takipçi satın al

instagram takipçi hilesi

takipçi

izmir escort escort izmir izmir escort bayanlar urlexpander.edu.pl dnswhois.edu.pl createaform.com obio.link muzikindirdinle.com izlexl.com downloadbu.com xcryptotrack.com scriptsnulled.net

<![CDATA[Eylül Forum | Hayat Paylaşınca Güzel - Ağrı]]> https://eylulforum.com/ 2025-07-04T22:44:16Z MyBB 2010-01-24T00:00:13Z 2010-01-24T00:00:13Z https://eylulforum.com/konu-kanser-agrilari <![CDATA[Kanser ağrıları]]>
Kanserin bizzat kendisi ya da aldığı tedaviler ağrıya neden olabilir.
Kanserin bizzat kendisi ya da aldığı tedaviler ağrıya neden olabilir.

Biz genelde basamak tedavisi dediğimiz şemaya uyuyoruz. Basamak tedavisinde önce basit ağrı kesicilerden başlanarak morfin tedavisine kadar gidilir eğer hastanın ağrıları kontrol edilemiyorsa daha girişimsel yöntemler uygularız. Omurilik çevresine port takılarak hazneden ilaç verilmesi yada kanser ağrısının hissedildiği bölgeyi kontrol eden merkezlerin radyofrekans yöntemi ile devreden çıkarılması, sinir öldürücü alkol ve fenol uygulamaları gibi tüm seçenekleri hastanın ağrı derecesine göre önerip uygulamaktayız.

-Port takılması
-Alkol, Fenol nörolizi
-Perkutan Kordotomi
-Radyofrekans ile Sempatektomiler
-Ozon Tedavisi]]>
false
2010-01-23T23:59:08Z 2010-01-23T23:59:08Z https://eylulforum.com/konu-bel-boyun-faset-eklem-artrozu <![CDATA[Bel - Boyun ( faset eklem artrozu )]]>
Artroz en çok omurganın bel ve boyun bölgesinde yerleşir.

Artroz en çok omurganın bel ve boyun bölgesinde yerleşir. Omurga artrozunda, ağrı ve omurga sertliğine ek olarak omurga kanalından geçen sinirlerin rahatsız olmasına bağlı belirtiler de görülebilir. Omurga içinde omurilik yer alır. Omurilikten de sinirler çıkar bu çıkış kemik kanalların içinden olur kemik çıkıntıları kanalı daraltarak sinirlere baskı yapar ağrılar oluşur. Örnek olarak, siyatik sinirin sıkışması ya da iltihabı sonucunda gelişen siyatik tablosu verilebilir. Enseden kuyruk sokumuna kadar omurgamızın arka kısmında yer alan ve vertebralarımızı birbirine irtibatlandıran faset eklemleri dediğimiz eklemler vardır. Buradaki kireçlenmeler, omurga kanalını daralmasına ve yanından geçen sinirleri baskılamasına bağlı olarak bel hareketlerinde önceleri sabah sertliği, çabuk hareket edememe, sonraları ağrı, yanlara eğilme ve geriye doğru eğilememe, yatakta dönerken de ağrılara neden olabilir. Boyunda da aynı kısıtlanmalar, kollara, enseye, omuzlara vuran ağrılar oluşur. İlgili bölgeler bastırmakla ağrılıdır.

Artrozların Tedavisi
İlaç tedavileri yada Fizik tedavi yöntemlerine yanıt vermeyen hastalarda Tanısal blok yapılır. Uyguladığımız Girişimsel yöntemler:
- Eklem içi kortizon enjeksiyonu
- Radiofrekans denervasyonu
- Pahsa kateter uygulamaları
- Soft LASERneedle]]>
false
2010-01-23T23:58:27Z 2010-01-23T23:58:27Z https://eylulforum.com/konu-noropatik-agrilar <![CDATA[Nöropatik ağrılar]]>
Kronik bir ağrı tipi olup sinir hasarlanması sonucu oluşur. Damarsal kökenli, şeker hastalığına bağlı sinir harabiyetleri, alkoliklerdeki sinir hasarları gibi birçok kaynağı var olup, ağrı kesici ilaçlara yanıt vermez. Trigeminal nevralji ve Zona ağrıları da nöropatik ağrılardır.

Kronik bir ağrı tipi olup sinir hasarlanması sonucu oluşur. Damarsal kökenli, şeker hastalığına bağlı sinir harabiyetleri, alkoliklerdeki sinir hasarları gibi birçok kaynağı var olup, ağrı kesici ilaçlara yanıt vermez. Trigeminal nevralji ve Zona ağrıları da nöropatik ağrılardır.
Bu farklı bir ağrı çeşididir. Normalde ağrı oluşturmayan bir uyarı örneğin soğuk bunlarda ağrı olarak bedene yansır. Aşırı hassastırlar, Ağrılı uyaranlara cevapları ise abartılıdır. Yanma ve karıncalanma tipi ağrıları sürekli rahatsızlık vericidir. Bu ağrıların tedavileri güç olmakla birlikte ilaç tedavilerinin yanında, o bölge duyusal sinirlerinin iletimlerini değiştirerek faydalı olunabilmektedir. Örneğin bizim uyguladığımız pratikte “paşa kateter” dediğimiz multifonksiyonel nörolojik elektrod uygulamaları iyi sonuçlar vermektedir.
Tedavide ilaçlara ilaveten
-Radyofrekans ile Sempatektomiler
-Pasha kateter
-Ozon Tedavisi]]>
false
2010-01-23T23:57:35Z 2010-01-23T23:57:35Z https://eylulforum.com/konu-osteporoz-kemik-erimesine-bagli-agrilar <![CDATA[Osteporoz (kemik erimesine bağlı ağrılar)]]>
Kemiğin mineral içeriğinin azalması sonucu dayanıklılığının azalmasına bağlı deformiteler, kemik kırıkları, omurlarda çökmeler ve sonuçta, kendisini daha çok ağrı yakınmaları, dişlerde dökülme, boyda kısalma ile gösterir.

