

Kullanılmaması gereken haller: Safra yolları tıkalı ise, safra kesesi sorunları varsa ve bağırsak düğümlenmesi durumunda kullanılmamalıdır. Safra kesesinde taş varsa hekim tavsiyesiyle kullanılabilir.

İstenmeyen Etkileri: Bütün acı maddelerde olduğu gibi mide şikayetlerine neden olabilir.

İlaçlarla uyumsuzluğu: Yok.

Kullanım miktarı:
1- Günde 3 defa 4-10 gr ot (topraküstü kısımları)
2- İnce kıyılmış kök ve ot (topraküstü) kısımlarından 1 fincan çay için; 1 yemek kaşığı veya kaynatmada 1 fincan için 3-4 gr (2 çay kaşığı).

Kulanım şekli:
Çay şöyle hazırlanır: Ot ve kök-ot kısımları için belirtilen miktarlar bir fincana konur, üzerine 150 ml kaynar su ilave edilir, 10 dakika demlenir, süzülerek içilir.

Kaynatmada: 2 çay kaşığı kök ve ot karışımı 150 ml soğuk suya konur, kaynayana kadar kısık ateşte ısıtılır, süzülür. Günde 3 defa çayı hazırlanarak içilebilir, iştahsızlıkta yemeklerden önce, hazımsızlıkta yemeklerden sonra içilebilir.

Kullanım süresi: Otu uzun süre kullanılabilir.

Uyarı: Kök ve ot karışımının kullanımı sırasında günde 1,5-2 litre su içilmelidir.]]>
false
2010-10-06T11:32:44Z 2010-10-06T11:32:44Z https://eylulforum.com/konu-ulseratif-kolit <![CDATA[Ülseratif Kolit]]>
Özellikle ikizlerimden birinde bu hastalık başgösterdiği ve bu sıralar bu hastalıkla mücadele ettiğimizden dolayı bilgileri paylaşmak istedim.

Ülseratif Kolit Nedir?

Ülseratif kolit bir kalın barsak (kolon) hastalığıdır. Kalın barsak ince barsaktan sonraki barsak bölümüdür. İnce barsak, alınan besinlerin sindirildiği ve emildiği barsak kısmıdır. İnce barsakta emilmeyen posalı gıda kalın barsakta depolanır, içindeki suyun büyük bir kısmı burada emilir. Böylece katılaşan feçes, kalın barsağın hareketleri ile barsağın son bölümü olan rektuma gelir ve anüsten (makat) dışarıya atılır.Ülseratif kolit, kolonun iç yüzünü döşeyen tabakanın (mukoza) hastalığıdır. Mukozada iltihap ve kanayan yaralar (ülser) yapar.Hastaların hemen hepsinde barsağın son bölümü (rektum) hastadır. Bazı hastalarda kalın barsağın daha büyük bir kısmı hastadır. Bazı hastalarda da bütün kolon hastadır. Yani hastalığın yaygınlığı hastadan hastaya değişir.Hastaların bir kısmında başlangıç döneminde kabızlık olabilirse de, genellikle ishal vardır. Feçes kanlıdır, kanla birlikte mukus denilen parlak, kaygan barsak salgısı ve cerahat de feçes içinde görülür.Ülseratif kolit; kronik, süregen bir hastalıktır. Yıllarca devam eder. Tedavi ile hastanın şikayetleri ve barsaktaki hastalık hali düzelir. Ancak zaman zaman tekrarlamalar gösterir. Hastanın ilaçlarını doktor kontrolü altında sürekli kullanması gerekir.

Ülseratif kolitin nedenleri nedir?
Ülseratif kolitin nedeni bilinmemektedir. Gıda içerisinde alınan çeşitli maddeler, bakteri, bakteri toksinleri, viruslar hastalığın ortaya çıkmasında rol oynayabilir. Ancak sorumlu hiçbir gıda maddesi veya mikroorganizma bulunmuş değildir. Etken ne olursa olsun, bu zararlı faktöre karşı barsak mukozasında cevap olarak iltihap hücreleri artar, inflamasyon ve ülserler gelişir.Bugün için tedavide kullanılan ilaçlar; hastalığın nedeni bilinmediği için, sebebe yönelik değil, iltihabın gerilemesini sağlayan anti-inflamatuvar ilaçlardır.

Ülseratif kolit bulaşıcı bir hastalık mıdır?
Hayır. Ülseratif kolit bir infeksiyon hastalığı değildir. Hasta, hastalığını çevresindeki insanlara bulaştırmaz.Kirli su ya da çiğ sebze ve meyve ile oluşan bazı barsak infeksiyonlarında ülseratif kolitli hastadaki şikayetlere benzer belirtiler olur. Bu infeksiyöz barsak hastalıkları dışkı incelemeleri ile ülseratif kolitten ayırtedilir.

