Yorum: #1
10-27-2009, 00:53
Amipli Dizanteri Nedenleri ve Bulaşma Yolları
Yalnız tropikal ülkelerde görülen öbür dizanterilerden farklı olarak amipli dizanteri ılıman iklim kuşağında daha yaygındır. Temelde hemen her yere uyum sağlayabilen özellikte bir hastalıktır. Petersburglu F. Losch’un 1875′te bu hastalığa yol açan Entamoeba his-tolytica adlı asalağı bulmasından bu yana amipli dizanterinin dünyanın her bölgesinde ortaya çıkabildiği belirlenmiştir. Hatta Losch’un ayrıştırmayı başardığı asalak, Rusya’nın soğuk kuzey kentlerinden Arhangelsk’te ortaya çıkmıştı.
Amipli dizanteri dünyada en az 500 mil*yon kişiyi ilgilendiren, dolayısıyla da en yaygın asalak kökenli bağırsak hastalığıdır. Tropik iklimlerde yaşayan insanların yüzde 20’sini, Avrupa ve ABD’de yaşayanların ise yüzde 3′ten azım etkiler. Bu noktada yangı ve hastalık kavramları arasında bir ayrım yapmak gerekir; enfeksiyonu taşımakla hastalık belirtileri vermek birbirinden farklıdır. Çevre temizlik koşullarının etkisiyle tropikal ülkelerde asalağı taşıyan nüfusun yüzdeli ile 20’si arasında değişen bir bölümünde hastalık belirtilerine rastlanır. Oysa bu oran Avrupa’da yüz binde bir dir. Geri kalan “sağlıklı” görünümlü insanlar asalağın kistlerini taşır ve enfeksiyonun gerçek kaynağını oluştururlar.
Bulaşma ağız-dışkı yoluyla, yani taşıyıcıların dışkısıyla kirlenmiş suların içilmesi, meyve ve sebzelerin yenmesiyle gerçekleşir. İnsandan insana doğrudan bulaşma çok ender görülür. Gelişmekte olan ülkelerde sık rastlanan kötü çevresel temizlik ve sağlık koşulları bulaşmada Önemli rol oynar, İngiliz araştırmacıların “5 F” olarak nitelediği bulaşma etkenleri dışkı, (faeces), parmaklar ifingers), besinler (food), karasinekler (flies) ve kirli eşyadır (fomites). Tropik kuşağın sıcak-nemli iklimi, asalak kistlerinin daha uzun yaşamasının sağlayarak hastalığın yayılmasını kolaylaştırır.
Amipli Dizanteri Nedenleri
Entamoeba histolytica insanların sindirim sisteminde hastalık yapan tek amip türüdür. Bağırsak duvarına yerleşerek yüzeysel ya da derin yaralar açar. Asa*lak bazen bağırsak duvarım delerek karaciğere ve bağırsak dışı başka organlara da ulaşabilir. Asalağın iki evresi vardır. Bunların biri asalağın beslenip büyüdüğü ve çoğaldığı etkinlik evresidir. Öbürü ise etkinliğe uygun olmayan koşullarda çevresinde bir kist oluşturduğu kistli evredir; asalak kistli evrede ise bir konaktan öbürüne geçer. Etkin çoğalma evresindeki (trofozo-it) asalak, dokularda ve sulu dışkıda bulunur.
Kanla beslenen bu asalaktan yalnızca daha küçük olmasıyla ayırt edile*bilen E. hartmanni ise bağırsakta hastalık yapmadan (saprofit olarak) yaşar. Körbağırsak ya da çıkan kalınbağırsak duvarına yapışarak buradaki besin artıklarıyla beslenir. Bağırsak içeriğiyle birlikte kalınbağırsağın son bölümlerine sürüklendiğinde tıpkı E. histolytica gibi daha zor yaşam koşullarına dayanabilmek için kistli hale dönüşür ve bu biçimde dışkıyla atılır.
Kistler dış ortamda uzun süre yaşayabilir. Ağız yoluyla başka bir organizmaya girince yeni konağın bağırsağında bir kez daha etkinlik evresine girerler. Hastalık yapıcı döngünün neden her in*sanda tamamlanmadığı, henüz bilinmemektedir. Ama bu döngü tamamlanınca asalak ürettiği enzimlerle bağırsak duvarını yıkıma uğratır; hatta bazı olgularda duvar engelini de aşar. Bağırsak enfeksiyonu yapan tek amip türü olan Entamoeba histolytica bağırsak duvarını delerek başta karaciğer olmak üzere öbür iç organlara da yerleşebilir.