Kemiğin mineral içeriğinin azalması sonucu dayanıklılığının azalmasına bağlı deformiteler, kemik kırıkları, omurlarda çökmeler ve sonuçta, kendisini daha çok ağrı yakınmaları, dişlerde dökülme, boyda kısalma ile gösterir.

Özellikle kadınlarda menapozdan sonra karşımıza sık çıkan sorunlardan birisidir. Kemik dansitometri ölçümleri yol göstericiğinde ilaç tedavileri, eğer omurilik kemiklerinde aşırı yıpranma yada çökmeler oluşmuş ve bunlara bağlı dayanılmaz ağrılar söz konusu ise vertebroplasti veya kifoplasti dediğimiz, hareketli röntgen sistemleri eşliğinde narkoz ve neşter kullanmadan omurilik taşıyıcı kemiklerinin içersine kemik çimentosu dediğimiz maddeler enjekte edilmesi ağrıları %95 oranında geçmektedir.

Tedavi:
Medikal tedaviye ilaveten
Vertebroplasti
Kifoplasti
Ozon Tedavisi
Pahsa kateter uygulamaları]]>
false
2010-01-23T23:56:47Z 2010-01-23T23:56:47Z https://eylulforum.com/konu-bas-agrisi--6400 <![CDATA[Baş Ağrısı]]>
Kendine has özelliği olmayan belli belirsiz ağrılardır.

Episodik ve süregen tipleri vardır. Yılda 180 günden az görülürse epizotik 180 günden fazla görülürse süregen gerilim tipi baş ağrısı olarak tanımlanır. Ağrı atakları dakikalar hatta günler sürer. Günlük aktiviteleri etkilemeyen orta şiddette basınç ve sıkışıklık hisli başın iki tarafında olan ağrılardır. Bulantı yoktur. Işık ve gürültüden rahatsız olabilirler. Ayda 15 günden daha az görülmesi, ılımlı veya orta derecede olması, iki taraflı olması, günlük işlere engel olmaması gibi özellikler bizi gerginlik baş ağrısının epizotik şeklinin tanısına götürür. Süregen şeklinde ise son 6 ayda her ay 15 gününde mevcuttur. Basınç ve sıkıştırma hissi burada da söz konusudur. Günlük aktivite ile artmaz bulantı olabilir ses ve ışıktan rahatsızlık duyulabilir.

Tedavi
Medikal tedaviye ek olarak ya da tek başına
-LASERneedle uygulamaları
- Ozon tedavisi

Küme baş ağrısı

Şiddetli tek taraflı, genellikle göz yada göz çevresinde veya her ikisi beraber, tedavi edilmediğinde 15-180 dakika arası süren bıçak saplanır tarzında bir ağrı şekli olup.Gözde çevresinde kızarma,sulanma, burunda tıkanıklık,akıntı, yüzde terleme, göz kapaklarında düşme ve şişme olabilir. Daha çok erkeklerde görülür. Migrenin tersine hasta yerinde duramaz. Ağrıları gece yarısı hastayı uykusundan uyandırabilir.

Tedavi: İlaç tedavilerine yanıt vermeyen hastalarda
Uyguladığımız yöntemler
- Sfenoplatin ganglion RF
- Ozon tedavisi
- Sorft LASERneedle]]>
false
2010-01-23T23:56:05Z 2010-01-23T23:56:05Z https://eylulforum.com/konu-artroz-kireclenme <![CDATA[Artroz ( Kireçlenme )]]>
Önceleri sabah sertlikleri şeklinde karşımıza çıkan artroz daha sonraları dizlerde şişme, ağrı, hareket etmekle şikayetlerde artma şeklinde görülür. Eklemleri tahrip eder kemikleri aşındırır.

Artrozların Tedavisi
İlaç tedavileri yada Fizik tedavi yöntemlerine yanıt vermeyen hastalarda uyguladığımız Girişimsel yöntemler
- Eklem içi kortizon enjeksiyonu
- Eklem içi Radiofrekans
- Eklemin duyusal sinirlerine Puls Radiofrekans
- Pahsa kateter uygulamaları
- Eklem içi Ozon tedavisi
- Prolozon
- Sorft LASERneedle]]>
false
2010-01-23T23:55:19Z 2010-01-23T23:55:19Z https://eylulforum.com/konu-omuz-agrilari <![CDATA[Omuz Ağrıları]]>
Artrozların Tedavisi
İlaç tedavileri yada Fizik tedavi yöntemlerine yanıt vermeyen hastalarda uyguladığımız Girişimsel yöntemler
- Eklem içi kortizon enjeksiyonu
- Eklem içi Radiofrekans
- Supraskapular sinir Pulse radiofrekans uygulaması
- Pahsa kateter uygulamaları
- Eklem içi Ozon tedavisi
- Eklem çevresi Prolozon
- Sorft LASERneedle]]>
false
2009-10-25T17:58:50Z 2009-10-25T17:58:50Z https://eylulforum.com/konu-psikoloji-yonden-agri <![CDATA[Psikoloji Yönden Agrı]]>
Kronik ağrıda emosyonel değişkenler

Ağrı deneyiminde psikolojik etkenlerin rolü büyüktür. Özellikle anksiyete, depresyon, güvenin azalması, histeri ve yılgınlık ağrı şiddetinin artmasına yol açmaktadır.

Bu değişiklikler sonucunda vücutta birçok kimyasal maddeler salgılanır. Bu kimyasal maddelerin salgılanması ile de kalp hızı değişir, tansiyon yükselir, mide ve bağırsaklarda çeşitli bozukluklar ortaya çıkar. Özellikle kronik ağrıda farklı etkenlerin bu etkileri hastanın psikolojik durumundaki bozukluklara bağlıdır. Bu durum genellikle hem hasta hem de hastayı tedavi eden hekim tarafından yeterince değerlendirilmez.

Ağrı ile anksiyete yani tedirginlik arasında birçok ortak nokta vardır. Tedirgin kadınların daha fazla ağrı çektiği bilimsel olarak gösterilmiştir. Buna en güzel örnek, doğum ağrısıdır. Doğum ağrısından korkan kadınların daha fazla ağrı çektiği gösterilmiştir. Bu nedenle doğum öncesinde özellikle çok şiddetli korkular içerisinde olan kadınlara yeni yeni yöntemlerle gevşemeleri öğretilmektedir.