Stress ya da başka faktörler ülseratif kolit oluşmasına veya hastalığın alevlenmesine yol açar mı?
Hayır. Bazı hastalarda stresli dönemlerde hastalığın alevlendiği görülürse de, genellikle stres ile aktivasyon arasında belirgin bir ilişki yoktur.Barsak infeksiyonları (örneğin; amip infeksiyonu) soğuk, gripal infeksiyon, antibiyotikler ve muhtemelen ağrı kesici ilaçlar hastalığın alevlenmesini tetikleyebilir.

Ülseratif kolit gebe kalmaya engel midir? Gebeliği etkiler mi? Gebelikte ilaç kullanılabilir mi?
Hastalığın aktif olduğu dönemde gebe kalınmaması önerilir.Gebelik sırasında yarı yarıya hastalık alevlenebilir, ya da iyileşebilir. Bazı hastalarda doğumu takiben birkaç hafta içinde alevlenme olabilir.Bağışıklık sistemini etkileyen Azothioprine (Imuran) tedavisi almakta olan hastalar gebe kalmaktan kaçınmalıdır. Bunun için doğum kontrol hapları alınabilir. Bu ilaçların hastalık üzerine kötü etkisi yoktur. Sulfasalazine (Salozoprin), meselazine (Salofalk) gibi ilaçlar gebelik sırasında, emniyetle kullanılabilir.Gebelik sırasında hastalığın alevlenmesi halinde lavman yolu ile veya ağızdan kortizon kullanmak gerekebilir. Kortizonun anne karnındaki bebeğe zararlı etkisi gösterilmemiştir. Bununla birlikte yüksek dozda kortizon hapları almakta olan hastaların bebeğini emzirmemesi önerilir.Ülseratif kolit gebe kalmanızı ya da sağlıklı bebek sahibi olmanızı engellemez. Hamilelik ve doğum sırasındaki riskiniz, normal kişilerden farklı değildir.

Ülseratif kolit hastanın çocuğuna geçer mi?
Ülseratif kolit anne, babadan çocuklarına geçen bir hastalık değildir. Bununla birlikte, aynı aile içinde birden fazla hasta birey bulunabilir. Hastanın çocuğunda ülseratif kolit olması düşük olasılıktır.

Ülseratif kolit hastanın aile yaşamını etkiler mi?
Ülseratif kolit, erken çocukluk çağından 80 yaşına kadar herhangi bir yaşta başlayabilirse de, genellikle ilk kez 20-40 yaşları arasında ortaya çıkar. Bu yaşlar kişinin meslek edinme, evlenme, ev kurma, çocuklarını yetiştirme çabalarını yoğun olarak yaşadığı yaşlardır. Bu dönemde kişinin sağlığının iyi olması çok önemlidir. Kronik tekrarlayıcı özelliği olan bazı hastalıklarda olduğu gibi, bu hastalıkta da hastanın eşi, ailesinin sevgi ve anlayışı hastalığın yarattığı zorlukları göğüslemesinde yardımcı olacaktır.

Ülseratif kolit nasıl teşhis edilir?
Hastanın hikayesinde kalın barsaktan olan kanama, birlikte olan ishal (kabız da olabilir) ve karın ağrısı ülseratif kolit olabileceği şüphesini doğurur. Yapılan dışkı ve kan tetkikleri ile barsak infeksiyonu olmadığı anlaşıldıktan sonra teşhisi kesinleştirmek için kolonoskopi yapılması gereklidir. Kolonoskopi, kolonoskop adı verilen yumuşak, bükülebilir, ucundan ışık veren özel aletlerle, bu konuda özel eğitim görmüş doktorlar tarafından yapılır. Kolonoskopla makattan girilerek bütün kalın barsağın iç yüzeyi gözle görülerek incelenir. Hastalığa özel bulgular saptanır. Hastalığın şiddet derecesi ve barsaktaki yaygınlığı belirlenir. Kolonoskopi sırasında barsak mukozasından alınan minik bir parçanın (biyopsi) mikroskop altında incelenmesi ile teşhis kesinleştirilir.Yine hastalığa ait bulguların saptanması amacıyla barsak filmi çekilir. Gerek barsak filmi gerekse kolonoskopi hastanın takibi sırasında doktorun gerekli gördüğü zamanlarda tekrarlanır.

