Yorum: #1
10-27-2009, 00:52
Amiloidoz - Amipli Dizanteri - Anensefali
Amiloidoz
Vücudun çeşitli yerlerinde, özellikle karaciğer, dalak, böbrekler ve böbrek üstü bezlerinde balmumunu andıran, protein yapılı bir maddenin biriktiği bir hastalık. Gerçek nedeni kesinlikle bilinmemektedir. Ancak cüzzam, osteomiyelit adı verilen kemik yangılanmaları, frengi ve uzun süren romatizma kökenli eklem yangısının bir yan belirtisi olarak ortaya çıkar.
Bu hastalığın etkilediği organlarda önemli değişmeler göze çarpar. Boyutları büyür, içlerinde amiloid madde biriktikçe ağırlaşırlar. Hastalığın yol açtığı belirtiler, yaygınlığına ve yerleşmiş olduğu alanlara göre değişir, örneğin bağırsaklara yerleşmişse sürekli ishal, böbreklere yerleşmişse idrarda albümin belirmesi görülür.
Bu amiloid maddenin dokulardan giderilmesini sağlayacak herhangi bir tedavi yöntemi henüz bulunamamıştır. Yapılabilecek tek şey, amiloidozla beraber görülen diğer bozuklukların tedavisinden ibarettir. Hastalık genellikle yavaş ilerler ve kalp, böbrek ya da karaciğerde oluşturduğu bozukluklar ölüme yol açabilir.
Amipli Dizanteri
Bağırsaklarda, dizanteri amibi (Entamoeba hystolytica) tarafından meydana getirilen bir hastalık. Genellikle, sağlık tedbirlerinin yeterli olmadığı tropikal ve subtropikal memleketlerde yaygındır. Hastalığı taşıyan bir insanın ya da bir böceğin dışkısıyla kirlenmiş suyla yıkanan sebzelerin yenmesi yoluyla bulaşır. Amipler çok kere vücuda sert, koruyucu bir kistle kaplı olarak alınırlar. Bu kistler bağırsaklarda eriyince amipler açığa çıkarlar.
Amipler kendilerini bağırsağın duvarına gömüp alyuvarlar ve dokuların sıvısı ile beslenmeğe başlarlar. Böylece bütün bağırsak kanalı boyunca yangılanma ve ülserleşme meydana gelir. Ülser oluşan yerlerden kana karışan amipler, vücutta başka alanlara da yayılarak örneğin karaciğer, akciğer, beyin ve dalakta apseler meydana getirebilirler. Bağırsaklardan kan toplayan kapı toplardamarı bu kanı karaciğere ulaştırdığından karaciğerin yangılanması sık görülen bir haldir.
Mikrobun vücuda girmesinden belirtilerin ortaya çıkmasına kadar geçen süre çok değişik olup, bir hafta kadar kısa olabileceği gibi, üç ay kadar uzun da olabilir. Süreğen amipli dizanterisi olan kimselerde ileri derecede kilo kaybı görülür. İshal ve kabızlık birbirini izler. Dışkı çok kere kanlı olduğundan koyu renklidir. Böyle bir kimse zamanla bir taşıyıcı olur; yani kendisinde hastalığın belirtileri bulunmadığı halde bulaşıcı olan kistli amipleri dışkısıyla etrafa yaymaya başlar.
Hastalığın ivegen tipinde, başlangıçta hiç bir belirti bulunmayabilir. Hastalığın özelliği olan kanlı ve sümüksü maddeli ishal görülmeyebilir. Zamanla bu belirtiler ve karın ağrısı, gaz ve iştahsızlık ortaya çıkar. Hiç bir belirti göstermeden gelişen vakalar da vardır. Amipli dizanteri geçirmemiş kimselerin de dışkılarıyla kistli amip yaydığı görülmüştür.
Amipli dizanteri tedavisi güç bir hastalıktır. İyileşmiş gibi görülen bazı vakaların yeniden alevlenmeleri ve bu durumun elli yıl sürmesi mümkündür. “İpekakuanha”dan çıkarılan bir alkaloid olan emetin adlı ilaç, bu hastalıkta kullanılan en etkin ilaçtır. Antibiyotikler belirtileri hemen giderirse de, hastalık bir ay sonra yeniden başlar. Alkol ve fazla besin de hastalığın yenilenmesine yol açar.
Anensefali
Çocuğun annesinin dölyatağı içindeki gelişimi sırasında, merkezi sinir sisteminin bir bölümünün gelişmemesi.
Anensefal olarak doğan çocuklar genellikle birkaç saatten fazla yaşayamazlar. Çok seyrek olarak, birkaç gün yaşamış olanlarına rastlanır. 1949'da yapılmış olan bir incelemede, sinir sistemlerindeki bir eksiklik nedeniyle ölü doğan 584 ve doğumundan kısa bir süre sonra ölen 260 çocuktan, ölü doğanların yüzde elli dokuzunda, doğumundan kısa bir süre sonra ölenlerin yüzde yetmiş beşinde anensefali bulunduğu görülmüştür. Ayrıca bu şekilde bir çocuk doğuran kadınların, bu doğumdan sonra doğacak çocuklarında bu tür bir bozukluk olması olasılığı fazladır.