Ağrı ve depresyon arasında da belirgin bir ilişki vardır. Bu noktada ağrıya bağlı olarak ortaya çıkan depresyonla çeşitli psikiyatrik hastalıkların sonucu olarak ortaya çıkan ve ağrı biçiminde tezahür eden şikayetleri birbirinden ayırmak gerekir. Çünkü uzun süre yani kronik olarak ağrı çeken bir insanda depresyon sebep değil, sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ağrının yol açtığı depresyonun aynı zamanda ağrılı hastalarda ağrıyı daha da şiddetlendirdiği de yine bilinmektedir. Depresif kişilerin ağrıya karşı daha önceden meydana gelen yorgunluk ve farklı biçimlerdeki kontrol sistemlerinin çalışmamasına da neden olmaktadır.

Depresyon ve umutsuzluk kişinin tedaviye karşı cevabını etkilemekte ve hekim-hasta ilişkisini bozmaktadır. Kronik ağrılı hastalarda bu emosyonel ve psikolo*jik bozuklukların mutlaka giderilmesi gerekir. Kronik ağrıdan yakınan hastalar sürekli olarak hekimlere çeşitli sıkıntılarını dile getirmeye çalışırlar. Bu sıkıntılar ile hastadaki bir psikiyatrik bozukluk sonucu ortaya çıkan durumun bir*birinden ayırt edilmesi gerekir. Ağrı genellikle daha önce de belirtildiği gibi bir hastalığın ya da tehlikenin işaretidir. Kronik ağrıda ise durum daha farklıdır. O yüzden kronik ağrıda bir ortaya çıkan sıkıntı geçmez. Uykusuz geçen geceler zihnin sürekli olarak hastalıkla meşgul olması ve toplumsal aktivitenin gün geçtikçe azalması insanda kişilik değişikliklerine yol açar. Neşeli, dışa vurumcu bir insan zamanla içine kapanık bir duruma gelir. Hasta huysuz, sinirli, arkadaşlarına önem vermeyen agresif bir kişiliğe bürünür. Hastalarda depresyon, anksiyete, nöroz gibi bozukluklarla seyreden ağrılarda çeşitli psikolojik girişimler kullanılarak hastanın bu yönden de desteklenmesi gerekir. Kronik ağrılı hastada en önemli noktalardan bir tanesi hastanın ağrısının gerçek olarak kabul edilmesidir.

Hastayı dinledikten sonra "sende büyük bir bozukluk yok, ağrının temel nedeni psikolojik" şeklindeki yakıştırma hastanın tedavisine değil, tam tersi tedavi edilememesine yol açmaktadır. Hastadaki psikolojik bozuklukları daha da ön plana geçirmektedir. Hastanın emosyonel ve psikolojik durumunun küçümsenmesi ile ağrının küçümsenmesi aynı anlamdadır. Çünkü ağrı, o insanın yaşamının bir parçası haline gelmiştir ve ilgilenilmesini, düzeltilmesini istemiştir.

Buna karşın, çeşitli psikiyatrik bozukluklarda da hasta bu bozuklukları nitelendirebilmektedir. Bütün kronik ağrılı hastalar arasında % 10-20 oranında rast*ladığımız bu duruma somatizasyon adı verilir. Üzerlerindeki toplumsal baskının çok yüksek olduğu iş adamlarında, üst düzey yöneticilerinde, evde ortamın tekdüzeliğinden sıkılan ev hanımlarında, büyük sınav yükü altında kalan, kurslara giden öğrencilerde sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Bu hasta*lar en ufak bir organik patolojik bozuklukları olmamasına rağmen vücutlarının çeşitli bölgelerinde geçmeyen ağrılardan yakınırlar ve hekimden hekime koşar*lar.

Bu hastalarda kullanılan ağrı kesiciler genellikle bir işe yaramadığı gibi, has*tanın zaten bir psikolojik, psikiyatrik bir bozukluğa bağlı olan durumunu daha da kötüleştirir. Bu tip hastalarda tanının doğru konması tedavide en önemli ilk adımdır.

Aksi taktirde hastanın basit bir ağrılı hasta gibi ele alınması durumu hastaya yarar sağlamaz. Ağrılı hastalarda birçok yöntemin yanı sıra bu tip ağrılı durum*larda psikolojik faktörler de kullanılmakta ve psikolojik tedavi yöntemleri de uygulanmaktadır. Bu uygulanan psikolojik yöntemlerin dört ortak özelliği vardır. Birincisi; hastaya, diğer hastaya göre farklı bir kavram ortaya çıkar*masıdır. Yani kavramlaştırma yapmasını sağlamaktadır. Ağrının insanın kafasında bir kavram haline getirilmesi sağlanmaktadır. Ağrı karşısında kendisini korumasını sağlamasına yönelik olarak yeni uygulamalar yapılmaktadır. Yeniden kavramlaştırma dönemi hastaya ağrı deneyimi karşısında bir noktada müdahale etmesini sağlama şeklinde ele alınabilir.

İkincisi, her bir yöntem hastanın umudunu arttıran moral bozukluğuna karşı savaşan ve vücudundaki kaynakları yeniden kullanmaya yönelen bir özellik taşımaktadır.

Üçüncüsü, hastanın tedavi sürecine aktif olarak, etkin olarak katılımını ve sorumluluk almasını sağlamaktır.
Dördüncüsü, hastanın varolan kaynakları daha iyi değerlendirmesini ve yeniden yeteneklerine kavuşmasını öğrenmeye yöneliktir. Bunları sağlayabilmek için hastanın çevresel koşullarının değiştirilmesi de önemlidir. Hastanın çevresinde ağrıya neden olan ya da ağrıyı anımsatan davranışlar değer*lendirilmeli ve hasta etrafındaki kısıtlamaların kaldırılmasına çalışılmalıdır. Hastaya sağlıklı bir insan gibi davranılmalı ancak, korumalı olarak da hasta değerlendirilmelidir.