Amipler bağırsak mukozasının altın*da ürer ve bağırsak duvarında “gömlek i düğmesini” andıran yaraların (ülser) oluşmasına yol açar. Bu yaralar küçük ama derindir. Bazı durumlarda doku j ölümü derinleşerek bağırsak duvarının 1 delinmesine, karın zan apselerine ve kanamalara yol açar. Bazı olgularda ise bu yaraların içi onarım dokusuyla (gra-nütasyon dokusu) dolarak ameborn de*nen tümöre benzer düğümcükler oluşturur.
Bağırsak duvarındaki yaralar genellikle kapanır, ama zamanla bağırsakta kalıcı bir darlık gelişebilir. Bazı olgularda ise trofozoitler sindirim sisteminin ana toplardamarı olan kapı toplardamarı yoluyla karaciğere ulaşır. Amiplerin kalınbağırsak mukozasına yerleşmeleri çeşitli biçimlerde sonuçlanabilir.
• Amipler tümüyle dışarı atılabilir.
• Küçük yaralar yapan, ama belirti vermeyen enfeksiyona yol açabilirler (bu durumda kişi hastalığın taşıyıcısıdır).
• Belini veren büyük yaralar yapabilirler (amipli dizanteri).
• Kapı toplardamarı yoluyla karaciğere ulaşabilirler (hepatit ya da karaciğer apsesi).
Amipli Dizanteri Nasıl Bulaşır?
Amip, sağlıklı bireylere hasta ya da taşıyıcı insanlardan bulaşır. Maymun ve köpeğin de hastalığı bulaştırdığı bilinmektedir. Kistli dışkıyla kirlenmiş yiyecek ve İçecekler en önemli bulaşma yoludur. İnsan dışkısının toprak gübresi olarak kullanıldığı bölgelerde sebzeler hastalığın bulaşmasında önemli rol oynar. Su kaynaklarının kirlenmesi ve sineklerin kistleri besinlere bulaştırması da hastalığın yayılmasına yol açar. Trofozoitler dış ortamda hızla öldüğünden akut amipli dizanteri olguları önemli bir tehlike yaratmaz. Ama iyileşme dönemin*deki hastaların ve taşıyıcıların dışkılarında bulunan kistler dış ortamda uzun süre yaşayabilir ve hastalığı yayar.
Amipli Dizanteri Belirtileri
Entamoeba histolytica’mn yol açtığı değişikliklerin çeşitliliği nedeniyle amipli dizanteri çok değişik belirtilerle ortaya çıkabilir. Hastaların büyük bölümünde açık belirtiler yoktur. Ama dikkatli bir hasta uzun süredir belirsiz sindirim yakınmaları ve arada bir gelen hafif ishali olduğunu söyleyecektir.
• Amipli dizanteri. Kuluçka dönemini belirlemek zordur, çünkü enfeksiyon uzun süre sesiz kalabilir. Ortalama 2–4 hafta olan kuluçka dönemi, aylarca da sürebilir. Amipli dizanterinin akut ve kronik biçimleri vardır. Akut biçiminde hastalık genellikle sessiz başlar. Bağırsaklar*da hafif bir rahatsızlık duygusu vardır. Bağırsak hareketleri düzensizdir. Günde 1–2 kez sulu dışkılama görülür. Ama hastalık şiddetli sümüksü ishalle de başlayabilir ve dışkılama 24 saatte 20–30 keze varabilir. Dışkı çok sulu ve kanlıdır. Dışkılama öncesinde ya da sonrasın*da şiddetli karnı ağrısı duyulur. Ağrı da*ha çok inen kalınbağırsak bölgesindedir.
Ateş normal ya da çoğu zaman hafif yüksektir; çok yüksek ateş enderdir. Hastanın genel durumunun açıkça kötüleştiği görülür. Dil kuru, üzeri be*yaz ve yapışkandır. Elle yapılan karın muayenesi hastaya ağrı verir. Karaciğer genellikle büyük ve ağrılıdır. Bu belirtiler 1–2 hafta sonra gerile*meye başlar. Bazen de belirtiler tümüyle kaybolur ve hasta iyileşir. Ama olguların çoğunda iyileşme dönemlerim hastalığın yeniden alevlendiği dönemlerin izlemesiyle hastalık kronikleşir. Akut evrenin değişmez belirtisi olan ishal, kronik evrede, en azından gelişmiş Batı ülkelerinde görülmeyebilir.