Ülseratif kolit kanser midir? Ülseratif kolitli hastada barsak kanseri olur mu?
Ülseratif kolit kanser değildir. Kanser; vücudun herhangi bir yerinde kontrol edilemeyen aşırı büyümedir. Ülseratif kolit tamamen farklı, iltihabi barsak hastalığıdır.Ülseratif kolitli hastaların az bir kısmında, ileriki yıllarda, normal insanlara göre artmış kanser riski vardır. Özellikle tüm kolonun hasta olduğu ve hastalığın 10 yıldan daha fazla süredir mevcut olduğu hastalarda risk söz konusudur. Bu nedenle hastaların doktor kontrolü altında bulunmaları gerekir.

Barsağın yalnızca bir bölümünü tutan hastalık barsağın tümüne yayılabilir mi?
Hastalığın alevlendiği dönemlerde, hasta olan barsak kısmı genellikle hep aynıdır. Bazen hastalığın yaygınlığında azalma olur. Bazen de, şiddetli ataklarla birlikte yaygınlığı artabilir.

Ülseratif kolit tedavi edilebilir mi?
Evet, tedavi edilebilir. Tedavide ağız yolu ile verilen haplar veya makatdan barsak içine uygulanan lavman veya fitil şeklinde ilaçlar kullanılır. Ancak hastalığı tamamıyle yok eden bir tedavi şekli yoktur. Özellikle tedavinin kısa sürede kesilmesiyle hastalık yeniden alevlenir. Bu nedenle tedavinin uzun süre (hayat boyu) olması gerekir. Bu şekilde hastalığın yeniden aktivasyonu önlenmiş olur. Yine de tedavi altında dahi, hastaların az bir kısmında hastalığın alevlenmesi olasıdır. Hastalığın tamamen ortadan kalkması, ancak hasta barsağın ameliyatla çıkarılması ile mümkün olur.

Ülseratif kolit tamamen iyileşebilir mi?
Hastalığın belirti ve bulguları yıllarca, hatta tedavi verilmeksizin hayat boyu ortadan kaybolabilir. Hastaların büyük bir kısmında ise, ne yazık ki dönem dönem alevlenmeler göstererek seyreder.

Ülseratif kolitin tedavisinde diyetin yeri var mıdır?
Ülseratif kolit tedavisinde özel diyetlerin çok az rolü vardır. Hastalığa neden olan ya da şiddetlendiren belirlenmiş herhangi bir diyet yoktur.Tedaviye iyi cevap vermeyen bazı hastalarda, süt ve sütlü gıdanın diyetten çıkarılması ile önemli ölçüde iyileşme olmaktadır.

Ülseratif kolitde ameliyat tedavisi gerekir mi? Hangi hallerde gerekir?
Kalın barsağın tümünü yada büyük kısmını ameliyatla çıkartmak gerekebilir. Ameliyatı gerektiren durumlar şunlardır:
a) Yoğun ilaç tedavisine rağmen iyileşmeyen, barsak felci veya delinme riski taşıyan çok şiddetli aktivasyon olması.
b) Yıllarca sık tekrarlayan ataklar nedeniyle hastanın iyileşmemesi.
c) Özellikle kalın barsağın büyük kısmı, ya da tümü hasta olanların tedaviyle hızlı düzelmemeleri.
d) Vücudun diğer organlarında da (göz, deri, eklem) iltihabi hastalığın sık sık tekrarlaması.
e) Kalın barsakta kanser gelişme riskinin belirmesi.

Tedavide kullanılan ilaçların yan etkileri nelerdir?

Kortikosteroidler : (Deltakortril, Ultralan, vb) Akut ülseratif kolit ataklarının tedavisinde kullanılan bu ilaçlar yüzde yuvarlaklaşma, iştah artışı, ruhsal durumda değişikliklere yol açabilir. Yüksek dozda kortizon kullanımı kemiklerden kalsiyum kaybı, cilt ve kaslarda erime, hipertansiyon, geçici şeker hastalığı gibi olumsuz etkiler oluşturacağından doktorunuz uzun süreli yüksek doz kortikosteroid kullanımından kaçınacaktır.

Kortikosteroid lavman ve köpükler : Bu preperatlar genellikle önemli yan etkiye yol açmamaktadır.