Psikiyatrik bozukluklara bağlı olan hastalarda hastanın mutlaka bir psikiyatrist tarafından görülmesi, bir psikolog tarafından sürekli olarak gözlenmesi şarttır. Ağrılı hastanın değerlendirilmesinde diğer önemli noktalardan birisi kültürel faktörlerdir. Ağrı ve acı çekme kişinin kültüründen bağımsız olarak ortaya çıkar. Yani vücuttaki bir bozukluğun, bir darbenin insanın dini, cinsi, cinsiyeti ve kültürel özellikleri ile elbette ki fazla bir ilişkisi yoktur. Ancak, her olguda olduğu gibi ifade biçimleri kültürel faktörlere bağlıdır. Çünkü, daha önce de tanımlandığı gibi ağrı insanın geçmişteki tüm deneyimleri ile ilgili hoş olmayan bir duygudur. İnsan, duygu ve düşüncelerini ifade ederken bu deney*imlerden, bilgi birikimlerinden yararlanır. Kültür denildiği zaman, insanı başka insanlardan ayıran inanç, düşünce, gelenek, görenek, insanlar arası ilişkiler ve davranış biçimlerinin tümü ele alınmalıdır. Bu kavram, insanların ortaklaşa paylaştığı bir karmaşık davranışsal biçimler yumağıdır. Kişinin coğrafi, dinsel ve ırksal özelliklerine bağlı ağrı ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Etnik ve kültürel değişkenler birçok psikolojik ve sosyal değişkenlerle birleşerek kronik ağrıda önemli rol oynamaktadır.

Ağrı sürdükçe sosyal çevre ve ağrıya bağlı davranışsal değişiklikler ortaya çıkar. Akut ağrı dediğimiz ani başlayan ağrılarda acı çekme hissi refleks olarak belirli hareket biçimleriyle ortaya konur. Ağrı devam edip kronik ağrı haline geldiğinde ise bu davranış değişiklikleri artık birer alışkanlık halindedir. Kronik ağrı çeken insanlar bu davranışları hem şekil yapıları, hem kültürel kapsamları içinde gösterirler. Kimileri hemen ilaca ya da hekime yönelir, kimileri ise daha farklı alternatif tıp olarak isimlendirilen çeşitli tedavi biçimlerinden ya da dini yöntemlerden, medet umar. Ayrıntılı olarak değerlendirildiğinde hastanın hekime ya da diğer yöntemlere başvurmasında çevresel etkenlerin ya da kültürel birikiminin önemli rolü olduğu görülmektedir. Kapalı bir ekonomik çevrede yetişen hastanın ilk atacağı adım imkanları elvermediği için çevresinde*ki tıp dışı insanlardan yardım istemek, komşularının deneyimlerinden çare ummaktır.

Birçok hastanın bu şekilde iyileşmeye çalıştığı bilinmektedir. Bu tip tıp dışı insanların hasta tedavisinde hala etkinlikleri koruduğu herkesçe bilinmektedir. Ağrı ile uğraşanlar kişilerin ağrıyı ifade biçimlerinin etnokültürel miraslara bağlı olduğunu da bildirmektedir. Örneğin; Yahudi ve İtalyanlar ağrıyı daha abartılı bir biçimde ifade ederken, İrlandalı ve Amerikalıların daha kaderci oldukları ortaya konmuştur. Ağrının tümüyle öznel, sübjektif bir olgu olduğu düşünülürse kişinin ekonomik ve toplumsal istemleri sonucunda ortaya çıkan özlemlerinin, imgelerinin, düşünce yapısının ağrı olayında da önemli bir rol taşıması normaldir.

Sanılanın aksine kadınların ağrıya karşı şikayetlerini erkeklere karşı daha abartısız olarak dile getirdikleri görülmektedir. İster içinde bulunduğu toplum*sal konum, isterse kişisel özellikleri nedeniyle kadınlar ancak ağrı çok dayanıl*maz olduğunda hekime başvurmaktadır. Özellikle kırsal kesimlerden gelen hastaların ağrı şikayederini dile getirmede kent insanına göre daha kapalı olduğu görülmektedir.

Kent insanı, özellikle yarı eğitimli kent insanı şikayetlerini daha abartılı bir biçimde dile getirmektedir. Bütün bu özellikler ağrılı hastanın değer*lendirilmesinde önemli rol oynamaktadır. Çünkü sonuçta ağrı, insanın bütünü kapsayan bir duyu olarak karşımıza çıkmaktadır. O yüzden de ağrının değer*lendirilmesi artık tıpta yeni bir disiplinin, Algoloji adını verdiğimiz yeni bir tıp disiplininin konusu haline gelmiştir.

Psikolojik ağrı

Kronik ağrılı bir hastanın bir süre sonra bedbinliğe, tedirginliğe kapılması, hatta depresyona girmesi beklenen bir olaydır. Burada ağrıya bağlı olarak kişinin psikolojik yapısında değişiklikler ortaya çıkmaktadır. Hastada psikolojik bozuklukların olduğu birçok ağrı hastalığında fiziksel bir neden vardır ve saptanmıştır.

Buna karşın %5 civarındaki hastalarda ise hastada fiziksel bir neden saptan*madan sadece psikolojik nedenlere bağlı olarak ağrı ortaya çıkar ki buna psikolojik ağrı adı verilir. Diğer bir deyimle psikolojik ağrıda ağrıya neden olacak bir olay yoktur, ancak hasta bunu yine de ağrı olarak isimlendirir. Psikolojik ağrının tanısı ve tedavisi sanıldığından daha zordur ve ayrıntılı bir değerlendirme gerektirir.

Hasta bir bölgesinde ağrı varmış gibi fiziksel bulgular tanımlar. Ancak muayene edildiğinde fiziksel bir bozukluk olmadığı görülür. Bir çok testler yapılır. Yine bir bulgu saptanamaz. Bu durumda mutlaka hastanın bir psikiyatrist tarafından görülmesi, bir psikolog tarafından değerlendirilmesi gerekir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta tıbbi ölçümlerle herhangi bir bozukluk saptanamayan her ağrının psikolojik olmadığıdır. Hekimin deneyimsizliği nedeniyle ağrıya tanı konulamaması durumunda hemen ağrıyı psikolojik olarak nitelemek de son derece yanlıştır. Uzun süreler stres altında kalanlarda başağrıları, bel ağrıları bağırsak sorunları, mide ülserleri gelişir. Böyle ağrılara somatizasyon adı verilir. Bu stres reaksiyonlarına bağlı ağrılar psikojenik ağrı değildir, altında belirgin fiziksel nedenler yatar. Örneğin spastik kolit dediğimiz durumda çok şiddetli karın ağrıları ortaya çıkar.