Tropikal bölgelerde hastalığın kronik j biçimi genellikle akut biçimine benzer, i Yalnız sümüksü kanlı ishalin sürmeği ve bağırsak duvarındaki yaraların kronikleşme eğilimi açısından akut tablodan farklıdır. Gelişmiş Batı ülkelerinde kronik amipli dizanterinin özelliği kabızlık ve ishal dönemleridir. Günde 3–4 keze çıkabilen ishal yarı sulu ya da cıvık, kötü kokulu, açık sarıdan koyu kahverengiye kadar değişen renklerde, sümüksü ve kanlıdır. Hasa i iştahsız ve güçsüzdür. Karnın alt bölümü ağrılıdır; hastanın karnını kasma nedeniyle bu bölgenin elle muayene zordur. Bazı hastalarda genel durumu gittikçe kötüleşir ama olguların çoğun*da hastalığın gerileme ve alevlenme dönemleri birbirini izler.
Günümüzde amipli dizanterinin, eskiden beri alışılmış olanlanın dışında da bazı biçimleri görülmektedir. Bunların başlıcaları şunlardır;
Belirtisiz amipli dizanteri: Hastalıktan çok taşıyıcılığı düşündüren hafif belirtiler (belirsiz sindirim yakınmaları, hafif ishal) görülür.
• Amipli düz bağırsak ve sigmoit kolon iltihabı: Kalınbağırsağın son bölümünün iltihabıdır.
• Hafif ateşli amipli dizanteri: Hafif ateş hastalığın bu biçiminin tek belirtisidir. Öbür biçimlerde görülen bağırsak spazmları, sindirim borusunun ilk bölümünde salgılama bozuklukları, karaciğer işlev bozuklukları, B grubu vitamin ****bolizması bozuklukları gibi belirtiler bu olgularda görülmez.
• Yalancı verem sendromu: Hafif ateş, kilo kaybı, göğüs ve sırt ağrıları yapar.
• Yalancı apandisit sendromu.
• Yalancı safrakesesi iltihabı sendromu.
• Ülser sendromu: Ağrı ve asit artışıyla onikiparmakbağırsağı ülserini taklit eden belirtiler verir.
• Yalancı anjine pektoris sendromu: Göğüste gezici ağrılardan anjine pekto-risi andıran şiddetli ağrı krizlerine kadar değişebilen belirtiler verir.
• Kansızlık sendromlan: Kansızlık çok belirgin duruma gelerek hastalığın öbür belirtilerini örtebilir.
• Yalancı tümör sendromu: Özellikle Afrika’da sık görülür. Kalınbağırsak tümörlerini andıran belirtiler verir. Yapılan biyopside kütlenin amebom (amip düğümcüğü) olduğu anlaşılır. Amebom başta körbağırsak olmak üzere kalınbağırsağın her yerinde yerleşebilir.
Yukarıda sayılanlardan ayrı bir grup hastalık tablosu da amip sonrası sendromlar olarak nitelenir. Bağırsaklarda yapışıklıkların oluşması, karaciğer işlevlerinin bozulması, spazmh kolit, pankreas ve bağırsaklarda işlev bozuklukları gibi bu sendromlar asalağın yaptığı lezyonların sonucudur. Bunlar çok sık görülmez ve amibe yönelik tedaviyle iyileşmez.
Son olarak sözünü edeceğimiz çok asalaklı sendrom ise amipli dizanteriye başka asalak (gardia, kancalıkurt, tenya, askaris vb) enfeksiyonlarının da eklenmesiyle ortaya çıkar.
Hastalığın hem akut, hem de kronik biçimlerinde asıl hastalığa eklenen başka sorunlar, ortaya çıkabilir. Bağırsak kana-malan, peritonite yol açan delinmeler, kalınbağırsak çevresinde apselerin oluştuğu kalınbağırsak çevresi iltihabı (peri-kolit), bağırsak çapının daralmasıyla ortaya çıkan ağrılı nöbetler başlıca komplikasyonlardır. Amipli karaciğer hastalığı ise yukarıda belirtilen apse içeriğinin karın zan ya da akciğer zarına boşalması, amiplerin lenf ya da kan yoluyla başka organlara yayılması gibi komplikasyonlara yol açabilir.