Anensefali durumunda orta beyin ve beyin kökü bölümleri dışındaki beyin bölümleri gelişmemiştir. Beynin gelişmemiş olan bölümünü normal olarak örten kafatası ve deri bölümü de bulunmadığından bu çocuklar dıştan bakınca bir kurbağayı andırırlar. Bu nedenle böyle çocuklar, halk arasında «kurbağa çocuk» olarak adlandırılırlar
Amiloidoz
Vücudun çeşitli yerlerinde, özellikle karaciğer, dalak, böbrekler ve böbrek üstü bezlerinde balmumunu andıran, protein yapılı bir maddenin biriktiği bir hastalık. Gerçek nedeni kesinlikle bilinmemektedir. Ancak cüzzam, osteomiyelit adı verilen kemik yangılanmaları, frengi ve uzun süren romatizma kökenli eklem yangısının bir yan belirtisi olarak ortaya çıkar.
Bu hastalığın etkilediği organlarda önemli değişmeler göze çarpar. Boyutları büyür, içlerinde amiloid madde biriktikçe ağırlaşırlar. Hastalığın yol açtığı belirtiler, yaygınlığına ve yerleşmiş olduğu alanlara göre değişir, örneğin bağırsaklara yerleşmişse sürekli ishal, böbreklere yerleşmişse idrarda albümin belirmesi görülür.
Bu amiloid maddenin dokulardan giderilmesini sağlayacak herhangi bir tedavi yöntemi henüz bulunamamıştır. Yapılabilecek tek şey, amiloidozla beraber görülen diğer bozuklukların tedavisinden ibarettir. Hastalık genellikle yavaş ilerler ve kalp, böbrek ya da karaciğerde oluşturduğu bozukluklar ölüme yol açabilir.
Amipli Dizanteri
Bağırsaklarda, dizanteri amibi (Entamoeba hystolytica) tarafından meydana getirilen bir hastalık. Genellikle, sağlık tedbirlerinin yeterli olmadığı tropikal ve subtropikal memleketlerde yaygındır. Hastalığı taşıyan bir insanın ya da bir böceğin dışkısıyla kirlenmiş suyla yıkanan sebzelerin yenmesi yoluyla bulaşır. Amipler çok kere vücuda sert, koruyucu bir kistle kaplı olarak alınırlar. Bu kistler bağırsaklarda eriyince amipler açığa çıkarlar.
Amipler kendilerini bağırsağın duvarına gömüp alyuvarlar ve dokuların sıvısı ile beslenmeğe başlarlar. Böylece bütün bağırsak kanalı boyunca yangılanma ve ülserleşme meydana gelir. Ülser oluşan yerlerden kana karışan amipler, vücutta başka alanlara da yayılarak örneğin karaciğer, akciğer, beyin ve dalakta apseler meydana getirebilirler. Bağırsaklardan kan toplayan kapı toplardamarı bu kanı karaciğere ulaştırdığından karaciğerin yangılanması sık görülen bir haldir.
Mikrobun vücuda girmesinden belirtilerin ortaya çıkmasına kadar geçen süre çok değişik olup, bir hafta kadar kısa olabileceği gibi, üç ay kadar uzun da olabilir. Süreğen amipli dizanterisi olan kimselerde ileri derecede kilo kaybı görülür. İshal ve kabızlık birbirini izler. Dışkı çok kere kanlı olduğundan koyu renklidir. Böyle bir kimse zamanla bir taşıyıcı olur; yani kendisinde hastalığın belirtileri bulunmadığı halde bulaşıcı olan kistli amipleri dışkısıyla etrafa yaymaya başlar.
Hastalığın ivegen tipinde, başlangıçta hiç bir belirti bulunmayabilir. Hastalığın özelliği olan kanlı ve sümüksü maddeli ishal görülmeyebilir. Zamanla bu belirtiler ve karın ağrısı, gaz ve iştahsızlık ortaya çıkar. Hiç bir belirti göstermeden gelişen vakalar da vardır. Amipli dizanteri geçirmemiş kimselerin de dışkılarıyla kistli amip yaydığı görülmüştür.
Amipli dizanteri tedavisi güç bir hastalıktır. İyileşmiş gibi görülen bazı vakaların yeniden alevlenmeleri ve bu durumun elli yıl sürmesi mümkündür. “İpekakuanha”dan çıkarılan bir alkaloid olan emetin adlı ilaç, bu hastalıkta kullanılan en etkin ilaçtır. Antibiyotikler belirtileri hemen giderirse de, hastalık bir ay sonra yeniden başlar. Alkol ve fazla besin de hastalığın yenilenmesine yol açar.
Anensefali
Çocuğun annesinin dölyatağı içindeki gelişimi sırasında, merkezi sinir sisteminin bir bölümünün gelişmemesi.
Anensefal olarak doğan çocuklar genellikle birkaç saatten fazla yaşayamazlar. Çok seyrek olarak, birkaç gün yaşamış olanlarına rastlanır. 1949'da yapılmış olan bir incelemede, sinir sistemlerindeki bir eksiklik nedeniyle ölü doğan 584 ve doğumundan kısa bir süre sonra ölen 260 çocuktan, ölü doğanların yüzde elli dokuzunda, doğumundan kısa bir süre sonra ölenlerin yüzde yetmiş beşinde anensefali bulunduğu görülmüştür. Ayrıca bu şekilde bir çocuk doğuran kadınların, bu doğumdan sonra doğacak çocuklarında bu tür bir bozukluk olması olasılığı fazladır.
Anensefali durumunda orta beyin ve beyin kökü bölümleri dışındaki beyin bölümleri gelişmemiştir. Beynin gelişmemiş olan bölümünü normal olarak örten kafatası ve deri bölümü de bulunmadığından bu çocuklar dıştan bakınca bir kurbağayı andırırlar. Bu nedenle böyle çocuklar, halk arasında «kurbağa çocuk» olarak adlandırılırlar