Hem tıbbi bulguların hem de psikolog ve psikiyatrist değerlendirmelerinin örtüşmesi ile psikolojik ağrı tanısı konur.

Psikojenik ağrılı hastalarda ağrının tedavisi ne yazık ki çok zordur. Çünkü hasta önce psikiyatriste veya psikologa gitmek istemez. Ağrısının bir nedeni olduğu*na ve bu nedenin tedavisi gerektiğine inanır. Normal ağrı kesicilerin, fizik tedavi ya da benzer yöntemlerin işe yarayacağını sanar. Hekimden hekime koşar. Psikojenik ağrının tedavisi mutlaka bir psikiyatrist tarafından yürütülmelidir]]>
false
2009-10-25T17:58:26Z 2009-10-25T17:58:26Z https://eylulforum.com/konu-agri-nedir-ve-tedavisi <![CDATA[Ağrı Nedir Ve Tedavisi]]>
Ağrı olayı, ince sinir sistemimizle, beyin, kas sistemimiz ve dolaşım sistemimizle doğrudan ilgilidir. Ancak bu iletişimin sırları tam olarak çözülebilmiş değildir. Ağrı, doktorun hastalığı teşhis etmesine yardım eder, öyleyse faydalıdır. O zaman kadınlar niçin ağrılar içinde doğum yapar? Niçin çok ciddi bazı hastalıklarda ağrı hiç ortaya çıkmaz?

Ağrılar dört sınıfa ayrılır. İlk ikisi toplumca bilinen klasik ağrılardır. İlki, Parmağımıza inen bir çekiç darbesi sonucu duyulan ağrı. İkincisi vücudumuzun içinden kaynaklanan, romatizma, migren vb. ağrılar. Üçüncü sınıf ağrılar, tuhaf ve mantıkdışı görülen ve olaydan çok uzun bir süre sonra ortaya çıkabilen ağrılardır.

Örneğin, bir kolun kesilmesinden yirmi yıl sonra olmayan kolda ağrı hissedilmesi olayları ile karşılaşılmıştır. Dördüncü sınıf ağrılar ise, doğrudan kişinin ruhsal hali ile ilgili olan hayali ağrılardır. Nedeni hayali de olsa ağrı gerçektir. Bu tip ağrıların yüzde 30'unun ilaç niyetine verilen etkisiz maddelerle giderildiği bilinmektedir.

Baş ağrısını ise diğerlerinden ayrı bir yere koymak gerekir. Yapılan araştırmalara göre, baş ağrılarının yüzde 90'ı kas ağrılarıdır. Ağır bir el çantası ya da omuz çantası taşımak, telefonu çenenin altına sıkıştırarak konuşmak, başın öne eğik olduğu konumda sürekli daktilo yazmak ve okumak gibi hareketlerin boyun ve baş kaslarını etkilemesi, baş ağrılarının en yaygın nedenlerini oluşturmaktadır.

Tarih boyunca ağrıyı gidermek için, sıcak su, kızgın demirle dağlama gibi başka bir ağrı uygulama da dahil olmak üzere çeşitli yöntemler kullanılmıştır. Bunların ortaya koyduğu en önemli yarar, ağrının, oluşum ve engelleme mekanizmasının omurilikte değil, beyinde bulunduğunun saptanması olmuştur.

En kuvvetli bir ağrının bile gerilim durumunda veya tam tersi olan uyku halinde ortadan kalkması, ağrının denetiminde beynin ne kadar büyük bir rolü olduğunu gösterir. Örneğin kimi kazalardan sonra kendileri ile konuşulan yaralı kazazedelerin hiç acı duymadıklarını söyledikleri çok görülür.

Ağrı üzerinde en etkili iki ilaç, haşhaştan elde edilen morfin ile söğüt kabuğundan elde edilen aspirindir. Bu maddeler ağrılı duyuyu uyarmak yerine, ağrının hissedilmesini engeller. Ağrı özellikle insanları ilgilendirir. Bize ağrı çektiren olayların çoğu hayvanlarda görülmez.]]>
false
2009-10-11T16:57:50Z 2009-10-11T16:57:50Z https://eylulforum.com/konu-ic-hastaliklari <![CDATA[iç Hastalıkları]]>
Genel dahiliye tıbbın tüm klinik branşlarına temel teşkil eden bir disiplindir. Sağlık kuruluşlarına başvuran hastaların büyük çoğunluğunun problemleri iç hastalıklarının ilgi alanına girmektedir. Üst ve alt solunum yolu hastalıkları, hiper tansiyon, mide-bağırsak sistemi hastalıkları, böbrek hastalıkları, tiroid hastalıkları, şeker hastalığı, romatizmal hastalıklar gibi çok geniş bir skalayı kapsar.

İç Hastalıkları Bölümü Alt Birimleri

1. Acil Dahiliye
2. Romatoloji
3. Gastroenteroloji
4. Hematoloji
5. Nefroloji
6. Göğüs Hastalıkları
7. Endokrinoloji
8. Enfeksiyon
9. Dahili Yoğun Bakım
10. Check-up ve koruyucu hekimlik]]>
false
2009-10-11T16:56:02Z 2009-10-11T16:56:52Z https://eylulforum.com/konu-agri-cesitleri <![CDATA[Ağrı Çeşitleri]]> Ağrılı aybaşı hali
Tıp dilinde dysmenorrhoea/dismenore denilen bu hâl, özellikle aybaşı kanamasının başladığı ilk gün görülür. Bazı kimselerde, ağrılar aybaşı kanamasının başlamasından bir kaç gün önce ortaya çıkar ve kanamanın başlamasıyla kesilir. Bir kısmında da kanama başlamadan, kanama görülen günlerde ve sonraki birkaç gün içinde hissedilir. Bu çeşit ağrılara, çoğunlukla 18-24 yaşları arasındaki kadınlarda rastlanır. ağrı, göbek altında veya bacakların üst kısmında kasılmalar şeklinde başlar. Kusma görülebilir. Yüz, sararır ve terleme artar.