Amipli Dizanteri Teşhisi
Amipli dizanterinin ya da bağırsak dışı amip hastalığının tanısında çeşitli zorluklar vardır. Yalnızca klinik belirtilere dayanarak amipli dizanteri tanısına gitmek güvenli bir yol değildir, çünkü bu hastalık bir*çok başka hastalıkla karışabilir. Hastalığın özellikle ülserli kolitten ayrılması çok önemlidir. Ayırıcı tanıya varmak için amiplerin var olup olmadığı araştırılır. Bağırsak duvarındaki yaraların komikleşme eğilimini saptamak için de proktoskopi ve radyoloji raporları temel alınır. Tanı dışkı tahlilleriyle kesinleştirilir. Sulu dışkıda özellikle sümüksü salgıyla karışmış olarak Entamoeba histolytica asalağının beslenme evresindeki biçimlerine rastlanır. Dışkı örneği taze olmalı, çıkarıldıktan sonraki 5–10 dakika içinde incelenmelidir. Böylelikle amip hareketleri gözlenebilir.
Dışkı tahlili düzenli aralıklarla yinelenir. Tahlilde Entamoeba histolytica, sağlıklı kişilerde de bulunabilen ve hastalık yapmayan başka amip türlerinden ayırt edilmelidir. Dışkı tahlili olumlu sonuç verirse hemen tedaviye başlanır. Sonuç olumsuzsa kişide amipli dizanteri olmadığını söyleyebilmek için tahlilin en az altı kez yinelenmesi ve bunların hepsinin olumsuz sonuçlanması gerekir.
Karaciğere yerleşmiş amip apsesi tanısına çeşitli yöntemlerle varılır:
• Karaciğer apsesinden alınan irin örneğinde etkenin saptanması (dışkıda Entamoeba histolytica kistleri ya da trofozo-itlerinin saptanması da yol gösterici ola*bilir, ama bu tahlilin olumsuz sonuçlanması karaciğer apsesi olasılığını ortadan kaldırmaz).
• Radyolojik incelemeler. Ultrasonografi özellikle kist, apse ve tümör kütlesi arasında ayrım yapmak açısından çok yararlıdır. Sintigrafi daha genel anlamda uygulanır. Bilgisayarlı tomografi ise çok değerli bir tanı aracı olmasına karşın bu hastalığın tanısında pek kullanılmaz, çünkü gereğinden fazla ayrıntı verir.
• Laparoskopi. Karın küçük bir kesikle açılarak çeşitli incelemelere olanak ve*ren bir endoskopla iç organlara ulaşılır. Bu incelemeler tanıya ***ürücü bilgiler sağlar.
Amipli Dizanteri Tedavisi:
Günümüzde, amipli dizanterinin tedavi*sinde çok etkili metronidazol gibi yeni ilaçlar kullanılmaktadır. Ama hastalık bağırsak dışındaysa tedavi daha sorunludur. Özellikle amip apsesinde ilaç tedavisi pek yarar sağlamaz. Bu durumda hemen cerrahi girişim yapılmalıdır. Cerrahi girişim apsenin boşaltılma*sına (drenaj) yöneliktir. Apse akciğer ya da kalp zarına açılabilecek kadar büyüdüğünde, yani çapı 5–7 cm. geçtiğinde gündeme gelir. Günümüzde genellikle birleşik tedaviler uygulanmaktadır. Genel ya da drenaj tüpünden yerel olarak metronidazol verilmesi cerrahi girişimle ilaç tedavisini birleştiren bir yöntemdir. Tedavide her 2–3 günde bir apse boşaltılarak röntgen filmi ya da ultrasonografiyle kontrol edilir. Karaciğerdeki amip apsesinin ultrasonografiyle izlenerek yapılan tedavisi, tam iyileşme sağlayan en hızlı ve güvenli yöntemdir.
Amipli Dizanteriden Korunma
Amipli dizanteri bildirimi zorunlu bir hastalıktır. Özellikle taşıyıcıların dene*timine büyük önem verilir. Korunmanın bir yolu hastalığın yaygın olarak görüldüğü bölgelerde çevre temizlik koşullarının iyileştirilmesidir. Fas, Senegal, Suriye, Hindistan ve Endonezya gibi ülkelerde 1–2 yıl kalan birçok Av-rupah’da amipli dizanteri görülmektedir. Bu gibi durumlarda mebendazol ile yapılan koruyucu ilaç tedavisi yararlıdır. Mebendazol yan etkilerinin azlığı ve bağırsak bakteri florasına zarar ver*memesi nedeniyle kullanılır.