Sulphasalazine : (Salozopyrin) Genellikle önemli bir yan etki olmaz. Bazı hastalarda döküntü, baş ağrıları, bulantı, mide ağrıları ve kansızlığa yol açabilir. Bu ilaç yaklaşık 40 yıldır kullanımda bulunmaktadır ve aylar, yıllar süren kullanımları güvenli bulunmuştur. Erkeklerde bazen sperm sayısını azalttığı için çocuk sahibi olmayı engeller. Ancak bu geçici bir durumdur. İlacın kesilmesini takip eden 3 ay içinde normale döner. Sulphasalazine kullanımı sırasında idrar hafif turuncu renk alabilir, herhangi bir önem taşımamaktadır.

Mesalazine ve diğer 5-ASA ilaçları : (Salofalk, Dipentum, vb) Bu ilaçlar etki açısından sulphasalazine benzer ancak sulphonamide kısmının olmayışı nedeniyle yan etkilerle daha az karşılaşılmasını sağlamaktadır. İshal, baş ağrısı ve deri döküntüleri görülebilir.

Azathioptin : (Imuran) Bağışıklık sistemini etkileyen bu ilaç idame tedavisi sırasında bulantı, grip benzeri yakınmalar veya karın ağrısına yol açabilir. Kan hücrelerinde de düşüklük yapabileceğinden ilacın kullanımı sırasında kan sayımlarının düzenli olarak takip edilmesi önerilmektedir]]>
false
2010-10-06T11:32:25Z 2010-10-06T11:32:25Z https://eylulforum.com/konu-mide-ilaclarinda-buyuk-tehlike <![CDATA[Mide ilaçlarında büyük tehlike]]> Bu Haberi Paylaşın:
12 Mayıs 2010

REUTERS

Gereksiz alınan mide ilaçlarının, milyonlarca kişiyi bu ilaçların yol açtığı önemli yan etki riskiyle karşı karşıya bıraktığı bildirildi.

Daily Mail'in haberine göre, milyonlarca kişi ciddi yan etkileri olan pahalı mide ilaçlarıyla tedavi ediliyor.

Ülser, reflü, gastrit ve mide yanmasının tedavisinde kullanılan PPI (proton pompası inhibitörleri) türü ilaçların yan etkileri üzerine yapılan araştırmalar, yazılan reçetelerin yarısı ila üçte ikisinin "gereksiz" olduğunu gösteriyor.

Araştırmalar, PPI'ler çeşitli vakalarda etkili olsa bile, yan etkisi daha az olan ucuz bazı başka ilaçlar da aynı neticeyi verebileceği halde PPI'lerin aşırı kullanıldığına dikkat çekiyor.

Bu tür ilaçların zatürree, osteoporoz, kemik kırılması ve böbrek sorunları riskini artırabileceği belirtiliyor.

"CEPHANELİKTEKİ EN ÜSTÜN SİLAH"

British Medical Journal'da yayımlanan bir rapor, doktorların "cephanelikteki en üstün silahı" kullanma düşüncesiyle hafif derecede mide hastalığı olanlara dahi evvela bu ilaçları yazdıklarına dikkat çekiyor.

San Francisco Halk Sağlığı Dairesi'nden Dr. Mitchell Katz da "Archives of Internal Medicine" dergisindeki yazısında, PPI'lerin aşırı kullanımının önemli bir problem teşkil ettiğini belirtti.

Katz, "Proton pompası inhibitörleri, sindirim güçlüğüne tartışmasız iyi gelir ama ne pahasına? Burada bahsettiğim para değil" dedi.

ARAŞTIRMALAR

ABD'de yapılan bir araştırmada, PPI'lerin yan etkilerine dikkati çeken araştırmalar incelendi.

50-79 yaş arası 162 bin kadın arasında yapılan 8 yıllık araştırma, ilaçların omurga ve el bileği başta olmak üzere kırık riskini artırdığını ortaya koydu.

PPI'lerin midenin asit salgısını azaltmasının, vücudun kalsiyum emilimini düşürdüğü, bunun da kemiklerin zayıflamasına yol açtığı düşünülüyor.

Bir diğer araştırma, Clostridium Difficile (C.diff) koliti tedavisi gören 1200 hastanın yüzde 42'sinde, PPI'lerin kullanılması halinde hastalığın tekerrür etme riskinin bulunduğunu ortaya koydu.

Son 5 yılda hastanelerden taburcu olan 100 bin hasta üzerindeki bir başka araştırma da PPI'lerin yüzde 74 oranında C.diff enfeksiyonunun artmasına yol açtığını gösterdi.

Doktorlar, PPI'lerin mide asidini azaltmak için kullanılmalarının, kolitin midede daha kolay hayat bulmasını sağladığını belirtiyor.

Bir başka araştırma da PPI'lerin bakterilerin yol açtığı zatürree riskini artırdığını ortaya koydu.]]>
false