Ayak ağrıları
Çoğunlukla yorgunluk, bağ yerlerinin burkulması, fazla kilo almak veya bazı hastalıklardan kaynaklanabilir. Önemli bir hastalıktan kaynaklanmayan ağrılarda yapılacak masaj ve dinlenme çok faydalı olur.

Baş ağrıları
Baş ağrıları çeşitli nedenlerden kaynaklanır. Bunlar; şöyle sıralanabilir. Aşırı yemekten sonra görülen veya açlıktan kaynaklanan baş ağrıları. Göz, kulak veya burun hastalıklarından kaynaklanan baş ağrıları. Ateşli hastalıkların neden olduğu baş ağrıları. Alkol kullanmanın neden olduğu baş ağrıları. Kafa bölgesinde meydana gelen, kırık, ezik, çatlak veya sarsıntılardan kaynaklanan baş ağrıları. Beyin urlarının neden olduğu baş ağrıları. Kahve tiryakilerinde kahvesizlikten doğan baş ağrıları. Kabızlık çekenlerde görülen baş ağrıları. Saralılarda görülen baş ağrıları. Çikolata, sarımsak, lahana, yeşil biber, kuru yemiş yedikten sonra görülen, alerjik baş ağrıları. Menenjit hastalığının neden olduğu baş ağrıları. Fazla miktarda şekerli yiyecek yemekten doğan baş ağrıları. Diş hastalıklarının neden olduğu baş ağrıları. Fazla çalışma ve ruhi çöküntülerin neden olduğu baş ağrıları. Baş ağrılarının gerçek nedenini bulabilmek için mutlaka doktora başvurulmalıdır.

Bel ağrısı
Esaslı bir hastalıktan kaynaklanmayan bel ağrıları, çoğunlukla yorgunluk sonrası görülür. Dinlenmekle geçer. Uzun süren bel ağrılarında mutlaka doktora görünmek gerekir.

Boğaz ağrısı
Havasızlıktan, toz, sigara içmek, burun tıkanıklığı, dişeti iltihabı gibi nedenlerden kaynaklanır.

böbrek ağrısı
Böbrek ağrısının nedenleri çeşitlidir. Bunlar arasında: böbrek taşı, böbreklerden idrar akışının tıkanıklık nedeniyle düzensizliği, böbrek uru, böbreklerden çıkan zehirli atıkları mesaneye taşıyan borularda taş, ur veya kan pıhtısı, böbrek apsesi olabilir. ağrılar sırasında terleme ve kusma da görülebilir.

Çağrışım (fikir iştirakı)
Bir düşüncenin, fikrin, anının kendiliğinden otomatik olarak başka düşünceleri bilinç alanına getirmesidir.

Çağrışımların gevşemesi
Fikirlerin tümüyle ilişkisiz biçimde bir konudan diğerine atladığı düşünce akışı; ağır ise konuşma dikişsiz (enkoheran) olabilir.

Diş ağrısı
Diş ağrısı; dişin çürümesi, minesinin aşınması, dişetlerinin iltihaplanması veya bunlara benzer nedenlerden kaynaklanır.

göz ağrısı
Göz ağrısının nedenleri çeşitlidir. Az ışıkta çalışmak sonucu gözlerin yorulması, gözdeki herhangi bir kısmın iltihaplanmış olması, göze yabancı bir cisim kaçmış olması, sinüzit, yarım başağrısı, grip, nezle ve ateşli hastalıklar göz ağrısına neden olabilir. Önce hastalığın nedenini tespit etmek gerekir.

Kalp ağrısı
Kalp üzerinde hissedilen ağrıya tıp dilinde prekardiyal ağrı denir. Kalp ağrısı nefes darlığı ve şok ile görülürse; enfarktüs krizinden şüphe edilir. Bu gibi durumlarda hastayı fazla hareket ettirmemek, istirahat etmesini sağlamak ve doktora başvurmak gerekir. Kalbin ön kısmında devamlı olarak ağrı varsa; nedeni psikolojik olabilir.

Karın ağrısı
Karın boşluğunda bulunan mide, bağırsaklar, karaciğer, safra kesesi, pankreas, dalak, böbrekler, idrar torbası ve kadınlarda yumurtalık veya rahimde görülen herhangi bir rahatsızlık, karnın çeşitli yerlerinde ağrılara yol açar. Bu nedenle karın ağrılarının nedenleri pek çoktur. Karın ağrıları, hastalığın yerine ve özelliğine göre ya aniden ya da yavaş yavaş başlar. ağrı ile birlikte bulantı, kusma, ishal, ve ateş de görülebilir. Kısa sürede geçmeyen karın ağrılarında, mutlaka bir doktora başvurmak gerekir. Doktora danışmadan ilaç, müshil almak çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir.

Klang çağrışım (anlamsız çağrışım)
Anlam bakımından bağlantısı olmayan ancak ses uyumu olan sözcüklerin birbirini izlemesi.

kulak ağrısı
Kulak ağrısı başka bir hastalığın belirtisidir. Kulak borusu zarı iltihabı, kulak nezlesi, ortakulak iltihabı, kulak yolundaki çıban, boyun bezeleri, yüz nevraljisi, bademcik iltihabı veya çene mafsalındaki hastalık, kulak ağrısına neden olabilir. Bu nedenle doktora başvurmak gerekir.

Kulunç ağrısı
Şiddetli ağrılara ve özellikle kalınbağırsak kaslarının kasılması sonucu meydana gelen ve omuz başlarında hissedilen ağrılara, halk arasında kulunç denir. Bu çeşit ağrıların bazıları sabit, bazıları da gezici ağrı şeklindedir. Kalınbağırsağın kasılmasından kaynaklanan bu çeşit ağrılara, tıp dilinde kolik denir.