Yalnız tropikal ülkelerde görülen öbür dizanterilerden farklı olarak amipli dizanteri ılıman iklim kuşağında daha yaygındır. Temelde hemen her yere uyum sağlayabilen özellikte bir hastalıktır. Petersburglu F. Losch’un 1875′te bu hastalığa yol açan Entamoeba his-tolytica adlı asalağı bulmasından bu yana amipli dizanterinin dünyanın her bölgesinde ortaya çıkabildiği belirlenmiştir. Hatta Losch’un ayrıştırmayı başardığı asalak, Rusya’nın soğuk kuzey kentlerinden Arhangelsk’te ortaya çıkmıştı.
Amipli dizanteri dünyada en az 500 mil*yon kişiyi ilgilendiren, dolayısıyla da en yaygın asalak kökenli bağırsak hastalığıdır. Tropik iklimlerde yaşayan insanların yüzde 20’sini, Avrupa ve ABD’de yaşayanların ise yüzde 3′ten azım etkiler. Bu noktada yangı ve hastalık kavramları arasında bir ayrım yapmak gerekir; enfeksiyonu taşımakla hastalık belirtileri vermek birbirinden farklıdır. Çevre temizlik koşullarının etkisiyle tropikal ülkelerde asalağı taşıyan nüfusun yüzdeli ile 20’si arasında değişen bir bölümünde hastalık belirtilerine rastlanır. Oysa bu oran Avrupa’da yüz binde bir dir. Geri kalan “sağlıklı” görünümlü insanlar asalağın kistlerini taşır ve enfeksiyonun gerçek kaynağını oluştururlar.
Bulaşma ağız-dışkı yoluyla, yani taşıyıcıların dışkısıyla kirlenmiş suların içilmesi, meyve ve sebzelerin yenmesiyle gerçekleşir. İnsandan insana doğrudan bulaşma çok ender görülür. Gelişmekte olan ülkelerde sık rastlanan kötü çevresel temizlik ve sağlık koşulları bulaşmada Önemli rol oynar, İngiliz araştırmacıların “5 F” olarak nitelediği bulaşma etkenleri dışkı, (faeces), parmaklar ifingers), besinler (food), karasinekler (flies) ve kirli eşyadır (fomites). Tropik kuşağın sıcak-nemli iklimi, asalak kistlerinin daha uzun yaşamasının sağlayarak hastalığın yayılmasını kolaylaştırır.
Amipli Dizanteri Nedenleri
Entamoeba histolytica insanların sindirim sisteminde hastalık yapan tek amip türüdür. Bağırsak duvarına yerleşerek yüzeysel ya da derin yaralar açar. Asa*lak bazen bağırsak duvarım delerek karaciğere ve bağırsak dışı başka organlara da ulaşabilir. Asalağın iki evresi vardır. Bunların biri asalağın beslenip büyüdüğü ve çoğaldığı etkinlik evresidir. Öbürü ise etkinliğe uygun olmayan koşullarda çevresinde bir kist oluşturduğu kistli evredir; asalak kistli evrede ise bir konaktan öbürüne geçer. Etkin çoğalma evresindeki (trofozo-it) asalak, dokularda ve sulu dışkıda bulunur.
Kanla beslenen bu asalaktan yalnızca daha küçük olmasıyla ayırt edile*bilen E. hartmanni ise bağırsakta hastalık yapmadan (saprofit olarak) yaşar. Körbağırsak ya da çıkan kalınbağırsak duvarına yapışarak buradaki besin artıklarıyla beslenir. Bağırsak içeriğiyle birlikte kalınbağırsağın son bölümlerine sürüklendiğinde tıpkı E. histolytica gibi daha zor yaşam koşullarına dayanabilmek için kistli hale dönüşür ve bu biçimde dışkıyla atılır.
Kistler dış ortamda uzun süre yaşayabilir. Ağız yoluyla başka bir organizmaya girince yeni konağın bağırsağında bir kez daha etkinlik evresine girerler. Hastalık yapıcı döngünün neden her in*sanda tamamlanmadığı, henüz bilinmemektedir. Ama bu döngü tamamlanınca asalak ürettiği enzimlerle bağırsak duvarını yıkıma uğratır; hatta bazı olgularda duvar engelini de aşar. Bağırsak enfeksiyonu yapan tek amip türü olan Entamoeba histolytica bağırsak duvarını delerek başta karaciğer olmak üzere öbür iç organlara da yerleşebilir.