Sinirsel ağrılar
Bu çeşit ağrılar, genelikle küt ağrı şeklindedir. Vücudun her yerinde hissedilebilir. Ama, çoğunlukla kalp çevresindeki ağrılardan şikayet edilir. Bazı kimseler de başlarını tıpkı bir çember gibi sıkan baş ağrılarından şikayet ederler. İşte bu çeşit ağrılar, bedeni bir arızadan kaynaklanmıyorsa, sinirsel ağrılardır.

Uyaklı ( klang ) çağrışım
Ses olarak benzeyen , ancak anlamları benzemeyen sözcüklerin çağrışımı.

Adamotu
Zehirli bir bitkidir. ağrı kesici, yatıştırıcı, cinsel gücü arttırıcı etkileri vardır. Rast gele kullanıldığında zararlı olur.

Ağız yaraları
Ağız yaraları, "basit" ve "derin" veya "sert kenarlı" yaralar olmak üzere iki grupta toplanabilir. Çoğunlukla, üşütme veya hazımsızlıktan kaynaklanır. Yaraların etrafı, kırmızı bir çizgi ile çevrilidir. Başlangıçta, içi su dolu kabarcıklar halindedirler. Sonradan patlayarak etrafa yayılır ve sancılı ağrılara neden olurlar. Çocuklarda; kızamık ve çiçek hastalıkları sırasında da aynı yaralar meydana gelebilir.

Anestezi
Ameliyat sırasında hastanın ağrı duymaması için, ameliyattan önce hastaya değişik ilaçlar verilir. Hastanın bilincini yitirerek uykuya geçmesine narkoz, böylece vücudundaki ağrıları duyamayacak duruma gelmesine anestezi, bu duyu yitimine yol açan maddeler

Apandisit
Körbağırsağın iltahaplanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Müzmin apandisitte; kat’iyetle ilaç verilmez. Ameliyat gerekir. Had apandisit; karnın ortasından başlayıp, sağ alt kısma yerleşen bir ağrı ile kendini gösterir. Hazımsızlık ve gazdan şikayet edilir. Kusma görülebilir bazen de miğde bulantısı olur.

Atralji
Eklem ağrısı

Astım
Hasta, kriz geldiği zaman soluk almakta zorluk çektiğini zanneder, gerçekte nefes vermekte zorluk vardır. Bunun nedeni de, akciğerlerdeki küçük hava borularının daralmasıdır. Buralardan geçen hava, ıslığa benzeyen bir ses çıkarır, ki buna hırıltı denir. Astım, bir kaç grup nedenden kaynaklanır. Bunların başında da bünye gelir. Yani, bazı kimselerde baş ağrısı ne kadar tabi bir şeyse, diğerlerinde de astım o kadar doğaldır. Bazı kimseler, toz, kıl, yumurta, süt, aspirin, çiçek tozu ve benzeri şeylere karşı hassastırlar. Bu hassasiyet, astım krizleri şeklinde kendini gösterir. Tedavi için, hastayı etkileyecek bu unsurların ortadan kaldırılması yapılacak ilk iştir. Aşırı heyecan veya korku da astım krizine yol açabilir. Bu gibi durumlarda hastayı sakinleştirmek yapılacak ilk iştir. Bazı kimselerde de, Had Bronşit sonucu astım krizi görülebilir. Kalp yetmezliği de astım krizine neden olabilir.

Astigmatlık
Göz yuvarlağı çaplarının düzensiz olması sonucu ortaya çıkan bir çeşit göz bozukluğudur. Hasta; noktaları bir çizgi halinde görür. Çoğunlukla doğuştandır. Miyopluk veya hipermetroplukla beraber de görülebilir. Bazı astigmatlar, baş ağrılarından da şikayet ederler. Tedavi için doktorun vereceği gözlüğü kullanmak gerekir.

Ateş
Vücut sıcaklığının yükselmesine ateş denir. Vücut sıcaklığı bedenin her yerinde aynı değildir. Örneğin; termometre ağıza konulduğunda görülen ısı, koltuk altına konulduğunda gösterdiği ısıdan 0,5 derece daha düşüktür. Diğer taraftan, vücut ısısı gün boyunca da 0,5 derece oynar. Sabahın erken saatlerinde ısı düşük, akşam saatlerinde yüksektir. Vücut ısısı 36,2 - 37,5 arasında ise normaldir. Ateşle birlikte; üşütme, titreme, baş ağrısı, bunalma, huzursuzluk, vücut kırgınlığı, iştahsızlık, kabızlık, sayıklama, havale veya koyu renkli idrar çıkarmada görülebilir. Ateşin nedeni, genellikle soğuk algınlığı, grip, bademcik iltihabı, boğaz ağrısı, bronşit, sinüzit, kulak iltihabı, bağırsak iltihabı veya böbrek hastalıklarından biri olabilir. Bu nedenle tedaviden önce nedeni tespit etmek gerekir.

Ayak burkulması
Yürürken, koşarken veya atlarken ayak kaslarının beklenmedik bir durumla karşılaşması sonucu görülür. Burkulmadan hemen sonra ağrı, şişme ve morarma olabilir.

Ayak çıbanı
Ayak derisindeki ter bezleri ve kıl keselerinin mikroplanması sonucu ortaya çıkar. Çıban yerinde, ilk önce sert ve kırmızı bir kabartı belirir. ağrı vardır. Sonra iltihaplanır. Çıbanı sıkmamak gerekir.

Backache
sırt ve bel bölgesinde hissedilen ağrı.

Bademcik iltihabı
Bademciklerin iltihaplanmasına tıp dilinde tonsilit denir. Bademcikler şiş, kırmızı ve yeşilimtrak beyaz renkte cerahatlı görünümdedir. Yutkunma sırasında ağrı yapar. Hastada kırıklık, baş ağrısı ve vücut ağrıları vardır. Hastalık birdenbire üşütme ve ateş ile başlar. Gereği gibi tedavi edilmezse orta kulak iltihabı, böbrek iltihabı, romatizma ve kalp hastalıklarına neden olabilir.