Amipler bağırsak mukozasının altın*da ürer ve bağırsak duvarında “gömlek i düğmesini” andıran yaraların (ülser) oluşmasına yol açar. Bu yaralar küçük ama derindir. Bazı durumlarda doku j ölümü derinleşerek bağırsak duvarının 1 delinmesine, karın zan apselerine ve kanamalara yol açar. Bazı olgularda ise bu yaraların içi onarım dokusuyla (gra-nütasyon dokusu) dolarak ameborn de*nen tümöre benzer düğümcükler oluşturur.
Bağırsak duvarındaki yaralar genellikle kapanır, ama zamanla bağırsakta kalıcı bir darlık gelişebilir. Bazı olgularda ise trofozoitler sindirim sisteminin ana toplardamarı olan kapı toplardamarı yoluyla karaciğere ulaşır. Amiplerin kalınbağırsak mukozasına yerleşmeleri çeşitli biçimlerde sonuçlanabilir.
• Amipler tümüyle dışarı atılabilir.
• Küçük yaralar yapan, ama belirti vermeyen enfeksiyona yol açabilirler (bu durumda kişi hastalığın taşıyıcısıdır).
• Belini veren büyük yaralar yapabilirler (amipli dizanteri).
• Kapı toplardamarı yoluyla karaciğere ulaşabilirler (hepatit ya da karaciğer apsesi).
Amipli Dizanteri Nasıl Bulaşır?
Amip, sağlıklı bireylere hasta ya da taşıyıcı insanlardan bulaşır. Maymun ve köpeğin de hastalığı bulaştırdığı bilinmektedir. Kistli dışkıyla kirlenmiş yiyecek ve İçecekler en önemli bulaşma yoludur. İnsan dışkısının toprak gübresi olarak kullanıldığı bölgelerde sebzeler hastalığın bulaşmasında önemli rol oynar. Su kaynaklarının kirlenmesi ve sineklerin kistleri besinlere bulaştırması da hastalığın yayılmasına yol açar. Trofozoitler dış ortamda hızla öldüğünden akut amipli dizanteri olguları önemli bir tehlike yaratmaz. Ama iyileşme dönemin*deki hastaların ve taşıyıcıların dışkılarında bulunan kistler dış ortamda uzun süre yaşayabilir ve hastalığı yayar.
Amipli Dizanteri Belirtileri
Entamoeba histolytica’mn yol açtığı değişikliklerin çeşitliliği nedeniyle amipli dizanteri çok değişik belirtilerle ortaya çıkabilir. Hastaların büyük bölümünde açık belirtiler yoktur. Ama dikkatli bir hasta uzun süredir belirsiz sindirim yakınmaları ve arada bir gelen hafif ishali olduğunu söyleyecektir.
• Amipli dizanteri. Kuluçka dönemini belirlemek zordur, çünkü enfeksiyon uzun süre sesiz kalabilir. Ortalama 2–4 hafta olan kuluçka dönemi, aylarca da sürebilir. Amipli dizanterinin akut ve kronik biçimleri vardır. Akut biçiminde hastalık genellikle sessiz başlar. Bağırsaklar*da hafif bir rahatsızlık duygusu vardır. Bağırsak hareketleri düzensizdir. Günde 1–2 kez sulu dışkılama görülür. Ama hastalık şiddetli sümüksü ishalle de başlayabilir ve dışkılama 24 saatte 20–30 keze varabilir. Dışkı çok sulu ve kanlıdır. Dışkılama öncesinde ya da sonrasın*da şiddetli karnı ağrısı duyulur. Ağrı da*ha çok inen kalınbağırsak bölgesindedir.
Ateş normal ya da çoğu zaman hafif yüksektir; çok yüksek ateş enderdir. Hastanın genel durumunun açıkça kötüleştiği görülür. Dil kuru, üzeri be*yaz ve yapışkandır. Elle yapılan karın muayenesi hastaya ağrı verir. Karaciğer genellikle büyük ve ağrılıdır. Bu belirtiler 1–2 hafta sonra gerile*meye başlar. Bazen de belirtiler tümüyle kaybolur ve hasta iyileşir. Ama olguların çoğunda iyileşme dönemlerim hastalığın yeniden alevlendiği dönemlerin izlemesiyle hastalık kronikleşir. Akut evrenin değişmez belirtisi olan ishal, kronik evrede, en azından gelişmiş Batı ülkelerinde görülmeyebilir.
Tropikal bölgelerde hastalığın kronik j biçimi genellikle akut biçimine benzer, i Yalnız sümüksü kanlı ishalin sürmeği ve bağırsak duvarındaki yaraların kronikleşme eğilimi açısından akut tablodan farklıdır. Gelişmiş Batı ülkelerinde kronik amipli dizanterinin özelliği kabızlık ve ishal dönemleridir. Günde 3–4 keze çıkabilen ishal yarı sulu ya da cıvık, kötü kokulu, açık sarıdan koyu kahverengiye kadar değişen renklerde, sümüksü ve kanlıdır. Hasa i iştahsız ve güçsüzdür. Karnın alt bölümü ağrılıdır; hastanın karnını kasma nedeniyle bu bölgenin elle muayene zordur. Bazı hastalarda genel durumu gittikçe kötüleşir ama olguların çoğun*da hastalığın gerileme ve alevlenme dönemleri birbirini izler.
Günümüzde amipli dizanterinin, eskiden beri alışılmış olanlanın dışında da bazı biçimleri görülmektedir. Bunların başlıcaları şunlardır;
Belirtisiz amipli dizanteri: Hastalıktan çok taşıyıcılığı düşündüren hafif belirtiler (belirsiz sindirim yakınmaları, hafif ishal) görülür.
• Amipli düz bağırsak ve sigmoit kolon iltihabı: Kalınbağırsağın son bölümünün iltihabıdır.
• Hafif ateşli amipli dizanteri: Hafif ateş hastalığın bu biçiminin tek belirtisidir. Öbür biçimlerde görülen bağırsak spazmları, sindirim borusunun ilk bölümünde salgılama bozuklukları, karaciğer işlev bozuklukları, B grubu vitamin ****bolizması bozuklukları gibi belirtiler bu olgularda görülmez.
• Yalancı verem sendromu: Hafif ateş, kilo kaybı, göğüs ve sırt ağrıları yapar.
• Yalancı apandisit sendromu.
• Yalancı safrakesesi iltihabı sendromu.
• Ülser sendromu: Ağrı ve asit artışıyla onikiparmakbağırsağı ülserini taklit eden belirtiler verir.
• Yalancı anjine pektoris sendromu: Göğüste gezici ağrılardan anjine pekto-risi andıran şiddetli ağrı krizlerine kadar değişebilen belirtiler verir.
• Kansızlık sendromlan: Kansızlık çok belirgin duruma gelerek hastalığın öbür belirtilerini örtebilir.
• Yalancı tümör sendromu: Özellikle Afrika’da sık görülür. Kalınbağırsak tümörlerini andıran belirtiler verir. Yapılan biyopside kütlenin amebom (amip düğümcüğü) olduğu anlaşılır. Amebom başta körbağırsak olmak üzere kalınbağırsağın her yerinde yerleşebilir.
Yukarıda sayılanlardan ayrı bir grup hastalık tablosu da amip sonrası sendromlar olarak nitelenir. Bağırsaklarda yapışıklıkların oluşması, karaciğer işlevlerinin bozulması, spazmh kolit, pankreas ve bağırsaklarda işlev bozuklukları gibi bu sendromlar asalağın yaptığı lezyonların sonucudur. Bunlar çok sık görülmez ve amibe yönelik tedaviyle iyileşmez.
Son olarak sözünü edeceğimiz çok asalaklı sendrom ise amipli dizanteriye başka asalak (gardia, kancalıkurt, tenya, askaris vb) enfeksiyonlarının da eklenmesiyle ortaya çıkar.
Hastalığın hem akut, hem de kronik biçimlerinde asıl hastalığa eklenen başka sorunlar, ortaya çıkabilir. Bağırsak kana-malan, peritonite yol açan delinmeler, kalınbağırsak çevresinde apselerin oluştuğu kalınbağırsak çevresi iltihabı (peri-kolit), bağırsak çapının daralmasıyla ortaya çıkan ağrılı nöbetler başlıca komplikasyonlardır. Amipli karaciğer hastalığı ise yukarıda belirtilen apse içeriğinin karın zan ya da akciğer zarına boşalması, amiplerin lenf ya da kan yoluyla başka organlara yayılması gibi komplikasyonlara yol açabilir.