Basınçlı konuşma
Düşüncelerden gelen aşırı baskı sonucunda durdurulamayan çağrışımlardan oluşan yüksek sesli konuşma

Başdönmeleri
Hasta, kendisinin veya etrafındaki eşyanın boşlukta döndüğünden şikayet eder. Tıp dilinde vertigo denen baş dönmelerinin nedenleri çeşitlidir. Bunlardan başlıcaları şunlardır: Kulak ağrısı. Araç tutmaları. Ani hava değişimi. Bazı göz hastalıkları. İlaç zehirlenmeleri. Düşük veya yüksek tansiyon. Damar sertliği ve bazı kalp hastalıkları. Kansızlık ve kan hastalıkları. Mikrobik hastalıklar. Beyin hastalıkları. Sara ve bazı ruh hastalıkları. Tedaviye başlanmadan önce hastalığın gerçek nedeninin tespit edilmesi gerekir. Baş dönmelerine yapılacak ilk iş; hemen oturmak veya öne eğilmek ve mümkünse hemen yatmaktır. Baş dönmesi sık sık oluyorsa mutlaka bir doktora gitmek gerekir.

Belsoğukluğu
Tıp dilinde gonore denilen bir çeşit zührevi hastalıktır. Cinsi münasebetle bulaşır. İdrar yollarında acıma, yanma, şişlik ve akıntı ile belirir. Akıntı cerahatlıdır. Bu cerehat ellere bulaşacak ve eller de gözlere sürülecek olursa, körlüğe neden olabilir. Kadınlarda da, beyazımtırak cerahatlı akıntı, sık sık idrara gitme, idrar yaparken ağrı ve yanma ile kendini gösterir. Üreme organlarında akıntı görüldüğünde, mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Aksi halde kendisinde bel soğukluğu görülen, bu hastalığı cinsel ilişkide bulunduğu herkese bulaştırır.

Böbrek iltihabı
Böbreklerin iç kısımlarının iltihaplanmasıdır. Tıp dilinde piyelonefrit adı verilir. İki çeşiti vardır: Akut Böbrek İltihabı : Ani olarak ortaya çıkan, titreme, kaburga altlarında ve yanlarında başlayıp, kasıklara kadar yayılan bir ağrı ile kendini gösterir. Sık sık idrara gitmek ihtiyacı duyulur. İdrar çıkarken de yanma ve ağrı hissedilir. İlk önlem olarak belin iki yanına sıcak su torbası konur. Bol su, limonata ve açık çay içilir. Kronik Böbrek İltihabı : Akut böbrek iltihabının gereği gibi tedavi edilmemiş olması, kronik böbrek iltihabının başlıca nedenidir. Hastada iştahsızlık, ateş, halsizlik, baş ağrısı, ağrılı idrar etme ve bel ağrıları görülür. Yapılacak ilk iş, bol bol meyva suları içmek ve aşağıdaki reçetelerden birini uygulamaktır. Ayrıca tuz ve hayvani gıdalar azaltılmalıdır.

Böbrek taşı
İdrarda bulunan oksalat billurlarının meydana getirdiği böbrek taşları, kum tanesi kadar olabildiği gibi pinpon topu büyüklüğünde de olabilir. Ufak taşlar böbrekten kolaylıkla çıkabilr. Büyükler ise böbreklerden mesaneye giderken şiddetli ağrılara neden olur Göğsün yukarı ve ön kısmında, kaburgaların altında, ani ve kıvrandırıcı ağrı hissedilir. Terleme ve kusma da görülebilir. İdrarın rengi bulanık ve bazen kanlıdır.

Brakiyalji
Kol ağrısı.

Bronşit
Akciğerlere giden havayollarının iç yüzündeki zarın iltihaplanmasıdır. Akut ve kronik olarak iki gruba ayrılır. Akut Bronşit : Genellikle grip, kızamık, boğmaca veya tifo gibi hastalıklar sırasında görülür. Sisli ve soğuk havalarda çok rahatsız olurlar. Hastalığın başlangıcında kuru ve ağrılı öksürük, az yapışkan balgam, sonraları sümüksü cerahatli balgam ile hafif ateş ve halsizlik görülür. Mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Kronik Bronşit : Bu çeşit bronşitte; havayollarını yağlayan bezler büyümüş, iç yüzlerinde bulunan tüyler görevini yapamaz olmuştur. Mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Her iki bronşitte de yapılacak ilk iş sigarayı bırakıp istirahat etmektir.

Burkulmalar
El ve ayak bilekleri herhangi bir kaza sonucu burkulabilir. Bu gibi durumlarda, bilekte ağrı ve şişme görülür. Yapılacak ilk iş, burkulan yeri rahat bir duruma sokmaktır.

Çekem
Fructus Visci albi Kabız, idrar artırıcı, kusturucu, kuvvet verici ve tansiyon düşürücü etkileri vardır. Romatizma ağrılarında kullanılır.

Çocuk felci
Omuriliğin ön kordonlarının iltihaplanması sonucu felçle neticelenen bir hastalıktır. Tıp dilinde poliomelitis denir. Bilhassa yaz ve sonbahar aylarında görülür. Nedeni bir çeşit virüstür. Lağım sularının yiyeceklere bulaşması, sineklerin taşıdığı mikroplar, hastalığa yakalanmış kişinin ağız ve burnundan çıkan damlacıklarla bulaşır. Çocuk felcine küçükler yakalanabileceği gibi büyükler de yakalanabilir. Hastalık mikrop kapıldıktan 7-21 gün içinde ortaya çıkar. Hastada ateş, baş ağrısı, boğaz ağrısı, kusma, yorgunluk, boyunda kasılma, ve sırt ağrıları vardır. Hastalığın ilk günlerinde gerekli tedaviye başlanmazsa, özellikle kol ve bacaklarda felç görülür. Hastalığın başlangıcında hastayı diğer kimselerden ayırmak ve yatırmak gerekir. Çocuk felcinden korunmak için Salk aşısı veya Sabin aşısı yaptırmak gerekir. Bu aşının ilki çocuk 6 aylık olmadan önce, ikincisi ilk aşıdan 2 ay sonra, üçüncüsü, ikinci aşıdan 6 ay sonra yapılır. 5 ve 15 yaşlarında da tekrarlanır. Tedavi için mutlaka doktora başvurmak gerekir.]]>
false