Amipli Dizanteri Teşhisi
Amipli dizanterinin ya da bağırsak dışı amip hastalığının tanısında çeşitli zorluklar vardır. Yalnızca klinik belirtilere dayanarak amipli dizanteri tanısına gitmek güvenli bir yol değildir, çünkü bu hastalık bir*çok başka hastalıkla karışabilir. Hastalığın özellikle ülserli kolitten ayrılması çok önemlidir. Ayırıcı tanıya varmak için amiplerin var olup olmadığı araştırılır. Bağırsak duvarındaki yaraların komikleşme eğilimini saptamak için de proktoskopi ve radyoloji raporları temel alınır. Tanı dışkı tahlilleriyle kesinleştirilir. Sulu dışkıda özellikle sümüksü salgıyla karışmış olarak Entamoeba histolytica asalağının beslenme evresindeki biçimlerine rastlanır. Dışkı örneği taze olmalı, çıkarıldıktan sonraki 5–10 dakika içinde incelenmelidir. Böylelikle amip hareketleri gözlenebilir.
Dışkı tahlili düzenli aralıklarla yinelenir. Tahlilde Entamoeba histolytica, sağlıklı kişilerde de bulunabilen ve hastalık yapmayan başka amip türlerinden ayırt edilmelidir. Dışkı tahlili olumlu sonuç verirse hemen tedaviye başlanır. Sonuç olumsuzsa kişide amipli dizanteri olmadığını söyleyebilmek için tahlilin en az altı kez yinelenmesi ve bunların hepsinin olumsuz sonuçlanması gerekir.
Karaciğere yerleşmiş amip apsesi tanısına çeşitli yöntemlerle varılır:
• Karaciğer apsesinden alınan irin örneğinde etkenin saptanması (dışkıda Entamoeba histolytica kistleri ya da trofozo-itlerinin saptanması da yol gösterici ola*bilir, ama bu tahlilin olumsuz sonuçlanması karaciğer apsesi olasılığını ortadan kaldırmaz).
• Radyolojik incelemeler. Ultrasonografi özellikle kist, apse ve tümör kütlesi arasında ayrım yapmak açısından çok yararlıdır. Sintigrafi daha genel anlamda uygulanır. Bilgisayarlı tomografi ise çok değerli bir tanı aracı olmasına karşın bu hastalığın tanısında pek kullanılmaz, çünkü gereğinden fazla ayrıntı verir.
• Laparoskopi. Karın küçük bir kesikle açılarak çeşitli incelemelere olanak ve*ren bir endoskopla iç organlara ulaşılır. Bu incelemeler tanıya ***ürücü bilgiler sağlar.
Amipli Dizanteri Tedavisi:
Günümüzde, amipli dizanterinin tedavi*sinde çok etkili metronidazol gibi yeni ilaçlar kullanılmaktadır. Ama hastalık bağırsak dışındaysa tedavi daha sorunludur. Özellikle amip apsesinde ilaç tedavisi pek yarar sağlamaz. Bu durumda hemen cerrahi girişim yapılmalıdır. Cerrahi girişim apsenin boşaltılma*sına (drenaj) yöneliktir. Apse akciğer ya da kalp zarına açılabilecek kadar büyüdüğünde, yani çapı 5–7 cm. geçtiğinde gündeme gelir. Günümüzde genellikle birleşik tedaviler uygulanmaktadır. Genel ya da drenaj tüpünden yerel olarak metronidazol verilmesi cerrahi girişimle ilaç tedavisini birleştiren bir yöntemdir. Tedavide her 2–3 günde bir apse boşaltılarak röntgen filmi ya da ultrasonografiyle kontrol edilir. Karaciğerdeki amip apsesinin ultrasonografiyle izlenerek yapılan tedavisi, tam iyileşme sağlayan en hızlı ve güvenli yöntemdir.
Amipli Dizanteriden Korunma
Amipli dizanteri bildirimi zorunlu bir hastalıktır. Özellikle taşıyıcıların dene*timine büyük önem verilir. Korunmanın bir yolu hastalığın yaygın olarak görüldüğü bölgelerde çevre temizlik koşullarının iyileştirilmesidir. Fas, Senegal, Suriye, Hindistan ve Endonezya gibi ülkelerde 1–2 yıl kalan birçok Av-rupah’da amipli dizanteri görülmektedir. Bu gibi durumlarda mebendazol ile yapılan koruyucu ilaç tedavisi yararlıdır. Mebendazol yan etkilerinin azlığı ve bağırsak bakteri florasına zarar ver*memesi nedeniyle kullanılır.